Anlamak İçin Duymak Yetmiyor

blog yazarı
Elif Öztürk

Bugün yine uzun zamandır takıp ettiğim bir yazarın postlarını okurken dikkatimi çeken bir nokta oldu. Tüm yazılarının altında her zamanki gibi yine binlerce birbirine benzeyen aynı yorumlar vardı.
Biz insan oğlunun acıları, üzüntüleri , mutlulukları hep aynı sadece yaşayış şekillerimiz ve yaşadığımız zamanlar farklı. Bir şehit haberine döktüğümüz gözyaşı da komik bir videodaki gülmelerimiz de bir…

Yazarın yazdığı çoğu yazılar, aslında o yorum yapan kişilerin duygularının dışa vurmuş haliydi. Çok düşündüm, acaba başkasının derdini dinlerken ya da okurken bile sadece kendi acımızı okur onu mu dinleriz. Yorum yapan binlerce kişi farklı farklı cümlelerle kendi dertlerini aktarmıştı. Ancak kimse tek bir teselli cümlesi bile yazmamıştı. Belki de yazar sadece yazdığı yazılardan kendisinin anlaşılmasını istiyordu. Ama yorum yapanlar sadece kendi dertlerine göre yorumladılar. Büyüklerimiz anlatırdı “komşumuzun bir derdi olunca hep beraber dertlenirdik, sürekli destek olurduk kendini yalnız hissetmesin tek olduğunu düşünmesin” diye. Şimdi ise bizler kaçar olduk birbirimizden, okuduklarımızdan bile kendimizi anlatır olduk. Başkasının derdin de bile kendimizi düşünür.

Çoğu zaman görürüz ki ev sahibi cenazelerinde kendi kayıplarına ağlarlar ama gelenler kendi kayıplarına ağlarlar. ”Benim de annem, kardeşim, eşim vs. vefat etti” diyerek…

Dolayısıyla yorum yapan kişilerin “duygularıma tercüman oldunuz” demeleri çok dikkatimi çekti.
Büyüklerimiz boşuna dememişler “damdan düşenin halini damdan düşen anlar” diye. Sahiden artık birbirimizin duygulara tercüman mı olduk birbirimizi anlamak veya destek olmak yerine..