Öğretmen Yetiştirme Politikası ile ilgili Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin görüşü

Öğretmen Yetiştirme Politikası ile ilgili

Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin görüşü

 

 

  1. Öğretmenlik yasal olarak tanınmış bir meslek ve uzmanlık alanıdır. 1973 yılında yürürlüğe giren 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 43. maddesine göre, öğretmenlik “Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidirşeklinde tanımlanarak bir özel ihtisas mesleği olarak kabul edilmiş ve öğretmenlik mesleği için özel şartlar belirlenmiştir. Bu bağlamda, “bilen öğretir” yaklaşımı hiçbir bilimsel dayanağı olmayan çağdışı kalmış bir fikirdir. Öğretmenlik bu mesleği hedefleyerek gelen bireylerin yapabileceği bir meslektir.

 

  1. 6 Kasım 1981 yılında çıkarılan 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ve bunu tamamlayan 20 Temmuz 1982 tarih ve 41 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Yükseköğretim sisteminde kapsamlı düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenleme ile öğretmen yetiştiren kurumların adları, öğretim süreleri, bölüm ve program yapılarında değişiklikler olmuş ya da yeni öğretmen yetiştirme kurumları açılmıştır. 1982 yılında Eğitim Fakülteleri kurularak öğretmen yetiştirme programları bu fakültelere bağlanmıştır. Bu sayede Eğitim Fakülteleri tüm alanlardaki öğretmenleri yetiştirmekle görevli kurumlar haline gelmiş ve öğretmen eğitiminde var olan çeşitliliği sona erdirerek, ülke çapında belirli standartlar dahilinde bu bir çatı altında toplanmıştır.

 

  1. Alan öğretmenliğinin en temel hedeflerinden biri “alan eğitimine” yönelik mesleki bilgi ve becerilerin kazandırılmasıdır. Bu hedef öğretme, öğrenme, ölçme ve değerlendirmeye yönelik kuram, yaklaşım ve yöntemlerin alanla ilişkilendirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Alan ve pedagojik bilgilerinin entegrasyonun öğretmen adaylarının kendi kendilerine elde edebilecekleri bir beceri olmadığı gerek öğretmen eğitimi gerekse pedagojik-alan bilgisi literatüründe açıkça ortaya konulmaktadır.

 

  1. İstihdam problemi sadece belirli fakülte ve/veya bölümlerin sorunu değil, ülkemiz genelinde birçok meslek grubu için geçerlidir. Aşağıdaki tabloda, 2006-2012 yılları arasında matematik, fizik, kimya ve biyoloji alanlarında ataması yapılan öğretmen sayıları verilmiştir.

 

 

 

2006-2012 Yıllarında Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji Alanlarında Ataması Yapılan Öğretmen Sayıları

 

2006

2007

2008

2009

2010

2011

2012

Toplam

Fizik

20

17

19

198

234

222

488

Kimya

20

34

15

119

210*

256*

258*

654

Biyoloji

70

146

111

158

283

274

254

1042

Matematik

70

34

122

766

1210

1310

1559

3512

* Sayılara Kimya teknolojisi alanındaki kontenjanlar dahildir.

 

Örneğin, Türkiye genelinde Eğitim Fakültesi Fizik Eğitimi Anabilim Dalı sayısı 13 olup yıllık mezun sayısı yaklaşık 400’dür. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere, son yedi yılda bu branştan ataması yapılan toplam öğretmen sayısı neredeyse bir yılda verilen mezun sayısı kadardır. Öte yandan, Fen ve Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümlerinin mezun sayısı yaklaşık 4000 dolayındadır. Diğer alanlar için de benzer bir tablo gözlenebilir. Öğretmen yetiştirme sürecinde Fen-Edebiyat Fakülteleri’nin de işin içinde olduğunu düşündüğümüzde istihdam sorunu katlanarak büyüyecektir. Bu bağlamda, birçok Fen ve Fen-Edebiyat Fakültesi’nin yaşamakta olduğu öğrenci sorunu Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümlerinin kapatılması ile çözümlenemeyecektir. Örneğin, fizik alanında bazı yıllarda MEB’e hiç atanması yapılmayan, atandığı yıllarda da 20’li sayılarda kalan öğretmenlik “fırsatı”, binli sayılarda mezunu olan bu bölümlerin “sorunlarını” bekledikleri şekilde çözmeyecektir. Diğer bir husus ise, fizik öğretmenliği programına kayıt yapabilecek bir öğrencinin bu programların kapanması durumunda, temel amacı fizikçi yetiştiren bir bölüme yönelmesinin garanti olmayacağıdır. Birçok öğrencimiz bu durumda Fen Bilgisi Öğretmenliğini tercih edeceklerini ifade etmişlerdir.

6. Son dönemde bazı yayın organlarında, Eğitim Fakülteleri’nde öğrenim görmüş mezunların alan bilgilerinin yeterli olmadığı yönünde görüş bildirilmektedir. Halbuki üniversitelerin programlarına bakıldığında, örneğin 13 Fizik Öğretmenliği programının sadece 3’ünde (Hacettepe, Gazi ve 9 Eylül Üniversiteleri) alan dersleri Eğitim Fakültesi içerisinde verilmektedir. Diğerlerinde bütün alan dersleri Fen veya Fen- Edebiyat Fakültelerinden alınmaktadır.

 

 

 

 

 

            ALAN ÖĞRETMENİ YETİŞTİRMEYE YÖNELİK BEKLENTİLER

a)      Alan öğretmenliği programları Eğitim Fakülteleri bünyesinde yer almalıdır.

