YAPAY ZEKA ÇAĞINDA EBEVEYN OLMAK-2: Yüzyılın Savaşı: Beyaz Kutular Siyah Kutulara Karşı, Peki Kitaplar Kimin Tarafında?

Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ
Dr. Zehra TOPAL ALTINDİŞ BİLSEM Uzman Öğretmen

“Güçlü Yapay Zeka’nın yükselişi, insanlığın başına gelebilecek en iyi veya en kötü şey olacak. Hangisi olduğunu henüz bilmiyoruz.” – Stephen Hawking

Yapay zeka çağında ebeveyn olmak serisinin ikinci yazısıyla herkese merhaba!

Kitaplarını büyük bir keyifle okuduğum Stephen Hawking’ in bu sözünü çok severim. Bence bu filmin ya da romanın sonunu belirleyecek/değiştirecek olanlar eğitmenler… Bunu kendim bir eğitimci olduğum için söylemiyorum. Şu anda yapay zekanın sınıflarda öğretmenlerin yerini almaya başladığı bir yapılanma içerisindeyiz. Nitekim İngiltere-Londra’da bir kolejde pilot uygulama başladı bile… Bu yüzden eğitimciler olarak yapay zekayı bir düşman değil bir işbirlikçi olarak hayatımıza sağlıklı ve dengeli bir şekilde dahil etmeye rehberlik edebilirsek insanlığın geleceğine de olumlu bir katkı yapacağımıza inanıyorum. Ancak bu sanıldığı kadar kolay olmayabilir…

Geniş çaplı düşünecek olursak; ailemizde, akrabalarımızda, iş yerimizde, okulumuzda ve sosyal çevremizde farklı kuşaklardan kişilerle bir arada olduğumuzu ve her birimizin dirsek temasının olduğunu görürüz. Peki bu ne anlama geliyor? Farklı kuşakların farklı düşünme sistemlerini, farklı uygulamaları hatta farklı değer yargılarını temsil ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin X ve Y kuşağını “Kara kutu (Televizyon ve Renkli yayınların başlaması) Çağı Çocukları” olarak tanımlayabileceğimiz gibi Z ve Alfa kuşağını da Beyaz kutu (kişisel bilgisayarların ve internetin kullanılması) Çağı Çocukları olarak tanımlayabiliriz. Zira şu anda okullarda öğrenim gören 2012 yılından sonra doğmuş olan Alfa çağı çocuklarının öğretmenleri Z, Y ve hatta X kuşağındaki kişilerden oluşmaktadır. İşte eğlence burada başlıyor. “Kara kutu Çağı Çocukları”, “Beyaz kutu Çağı Çocukları”na karşı… Belki de bu durumu Marc Prensky’ nin ifadesiyle tek cümlede özetleyebiliriz: “Günümüzdeki öğrenciler artık bizim için tasarlanmış eğitim sisteminde öğrenebilecek kişiler değildir.”. Peki bu durumda önemli birkaç soru aklımıza takılabilir: örneğin, biz eğitimciler ve ebeveynler bu süreçte çocuklarımızın ihtiyaçlarına uygun eğitimi onlara nasıl sunabiliriz? Aslında bu sorunun cevabı bir sonraki yazının konusu ; ama işimizin çok kolay olmadığını söyleyebiliriz. Güçlerimizi birleştirirsek daha hızlı yol alabileceğimize inanıyorum. Diğer bir soru ise, Kara kutu çağı çocukları Beyaz kutu çağı çocuklarına kitapları nasıl sevdirecek? İşte bu yazının odak noktası burası…

Değerli okuyucu,

Çağın dinamikleri ne olursa olsun çocuğun gelişiminde kitapların hala neden etkin rol oynadığı ve yapay zekâ çağını nasıl tamamladığı sorularına odaklanarak alanyazındaki çalışmalar derlenerek bu kısmın kaleme alınmış olduğunu hatırlatmak isterim. Bu nedenle sentezimi sizlere maddeler halinde sunuyorum:

