Bugün ikinci dönemin ilk kar tatilini yaşıyoruz. Ayrıca bu akşam Kar Dolunayı var, şansımıza gökyüzü açık olursa güzel ve etkileyici bir manzara bizi bekliyor olacak… Kuzey Yarımküre’deki kar yağışlarının yoğun olduğu Şubat ayındaki bu dolunay bu kışın son dolunayı da olacak diyebiliriz… Geçtiğimiz ay (Ocak ayındaki) gerçekleşen dolunay da Kurt Dolunayı olarak adlandırılmaktadır… İnsanoğlu yaratıcılığını her yerde kullanıyor. Son yazım olan “Neden olmasın?”da da yaratıcılığa değinmiş ve ”Daha yaratıcı bir yaşam/ebeveynlik/öğretmenlik için neden olmasın?” demiştik. Peki, bu yazının odak noktası nedir?, diye soracak olursanız hayattaki başarının sırrını keşfetmeye çalışacağız, diyebilirim…
Bazı okuyucuların akıllarına şu soru takılabilir: “Dolunay ile hayattaki başarı arasında ilişkiyi nasıl kurabiliriz?” Bunu açıklamak için önce dolunayın hangi metaforları karşıladığına bakarak başlayabiliriz. Doğu kültüründe dolunay çoğunlukla bereketi, tamlığı ve güzelliği temsil etmek için kullanılmış. Batı kültüründe ise nispeten daha karanlık ve gizemli olayları ifade eden bir metefor olarak kullanıldığını söyleyebiliriz (Örnek olarak kurt adamlar, vampirler vb.). Bizim konumuzla olan bağlantısı ise dilimizde var olan “ay aydınlığı” diye bir tabir vardır. Dolunayda karanlık dağılır, tepsi gibi gökyüzünde asılı duran o büyük beyaz daire gecemizi aydınlatır. İşte bu yazı da hayatınızdaki, kafanızdaki belirsizliği, sis tabakasını dağıtacak bir ışık olsun size… İlham olsun, fikir versin, farkındalığınızı arttırsın isterim…
Geçen gün liseden beri çok yakın olduğumuz, düşünme tarzını çok beğendiğim bir arkadaşım ziyaretime gelmişti. Onunla konuşurken kafamdaki bazı taşların yerine oturduğunu hissettim. Bu yazı için bana ilham oldu diyebilirim. Arkadaşımla “hayattaki başarı, hayat amacını keşfetme/gerçekleştirme, istikrar, elde dilen tatmin duygusu vb.” konular üzerinde konuşurken lisedeyken akademik başarı anlamında çok iyi olanların yetişkinlikte aynı performansı yakalayamamış olmalarının altında yatan sebeplerin neler olabileceğine kadar gitti konuşmamız. Arkadaşımla ikimizden örnek verecek olursam lisedeyken fena olmayan iyi denebilecek öğrencilerdendik; ama düşünce sistemi olarak kendimizi grubun dışında hissetmişliğimiz çoktur. Bu duygunun bizi birbirimize daha çok yakınlaştırdığını söyleyebilirim. Bugün doktorasını yapmış, neredeyse çalıştığı her bir yıla bir ödül sığdırmış, çok sayıda projede görev almış, sevdiğim alanda çok sayıda akademik çalışma yapmış, çok sayıda kitap bölümleri olan üretken bir birey olduğumu ifade edebilirim. Bunları kendi reklamımı yapmak için değil, hayatımdaki “grit”i keşfetmiş olmamla ilgisi olduğunu göstermek için yazıyorum. Peki nedir bu grit? En genel ve kapsayıcı tanım olarak; hayattaki başarı için tutkuyla, azimle, istikrarla çalışırken duygusal çevikliğini koruyabilme sanatıdır, diyebiliriz. Aslında bu tanımı ortaya atan ya da popüler hale getiren Amerika’da Pennsylvania Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapan ve 35 milyon izlenmeye sahip “Grit: The Power of Passion And Perseverance” başlıklı TED konuşmasının (izlemek isteyenler için link: https://www.ted.com/talks/angela_lee_duckworth_grit_the_power_of_passion_and_perseverance ) ve “Grit: Tutku ve Azmin Gücü” adlı kitabın sahibi olan Angela Duckwort’ tur. Peki Duckwort bize ne anlatmak istiyor? İşteki başarı için IQ’ nun, iyi görünüşün, iyi espri yeteneğinin, insanları etkileme ya da yönlendirme yeteneğinin (manipülenin) yeterli olmadığını ifade etmeye çalışıyor. Nitekim akademi dünyasında “Terman’ın Çocukları” olarak geçen boylamsal bir çalışmaya dair bulgular alanyazında şaşkınlık yaratmıştır. Kısaca bu çalışmada yüksek IQ’ nun yaşamdaki başarıyı garantilemediğinin somut bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Dünyaya mal olmuş ünlü bilim insanlarından sanatçılara kadar hepsinin başarısının altında “grit” yani üstün bir çalışma azmi, tutku, sabır ve irade olduğunu söyleyebiliriz. Başarı dediğimiz şey, azim toprağında yeşerir; azim ise irade yağmuruyla sulanırsa filizlenir. Sizin de toprağınız hayal ettiğiniz gibi yeşillensin…