
‘’Öğretmenlik mesleği vicdan ile yapılır’’
‘’Öğretmenlik yüreğe dokunma işidir’’
‘’Öğretmenlik özveriyle yapılacak bir iştir’’
‘’Öğretmen işe gidiyorum demez okula gidiyorum der’’
Bu özlü sözleri arttırabiliriz. Ancak bu sözler öğretmenlik meslek grubu tarafından karşılık buluyor mu?
Ne yazık ki yukarıda bahsi geçen sözler sosyal statü olarak, toplumda mesleğe verilen değer olarak, mesleki etik olarak yerlerde sürünen bir meslek grubunun gönlünü okşamak dışında bir işe yaramamaktadır.
Ancak bizim konumuz öğretmen vicdanı yani vicdan kavramına terk edilmiş bir meslek …
Bir öğrencinin, çocuğun yani bireyin geleceğini, davranışını, duygusunu, becerisini sadece öğretmenin vicdanına bırakmak ne kadar doğru?
Toplumsal kurallara göre şekillenen alt basamaklarında yüzlerce farklı kültürü barındıran herhangi bir ölçütü olmayan, evrensel bir kalıba uymayan tamamen soyut kavram ile yürütülen bir meslek, hem uygulayıcı için hem uygulanan birey için ne kadar sağlıklı sonuçlar verebilir?
Medyada şahit olduğumuz şiddet uygulayan öğretmen ile öğrencileriyle dans ederek sınıfa giren öğretmenlerin taşıdıkları vicdani değerler aynı mı? Ancak kişilere sorulduğunda ikisi de vicdan sahibi olduklarını mesleklerini en iyi şekilde icra ettiklerini ve davranışlarının tamamen öğrencilerin faydalarına göre şekillendirdiklerini savunurlar.
Vidan Nietzche’nin tanımına göre; bireyin kendini dışarıya doğru boşaltamayan zalimlik içgüdüsünün içe dönüşü olarak görür.
Kant; vicdanı, bireyin kendi hakkında hüküm vermek değil, aksine kendini uydurma içgüdüsü olarak görür.
Vicdan kişide yetiştiği ortam, aldığı ahlaki eğitim, aile ortamı, sosyal çevre ile bütünsel olarak kişide var olur. Bu da her bireyin kendine has bir ahlak ve vicdan olgusunun olduğunu gösterir. Sübjektif kavramlar ile bireylerin yetişmesine katkıda bulunmak kantarın topuzunu kaçırmak anlamına gelmez mi? Engellenemez bir kaosa neden olmaz mı?
Yapılan araştırmalarda yapılan mesleğin içsel bir süreç haline indirgenmesi mesleği icra edenler için zorlayıcı bir unsur haline gelmektedir. Araştırma sonuçları öğretmenlerin mesleği vicdan ile icra etmek yerine mesleki gerekliklerin yerine getirildiği, profesyonelce davranılması gerekliliği üzerinde görüş belirtmektedirler.
Vicdanın çeşitli tanımlarıyla karşılaşabiliriz elbette ancak bu kadar soyut bir kavramı eğitimin aracı haline getirmek ne kadar doğru bir yöntem?
M.Kemal Atatürk’ün ‘’ Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister’’ sözünü irdelersek aslında objektif ölçülebilir gerçek bir yöntem koymuştur ortaya. İleri görüşlülüğü ile günümüz yanlışından dönmüş oluruz.
Kaynakça
Demirkol, M. & Kılıç, D. (2017). Sınıf Öğretmenlerinin Vicdan Algısı. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 32, 853-864.
Nietzsche, F. (2005).Ecco Homo. Kişi Nasıl Kendisi Olur. (Çeviren: O. Tuncay). İstanbul: Gün Yayıncılık.
Kant, E. (2007). Ethica, etik üzerine dersler.(Çeviren: O. Özügül). İstanbul: Pencere Yayınları.