Eğitim Fakültelerinin kuruluş gerekçesi; her düzeyde öğretmen yetiştirmektir; bu görev 2547 sayılı yasayla bu kurumlara verilmiştir. Bu kanunun gerekçesi araştırma alanı, metodolojisi ve temel felsefesi paralel olan akademik birimlerin bir arada bulunmasıyla akademik ve ekonomik kaynakların daha etkili ve verimli kullanılabilmesidir. Öğretmen yetiştirmek sadece tanımlanmış bilgi ve becerilerin öğretmen adaylarına aktarılması değil söz konusu bilgi ve becerilerin yorumlanması, kritik edilmesi, yeni problem durumlarının ortaya konulması, araştırmalar yapılması ve farklı model, yaklaşım ve uygulamaların ortaya çıkarılmasıdır. Bir başka deyişle, öğretmen yetiştirme geniş bir araştırma alanının çıktısıdır. Bu araştırma alanından uzak bir öğretmen yetiştirme misyonunun nitelikli öğretmen yetiştirme olasılığı çok düşüktür. Sık sık gündeme getirilen alan öğretmenliği programlarının Fen-Edebiyat Fakültelerinde yürütülmesi Fen ve Fen-Edebiyat Fakültelerinin misyonunu, vizyonunu ve araştırma alanlarını Eğitim Fakülteleriyle eşdeğer hale getirmesiyle mümkündür ki, bu da verimli bir uygulama olmayacaktır.

 

b)     Alan öğretmenliği programları alan eğitimi bölümlerince yürütülmelidir. 

Alan eğitimi (fizik, kimya, biyoloji veya matematik eğitimi) tamamen ayrı bir dal olup dünyanın her yerinde genelde ayrı ve eğitimle ilgili birimler içinde yapılanmıştır. Alan eğitiminin temel amaçlarının başında; alanın öğrenilmesi ve öğretilmesine yönelik kuram, yaklaşım ve modellerin yorumlanması, araştırılması, alternatiflerinin ortaya konulması ve bu bağlamda elde edilen bilgi ve tecrübelerin nitelikli alan öğretmenleri yetiştirmek için kullanılması gelmektedir.

Ülkemizde 1990’lı yılların ortasından itibaren alan eğitiminin öneminin farkına varılması ile birlikte bu alanın geliştirilmesine yönelik ciddi yatırımlar yapılmıştır. Bunların en önemlisi bu alanda doktora eğitimi için başta Amerika ve İngiltere olmak üzere dünyanın farklı ülkelerine ciddi sayıda doktora öğrencisi gönderilmiştir. 2000’li yılların ortasından itibaren bu yatırımların dönüşü gerçekleşmeye başladı. Şu an itibariyle alan eğitiminde gerçekleştirilen doktora tezleri, SSCI’de çıkan yayınlar, gerçekleştirilen ulusal ve uluslararası projeler ile alan eğitiminde ciddi bir ivme kazanılmıştır. Ayrıca Eğitim Fakülteleri’ndeki fiziksel imkanlar, laboratuvarlar, donanımlar v.b alt yapı da zaman içerisinde oldukça gelişmiştir. Alan eğitimine yapılan onca yatırım ve gelişmeden sonra alan öğretmenliğinin alan eğitimi dışında bir birimce yürütülmesi, öğretmen eğitiminin nitelik olarak geriye gitmesine neden olacaktır.

 

 

 

 

 

c)      Kontenjanlar azaltılmalıdır.

Alan öğretmenliği programında en büyük sorunlardan birisi de istihdam sorunudur. Arz-talep dengesi sağlanmadıkça bu problemin çözülme imkanı yoktur. Öğretmen yetiştirme programlarında talebe göre kontenjanlarda sınırlandırmaya gidilmelidir. Öğretmen eğitiminin kalitesi açısından da öğretmenlik eğitimine yönelik bir dersin öğrenci sayısı makul (20-25) sınırı aşmamalıdır.

 

d)     Fen ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerine öğretmen olma imkanı sağlanabilir.

Eğitim Fakültelerinin Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümleri yeterli öğretim elemanı ve imkanları varsa “lisans programı” ile birlikte “çift ana dal programı” ve “lisans sonrası öğretmenlik programı” da açarak öğretmen yetiştirebilirler. Fakültemiz bu yöndeki çalışmalarını tamamlanmak üzeredir. Fen ve Fen-Edebiyat Fakültesi ile diğer ilgili fakültelerde okuyan öğrenciler kendilerini çok fazla zorlamayacağı düşünülen çift ana dal kriterlerini karşıladıkları takdirde Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümlerince gerçekleştirilen lisans programını çift ana dal olarak tamamlayarak alan öğretmeni olabilirler. Aynı zamanda, Fen ve Fen-Edebiyat Fakültesi ile diğer ilgili fakültelerden mezun olan öğrenciler istenen kriterleri sağlamaları durumunda (genel not ortalaması, ALES gibi) Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları Eğitimi Bölümlerince açılan, Lisans Sonrası Öğretmenlik Sertifikası programlarını tamamlayarak alan öğretmeni olabilirler.

 

SONUÇ:

Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın en iyi şekilde yetişmesi, gerek alan gerekse alan eğitimi ve pedagojik birikimi en üst seviyede olan öğretmenler sayesinde olacaktır. Gelişmiş ülkelerde en zor ulaşılan mesleklerden olan öğretmenlik mesleğinin hak etmesi gereken değer öncelikle bizim ona vereceğimiz değerle başlar. Bu durumda, mevcut koşulların daha da iyileştirilmesini, öğretmenlik mesleğinin icrasında etkin olan bütün paydaşların gereken ciddiyet ve sorumluluğu taşımasını dileriz.