Merhaba Bilim Şenliği ailesi!
İlginç bir meseleyle karşınızdayım. Bugün size ütopik bir dünyayı anlatmayacağım. Bugün siz tatlı okuyucularımızı övmeyeceğim de. Bugün başta kendim olmak üzere hepimize “benliğimizin yetersizliği” hissini tokat gibi çarpan bir keşif aktaracağım. Keşfimiz bilim dünyasının afili isimlerinden Carl Sagan’dan geliyor. Öncelikle Carl Sagan hakkında ilginç bulduğum bazı dipnotlar düşmek istiyorum şuralara.
Carl Sagan, Cosmos isimli eseri başta olmak üzere bilim, edebiyat ve sinema sektöründe çığır açan önemli figürlerimizden biridir. Pulitzer ödüllü gökbilimci ve astronom Carl Sagan, kendi deyimiyle ömrü boyunca dünya dışı bir yaşam aramış fakat bu konuda başarılı olamamıştır. Cosmos isimli kitabında, “Cosmos’un keşfi, kendi kendimizi keşif yolculuğudur.” Diyerek tüm dikkatleri üzerine toplar.
Carl Sagan ve Neil deGrasse Tyson
Carl Sagan, astrofizikçi Neil deGrasse Tyson’a önderlik yapmıştır. Tyson, öğretmeni Carl Sagan için şu konuşmayı yapar:
“Ben Bronx’tan, sadece hayalleri olan bir çocuktum. Bir bilim insanı olmak istiyordum ve her nasılsa o gün, benim için dönüm noktası oldu. New York’ta Ithaca’ya o ünlü ve iyi bir bilim insanı olan Carl Sagan tarafından davet edildim. Zaten bir bilim insanı olmak istiyordum ve o gün benim kararlarımı tamamen yerine oturtan bir gün oldu. Carl, benim olmak istediğim kişiydi. O, bilimi bana ve etrafındakilere öğretmek için can atan biriydi ve zaten bilim, insanlara yarar sağlayan bir kooperatif kuruluşudur.”
Neyse, duygulanmak için daha erken! Hislerinizi bastırın çünkü asıl mevzu geliyor.
Soluk Mavi Nokta
Yukarıda gördüğünüz resim, Sagan’ın önerisiyle, Voyager 1 tarafından 14 Şubat 1990’da çekilmiş bir görüntü. Uzay aracı komşu gezegen alanlarını aşıp güneş sistemimizin kenarlarına ulaştığında, mühendisler kendi evi olan gezegene son bir bakış atabilmesi için aracı kendi etrafında çevirmişler. Voyager 1 Dünyamızın bu portresini çektiğinde, evinden yaklaşık 6,4 milyar kilometre uzakta ve tutulum düzleminin yaklaşık 32 derece üzerindeydi. Resmi Güneş’e çok yakın çekmenin bir sonucu olarak, saçılmış güneş ışınlarının ortasında yer alan Dünya, yalnızca küçük bir ışık noktası olarak gözlemlendi.
Carl Sagan bu eşsiz fotoğraf için farklı bir bakış açısı getiriyor:
“Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burası; evimiz… O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız, ideolojimiz ve ekonomik öğretimiz; her avcı ve her yağmacı, her kahraman ve her korkak, uygarlığımızın mimarları ve tahripçileri, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, her mucit ve her kâşif, ahlak değerlerini öğreten her öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her bir “yıldız”, her bir “yüce önder”, her aziz ve her günâhkar işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde.
Dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. Bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün… Şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. Bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün… Anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar yoğun!
Bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir.
Dünya… Şu ana kadar, yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. En azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. Evet, ziyaret ediyoruz. Ama henüz yerleşemiyoruz. Beğensek de beğenmesek de Dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer.
Gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. Bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük Dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.”
Bu kez sarsıcı bir sonuç paragrafına ihtiyacımız yok. Kendimizi veya yüklendiğimiz problemlerin altında ezildiğimizi hissettiğimizde soluk mavi noktanın içinde bir yerlerde 60-70 senelik ufacık bir ömürde olduğumuzu hatırlasak yeter!
Sevgiyle.
Didar Varnalı
İzlediğim ve izlenmesi gereken harika bir belgesel. Cosmos belgeseli bize anlamamızı sağlayan geniş bir ufuk katıyor.