Eğitimde Değişim “Benimle” Başlar!

blog yazarı
Barış YILMAZ

Eğitim meselesi, bildiğimiz memleket meselesi… Her görüşten sese kulak kabartmak mümkün. Sorumlu davranmak da sorumsuz kalmak da cabası!

İşte bu “Sorumlu” davranarak, bir şeylerin değişmesini isteyenler ve bu değişimlerden ilham almak isteyenler “Eğitimde Değişim Konferansı” için bir araya geldiler. Tarih, 10 – 11 Aralık’ı gösteriyordu ve MEF Üniversitesi, eğitime gönül verenler için kapılarını açmıştı.

Konferans programı yoğun ve bir o kadar güzeldi ki, biz eğitimciler için önemli bir fırsattı. İyi örnekleri keşfedebileceğimiz sunumlarla ilham kazanabiliyorduk. Ancak, eş zamanlı sunumlar, haliyle, pek çok değerli çalışmadan da mahrum kalmamıza neden oluyordu. Hoşuma giden bir program ise, ilk günün akşamı yapılan “Tanışma Kokteyli” oldu. Tüm eğitimcilerin bir araya gelebildiği ve tanışabildiği bir alan oluşturmuştu.

Eğitimde Değişimi arzulayanların bir araya geldiği konferans benim için de pek keyifli ve verimliydi, biraz da baş yorucu. Olabildiğince ilham kazanmak adına, sunumlara yetişmeye çalıştım. Elbette yorulduğuma da değdi. Böylelikle, edindiğim bilgileri hafızama kazıyabilecek ve sizlerle de paylaşabilecektim. Ne de olsa, güzellikler paylaşıldıkça daha da değerlenir.

Konferans boyunca iki konu gündemimi oluşturuyordu. Oyunlaştırma ve Hikayeleştirme… Dilerseniz bu konularda ve diğer konularda ne gibi deneyimler elde ettiğimi anlatayım;

Oyunlaştırma:
Katıldığım çoğu sunumun temasını belirleyen, önemle üzerinde durmaya çalıştığım bir konu “Oyunlaştırma” olmuştu.

*  Geleneksel oyunlarımızın (yağ satarım bal satarım, üç taş, bezirgan başı vb.) eğlenceli birer eğitim metodu olarak kullanılabileceğini düşünür müydünüz? Artık düşünebiliriz. Örneğin; bezirgan başı oyununu Matematik’ün toplama işlemindeki değişme özelliğine göre düzenleyebiliriz. Kolların arasında kalan çocuğumuza her iki yandan da işlem sorusu sorulur ve doğru yanıt istenir.  Benzer şekilde, güneş sistemini anlatmak için yağ satarım oyunu da epey kullanışlı olabiliyor. Güneşe yakınlığa ve özelliğe göre oluşturulan mani ile bir ebeleme oyununa dönüşebiliyor.

Seval Orak hocamızın alandaki çalışmasına (Orta Asya’daki Zekâ ve Strateji Oyunları Destekli Öğretime Dayalı Uygulamaların Akademik Başarıya ve Tutuma Etkisi) buradan ulaşabilirsiniz.

Keşif: Bu sunumda yer alan oyunlara “Gönüllü” olarak katılınca şunu da fark etmiş bulundum. Etkili öğrenmek, verim elde etmek ve keyif almak için yaparak – yaşayarak öğrenmek önemlidir. “Gönüllü” olmak ise o kritik ilk adımı atmamızı sağlar. Böylelikle seyirci olmaktan öteye geçip, aktif katılımcı oluruz. Bu da elde ettiğimiz kazanımları arttırır.

*  “Arttırılmış Gerçeklik” ile dersleri üç boyutlu ve sesli bir hale getirmek de mümkün olabiliyor. Aurasma’da oluşturulacak kanallar aracılığıyla, tanıtmak istediğimiz görseller üzerinden video bağlantısı kurabiliyoruz. Açtığımız kanalı takip edenler de bu çalışmaları inceleyebiliyor. Örnekler gösteriyor ki, Aurasma çocuklar için eğitimi daha cazip hale getirebiliyor. Çalıştay boyunca keyif alan biz öğretmenler buna inanıyoruz. Eğitsel uygulamalara; iSolarSystemAr, Anatomy4D, Elements4D, Quiver vb. örnek olarak gösterilebiliyor.

