
Zaman zaman, geçmişte neden yapmadım, yapsaydım böyle olmazdı, her şey çok güzel olurdu gibi cümleler kurar; kendimi teselli etmeye çalışırım. Daha sonra, keşke söylemeseydim, belki böyle söylediğim için gelecekte olacak, lütfen olmasın der ve zamanın benden aldıklarına, bana vermediklerine kızarım ya da daha neler alacak diye düşünmeye başlarım. Her halükarda pişmanım ve bu pişmanlık asla geri getirmeyecek bazı şeyleri bunu da çok iyi biliyorum. Kendimi affetmeyi hala öğrenemedim ne zaman öğrenirim bilmiyorum. Çabalamayı çok geç öğrendim ki çabalarımın sonuçlarını almayı hala başaramadım o da ayrı bir yazı olsun.
Ödünç Zaman, bol ödüllü bir Pixar filmi. Pixar sanatçıları Andrew Coats ve Lou Hamou- Lhadj 5 yıllık bir emek sonucu sergilemiş kısa animasyon filmi. Yıkılmış ve parçalanmış bir şerif çıkar karşımıza. Uçurumun biraz gerisinde durmakta ve çok üzgün olduğu ortada olan bu şerif bizi aniden geçmişe götürür. Uçurumun kenarına doğru her adımında geçmişi ile yüzleşir. Babası ile birlikte at arabasıyla gitmektedir. Yine çok üzgün görünmektedir. Üzgün olduğunu gören babası şapkasını ve saatini oğluna verir. Mutluluğunu bile yaşayamadan, arabaya bir saldırı olur. Babasının cesaret verici sözleriyle aynı anda arabanın içinden fırlayışını görürüz. Araba ters dönmüştür. Babasının tam da o an uçurumdan düşmekte olduğunu görürüz. Aynı anda şimdiye döneriz. Aynı uçurumun ucunda o duruyor ve diz çökmüş bir şekilde geçmişi tekrar yaşıyordur.
Babası uçurumdan düşerken elini uzatır. Aşağıya bakar fakat babasının olduğu yere kadar uzanamaz. Tekrar dener fakat bu kez babası daha da aşağı iner. Babası tüfeğini uzatır. Tek çaresi budur, tüm gücüyle tüfeği tutar ve babasını yukarıya doğru çekerken bu kez yanlışlıkla tüfeği ateşler. Tüm yüzü kan olur. Babasının ona verdiği saat savrulur, bir kayaya çarpar. Camı çatlar ve saat durur. Nefesini hala ilk günkü gibi yavaş yavaş alışını görürüz. O hata ve bununla birlikte yıllardır kendini affedemeyişini hissederiz. Yıllar önceki aynı yere, uçurumun kenarına bu kez kendiyle yüzleşmek için gelmiştir. Ama artık o küçük çocuk yerine tıpkı babası gibi şerif olmuş biri vardır. Aynı acı ve aynı hislerle birlikte orada duruyordur.
O günün vicdan yükü devam etmektedir. Gözlerini kapatır, uçurumun kenarında rüzgârda savrulur. Düşünür ama vicdanı onu rahat bırakmaz. Gözü, güneşte parlayan saate takılır. Yıllarca aynı yerde duran saat belki de kaderi temsil ediyordur. Ayağı takılır ve o da tıpkı babası gibi uçurumda sallanır. Tutunur, yukarı çıkar ve saati alır. Saatin üzerinde babası ile birlikte olduğu bir fotoğraf vardır. Gözyaşlarını tutamaz. Ağlar, içinden geldiği gibi, geçmiş için ağlar. Avucunun içine aldığı saate sıkıca sarılır. Kendini bağışlamanın zamanı gelmiştir ve saatin tekrar çalışmasıyla birlikte tüm geçmiş kendini bembeyaz bir sayfaya dönüştürmüştür.
“Film, yaptığın hataları itiraf etmek ve devam edebilecek gücü bulmakla ilgili. Klişe olan güçlü, kovboy tiplemesini aldık ve onun için duygusal olan bir durumun, batı görüntüsünde nasıl olacağına baktık. Ve daha sonra animasyonun tasarım aşamasına geçtik. Filmi gösterdiğimiz birçok festival ve arenada izleyenlerin tepkileri değişiyor ve bu iyi bir şey çünkü insanları düşünüyoruz anlamına geliyor.”
Zamanın bizden aldıklarına ve alacaklarına odaklanmaktan anımızı yaşayamıyoruz. Sürekli geçmişe kızgınız ve bu kızgınlık geleceğimizi etkiliyor. 30 yıllık geçmişi konuşmaktan gelecek için yatırım yapamıyoruz. Filmin anlattıkları ve kısa sürede verdiği mesaj herkese ders olacak nitelikte.
İyi seyirler…
https://www.youtube.com/watch?v=aGiC9Mg91eQ