Cehalete Karşı Verilmiş Bir Savaşın Öyküsü: Hypatia

blog yazarı
Sevgi DENER

Dikkat! Spoiler sevmeyenlerin okumaması, tavsiye edilir.

Cehalete Karşı Verilmiş Bir Savaşın Öyküsü: Hypatia “Agora Filmi Üzerine Düşünceler”

hypatia Bilim Şenliği

 

İnsanlık, bu kelimeyi kullanırken çok defa düşünmem gerekiyor. Bu kelimenin içini doldurabileceğimiz iyi şeylerin sayısı kötülerin gölgesi arasında kayboluyor. Agora filmi Mısır’da döneminin en harika eserlerinin, birikimlerinin yanı başında geçiyor. Dönemindeki birçok erkekten daha zeki, bilgili ve görüşü açık bir kadın. Kadının değersiz görüldüğü, aşağılandığı bir çağda gerekli şartlar sağlanınca içindeki potansiyeli açığa çıkarıp onların hocası olabiliyor. Adı silinmeye çalıştıkça daha çok hatırlanan biri; tarih kötüleri unutur. Yıldızların neden düşmediğini, bizi yere çeken gizemli mucizenin ne olduğunu sorguluyor. Merhametli ve güzel bir kadın. Hıristiyan ve Paganların yoğun mücadelesi arasında bizi birleştiren noktalara işaret ediyor.

Bilim ve Felsefe onun için vazgeçilmez muhteşem ikili. Döneminde hakimiyetini sürdüren Ptolemyci evren paradigması ve Dünyanın bir sandığın altı, göğün ise sandığın kapağı olduğunu söyleyen safsatalar arasında devrim yapmaya ve bilimin hakim görüşünü değiştirmesine çok az kalmıştı. İskenderiye Kütüphanesinde insanlık olarak geçmişimizle, gelişimizle  ve geleceğimiz ile aramızdaki bağlar tendonları koparırcasına koparılıyor. .Tıpkı bundan yıllar sonra Beyt’ül Hikmedeki dev hazinenin yok edilişi gibi. Düşünüyorum da keşke insanlık en temel ve hiç değişmeyecek kanunu: Kitaba ve kütüphaneye asla zarar verilmeyecek, olsa. İnsanın biricikliğini (insanın biricik olduğunu düşünüyorlar ama onu yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar, ne ilginç!) ortadan kaldıran Aristarkuscu paradigmaya dönüş ve yine mükemmel olduğunu düşünülen daireden taviz veriş; “Neden gezegenlerin ışıkları sabit değil, Güneş neden yaz ve kış aylarında farklı parlıyor?” soruları üzerine elips yörüngenin ilk keşfi. Bu durumun birilerinin işine gelmiyor. Halk düşünürse, gelişirse onların düşüncelerinin yanlış olduğunu anlayacak. Hypatia’ya duyulan öfke onu öldürmekle bitmiyor. Bedenini, bilimini, çalışmalarını yok etmeye kadar gidiyor. Yıllar sonra bile makro evreni anlamada kullandığımız daireyi mikro evrene de giydirmeye çalıştık. Elektron bulutunu kabullenişimiz oldukça sancılıydı. Hypatia başını kaldırdığında göğe kozmosu anlamaya çalışıyordu. En çok anlayan da oydu çünkü bu bilgileri Feynman’ın dediği gibi yaratıyordu. Onu dinsizlikle, cadılıkla suçlayanlara karşın belki de bu düzen içerisinde Yaratıcı’yı en çok gören de oydu.

Dünya.. Kozmosdaki yuvamız. Bilimde ilerlemeye çalışırken, varoluşmuzu anlamaya çalışırken, insanlıkta gerileyen dünya. Düşünen, kendi bilimsel bulgularından bile şüphe eden -ve bu sayede gerçeğe ulaşan- insanlar tarih boyunca cehaletin hiç hoşuna gitmemiştir. Bizi ayıran bunca şey varken Bilim Sevgisi bizi birleştirebilirdi belki de… En büyük düşmanımız cahillik değil, biziz.

“Yıldızlar gerçekten dairesel hareket ediyorsa, neden bu mükemmelliği bizimle de paylaşmıyorlar?” 

Vali Orestes   

Sevgi Dener

21/04/2021