Fotoğraf ile video arasındaki bağlantının kaynağı aslında alışık olduğumuz “QR Kodu” prensibiyle olağan hale geliyor. Görselimiz, videoyu sakladığımız bir koda dönüşüyor. Geriye de onu tanımlamak kalıyor. QR Kodu oluşturmak için de birçok faydalı adres mevcut. Çevrimiçi kaydı olan bir medyayı, adres alanında belirttiğimizde bir QR Kodu elde edebiliyoruz. Oluşturduğumuz QR kodlarını ise herhangi bir QR okuyucu ile çalıştırabiliyoruz.

Oyunlaştırma konusunda “Google Formların” da etkili olabileceği de bir gerçek! Basit düzenlemelerle bir formu eğlenceli bir etkinliğe dönüştürebiliyoruz. Formlarda gelişmiş ayarları kullanarak, veri doğrulaması seçeneği oluşturduğumuzda, öğrencileri beklediğimiz cevaplara da yönlendirebiliriz. Ardından gelecek onay sayfasını da düzenleyebilir, onları farklı bir maceraya sürükleyebiliriz.

* Oyun, düşünce tarzımızda ciddiyet fikrinin karşıtıdır. Aslında oyun ciddiye alınması gereken bir eylemdir. Bir çok duyguyu içinde barındırır. Oyun oynamayı bıraktığımızda, öğrenmeyi de bırakırız. Peki neden? Oyunlaştırma ile gelenekselleşen sıradan metotlar bir kenara bırakılır ve insanlar yaparak – yaşayarak öğrenirler. Bu da bilgilerin hatırlanmasını sağlar.

* KFC’de de uygulanan ve bilgileri soru – ödül yöntemiyle öğrenmeyi sağlayan bir uygulama mevcut. QuizGame adı verilen bu uygulama ile soru havuzu oluşturuluyor ve kullananlara bu havuzdan sorular soruluyor. Belirli jokerlerin de yardımıyla cevaplanan sorular, alınan puanlara göre kişileri sıralıyor. Bir başka açıklamayla bu uygulama, çoğumuzun bildiği Trivia Crack ile benzer. Bu uygulamanın bana düşündürdüğü ise; okulda işlenen derslere ait oluşturulacak soru havuzu ile beraber, bu uygulamanın öğrencilerce kullanılmasını sağlamak! Derslerle ilgili olanların yanı sıra, okul ve öğretmenlere ait genel bilgilerin de yer alacağı sorular, öğrencilerin de dikkatini çekecektir. Eğlenirken öğrenmeleri daha kolay olacaktır. (Düşüncem tasarı aşamasında, ancak bu alandaki Burcu Güvenç ile fikir alışverişi yaptığımda sanırım ilerleme kaydedebileceğim.)

* Oyun, insanları gözlemlemek için etkili bir araçtır. Oyunda yapılan / yapılmayan hamleler belirli anlamlara gelirler. Kişinin karakteri, algısı, düşünce ve zeka becerilerini ortaya koyar. İsmini telaffuz edeceğim bazı oyunlar bu amaçla kullanılabilmektedir. Quoridor, Chocolate Fix, Rush Hour, Tangram ve Rory Story Cubes bu oyunlardan bazılarıdır. Eğitsel oyunlar hakkında bilgi almak ve işinizi oyunlaştırmak isterseniz, bu alanda çalışan Ali Cevat Ünsal’a danışabilirsiniz.

Hikayeleştirme:
Deneyimlerim ve gözlemlerim de “Hikayeleştirme” konusunun hayati bir önem taşıdığını vurguluyor.

* Hikayeler hem beyne, hem de kalbe dokunur. Unutulmazın dili, öykü dilidir. Hafızamız duygusal yoğunluğu yüksek bilgileri (hikayeleri, masalları) saklar. Abartılı anlatım, olağanüstücülük ve benzetmeler bir hikaye için önemlidir. Hikaye anlatıcılığı; dinleyenlerin zihnine resim çizme sanatıdır, hissetme ve hissettirme için önemlidir. Samimiyet gereklidir.

