
ERGENLİK DÖNEMİ VE STRES İLİŞKİSİ
GİRİŞ
Bu çalışmada en başta stres nedir?Ergenlik nedir?sorusuna yanıt aranmıştır.Bu çalışmaların içeriğinde stresin insanın günlük aktivitelerini nasıl etkilediği,stresin insan hayatına olumlu ve olumsuz katkılarına da değinilmiştir.Ergenlik döneminde yaşanan değişimler ve bu değişimlerin getirdiklerinden bahsedilerek,çalışmanın son kısmında Ergenlik dönemi ile stres arasındaki ilişkiden bahsedilmeye çalışılmıştır.
Key words;Stres,Ergen,Ergenlik dönemi,Stresin etkileri,Olumlu stres,Olumsuz stes,stresin kaynakları,
STRES NEDİR?
Stres sözcüğü, Latince “estrictia”dan gelmektedir. Stres, 17. Yüzyılda felaket, bela, musibet, dert,keder, elem gibi anlamlarda kullanılmıştır. 18 ve 19. Yüzyıllarda ise, kavramın anlamı değişmiş ve güç,baskı, zor gibi anlamlarda objelere, kişiye, organlara ve ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmıştır. Günümüzde en çok kullanılan tanıma göre stres, bireysel farklar ve psikolojik süreçler yoluyla gösterilen uyumsal bir davranım olup, kisi üzerinde asırı psikolojik veya fiziksel baskılar yapan herhangi bir dış ve iç hareket, durum veya olayın organizmaya yansıyan sonucudur. Stres, stres uyaranı ve stres tepkisi arasındaki etkileşimi ifade eder. Yani stres, kisinin iyilik halini tehlikeye sokan, kapasitesini azaltıcı ve zorlayıcı olarak değerlendirilen kisi ve çevre arasındaki etkileşimdir.(Alıntılayan;Eskil.M,2008);(Aktaran Akbag, 2000; Ünal ve Ümmet, 2005)
Bir durumun stres haline gelmesi kişideki ego fonksiyonunun kişi tarafından tamamlanamamış olmasıyla ilişkilidir.Ego fonksiyonu tam olan bireyler dış dünya ile tam bir uyum sağlarken,tam olmayan bireyler olayları stres nedeni olarak değerlendirerek,kaygı yaratmaktadırlar.Kaygı,stresin bir sonucudur ve İnsanı huzursuz,mutsuz eden bir duygu olarak tanımlanır.
Ayrıca çağımızda hızlı ve sürekli bir biçimde ekonomik,toplumsal,siyasal gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlar karşısında kişinin adapte olamaması da stresin nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Stres, yaşam hazzını azaltalan ve bağlarının kopmasına neden olabilen psikolojik bir durumdur.Bu nedenle stres insan üzerinde yıpratıcı etki olarak tanımlanabilir.
Stres,sağlı zararlı olarak görülen olaylar yüzünden ortaya çıkan belirtileri kapsadığından organizmanın tehdit karşısında olduğu stres durumunda bireyde hem bedensel hem psikolojik düzeyde birçok değişiklik meydana gelmektedir.(Alıntılayan Kara.D,2009);(Aktaran Baltaş,2008 s;23)
Stres zihin ve fiziksel gücü azaltma potansiyeline sahiptir.Bu durum insanın hayatı karamsar bir bakış açısıyla görmesine neden olur.Bu stresin olumsuz yönüdür.Olumlu stres ise amaca ulaşmak için enerjimizi doğru kullanmamızı sağlayabilir.Bir anlamda motive edici tetikleyici olabilir.Bu sebepler aşırı olmamak koşuluyla her insanın stres ihtiyacı mevcuttur.
Peki stresin belirtileri nelerdir?
*Sürekli yorgunluk,yorgun uyanmak,
*Sinirli,endişeli ve panik halinde hissetmek,
*Konsantrasyon güçlüğü,
*Çabuk sinirlenmek,
*Uykusuzluk,
*Baş ağrısı şikayetleri,
*Daha önce mutlu olunan şeylerden mutlu olmamaya başlama,
*Kendini önemsiz hissetme,
*Mutsuz ve depresif hissetmek,
*Sık sık hastalanmak,
*sık iştahlanmak gibi belirtilere sahiptir.
