Mühendislik ve tasarım bilgisine erişmek isteyen her öğrencinin, geçmişi ile arasında sıkı bir bağı olmasına gerektiğine inananlardanım. Bu bağı oluşturabilmek için inşaat mühendislerinin ve mimarların tarihi yapılara gereken önemi vermesi gerekiyor. Bu sebeple her detayında büyük anlamlar barındıran tarihi eserlerin hepsini okunması gereken birer kitap olarak görüyorum. Eyüp Sultan Camii, İmareti Atik Camii, Sümela Manastırı ve daha binlercesi… Her biri birer kitap benim için. İstanbul’da Ahi Çelebi Camisinin taşlarının rengi, Mardin’de Mor Gabriel Manastırının kubbeleri… Her biri birer teknik bilgi ve kültür hazinesi. Bu yazımın konusu ise bir sohbetimiz sırasında bana Safranbolu Evleriyle ilgili soru soran arkadaşıma cevap veremeyişimle ortaya çıkmış oldu.
Safranbolu evleri beni ince düşünebilmenin ve tevazuunun kalbine getirdi. Ecdadın bizlere hediyesi olan Safranbolu evlerinde ev içi mahremiyet çok önemli olduğu için zemin kat taş duvar olup, penceresizdir ve bu kat evin temelini oluşturur. Ana malzeme olarak ahşap kullanılmış ve ahşabı sanata çevirmişler. Temel derinliği genelde 100-150cm kadar olup en alta büyük temel taşları çamur harç ile beraber atılmış. Temel genişliği ise 80-100cm kadar ve üst katlarda ise ahşap çatkı sistemi uygulanmış. Kullanılan bu ahşap çatkı düzenine yeğdane deniyor. Yeğdane ağaçları için ise Göknar ağaç türü tercih edilmiş. Bu ağaçlar 10-12cm kalınlığa sahip oldukları için deprem yüklerini önlemek amacıyla köşelerde yanlama olarak kullanılmış aynı zamanda dikmeler ise tabana çivi ile tutturulmuş. Çamur harç ile yapının 2-3cm kalınlığında iç ve dış cephe kaba sıvası yapılmış. İnce sıva içinse söndürülmüş kireç 15-20 gün bekletildikten sonra kütük üzerinde satırla kıyılan kendir ile karıştırılmış ve işlem sırasında kum kullanılmamış. Kaba sıva kuruduktan sonra ince sıva 3-5mm kalınlığında uygulanmış. Badana yapılırken ise sadece kireç kullanılmış ve hiçbir katkı maddesi eklenilmemiş. Dikkatimi en çok çeken kısım ise duvarların bitiş sıvası olarak yumurta akı, keçi kılı, kil, kireç ve zeytinyağı karışımı kullanılmış olması. Bu karışımla duvarlarda saten bir görünüm ve doku elde edilmiş.
İç mekân tasarımına geçiş yaparsak bizi evin giriş kısmında ‘hayat’ denilen avlu karşılar ve daha sonra ev odalara ayrılır. Ayrıca bu yapılar İslamiyet’le beraber değişen Türk evi algısıyla haremlik selamlık olarak tasarlanmış ve evlerde mahremiyet konusunda çok hassas bir düzen sağlanmış. Örnek verecek olursak mutfak ile salona açılan kısımda bulunan döner dolap ile mutfakta hazırlanan yemekler erkeklere ulaştırılmış ve evde yaşayan kadınlar ile misafir erkekler arasındaki iletişime böyle bir yöntemle sınır çizilmiş. Türklerin misafirperverliklerinden ötürü misafirlerin rahat etmeleri için odalara tuvalet ve banyo eklenmiş. Evlerin büyüklüğünü etkileyen unsurlar için konaklayacak ailenin nüfusuna ve ekonomik durumuna bakılmış ve koşullara göre evlerin kat ve oda sayısı arttırılmış. Yapım tekniği ve tasarımıyla insanı etkileyen bu yaşayan efsaneleri daha detaylı öğrenmenizi tavsiye ederim.
Vaktiniz için teşekkür ederim.