Örnek Uygulama: İkişerli gruplar oluşturulur. İçlerinden biri bir hikayeye başlar ve anlatırken diğer kişi farklı sözcüklerle hikayeyi yönlendirir. Diğer kişinin söylediği kelimelere göre anlatıcı, hikayesini geliştirir. Daha sonra roller değişir. Katıldığım sunumda yapılan bu uygulama farklı düşünceleri de beraberinde getirdi. Herhangi bir ders için bu yöntem tasarlanabilir. Konuyla ilgili verilecek kavramlarla, çocuklar kendi hikayelerini yazabilirler. Bu da mevcut konuyu içselleştirmeleri için iyi bir yol olabilir.

Hikayelerin gücüne inanıyor ve bu alanda kendinize değer katmak istiyorsanız Storytelling Academy ile irtibata geçebilirsiniz. Keşfet, Tasarla ve Anlat yöntemiyle “Kendi Hikayenizin Kahramanı” olabilirsiniz.

Yaratıcılık ve Katılımcılık;
Öğrenme ortamında katılımcı olmanın ve yaratıcılığın basamaklarını inceleyebildiğim sunumlar oldu.

* Öğrenme eylemi sosyaldir ve iletişimle başlar. O yüzden, çok kişi de olsa, tanışmak önemlidir.

Roger Hart‘ın “Çocuk Katılım Merdiveni” sekiz basamaktan oluşuyor. İlk üç (3) basamak çocukların / gençlerin katılımının olmadığı basamaklardır. Bu basamaklarda onlar; güdümlenirler, dekor ve sembol olarak kullanılırlar. Sonraki beş (5) basamak ise katılımın başladığı ve geliştiği basamaklardır. Bu basamaklarda onlar; bilgilendirilirler, kararlara ortak olurlar ve uygulama fırsatına kavuşurlar.

* Yaratıcı olma konusunda yetişkinler, çocuklara göre daha önde. Ancak yetişkinlerin deneyim sahibi olmaları bir yandan da onları baskılıyor ve geri çekilmeye zorluyor. Çocuklar ise bu konuda daha özgür. (Biz yetişkinler için çok önemli bir mesele, onun için “İçindeki çocuğu özgür bırak!” diyorlar belli ki!)

* Yaratıcılığın dört (4) unsuru bulunmaktadır. Hayal gücü kullanımı, amacı kovalama, özgün olma ve kritik düşünme becerisine sahip olmadır. Merak edilen (Neden?) yapılan araştırma ile olgunlaşır, bulunur ve keşfedilir. Yaratıcılık, insanın rahat hissettiği ortamlarda çıkar.

Örnek Uygulama: Gruptakilere dağıtılan soru kartları ile kişilerin serbest dolaşımı istenir. Bu dolaşımın süresi olacak, karşılıklı sorular sorulacak ve en ilginç – popüler cevaplar listelenecek. Sunumdan öğrendiğim bu uygulama ile, hazırlanacak sorular ile ekip dinamiğine önemli katkılar sağlayabileceğimizi düşünüyorum.

Maker Hareketleri ve Kodlama;

Konferans boyunca, katıldığım sunumlar arasında bu sunum aşina olmadığı konuları içeriyordu. Buna rağmen, değerli Filiz Pelen hocam sayesinde pek çok bilgi edindim. İşte bazı gözlemlerim;

* Çocukların ilgilendiği ve çalıştıkları bir konuda, alanında yetkin insanları çağırmak etkili olacaktır. Çocukların hem dikkati çekilir, hem de soracakları sorular ile motivasyonları arttırılır.

Hayal Et, Tasarla, Üret! Maker Hareketleri ve Kodlama ile Eğitime Farklı Açıdan Bak!

* Öğrencilerin “Öğretmen” olma hissini yaşamalarını sağlamak önemlidir. Üst sınıftaki öğrencilerin Öğretmen, alt sınıfta yer alanların ise Öğrenci olarak yer alacağı bir öğrenme ortamı oluşturulur. Öğreten ve öğrenen çocuklar, dersi daha kolay içselleştirebilir, iyi bir deneyim kazanabilir. (Bu yöntem akran eğitimi gibi, ancak deneyim yönünden ayrılıyor. Japonya’daki anlayışla Senpai – Kohei olarak karşımıza çıkıyor.)