STRESİN KAYNAKLARI
Teknolojik gelişme ve toplumsal değişme günümüzde öylesine hızlanmıştır ki,insanlığa sağladığı yararları gölgeleyecek nitelikte bazı sorunlar da getirmiştir.İnsanları toplu olarak yok etmeyi amaçlayan silahların yapımı ve denenmesi sonucu havayı dolduran radyoaktivite, civa gibi zehirli maddeler besinlerimize bulaşmış durumdadır. Çernobil kazası, birçok ülkede insanları bazı yiyecek ve içecekleri kullanıp kullanmama konusunda endişeye düşürmüştür. Afrika’da binlerce insan açlıktan ölürken, Körfez Savaşı’nda milyarlarca dolarlık teknolojik silah kullanılmakta vebununsonucu olarak dünyamız hızla kirlenmektedir.
Kimi toplumlarda bir kuşakta benimsenen toplumsal değerler ve toplumsal kurumlar, bir sonraki kuşakta tümden reddedilebilmektedir. Degişme hızı insanları doğruyu eğriden ayırmalarına olanak bırakmadan karar vermeye zorlamaktadır.Aynı toplum içinde, eski ve yeni arasındaki farklar, kültürel çatışmalara ve karşıt kültürlerin oluşmasına yol açmaktadır. İnsanlar geçmiş ve gelecekte yaşama yerine,şimdiki anı yaşamaya, düşünce yerine duygulara,törensel ilişki biçimleri yerine içten geldigi gibi davranmaya önem vermeye başlamışlardır.(Yıldırım,İ,1991)
Çünkü;gelişen ve hızla değişen toplum için eski ve gelenek olan herşey stres kaynağı oluşturmaya başlamış,zaman zaman pratikliği engellemiştir.Günümüzde insan için zaman kaybı yaratan her şey stres kaynağı adayı olmuştur.
Bu degişme ve gelişmelerle birlikte yaşamımızda da çeşitli degişiklikler olmakta ve bu degişiklikler bireyler üzerinde degişik derecelerde strese yol açmaktadır. Eşin ölümü, boşanma, ayrı yaşama, bir yakının ölümü, evlenme, işe girme veya işten atılma, emekliye ayrılma, hamilelik, cinsel güçlükler, ekonomik sorunlar,çocukların evi terketmesi, okula başarna, amirle münakaşa etme, taşınma, tatil,yaşamda gerçekçi amaçların seçilmemesi, biribiriyle çelişen amaçların seçilmesi,amaca ulaşmak için bireyin kendini aşın zorlaması,hoşgörülü olamama, ‘hayır’ demesini bilememe, günü işle doldurma, işte bir öncelik sınırı oluşturamama çeşitli derecede strese neden olmaktadır.Ayrıca, risk almayı ögrenmemiş olma, az şeyle yetinmeme,içten geldigi gibi davranmama, mevki edinme hırsı ve kendine zaman ayırmama stres için kaynak oluşturabilmektedir.(Yıldırım.İ,1991)
Görüldüğü üzere,stresin kaynağını oluşturan şeyler bazen üzücü,dış etkilerle gerçekleşen,kişinin müdahale edemeyeceği,maruz kaldığı olaylar olsa da bir kısmı az şeyle yetinememe yada hayır diyememe gibi,kişinin kendi kişisel gelişimini tamamlayamamasından doğan stres kaynaklarıdır.
Bu stres kaynaklarına bakıldıgında, stres bireyin stres uyarıcısı karşısında yaşadığı sadece olumsuz duygular degildir. Mutlu bir evlilik olayı karşısında da birey stres yaşayabilir. Bazı mutlu olaylar karşısında yoğun stres yaşayan kişilerin kalp krizi geçirdikleri bilinir. Selye (l974)’ye göre, aynı stres uyarıcısı bir bireyde olumlu duygular uyandırırken,bir başkasında olumsuz duygular uyandırabilmektedir.Olumsuz duygular uyandıran strese “tahrip edici stres” (dystress)denir.(Yıldırım.İ,1991)
Örneğin;Evlilik hazırlığı yapan kişilerin hazırlıklarını yetiştirmek,aile içi ilişkileri düzenlemek,ailelerin birbirini tanıması,uyum sağlaması konusunda yaşadıkları kaygı duygusu da strestir.Ancak bu stres kaynağı uzun süreli olmayan,kişiyi yaşamdan tat alma duygusundan mahrum bırakmayan bir durumdur.Bu nedenle stres kaynaklarını olumlu ve olumsuz stres kaynakları olarak ikiye ayırmamız en doğru tanım şekli olacaktır.
ERGENLİK NEDİR?
