Dünya üzerinde yaşayan binlerce insanın ortak değerlerinden bahsetmek istiyorum bugün. Ahlaki değerlerden…
Herkes yaşamı içinde idol aldığı, beğenerek takip ettiği bazı kişilerin davranış ve metotlarını kendi yaşam standartlarına ve düşünce biçimine göre kullanır, değerlendirir. Sınırlı kullandığı algı biçimi bazen örnek aldığı değerle ya da bilgi ile örtüşmese bile, kişiler kendisinin eksik bulduğu yanları aslında göremez. Kapasitenin üstünde verilen her bilgi ziyan olur. En güzel yaşam biçiminde insanlığa giden yol vicdandır aslında. Eğer empati duygusundan mahrum bir durumla karşı karşıya kalınırsa bilinmelidir ki; kendi ego benliğimiz kılık değiştirmiş bir biçimde, kıyafet giyip başka bir insanda görülmeye başlar ve bizi hayat sahnesine savaşmaya hazırlar. Bu savaş alanının yeri hiç önemli değildir. Çünkü sistem bizi eğitmek üzere anlayabileceğimiz bir alanda kendisini var eder. İkili ilişkilerde olaylara bakışı bu açıdan irdelersek kendimizi tanıdığımız yönleri ve bizde olmayan yönleri ortaya çıkarabiliriz. Başka kişileri parmakla gösterip suçlamayı alışkanlık haline getirir, her defasında büyümemizi ve gelişmemizi sağlayan sorumluluğu paylaşmazsak, alınacak dersi bir başka konuda yeniden izlemek zorunda kalırız. Sorumluluk iki taraflı olmalıdır ki; doğru yaşam akışı alma verme dengesiyle yürüyebilsin. Eleştiriyi kabul etmeyen, ruhumuzu daraltan, hatta doğru bir akışı düşündürdüğün için sana oklarını yönelten ego benliğimiz bizi her defasında onu aynaladığımızı düşündürerek senin hayat enerjini elinden almak için elinden geleni yapacaktır. En zor sahnedir insanın kendisiyle olan mücadelesi ve bu sahnede gördüğün gizemli yanı temsil eden en değerli varlığının sana yansıtılan karakteri taşıyan kişinin özelliği. Güzel ahlakın belli kalıpları vardır herkesçe kabul edilen öyle değil mi? Ortak standartlar “iyi bir insan nasıl olunur?” programını sunar insana. Böyle olunca güvenilir insan olunur duygusu taşır her insan. Dış dünyadan aldığın öğreti ve içinde oluşturduğun eğitiminle iyi ve kötüyü, sevgi ve saygıyı, değer vermeyi ve almayı, doğruyu söylemeyi ve yapmayı kendine özgü bir yapı ile davranışsal kutlamaya izin verebilmektir öğrendiklerini yaşamak, yaşatmak. Çünkü yaşam tek yönlü sadece kendi dünyanda gelişmez. “Karşımızdaki ben kadar akıllı”, “karşımızdaki ben kadar aptal” olduğun zaman, aynı frekansı kucakladığımızı da unutmamalıyız. İşte tam bu noktada seçim devreye girer hayatına. Ayrıştırma kişiler arasında olmadan, otomatik fikirler ve enerjiyle kendisini gösterir. Yeni fikirlerini sana sunulan ahlaki normlarla kucaklamaya başlarsın. Kendini bir kez daha sever yeni alanına farklı gözlerle bakmaya başlarsın. Sana sunulan her şeyin karşındakinin değer anlayışı kapasitesinde olduğunu “sen” üst bilince çıktığın zaman farkedersin. O savaş alanında barış imzalarsın diğer sen olan özelliğin, kendi seçiminde sana doğru yolu bilmeden gösterdiği için.
Bu yüzden her zaman insan olabilmenin belli aşamalardan geçtikten sonra varıldığı gerçeğine uyanmalı. Enerjisi bizim frekansımıza uymayanların gitmesine izin vermeliyiz. Neyi sevdiğini neyi sevmedğini kişilere göre değil, sana sunulan değer anlayışını, kendine layık gördüğün anlayışa göre şekillendirmeliyiz.