Sürdürülebilir Yaşam Hakkında

Blog Yazarı
Ayten Sarılar

Sürdürülebilir Yaşam Hakkında

Yaşadığımız ortamda yaşamın devamı onun bize verdikleri ile sınırlı. Yaşam için gerekli olan suyun, havanın ve toprağın o ekosistemdeki canlıların yaşamını sürdürebilecek yeterlilikte olması gerekir. Ne yazık ki insanoğlu Dünya’nın sahibi kendisiymiş gibi hoyratça kaynakları tüketip, kirletme hakkını kendinde gördüğü sürece kaçınılmaz son gittikçe yaklaşmakta.Hatta bu sonu yaşamaktayız.

SU KAYNAKLARININ KONTROLLÜ KULLANIMI
Yaşam için gerekli suyun, yeraltı ve yerüstü kaynaklarında israfa yol açmayacak, kaynakların kurumasına neden olmayacak şekilde kullanılması gerekir. Bu konu ile ilgili, Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nde İran’daki su kaynaklarının nasıl kurutulduğunu, gölerin çöllere nasıl dönüştüğü anlatan “Yaşam Katili-/Matricide-Yönetmen Komeil Sohani İran 2016” filmini izledim. Yeraltı su kaynaklarının %20’den fazlasının kullanılmasının sakıncalı olduğu, yüzey suları üzerine yapılan baraj sayısının fazla olmasının akarsuların, göllerin kurumasına yol açtığı anlatılıyordu filmde.

2011 yılının yaz aylarında, İran’ın kuzeybatısında yer alan ve dünyanın üçüncü, Ortadoğu’nun en büyük gölü olan Urumiye Gölü’nün küçülmeye başladığı gözlenmiştir. 23 Haziran 1975 yılında Ramsar Sözleşmesine göre uluslararası öneme sahip sulak alanlar listesine dâhil edilmiş, 1976 yılında ise İnsan ve Biyosfer programı çerçevesinde hazırlanan Biyosfer Rezervleri listesinde yerini almıştır. Endemik türlerin de bulunduğu göl ve çevresi, göçmen kuşlar için de mevsimsel bir yaşam ortamıdır. Yaklaşık 200 çeşit kuş türünün kayıt edildiği göl, ekolojik değerinin yanında bölgede yaşayan insanlar için de tarım kaynağıdır. UNEP’in çalışmalarına göre gölün küçülme nedenleri; iklim değişimi (%65), gölü besleyen sular üzerine yapılan barajlar, yukarı kıyıdaşlar için saptırılan sular (%25) ve bölgeye düşen yağış oranının azalmasıdır (%10). Gölün tuzluluk oranı normal şartlarda bir litrede 130-160 gram seviyesinde seyrederken, 2011 yılında kurumanın başlaması ile bu oran bir litrede 330 gram seviyesine kadar ulaşmış ve gölde tuz konsantrasyonu artmıştır. Bu tuzluluk oranı deniz suyunun sekiz katına karşılıktır. Tuzluluğun artması bölgede var olan ekosisteme de zarar vermeye başlamıştır. Eskiden İranlıların sahillerinde yüzdüğü göl, günümüzde büyük bir tuz çölüne dönüşmüş durumdadır.

Kıssadan hisse… Yurdumuzda bol suyu olan nehirlerimize baraj yapılırken İran’daki Urumiye Gölü’nün nasıl kuruduğunu hatırımızdan asla çıkartmamak gerekir. Çöl olmak istemiyorsak tarım ve hayvancılık etkilenmesin, kendi ürünümüzü yetiştirelim diyorsak, yaşamak için su gerekli diyorsak eğer, durum çok ciddi!
Su kaynaklarını kontrollü kullanımı için yerel çözümler üretilebilir. Örneğin eskiden İran’da yeraltı sularının seviyesini kontrol etmek için belirli aralıklarla açılan kuyular kullanılır, yüzey suları yeraltına yönlendirilirmiş. Rüzgârın yönünü gösteren kuleler inşa edilmiş. Yerel halkın bulduğu çözümler su kaynaklarının kullanılması ve korunmasında etkili olmuştur.

ATIK SULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sürdürülebilirlik için evsel atık suların tarımda kullanılması, çöktürülen çamurdan enerji elde edilmesi, zeytin karasuyunun değerlendirilmesi konusunda bilimsel çalışmalar yapılıyor. Zeytin karasuyunun arıtılması ile yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesi engellenmekte ve omurgalı hayvanlar ile bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri önlenmektedir. “Sindirmatik “adı verilen makine ile zeytinyağı üretimi sırasında atık olarak çıkan karasuyun zeytin özütüne çevrildiği belirtilmiştir.

Atık suların içinde çözünmüş olarak bulunan ağır metal, organik karbon ve sodyum konsantrasyonun fazla oluşu, patojenler, ilaçlar ve endokrin sistemini bozan maddelerin bulunması yüzey sularını da kirletmektedir. Atık suların arıtılmadan plansız ve kontrolsüz kullanımı sağlık ve tarım açısından önerilmez. Evsel ve endüstriyel atık suların uygun şekilde toplanması ve arıtıldıktan sonra güvenli yöntemler uygulanarak tarımda kullanılması teşvik edilmelidir. Bu sayede; su kaynaklarının tüketimi, su kirliliği ve yapay gübre gereksinimi azalırken, bitkilerin verimliliği artar.

