Çocuklarda tek bir çizik olmasın diye uğraşmak mı daha sağlıklıdır, yoksa bu çiziklerin hayatın doğal bir parçası olduğunu anlatmak mı?
Ne yazık ki günümüz öğretmenliğinde en yorucu olan şeylerden biri de çocuklardan ziyade aileler olabiliyor. Ebeveynlerin çocuklara karşı tutum ve davranışları ve bazen bu yaklaşımları değiştirmeye çalışmak çok zorlayıcı… Ancak ebeveyn olmak da ince bir çizgide yürümek gibi. Zorlukları, bir çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok daha fazlasını içeriyor. Onların duygularını anlamak, desteklemek ve hayata hazırlamak arasında bir denge kurmak zorlayıcı olsa da şart. Ancak bazı durumlarda, bu dengeyi kurmaya çalışırken ebeveynler farkında olmadan hem çocuklarına hem de kendilerine zarar verebiliyor. Özellikle “aşırı” empati, ilk bakışta iyi bir şey gibi görünse de çocuğun bireyselleşme sürecine zarar verebiliyor.
Biz de bu yazımda çocuklarıyla empati yapmaya çalışırken dengelerini kaybeden ve bu yüzden çocuklarına alan tanımakta zorlanan ailelerden bahsedeceğiz. Genel olarak kendi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum aslında.
Gözlemlerime göre çocuğu ile “aşırı” empati yapma yoluna giren ebeveyn/ebeveynler çocuklarının duygularını o kadar yoğun hissederler ki bazen onların yaşadığı her zorluğu ya da olumsuz duyguyu kendileri yaşıyormuş gibi algılarlar. İlk bakışta olumlu gibi görünen bu durum, aslında hem ebeveyni yıpratır hem de çocuk üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir.
Bir örnek paylaşmak istiyorum:
Bir gün bir öğrencim oyun oynarken yere düşmüş ve bacağında hafif bir çizik oluşmuştu. Hiç derin olmayan, basit bir çizikti. Öğrenci bunu önemli bir mesele olarak bize gösterdi, ki bu da birinci sınıf öğrencisi için oldukça doğal bir tepkiydi. Biz de hemen krem sürdük ve prosedür gereği velisine haber verdik. Mesajımızda özetle şunları yazdık:
“Bahçede oyun oynarken düştü, bacağında küçük bir çizik oluştu. Biz temizleyip krem sürdük, herhangi bir sorun yok.”
Veli hemen geri dönüş yaptı ve “Hemen geliyorum, nasıl böyle bir şey olur?” diye sordu. Durumu açıklayıp “Gelmeye gerek yok, çocuğun keyfi yerinde, arkadaşlarıyla oyun oynuyor” dedik. Ancak bizi dinlemedi, okula geldi ve çocuğu hastaneye götürmek istedi. Durumu fark eden çocuk, “Canın çok acıyor mu?” diye sorulunca birden ağlamaya başladı. Böylece küçük çizik çocuğun gözünde de büyük bir yaraya dönüşmüştü.
Ardından çocuğu hastaneye götürdüler. Veli bizi aradığında doktorun aynen şöyle dediğini aktardı “Bunda hiçbir şey yok ki”
Peki bunda hiçbir şey yoksa veli niye bu kadar endişelenmişti (?)
Kendisiyle konuştuğumuzda, bacağında iz kalma ihtimalinin onu çok kaygılandırdığını söyledi. Çocuğun, gelecekte o izi gördüğünde üzülme ihtimalini bile düşünmüştü. Hatta belki kendini suçlayıp düştüğü için çok büyük bir pişmanlık duyacaktı çok uzak bir gelecekte… “Kendimi onun yerine koyuyorum da…” diyordu. Sohbetin bir noktasında bu artık çocuğun değil de sanki onun deneyimiydi. Yüksek bir empati onu ihtimaller denizinde boğmuştu sanki. Bu kadar yoğun bir empati, çocuğun gelecekteki hislerine bile odaklanacak kadar ileri gitmişti. Anne de aynı düşüncedeydi; sürekli çocuğun duygularından ve hislerinden bahsediyordu. Tabiki de bu bir yönüyle güzel bir şey. Ancak her şeye aşırı anlam yüklemek ve sonucunda büyük bir endişeye kapılmak ebeveyn için de oldukça yorucu olmaz mı?
Şimdi tekrar soruyorum: Çocuklarda tek bir çizik bile olmasın diye uğraşmak mı daha sağlıklıdır, yoksa o çiziklerin hayatın bir parçası olduğunu ve bunda bir sorun olmadığını anlatmak mı?
Aşırı Empati ve Sonuçları
Aşırı empati yapan ebeveynler, çocuklarının her duygusal durumuna aşırı hassas yaklaşır.Örnekte de görüldüğü gibi, çocuğun en küçük mutsuzluğu bile ebeveynin yoğun tepkisine neden olabilir. Bu durum, genelde aşırı korumacılıkla birleşir ve ebeveynlerin sınır koymasını da zorlaştırır.
Bu nedenle bu tür yaklaşımlar, çocukların sınır koyma ve kurallara uyma becerilerini olumsuz etkileyebilir. Oysa toplumsal hayata uyum sağlayabilmek için sınırların varlığı çok önemlidir. Bu ebeveynlerde sıkça kendi duygularını ihmal etme durumu da görülür. Çünkü tüm enerjilerini çocuklarına harcarlar.
Çocukların birey olmasına izin vermek, kendi duygularını yaşamalarına ve yaptıklarının sorumluluğunu almalarına fırsat tanımak çok önemli. Ebeveyn olarak rehberlik etmek elbette görevimiz, ama empatinin bile fazlası zarar.
Sonuç: Dengeyi Bulmak
Bu aşırılık, hem ebeveyni hem de çocuğu yıpratır. Çocuk üzerinde baskı yaratarak kendisini suçlu ve stres altında hissetmesine neden olabilir. Baksanıza travma yaratmaktan korkarken bile farkında olmadan travma yaratabilirsiniz. Hayat biraz da böyledir ve her şeyin fazlası zarardır.
Bazen durup derin bir nefes alın, bir adım geriye çekilin ve şunu hatırlayın: Çocuğunuzun destekçisi olun, ama hayatındaki her duygusal inişi ve çıkışı birebir üstlenmeyin. Çocukların da düşmelere , çiziklere ve kendi hatalarından öğrenmeye ihtiyacı var.
Bırakın koşsun.