Ezelden ebede değişmeyecek olan insanoğlunun hayatını idame ettirebilmesi için çalışmasının kaçınılmaz olduğudur. Tarih boyunca, ruhunda çalışma şevki ve heyecanını barındıran toplumlar çok kısa zaman dilimlerinde çok uzunca yolları aşmışlar ve insanlığın geleceğine ışık tutmuşlardır.Toplum, tüm bireylerini çalışma ortamlarına çekmeyi başarmış, bireysel farklılıkları gözeterek, varılması düşünülen nihai hedefe emin adımlarla yürümüştür.Zaman içinde kendini yalnızlığa itmiş,tüm gelişmelere kulak tıkamış bireyler ve bu bireylerin oluşturduğu toplumlar tarih sahnesinden bir bir silinmişlerdir.O halde çalışmanın, değişime ve gelişime çanak tuttuğunu ifade etmek zor değildir.Yaşadığımız coğrafyanın geçmişinde çok kıymetli çalışkan asil ecdadın varlığı yeni neslin geleceğe daha büyük umutlarla bağlanması için en somut veri olmalıdır.Ezanların her dem ortalığı çınlatan o güzel nağmelerine icabet edecek yüreklerin sayısını çoğaltmak, geçmişe vefa borcumuzun ödenmesi açısından en kestirme yol gibi duruyor.İliklerine kadar insanlık derslerinin işlendiği bu vatanın her köşesi; çalışkan, azimli ve geleceğe yatırım yapan yeni neslin bir güneş gibi doğmasını bekliyor.Her ne var ise insanlığın hizmetine sunulan, çalışmanın eseridir.Gayretlerin boşa çıkartılmayacağı İlahi Kitabımızda net ifade ediliyor.Bir toplumu yek vücut ayağa kaldırmanın en basit ilkesi toplumun tüm bireyleriyle ortak hareket etmekten geçiyor.Aynı yöne dönen insanların söylemini ve eylemini bir kılmanın tek yolu var gibi gözüküyor.O da bu gün idari kadroları işgal eden,kendini toplumun öncü kuvveti olarak gören herkesin daha hızlı ve daha azimkar bir tablo sergilemesidir.İş başarmanın iki yolu burada devreye giriyor.
Önünüzde duran ve işlerin çözüme ulaşmasını sağlayan iki yolunuz vardır. Burada takındığınız tutum çok önemlidir. Bu iki yoldan birincisi; kırarak, dökerek tam bir emir silsilesiyle yapılan işlerdir. Diğeri ise derleyip toplayarak, kırmadan dökmeden gidilen yoldur. Her iki hamlenin sonunda da mutlaka bitirilmesi hedeflenen işler sonuçlandırılabilir. Büyük ihtimalle de sonuca ulaşılabilir. Ancak unutulmaması gereken izlenen bu yollardan birincisi ardınızda bir hoş seda bırakmaz. Yâd edilirken yüreğinizi okşamayan çok kelam ile karşılaşabilirsiniz. Daha büyük bir mesele sizi bekliyordur, şayet yolunuz kırmaktan ya da dökmekten geçiyor ise… O da inançları gereği toprağın üstünü hesap edenler, toprağın altını da görüverirler. Bizleri yaradan Yüce Mevla; İlahi Kitabımızda iki önemli hususu şiddetle hatırlatmıştır. Bu iki unsurun dışında kalan her ne var ise bir sebep kılınarak bağışlanabileceği ifade edilmektedir. Nedir o bize hatırlatılan iki önemli konu biliyor musunuz? Elbette biliyorsunuz ama tekrar etmekte fayda var. Birincisi Yüce Yaradan’a şirk koşmamak, diğeri ise kul hakkı yememek… Peki, bu iki hususun ipine sımsıkı sarılanlar ziyanda mıdırlar? Elbette hayır… Bu ipe sarıldığını düşünüp eylemlerinde sürekli kırıp dökenlerin haline gelince bunu bilmem mümkün değil. Yüce Mevla’ya havale ediyoruz onları. Ancak şahsi kanaatim o dur ki bu tür bir eylemle karşılaşmışsam ve edebimden susmuşsam hakkımı helal etmediğimdir. Toprağın üstünü ve altını öğreten bu konuda bizleri şiddetle uyaran, yol gösteren çok kıymetli anne ve babama, büyüklerime ve tüm öğretmenlerime şükranlarımı sunuyorum. Yanlışlıkla ya da farkına varamadan hak gaspı yapmış isem de tüm bu konudaki muhataplarımdan helallik diliyorum.Bildiğimiz sona yürürken iş başarmak adına kul hakkı yemekten ve etrafa zarar vermekten vazgeçmeliyiz.Bu toplumun geçmişi edep ve terbiye ile süslenmiş başarı gerçekleriyle doludur.Ecdadın yanına giderken heybemizde yüzümüzü ak edecek birkaç parça erzakımız olsa dileğiyle….
Saygılarımla…
İrfan ERTAV
Trabzon/Şalpazarı Milli Eğitim Müdürü