PLASTİK ATIKLARIN ÖNEMİ

Plastik atıkların, kara ve deniz canlıları tarafından besin olarak yutulması nedeniyle ölümlerine neden olduğu belgesel filmlerde (Plastik Okyanus/ A Plastic –Yönetmen Craig Leeson ABD ,Birleşik krallık ,Hong Kong 2016)gösteriliyor. Plastik atıkların canlıların kas ve beyin hücrelerinde çok küçük boyutlarda kalabildiği, besin zincirini takip ederek diğer canlılara aktarıldığı konusunda bilimsel araştırmalar yapılıyor.
Plastiği yaşamamızdan bir şekilde çıkartmamız gerekir. Sonuçta, petrolden elde edilen bir madde ve doğada kolayca ayrışmıyor. Ancak, geri dönüşümü ile başka alanlarda kullanılabilir hale getiriliyor. 3B yazıcılarda, otomobil lastiği üretiminde, zemin kaplama maddesi olarak vb. geri kazanılıyor. Tabi bu ürünlerin imalatında da sağlığa uygunluk esas alınmalı.

Plastiğin geri dönüşümü yapılmalı tamam, ama çöplere ve denize atılan onca plastik nasıl geri dönüşüme kazandırılacak? Sokaklara ve marketlere konulan geri dönüşüm kutuları bence yetersiz. New York’ta haftanın farklı günlerinde farklı tip çöpler belediye tarafından toplanıyormuş. Aynısı bizde neden uygulanmasın ki? Pazartesi evsel atık günü, Salı kâğıt günü, Çarşamba kullanılmış yağ günü, Perşembe plastik günü, Cuma metal günü, Cumartesi atık pil günü niye olmasın?

Almanya’da marketlerde plastik şişelerin atıldığı yerlere, belirli sayıda şişe için cüzi miktarda ücret veren makinalar konulmuş. Antalya’nın bir ilçesinde, halka kart dağıtılıp kiloyla verdikleri plastiğe karşılık cüzi bir ücret ödemesi yapılıyormuş. Marketler, kullanılmış plastik poşet ya da pet şişeler karşılığında bezden ya da kâğıttan torba veya iplikten fileler dağıtsa da artık plastik torbaları kullanmasak!

KÂĞITLARIN GERİ DÖNÜŞÜM İÇİN TOPLANMASI

Türkiye’de çok göz önünde değildir ama geri dönüşümün büyük kısmını atık kâğıt toplayıcıları sayesinde yapıyor. Her gün çöplerden kâğıtları ayıklayıp bundan para kazanıyorlar. Aslında tek yapılması gereken evsel atıkları kaynağında ayırarak toplamak. Belediyelerin bu insanları engellemek yerine sağlıklı koşullarda çalıştırıp destek olması gerekir. Onlar da daha insancıl koşullar altında çalışıp bir miktar güvenceye kavuşmuş olurlar. Ankara’da Çankaya belediyesi atık kâğıt işçilerini sigortalı yaparak bunu başlatmış. Belediyelerle birlikte bunu, Atık Kâğıt Toplayıcı Dernekleri, Geri Dönüşüm İşçileri Dernekleri de yapabilir. Yerel çözümler üretmeliyiz. Daha küçük maliyetle daha çok üretim yapmalıyız. Ama nedense çok daha yüksek maliyetlere işi lisanslı firmalara verip, firmaların da bu insanlardan çöp satın almasını yasaklama yolunda gidiliyor.

SONUÇ
Gelecek bugün yaptıklarımızla şekilleniyor ve bizden çok uzak değil. Duyarlılığımızı kaybetmemiz yaşadığımız ortama bağlı. Önceliğimiz, yaşam alanımızı iyileştirmek olmalı. Temiz toprak ve havaya, temiz ve bol suya sahip olmak en büyük zenginlik. Asıl ihtiyacımız olanın doğayı katletmeden yaşamı sürdürmek olduğu düşüncesinin; yayılması, algılanması ve uygulanması umuduyla…

Ayten Sarılar

Kaynaklar

  • www.academia.edu/6195089/İranda_Urmiye_Gölü_Sorunu
  • İran’ınUrumiye gölü sorunu-Tuğba Evrim Maden
  • www.sürdürülebilir yaşam.tv
  • http://t24.com.tr/haber/cankaya-belediyesinden-atik-kagit-iscilerine-sgk,338813
  • Ulusal zeytin öğrenci kongresi-zeytin karasuyunun değerlendirilmesi www.kimyakongreleri.org/Z2008/Z2008-033.pdf
  • Atık suların tarımda kullanılması ve insan sağlığı yönünden riskler – www.egeweb.ege.edu.tr/zfdergi/edergiziraat/2007_cilt44/s3/101-116.pdf
  • Su kaynakları hakkındaki gerçekler- Birleşmişl Milletler Dünya Su Gelişim Raporu 2’nin özeti