Neden İngilizce Öğrenemiyoruz ?
Türkiye’de dil öğrenimi ilerlemesi gerekirken tam tersi git gide geriliyor. EducationFirst’ün 2017 raporuna göre İngilizce Yeterlilik Verilerinde Türkiye 80 ülke arasından 62’nci. İngilizceye başlama yaşı anaokuluna kadar indirildiği halde ve çoğu aile dil öğrenimi konusunda bilinçlenmeye başladığı halde neden istatistikler böyle ? Kendi deneyimlerim ve gözlemlerimden yola çıkarak bu konuda şahsi fikirlerimi belirtmeye çalışacağım.
Anaokulu
İngilizce eğitimi artık anaokulundan itibaren çocuklara verilmeye başlandı. Sayılar, alfabe, hayvan isimleri gibi şeyler çocuklara öğretilerek çocuklar ilkokula hazırlanıyor. Anaokulunda edindiğim deneyim çocukların istekli oluşu ve çabuk kavrayışı üzerineydi. Ailelerin çocukların dil öğreniminden mutlu olması ve çocuğa öğrendiklerini tekrar ettirerek destek olmaya çalışması da çok önemli ve yararlıydı. Çocuklar bu kısımda İngilizce’nin “eğlenceli” tarafıyla tanışıyorlar. Bu yüzden genellikle ilkokula da sarkan bu kısım keyifli bir şekilde tamamlanıyor ve temel İngilizce kısımları kalıcı şekilde yerleşiyor.
İlk ve Ortaokul
İngilizce’nin “eğlenceli” den “sıkıcı” ya dönüşü benim öğrencilerimde 5.sınıfta başladı. Sayılar, renkler ve diğer bütün kolay şeyler bir şekilde öğretildi, çocuğa neden İngilizce öğrenmesi gerektiği bir şekilde açıklandı. Bu noktadan sonra dil bilgisi devreye giriyor ve çocuğun bir şeyler öğrenmek ve ezberlemek zorunda olduğu diğer derslerden kaçarak eğlenceli bulduğu İngilizce dersleri kabusa dönüşüyor. İngilizceyi bir ders olarak görmeye başlayınca otomatik olarak çocuk tepki alıyor. Sonuç olarak da yıllarca gördüğü İngilizce dersini tıpkı matematiği ve diğer dersleri öğrenemediği gibi öğrenemiyor.
Türkçe’nin dil bilgisi kurallarını bile çocuklara öğretemezken İngilizce kurallarını çocuklara nasıl öğreteceğiz ? Ya da diyelim ki her sene tekrar ede ede çocuk bir şekilde bunları öğrendi peki bunları pratiğe nasıl dökecek ? Küçüklüğünden itibaren kafasına eğlenceli ve oyunlarla öğrenilir diye kodladığımız İngilizceyi bir anda kurallarla dolu katı bir derse çevirdiğimiz için mi böyle oluyor yoksa ? Ya da tam tersi İngilizceyi tıpkı matematik gibi oyun değil de bir ders olarak çocuklara benimsetip disiplin içinde öğrenmelerini mi sağlamalıyız ?
Yukarıda sıralanan sorulara herkesin farklı bir cevabı olabilir fakat benim görüşüm dersleri eğlenceli hale getirmek ve pratikten yana. Konuşma ve dinlemenin İngilizce derslerinde arttırılması, okuma yapılması, yaşa göre dizi, film ve şarkılardan faydalanılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun yapılabilmesi için çocuğun ilk ve ortaokuldan belli bir bilgiyle liseye gelmiş olması gerekiyor fakat maalesef öğrencilerimiz lisede her şeye sil baştan başlıyor. Müfredatta her sene tekrar tekrar aynı şeyleri görmekten sıkılan, sayısal derslerin arasında boğulan lise çağındaki çocuk bu dönemde İngilizce’den iyice nefret ediyor ve sonuç; İngilizce bilmeden üniversiteye giderek hazırlıkta sıkıntı yaşamak ya da o şekilde okulu bitirmek.
Burada biz İngilizce Öğretmenlerine çok iş düşüyor. Çocuklara hem dersi sevdirmek hem de onları akademik olarak İngilizceye hazırlamak zorundayız. Sevdirme ve dil bilgisi kurallarını benimsetme işini ilk ve ortaokulda, dinleme ve konuşma ile öğrendiklerini pekiştirerek akademik olarak öğrenciyi hazırlama işini ise lisede yapmalıyız. Üniversitede hazırlıkla beraber tamamen İngilizceyi öğrenmiş ve ikinci dil öğrenmeye hazır bir birey yetiştirmeliyiz.
Türkçe dil bilgisini anlayamayan bir çocuk İngilizcede de bunun sıkıntısını yaşayacaktır. Öncelikle küçük yaşta Türkçe eğitiminin doğru verilmesi gerekli ki çocuk ikinci bir dile uyum sağlayabilsin. Türkçe okuduğunu anlamayan biri İngilizcede de bunu yapamayacaktır. Türkiye’de en büyük sorunlardan biir öğrencilerimizin kendi diline hakim olmaması. Yani aslında ülkemizde İngilizce bilme düzeyinin artmasını istiyorsak, burada Türkçe öğretmenlerine de çok iş düşüyor. Umarım gelecek yıllarda sayılarda iyileşmeler görürüz.
Yağmur Sedef