  1. Öncelikle çocuğun yaşı ne olursa olsun onun entelektüel temelinin yapı taşını kitaplar oluşturur. Kitaplar çocukları konuların ardışık ve düzenli bir şekilde anlaşılmasına yönlendirerek çocukların eleştirel, yaratıcı ve analitik düşünme becerilerini teşvik eder. Böylece çocuğa ileriki süreçte kullanacağı üst düzey düşünme becerilerinin temeli atılmış olur.
  2. Özellikle küçük çocuklarla kitap okuma etkinliklerinizi etkileşimli /diyalojik olarak yaparsanız çocuğunuzun hayal gücünü ve yaratıcılığını da desteklemiş olursunuz. Örneğin kitaptaki karakterleri dramatize ederek yeniden canlandırmak, farklı ortamlarda/dünyalarda o karakterlere yeniden can vermek/rol vermek vb. Yaratıcı, özgün düşünme becerisi dijital kaynaklar tarafından kopyalanıp üretilmesi kolay olmadığından bu becerisi gelişmiş olan çocukların gelecekte büyük fark yaratan bireyler olacağı iddia edilebilir.
  3. Kitaplar çocuğun anda kalmasını ve aktif olmasını gerektirir. Beynin sporu okumaktır, dersek yanlış olmayacağını düşünüyorum. Zira okuyucunun kitaptaki karakterleri tanıması/ayırt etmesi, olay örgüsünü takip etmesi, olaylar arasındaki bağlantıyı kurması, bir sonraki adımı tajmin etmesi vb. süreçlerin hepsi çocuğun eleştirel düşünme ve analiz etme becerilerini desteklemektedir. Dolayısıyla kitaplar, çocukları derinlemesine düşünmeye, soru sormaya ve kendi fikirlerini oluşturmaya teşvik eder.
  4. Hiç okuyanla okumayan bir olur mu?, derler ya… Sahiden de olmuyor değil mi? kişinin konuşmasından, üslubundan, kullandığı kelime dağarcığının zenginliğinden…. birçok açıdan fark ediliyor kitap okuyanlar… Kitaplardaki çeşitli cümle yapıları, deyimler, ikilemeler ya da atasözleri gibi soyut anlamlı yapılar hem düşünme becerilerini hem de dil becerilerini geliştirir.
  5. Her kitap bizi başka bir “ben” ile tanıştırır, bizi başka diyarlara götüren, başkalarının yaşamlarına ve deneyimlerine bir pencere açan “gizli geçit”tir adeta… Kitaplar, çocukları farklı bakış açılarına, kültürlere ve duygulara maruz bırakarak empati ve anlayışı teşvik ederler.
  6. “Uygulama Jenarasyonu”na ya da “Dijital Yerliler”e kitapları sevdirmek çokmuş gibi yanlış bir algı var. Önce, kara kutu çocukları olarak biz ne kadar okuyoruz, ona bir bakmak gerekiyor. Sonrasında yanlış inanışlara ya da “mit”lere karşı gardımızı alalım 😉 Çocuğumuzu ne kadar iyi tanıyorsak onun seveceği kitapları bulmak o kadar kolay olacaktır. Dolayısıyla kitap okumayı yaşamına dahil eden çocukların ebeveynleri de göz yorgunluğu ve bozulmuş uyku düzeni gibi aşırı ekran kullanımının olası olumsuz etkileriyle savaşmak zorunda kalmazlar (en azından daha az çaba harcarlar).
  7. Bu madde bir önceki maddeyle ilişkili. Çünkü bir evde aile bireylerinin bir araya gelerek birlikte kitap okuması ebeveynler ve çocuklar arasında kalıcı bağlar oluşturur. Eş zamanlı etkinlikler, ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendirerek anlamlı sohbetler için fırsatlar yaratır. “Yatma Zamanı Hikayeleri” gibi okuma etkinlikleriyle yapılan paylaşımlar aile içindeki katılı artırmaya yardımcı olabileceği gibi anlamlı bağlantılar kurmayı da sağlar.