“Ergen sözcüğü Batı literatüründeki ‘adolescent’ [kelimesinin] karşılığı olarak kullanılmıştır. Latincede büyümek, olgunlaşmak anlamında kullanılan ‘adolescere’ fiilinin kökünden gelmekte olan bu sözcük, yapısı gereği bir durumu değil, bir süreci belirtmektedir; günümüzde, bireyde gözlenebilen hızlı ve sürekli bir gelişme evresi olarak da tanımlanabilmektedir.”(Avcı.M,2006)
Ergenlik, bireyin gelişim süreci içerisinde çocukluk döneminin bitişiyle beraber sözü edilen dönemin başlangıcından fizyolojik olarak erişkinliğe ulaşıncaya kadar geçen bir gelişim dönemidir. Bu dönem, fizyolojik anlamda kızlarda adetle ve göğüslerin büyümesiyle; erkeklerde ise yüzde kılların çıkması ve sesin kalınlaşmasıyla başlayan genel olarak da 13-22 yaşlar arasını kapsayan bir gelişim dönemidir. Öte yandan ergenlik dönemi, bulûğ çağına erme sebebiyle biyopsikolojik bakımdan çocukluğun sona ermesiyle, toplumsal yaşamda sorumluluk alma dönemi olan yetişkinlik döneminin başlangıcı arasında kalan bir gelişim süreci olarak da tanımlanabilir. Unesco’nun tanımına göre ise; bireyin, öğrenim gördüğü ve hayatını kazanmaya çalıştığı için ekonomik bağımsızlığına kavuşamadığı ve medenî durum olarak da evli olmadığı bir gelişim dönemidir. Ergenlik dönemi,Unesco’nun sözü edilen bu tanımlamasında 15-25 yaşları arasında gösterilirken,Birleşmiş Milletler’in tanımında ise 12-25 yaşları arasında değerlendirilmiştir.Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda, dönemle ilgili yaş sınırlaması bazı küçük farklılıklar göstererek değişik şekillerde sınıflandırılmıştır.(Koç.M,2009)
Bazı kaynaklarda çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinin 10-15 yaşları arasını kapsadığı belirtilse de yukarıda da ifade edildiği gibi bu rakamların mutlaklık ifade etmediği unutulmamalıdır.Zira ergenliğin başlangıç süresi ırk, iklim ve beslenme şartları gibi değişik faktörlere bağlı olarak da değişebilmektedir.Örneğin;Akdeniz ikliminin hakim olduğu yerlerde kızlar 8-10 yaşları arasında ergenlik dönemine girerken, bu durum kutuplarda yaşayan Eskimolarda 20’li yaşlara kadaruzayabilmektedir.Bunun yanı sıra ergenlik döneminin tespiti noktasında, biyoloveriler de genç ve yetişkin ayrımı hakkında bir fikir verebilir. Bu bağlamda konuya Türk toplumu açısından bakıldığında; evli olmak, askerliğini yapmış olmak, ekonomikbağımsızlığını kazanmış olmak, meslek sahibi olmak ve anne-babadan ayrıyaşamak gibi durumlar, başkaları tarafından yetişkinlik belirtileri şeklinde algılanabilmektedir.(Koç.M,2009)
Ergenlik dönemi yaş ve olgu olarak toplumdan topluma değişebilmektedir.Ancak bu dönem içerisinde ergenlerin yaşadıkları bölge ve kültür farketmeksizin,geçirdikleri dönem akranları ile aynı özelliklere sahiptir.
Öte yandan konuya gelişim psikolojisinde kullanılan kavramlar açısındanbakıldığında, “ergenlik” ve “gençlik” kavramları bazı çalışmalarda birbirinin yerinekullanılmaktadır. Halbuki ergenlik, her ne kadar modern endüstriyel toplumlardakiileri teknoloji ve kontrolsüz nüfus artışları sebebiyle uzatılmış olsa da gelişimevreleri içerisinde özellikle fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı özel birevredir. Gençlik ise, ergenliği de kapsayan ve üst yaş sınırının daha geniş olduğubir dönemdir. Bu açıdan bakıldığında gençlik dönemi, ergenliği içine alan ve kronolojikolarak özelliklerini de bünyesinde taşıyan bir gelişim dönemidir.(Koç.M,2009)Bu sebepler ergenlik ve gençlik kavramlarını farklı olarak ele almak sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
ERGENLİĞİN ZAMANLAMASI NEDEN ÖNEMLİ?