* Öğrenme sürecine “Velileri” de dahil edebiliriz. Çocukların neler öğrendiğini, ne gibi çalışmaların yapıldığını anlatmak onların da ilgisini arttıracaktır. Aileler de çocukları ile beraber öğrenmeye çalışacaklardır.

* Yapılan çalışmalarla ilgili yarışmalar ve ödüller, çocuklardaki motivasyonu arttıracaktır. Alanında ilerleyen üniversiteli gençlerle tanışmaları ise önemli bir deneyim olacaktır.

* Kodlama ile ilgili bilgi edinebileceğiniz ve kullanabileceğiniz bazı siteleri derlemeye çalıştım. Bunlar; Kodlama mantığı için CodeMonkey, İnteraktif öğrenme için Tynker, Oyun ve animasyon yapmak için Scratch adreslerine göz atabilirsiniz.

* Etkili öğrenme için; öğrenciyi keşfettirmek, merak uyandırmak ve inandırmak gereklidir. Yeteneğine yönelik keşifler yapması sağlanmalıdır.

Konferanstan Bazı Önemli Notlar;

* Eğitim, çocuğun içindekini desteklemektir. Eğitim, rövanşı olmayan bir maçtır. 

* Eğitim için “İnsanların hayatlarına dokunmak!” derler. Bu büyük bir sorumluluktur. Heyecanımız ve şevkimiz yoksa nasıl dokunabiliriz ki!

* İlkokuldan üniversiteye kadar her kademe için, Matematiği tanıtmak ve sevdirmek amacıyla kurulan Matematik Köyü, Şirince – İzmir’de yer almaktadır.

* Matt Cutts’ın “30 Gün Kuralı” ile kendinize yeni hedefler koyabilir ve bunları alışkanlığınız haline getirebilirsiniz.

Eğitimde Değişim “Kiminle” Başlar?

Konferans boyunca pek çok cevap dile getirildi. Sistemler ve uygulamalar eleştirildi. Belki de pek azı, okları kendine yöneltebildi. Aslında cevap belliydi! Çünkü;

Eğitimde Değişim “Benimle” başlardı…

Bir sonraki konferansın daha coşkulu ve verimli olması için bugünden çalışmalara başlamalıyız. Hem organizasyon ekibi, hem de biz eğitimciler, eğitime gönül verenler olarak…

Emeği geçen, katkı sağlayan herkese teşekkürler!

YasamBoyuOgrenci
1988 yılında, İstanbul'da doğdu. Lise öğrenimini Hasköy Güner Akın Lisesi'nde, Üniversite - Lisans öğrenimini ise Marmra Üniversitesi'nde, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği branşında tamamladı. İlgileri ve hedefleri doğrultusunda pek çok kurum ve öğrenci kulübünde çalışmalara katıldı. Çalışmalarının önemli bir kısmını çocuk ve akran eğitimine ayırdı. Katıldığı gençlik çalışmaları ile pek çok deneyim kazandı ve bu kazanımı uygulama alanı buldu. Kendisini "Dahi" olarak nitelendirmeyi sever. Elbette bu kibrinin değil, içsel motivasyonunu arttırma isteğinin bir sonucudur. Keşfetmeyi, öğrenmeyi ve paylaşmayı seven bir yapıya sahiptir. Felsefe yapmayı, dans etmeyi ve satranç oynamayı çok sever. Yaşamsal hayalini, "Yüzünde bir tebessümle hayatı noktalamak." olarak nitelendirse de kariyer hedefi olarak, "Ulusal ve uluslararası alanda değer verilen, nitelikli bir eğitici olmak." yolunu seçmiş görünüyor. "Yaşam Boyu Öğrenci, Yaşam Dolu Öğretmen" sloganı ile yoluna devam eden Barış Yılmaz, öğrenciliğin / öğrenmenin bir sonu olmadığına inanıyor. Ve ekliyor: "Dünya bile 4.5 milyar yıllık deneyimine rağmen henüz olgunlaşamamışken, biz insanoğlu için onlarca yıl yetecek mi sanıyoruz? Sosyal Bilgiler Öğretmeni, bir Eğitim Gönüllüsü!