MÜKEMMELE ULAŞMAK MÜMKÜN MÜ ?

blog yazarı
Büşra Yıldırım

MÜKEMMELE ULAŞMAK MÜMKÜN MÜ ?

Anne babalar bazen çocuklarının kendi gerçekleştiremedikleri hayallerini gerçekleştirmeleri ve onlardan dünyaya bırakabilecekleri bir miras olarak mükemmeli temsil etmelerini isterler. Hafta sonları bir kurstan diğerine taşınan çocuklar,  sınavdan 98 aldığı halde, 2 puanı nereden kaçırdığına odaklanılan çocuklar bunun bir örneği. Peki hayatta gerçekten mükemmele ulaşmak mümkün mü?  Yani bizler dünyaya gelirken hayatta hiçbir zaman hata yapmayacağımız, her sınavda birinci olacağımız, her yarışmada en üste ulaşacağımızla ilgili bir garanti mi aldık? Tabii ki hayır, insan olmanın gereği olarak hepimiz hata yaparız, bazen kazanır bazen kazanamayız. Önemli olan iki durumda da kendimizi sevmek, kendimize merhametli davranabilmek ve başkaları tarafından da koşulsuz olarak sevildiğimizi kabul etmek.  Carl Rogers’a göre bu olumlu koşulsuz kabul kişinin ruh sağlığını koruyabilmesi için en koruyucu faktörlerden bir tanesi. Sevmek, sevilmek, saygı duyulmak gibi en temel ihtiyaçları karşılanmamış çocuklar hayatta ne kadar başarı gösterseler de duygusal boşlukla yaşamaya aday kişilerdir.  Anne babalar için asıl görev çocuklarının ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kendilerini gerçekleştirebilmeleri için yol boyunca onlara yoldaş olmak, ışık olmak ve rehber olmak. Ancak bazen anne babalar çocuklarına sadece yoldaş olmak yerine, onları kendi kurdukları planın bir oyuncusu olarak görmeye başlayabiliyor maalesef. Çocuklarımız için en iyisini istemek tabii ki hakkımız ancak bu aşırıya kaçtığında çocukların küçücük omuzları bunu kaldıramıyor ve kendilerini sürekli en iyiye ulaşma kaygısıyla çırpınırken hayatı kaçırmış olarak bulabiliyorlar.  “Başaramazsam bu benim için felaket olur” “En iyiye ulaşamazsam bu benim değersiz ve sevilmez biri olduğum gösterir“ “Her zaman herkesi memnun etmeliyim aksi takdirde bir daha beni kimse sevmez” gibi akılcı olmayan otomatik düşünceler, böyle yetiştirilen bireylerin artık bütün davranışlarına yön vermeye başlıyor. Hill ve arkadaşları mükemmellik beklentileri ile karşılaşan çocukların çevrelerine karşı düşmanca tutumlar içerisine girerek öfkelerini doğrudan yollar ile dışa vuran çocuklar olduklarından bahsediyor. Araştırmalara göre çocukların mükemmeliyetçiliği mükemmeliyetçi kişilik özelliğine sahip anne ve baba ile etkileşim sonucu ortaya çıkıyor ve mükemmeliyetçi aileler çocuklarının akademik ya da sosyal olarak yaşadıkları zorluklar karşısında kendilerini engellenmiş ve tehdit altında hissediyorlar. Çocuklarının başarılı ya da başarısız olmalarını direkt olarak kendi annelik ya da babalık başarıları ile ilişkilendiriyorlar.Bu durumların sonucu olarak çocuklarımızda da sürekli mükemmeli arama, bazı durumlarda bu mükemmelle ulaşılamayacağı düşünülerek işleri sürekli erteleme, takıntılı düşünce ve davranışlar,  kendi değerini sürekli sorgulama, depresyon ve kaygı bozuklukları gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Oysa çocuklarının öncelikle en temel ihtiyaçlarını karşılayarak kendilerini bu hayatta değerli ve sevilmeye değer varlıklar olarak görmelerini sağlayan, kendi yollarını çizmelerinde onlara destek olan, onlara küçüklükten itibaren kendilerini ifade edebilecekleri seçeneler sunan ve ilgi ve yetenekleri doğrultusunda destekleyen veliler çocuklarının herhangi bir kaygı döngüsüne girmeden yollarını çizmelerini sağlamış olacaklardır.

1 Yorum