ZAMAN GEMİSİ

blog yazarı
Sevgi DENER

 

ZAMAN GEMİSİ İLE BİLİM TARİHİNE KÜÇÜK BİR YOLCULUĞA NE DERSİNİZ?

Merhaba zaman gemisi ile Bilim Tarihine küçük bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Ben zaman gemisinin pilotu Sevgi. Kemerlerinizi bağlamayı ve geriye yaslanmayı unutmayın. İnsanlığın ilk zamanlarına gidiyoruz. Evet bakın, ışık kirliliği yok, yüksek binalar yok. Başınızı göğe kaldırdığınız anda gök tüm güzelliği ve gizemi ile karşımızda. İnsanlar zaman içinde aralarında kilometrelerce uzaklık bulunmasına rağmen yıldızları birleştirmeye ve günlük hayatlarındaki nesnelere benzetmeye başlıyorlar. Bununla da yetinmeyip her toplum gök ile ilgili kendi kültürüne göre hikayeler bile oluşturuyor. Hayal gücünün sınırsızlığı rehberleri oluyor. Derken zaman ilerliyor, bu ilerlemeye insanların merakları da eşlik ediyor. Kendilerini, yaşadıkları evreni merak ediyorlar. Zaman gemimizi biraz daha ileri götürüyoruz: M.Ö. 550 yıllarına…

Bakın bir yerde deprem olmuş. İnsanlar aralarında konuşuyorlar: “Öküz yine boynuzlarını salladı!” Bu dönemde insanlar Dünya’nın tıpkı bir tepsiye benzediğini düşünüyorlar. Bu tepsi bir öküzün boynuzları arasında duruyor ve öküz boynuzlarını salladıkça deprem oluyor. Kim bilir belki de göğe saman gibi serpilmiş yıldızlar da bu öküzün yiyeceğidir. Evet sıkı tutunun 50 yıl kadar ileri gidiyoruz.

Deniz kıyısına geldik bakın orada oturan bir insan var. Bu insan herkes gibi bakıyor etrafına ama herkesin gördüğünden farklı görüyor Dünya’yı. Bunun için ne mi yapmamız gerekiyor? Biraz düşünmek, biraz gözlemlemek. Evet bir gemi yaklaşıyor, aslında şu an sadece yelkeninin bir kısmı göründü. Daha sonra yelkeninin tamamını ve en sonunda gemiyi görebildi. Bu durumu çok garipsedi ve düşünmeye başladı: “Hani Dünya düzdü? Dünya düz olsaydı, ilk bakışta geminin tamamını görmem gerekirdi.” Gözlemlerinden mantıksal çıkarım yapıyor ve Dünya’nın küre olduğu sonucuna varıyor. Derken cehalet ve bilim bir savaş veriyor. Zor olsa da Dünya’nın küre olduğu, insanlığın çoğu tarafından kabul görüyor.

Zaman durur mu ilerlemeye devam ediyor. İnsanların düşüncelerini de beraberinde götürüyor. İnsanlar Güneş’in, yıldızların kısacası tüm evrenin Dünya’nın yani kendi etraflarında dolandığını düşünüyorlar. Gözlerinizle yaşadığımız gezegenden bakınca bu böyle algılanır aslında. Zamanda biraz daha ileri gidiyoruz. 1500’lü yıllarda bir eve konuk olduk. Burası Galileo’nun evi. Bakın elinde bir teleskop var ve birazdan onunla göğe bakarak “Teleskopla Gözlem Yapan İlk İnsan” unvanını alacak. Bununla da kalmayacak ve tüm evrene bakışımızı değiştirecek. O da ne! Jüpiter’in etrafında dolanan 4 nesne. Galileo’nun aklına birden şu soru geliyor: “Hani tüm evren Dünya’nın etrafında dolanıyordu?” Bu 4 nesne Jüpiter’in uyduları ve daha sonraları isimleri “Galileo Uyduları” olarak anılacak. Dünya ve diğer 7 gezegenin Güneş etrafında dolandığı zor da olsa kabul gördü. Ama insanların merakları ve soruları bir türlü dinmek bilmiyordu. “Gezegenler dolanıyordu ama neden, nasıl?” Bu soru özellikle Galileo’nun öldüğü gün doğan Sir Issac Newton’un aklını karıştırıyordu. Hazırlanın 1700’lü yıllara gidiyoruz, bir bahçedeyiz. İşte bakın orada elma ağacının altında Newton oturuyor. O da ne! Yere bir elma düştü. “Elma neden yere düştü? Başka yöne değil de neden yere?” diye düşündü Newton. Her cismin birbirine çekim kuvveti uyguladığını ve bunun nasıl olduğunu “Evrensel Çekim Kanunu” ile ortaya koydu. Merkür bu kanuna tam uymasa da her kanunun istisnası vardı sonuçta.

Albert Einstein’ın yanına gitmeye ne dersiniz? Zaman gemimizin tarihleri 1900’leri gösteriyor. Einstein Merkür’ün Newton’un kanununa uymadığını fark etti ve düşünmeye başladı. Bu düşünme bilim dünyasını yerinden oynattı. Nasıl mı? Bir tutam bilim ve bir tutam hayal ile hadi gelin hep birlikte yapalım bunu! Gözlerimizi kapatalım, elimize bir örtü alalım, 4 arkadaşımız örtünün köşelerinden tutsun ve örtüyü dümdüz bir hale getirsinler. Elimize bir voleybol topu alalım ve örtünün ortasına yerleştirelim. Bir çöküntü oldu değil mi? Şimdi de elimize bir elma alalım. Aaa! Yine bir elma acaba Newton’un elması buraya mı kaçtı? Elmayı hafifçe örünün kenarından bırakalım. Elma biraz dolandıktan sonra topun yanına gitti değil mi? Tebrikler! Biraz önce Einstein’ın meşhur “Düşünce Deneyini” yaptık. Burada elma Dünya’yı, top Güneş’i, örtü ise Uzay’ı temsil ediyordu. Güneş büyük kütlesi sayesinde Uzay’ı büker bu sayede gezegenler etrafında dolanır. Işık bile bu büküntüye göre hareket etmek durumunda kalır. Değerli yolcularım, aklınıza şöyle bir soru gelebilir: “Yoksa Dünya da mı tıpkı o elma gibi Güneş’e mi çarpacak?” Hayır, çünkü Uzay’da sürtünme kuvveti yoktur. Güvendesiniz.

Evet! Bilim tarihi yolculuğumuzun burada sonuna geldik. Yıl 2021. Hoşça, bilimle ve sağlıkla kalın. Ben ‘discovererinkozmos’ gemisinin kaptanı Sevgi.

Konu ile ilgili videom 🙂

ZAMAN GEMİSİ

11/02/2021

Sevgi Dener