Antalya Şube Sekreterimiz Ulaş Kartal’ın, 26/02/2014 tarihli, MEB Temel Kanunu Tasarısını protesto eyleminde, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan aleyhinde slogan attığı ve orada bulunan kalabalığa da bu yönde telkinde bulunarak hakaret suçunu işlediği, iddiası ile açılan davada verilen kararı, sendika olarak Anayasal bir hak olan bilgi edinme, düşünce ve kanaat hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğünün engellenip kısıtlanamayacağı ve yine Anayasa hükmü gereği bu temel hakların özüne dokunulamayacağı, görüş ve düşüncesiyle yanlış ve hukuka aykırı bularak temyiz ettik.
Söz konusu eylem, uluslararası sözleşmeler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “düşünce ve toplanma özgürlüğü” maddelerini içeren 5’inci, 10’uncu ve 11’inci maddeleri ile Anayasanın 34’üncü maddesi kapsamında bir eylemdir.
Sözü edilen sözleşme ve Anayasa hükümlerinin, “devletlerin barışçıl toplanma hakkını korumanın ötesinde, bu hakkın kullanılmasını makul olmayan dolaylı kısıtlamalardan kaçınmakla da yükümlü kıldığı” açıktır.
Esasen, toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüklerinin, belli bir ölçüde abartmayı, hatta tahrik etmeyi de kapsadığı; ifade özgürlüğünde olduğu gibi toplantı, gösteri yürüyüşleri hakları, toplumun geneli tarafından savunulan ve kabul gören düşünce ve fikirleri korumakla sınırlı olmadığı, bunun dışında, toplumun genelini veya siyasi iktidarı veya siyasetçileri rahatsız edebilecek, endişelendirecek hatta şok edecek veya onların belirli düzeyde tepkilerini çekebilecek bazı fikirleri savunma amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilmeyi de içermektedir.
Bu tarz eylemlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin korumasından yararlanacağını vurgulamak istiyoruz.
İfade özgürlüğünün, siyasal bir rolü olan kişiye veya hükümete yönelik olması durumunda, bu kişilere karşı yöneltilen eleştirinin kabul edilebilirliğinin sınırı, sıradan bir kişiye yöneltilenlere göre daha geniş olacağı da açıktır. Siyasal kişiler, olaylar ve davranışlar bakımından geniş kitlelerin dikkatini çekerler. Siyasetçi özel şahıstan farklı olarak, sözünü, eylemini bilerek, kaçınılmaz biçimde halkın yakın denetimine açar. Bu nedenle siyasetçi daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır.
Günümüz koşullarında siyasal iktidarların otoriterleşmesine karşı yargı bağımsızlığını ve hakim güvencesini ve adil yargılanma hakkını savunmak ekmek, su kadar acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Demokratik yollardan hukuk içinde kalarak hak aramayı benimseyen bir sendika olarak üyemiz Ulaş Kartal hakkında verilen bu kararı hukuka uygun bulmadığımızı, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının yargısal denetimi için gerekirse tüm iç hukuk yollarının tüketileceğini; eğer sonuç alınamazsa gerekirse konuyu uluslararası mahkemelere taşıyacağımızı öncelikle ve önemle belirtmekte yarar görüyoruz
Gücünü Cumhuriyetin kurucu iradesinden alan ve 12 Mart, 12 Eylül faşist darbelerine karşı mücadeleden geçerek gelen TÖS’ün, Fakir Baykurt geleneğinin devamı olan sendikamız Eğitim-İş’in antidemokratik yasalarla ve hukuk dışı uygulamalarla yıldırılamayacağını, bilimsel, laik, demokratik eğitim için haklı ve kararlı duruşumuzu her koşulda sürdüreceğimizin bilinmesini, bu uğurda ödenmesi gereken bedeller varsa bunları da ödemeye hazır olduğumuzu özellikle vurgulamak isteriz.
Eğitim-İş olarak güç ve kuvvetin değil; hukukun üstün tutulduğu ve insan hak ve özgürlüklerine bağlı, insan onuruna saygıyı esas alan ve adaletle yönetilen bir ülke bırakmak; yalnız bu dönem için sorumluluğumuz değil; gelecek kuşaklara da borcumuzdur.
MERKEZ YÖNETİM KURULU