Hayat Labirentinde Başarılı Olma Sanatı: Grit Duygusu

Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ
Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ

Bir önceki yazımda Amerika’da Pennsylvania Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapan Angela Duckwort’ un literatüre kazandırmış olduğu “Grit” kelimesinden bahsetmiştim. Bu duygunun hayatımızdaki başarıyı ve doyumu yakalamak için ne kadar önemli olduğuna değinmiştim. Bu yazımda ise, Angela Duckworth’e de en çok sorulan soruların başında gelen “Çocuklarımıza bu (grit duygusunu) beceriyi nasıl kazandırabiliriz?” e odaklanmak istiyorum.

Grit kelimesini hatırlayarak başlayalım. Hayatta gerçekleştirmek istediğimiz şeylere, uzun vadeli hedeflere yönelik duyulan adanmışlık hali. Bu hedefe ulaşmak için duyulan azim, sebat ve istikrar. Yılmadan pes etmeden yeniden başlayabilmek için gerekli olan çabayı yakalayabilme becerisi, olarak ifade edilebilir. Peki, iyi güzel de biz yetişkinler bile bunları yapmakta zorlanırken çocuklarımıza bu duyguyu/beceriyi nasıl aktarabiliriz?, dediğinizi duyar gibiyim. Bu konuda haklısınız; ama bu zaten zaman içerisinde çocuğa aktarılan bir durum. Bir bilgisayar programı gibi birkaç dakika, saat ya da günde yüklendi ve tamamlandı, şeklinde bir şey değil. Aile denen çatının altında uzun soluklu bir yolculuktan sonra elde edilen bir beceri. Bu beceri için de ailenin sahip olduğu yapı (zihniyet) çok önemlidir. Gelişen aile olmak her şeyin temelidir, diyebiliriz. “Ev, gerçek zirvenin beşiğidir.” diyor Barbara Clark. Bu sözünü çok severim ve bu durumu da oldukça iyi özetlediğini düşünüyorum.

Ailemizin sahip olduğu örtük zekasını diğer bir ifadeyle ise sahip olduğu zihin yapısını fark etmenin bu yoldaki en önemli adım olduğunu düşünüyorum. Ne demek istediğimi örnek üzerinden açıklayayım. Bunun için size iki sorum olacak. İlk sorum şu: “Sizin için zekayı temsil eden üç anahtar kelime nedir?”, ikinci sorum ise, “sizce zekâ doğuştan getirdiğimiz ve yaşam boyu aynı potansiyelle devam eden bir yapıya mı yoksa, kalıtsal olmanın yanında değişen, gelişen ve dinamik bir yapı mı sahiptir? Aslında bu sorulara verdiğiniz yanıtlar çocuğunuzun grit duygusunu dolaylı olarak etkilemektedir. Bizlerin zekaya yönelik bu kabulleri literatürde “Örtük Zeka Teorisi” olarak ifade edilmektedir. Matematiğim iyidir;ama tarihle aram hiç iyi olmadı. Ben sayısalcıyım nasıl ezberleyeyim o kadar şeyi? vb söylemleriniz varsa kendinizi sayısalcı ve sözelci olarak etiketleme eğilimdesiniz demektir ve bu durum gelişim odaklı zihin yapısına uzak olduğunuzun sinyallerini verebilir. Bunun yanında zekayı gelişen (buna aşamalı artış bakışı ya da gelişim odaklı zihin de denir) bir yapı olarak görüyorsanız, yeterince denedikten, çabaladıktan sonra hedeflenen şeye ulaşılabildiğine inancınız var demektir.  Nitekim sizin bu tutumunuz çocuğunuzun problemlerle baş etme becerisini de etkilemektedir. Bu konuyu editörlüğünü Burcu Seher Çalıkoğlu’ nun yapmış olduğu Özel Yetenekli adlı kitapta  detaylı olarak ele almıştım. İlgilenenler kitaptaki beşinci bölümü okuyabilirler. Bu yazımı kitaptaki bölümümde de olan Ann Landers’ in sevdiğim şu sözüyle tamamlamak istiyorum: “Çocuğunuzu başarılı bir yetişkin yapacak olan onun için yaptıklarınız değildir. Ona kendisi için ne yapacağını öğretmiş olmanızdır.” Hayat denen labirentte yolunu kaybetmeyen değil, her zorluğa rağmen yeniden baştan başlayarak, labirenti geçme cesaretine ve sonuca ulaşabilme gücüne sahip çocuklar yetiştirebilmek dileğiyle…