Haberler, diziler, yarışma programları, magazin programları…
Dedikodu, kişilerin gönüllü olarak özel hayatlarının gizliliğini ihlal etmeleri, kavgalar, cinayetler, tacizler ve daha neler neler…
Televizyonumuzun kumandasına dokunmamızla birlikte psikolojimizi alt üst etmek üzere hazırlanmış programlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Saatlerce süren diziler, dedikodudan öteye geçmeyen magazin programları, kaosun ve korkunun iç içe geçtiği haberler ve hipnoz edilen zihinlerimiz…
Eğitimin sadece okullarda yapılan bir uygulama olmadığını kavrayabilirsek meseleyi temelden çözebileceğiz fakat biz hala tehlikenin farkında değiliz.
Eğitim ailede başlıyor fakat işin içine medya ve internet girince ne yazık ki eğitilememiş bir toplumun alt yapısı da hazırlanmış oluyor.
Dünyanın gündemini meşgul eden pandemi yetmezmiş gibi, topluma sürekli korku psikolojisi aşılanıyor. Anksiyete, depresyon ve kişilik bozuklukları toplumda gittikçe yaygınlaşıyor. Korktuklarımız hayata geçirilmeye başlandı bile!
Kitap okumanın yerini bilgisayar oyunları ve sosyal medya almaya devam ettikçe geleceğimiz maalesef pek parlak görünmüyor.
Eğitim sisteminde yapılması gereken düzenlemelerin yanı sıra, ebeveynlerin de çocuk yetiştirme konusunda eğitim almaları çok önemli. Ebeveynlerin çocuklarıyla çatışmadan, uzlaşmacı bir tutum izleyerek çocuklarını yönlendirebilmeleri gerekiyor.
Çocuklar sadece okulda eğitilmiyor. Öğrenme süreklidir ve insan her yerde bir şeyler öğrenir.
Yolumuz uzun ve meşakkatli…
Unutulmamalıdır ki, eğitim biterse her şey biter! Herkes ve her olay birbiriyle bağlantılıdır. Toplum olarak yaşadığımız her travmada, her olayda hepimizin sorumlulukları var. İnsan sustuklarından da sorumludur.
Mutlu yarınlara…