Ergenlik: Mariana Çukuru mu yoksa Everest mi?

Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ
Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ

Herkese merhabalar,

Bu yazımda 13 Mart 2025 tarihi itibariyle Netflix’ te yayınlanan dört bölümden oluşan ve son zamanlarda herkesin dilinde olan “Adolescence” adlı dört bölümden oluşan mini dizi hakkında konuşmak istiyorum. Sosyal medyada neredeyse her kanalda karşımıza çıkan bu dizinin gerçekten övgüleri hak edip etmediği ve aşırı parlatılıp parlatılmadığı konusunda endişelerimin olduğunu ve bu nedenle diziye karşı mesafeli durduğum için izlemekte geciktiğimi itiraf etmeliyim. Ben film eleştirmeni değilim, herkes olaylara kendi gözlüğünden bakar. Dolayısıyla bir eğitimci olarak ben de bu diziye öğretmen (ve aynı zamanda bir ebeveyn) gözünden bakarak yorumlayacağım/yorumlamaya çalışacağım.

Öncelikle dizinin teknik detaylarını vereyim ki okuyucunun zihninde neden birçok eleştirmen tarafından tam not aldığına yönelik bir çerçeve oluşsun. Yönetmenliğini Philip Barantini’in yaptığı, bölümlerin ortalma 50-55 dakika sürdüğü ve dört bölüm boyunca kendine özgü tek çekim tarzının (plan sekans tekniğinin) kullanıldığı “Adolescence /Ergenlik” adlı dram içerikli dizisi siber zorbalık, manosfer (Manosphere: İngilizce man (erkek) ve sphere (küre) kelimelerinin neolojzmi, erküre; birbiriyle bağlantısı olan bloglar, websiteleri ve forumların birleşiminden oluşan bir ağ olup  buradaki yazılar genel olarak erkeklerin ve maskülenite sorunlarına odaklanır), incel kültürü ve kadın düşmanlığı gibi toplumun en ciddi ve karanlık sorunlarını odağa almaktadır. Dizide rol alan yetenekli aktör Stephen Graham (Jamie’nin babası) dizinin senoryasında da imzası bulunmasının ayrıcalığını hissettirdiğini düşünüyorum. Ayrıca oyuncular, her bölümde oyunculuğun zirvesinde bir performans sergileyince dizinin popüleritesi de bir o kadar hızlı arttı diyebiliriz. Birçok yerde karşıma çıkan bilgiyi de paylaşmadan geçemeyeceğim. Dizide Jamie Miller’ı canlandıran Owen Cooper’ ın 500 aday arasından sıyrılarak bu rolü kaptığı ve Stephen Graham’ ın Cooper’ ı gördüğünde bu iş için doğru kişinin o olduğunu hissettiğini söylediği belirtilmiştir. Graham, iyi bir aktör olduğu kadar potansiyelli bireyleri seçme konusunda da iyi olduğunu bizlere göstermiş oldu diyebiliriz.

Dizinin ilk bölümünde sabahın erken saatlerinde eve polis ekiplerinin girerek zanlı olan 14 yaşındaki Jamie Miller’ın bir önceki gece sınıf arkadaşı Katie’yi öldürmekten tutuklanarak karakola götürülmesi işleniyor. İlk iki bölüm bizi polis karakolunun dünyasına, prosedürlerin nasıl işlediğine sürüklüyor.

Benim açımdan dizinin ikinci bölümünün ayrı bir önemi var. Çünkü bu bölümün büyük bir kısmı okul ortamını seyirciye sunuyor. Bir eğitimci olarak daha çok bu bölüm üzerinde duracağım. Dedektifler olayın neden yaşandığını anlamak için kampüsteki öğrencilerle konuşuyorlar. Bu bağlam kapsamında kampüs yaşantısını ve ergenlerle dolu bir eğitim ortamının handikaplarını da gözler önüne sermeye çalışan bir bölüm olduğunu söyleyebilirim. Bu bölümün değerlendirmesini önce aile daha sonra okul çatısı altında yapmak istiyorum. Öncelikle Jamie’ nin akıllı, derslerinde başarılı bir genç olduğunu görüyoruz. Bu birçoğumuzun zihninde canlanan (belki de bir mite dönüşen) sorumsuz, tembel, madde bağımlısı olan bir genç olgusundan oldukça uzak. Aile yapısını ele aldığımızda ikinci şaşkınlığımızı yaşıyoruz. Aile parçalanmış bir aile değil, ebeveynler arasındaki iletişim ve etkileşim iyi denebilecek düzeyde. Sosyoekonomik düzey olarak da herhangi bir dezavantaj durumu bulunmamakta. Kardeş rekabeti olarak ele alabileceğimiz somut bir problem bulunmamakta. Dolayısıyla bahane olarak ileri sunabileceğimiz pek az şey kalıyor… Öğrencilerle konuşmak için sınıflara giren dedektiflerin sınıfa sinen kokuya dair yapmış oldukları tanımlamalar da oldukça manidar… Öğrencilerin birbiriyle olan iletişim biçimleri, birbirlerine uyguladıkları zorbalık, öğretmenleriyle olan iletişim biçimleri, öğretmenlerin genelinin mesleğine karşı motivasyonlarını kaybetmiş olmaları, sınıf öğretmeni olmasına rağmen öğrenciyi tanımamaları, derslerin çoğunun etkileşimli tahtadan video izleterek yapmaları, öğrencilerin öğretmenlerine karşı saygılarının olmayışı, öğretmenlerinin öğrencileri birey olarak görmezden gelmeleri ergenler ile yetişkinlerin aynı ortamda farklı dilleri kullanmaları ve farklı dünyalarda yaşamaları aradaki uçurumu nasıl büyüttüğünü gözler önüne serdiğini düşünüyorum. Doktora derslerimizin birinde sevdiğim bir hocamız şöyle demişti: “Öğretmenler olarak müfredatı yetiştirmenin kaygısına o kadar çok kapılıyoruz ki öğrencilerimizi gözlemlemeyi, onları tanımayı unutuyoruz”. Dizinin bu sahnelerini izlerken hocamızın dedikleri adeta yeniden kulaklarımda çınladı.

Mark Prensky’nin uygulama jenerasyonu dediği günümüz gençliğinin nasıl farklı bir dile sahip olduğunu da bu dizi aracılığıyla somut bir şekilde görmüş olduk. Sosyal medyadaki kullandıkları dillerin yetişkinlerin algısının ötesinde olduğu görülmekte. Öğretmenler olarak da aynı dili konuşamadığımız, ortak paydada buluşamadığımız bireylere ne verebiliriz? Bu nedenle bu dizi hem ebeveynler hem de öğretmenler olarak bize derin mesajlar vermekte… Ne kadarını okumaya gönüllüyüz, kendimizi ne kadar revize edebiliriz? Bizim farkındalığımız karşımızdaki bireylerin ergenliğini bir Mariana çukuruna dönüştürebildiği gibi bir Everest’e de dönüştürebilir! Bu sorumluluğun hakkını en iyi şekilde vermeye hazır mıyız?