Genel olarak, yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında ergenlik evresinden zamanında geçen bir gencin duygusal ve sosyal olarak en iyi durumda olduğunu kabul edelim. Bu durum ergenlik evresinden zamanında geçen bir ergenin ergenlik döneminde zorluklarla karşılaşmayacağı anlamına gelmez. Bununla birlikte, yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında ergenlik dönemine erken veya geç giren bir ergenin bu durumu problemli davranışlarda bulunma ve sosyal ve duygusal gelişimde problem yaşama riskini önemli derecede arttırır.(S.K.Gül,İ.D.Güneş,2009)
Ergenlik dönemine erken giren bir genç,akranlarından farklı sorunlarla daha erken karşılaşacağı ve fiziksel değişimleri yaşarken yaşıtlarıyla benzer etkileşimleri geçiremeyeceğinden dışlanmışlık hissine kapılabilir.Bunun yarattığı stres,gencin hayatının ileriki dönemlerinde bu dışlanmışlık ve farklılık duygusunu sürekli olarak hissetmesine neden olabilir.Aynı şekilde ergenlik dönemini geç yaşayan bir gencin karşılaşabileceği durumlar örneğin erkeklerde sakalın geç çıkması gibi.Bu durumdaki genç erkekler arasında atletik vücutlu olmak bir popülarite olduğundan buna sahip olmayan gençler daha çok taciz edilmeye maruz kalmaktadırlar.
ERGENLİK VE TOPLUMSAL UYUM
İnsan yaşamında her dönemin ayrı bir önemi vardır. Ancak biyolojik, psikolojik ve toplumsal açıdan hızlı ve önemli değişmelerin olduğu süreç kuşkusuz ergenlik dönemidir. Vücutta boy ve ağırlık artışı ile yapı ve işleyişlerin olgunlaşmasının yanında, inişli çıkışlı duygulanımlar, bozulan ilişkiler, çevreden kolay etkilenme, toplumda bir rol sahibi olmaya çabalama gibi özelliklerin görüldüğü bu sürecin bireyin kişiliğinin oluşumundaki önemli bir dönem olduğu söylenebilir.(Avcı.M,2006)
Bu dönem duygusal olarak kendini aileye,arkadaşlara,topluma beğendirme,kendine yer edinme çabası içerisinde geçer.Ergenin bu dönemdeki başarı ve başarısızlıkları ileriki dönemlerinde de kişiyi psikolojik olarak etkilemektedir.Dolayısıyla bu dönemde çevre ile uyum faktörü ergenin bu dönemi kolay geçirmesini sağladığı gibi stresten uzak bir ergenlik döneminin de kapılarını açar.Aksine aile ve çevreyle uyumsuz geçen bu dönem ergen’in tek başına var olabileceği çabasına girişmesi dönemi bir çıkmaza sokarak geçirmesine neden olduğu gibi bu dönemde ergen için stres kaynağı oluşturur.Uzun sürebilecek bu stres durumu zararlarını farklı alanlarda gösterebilir.
Peki ergen neden stres olur?
- Okul temelli stres faktörleri (akademik başarı, sınav kaygısı, öğretmen ilişkileri vb.)
- Kendileri hakkındaki negatif duygu ve düşünceler
- Bedensel değişimler karşısında yaşadıkları
- Okul ya da çevredeki arkadaşlar ile yaşanan problemler
- Ebeveynler arasında yaşanan stres; kavgalar, ayrılık, ya da boşanma süreci
- Ailede hastalık ya da başka ciddi ailevi problemler
- Sevilen birinin kaybı, yas süreci
- Taşınma, okul değiştirme gibi yaşam değişimleri
- Gereğinden fazla sosyal ve kültürel aktivite içerisinde olma
- Ailenin veya ergenin kendisinin aşırı yüksek beklentileri olması.(Aksoy.S,2013)
Stresör Nedir?
Stresin oluşması için öncelikle, organizmanın uyum sağlayıcı mekanizmalarını
sarsan ve tehlikeye düşüren koşulların ve faktörlerin olması gerekir. Bu koşullara ve
faktörlere “stresör” adı verilir. Stresörler, organizmanın dengesini bozar. Birey, bozulan denge karşısında, dengeyi sağlamak için fizyolojik, bilişsel ve davranışsal tepkiler üretir.(Eryılmaz.A,2009)
Gelişim dönemleri açısından bakıldığında; stres konusunun ergenler için oldukça
önemli olduğu görülmektedir. Normal yaşam akışı içerisinde yer alan olaylar, ergenlerin stres yaşamalarına neden olabilmektedir. Annenin ya da babanın kaybı, günlük yaşamiçerisinde meydana gelen küçük değişiklikler, ekonomik sorunlar gibi yaşam olayları ergenler için önemli stres kaynaklarıdır.
Normal gelişimsel süreç de ergenler için stres nedeni olabilmektedir. Çünküergenlik, geçiş dönemidir. Bu dönemde ergen, toplumsal, biyolojik ve psikolojikdeğişikliklerin oluşturduğu stresle başa çıkmak durumundadır. Erinlikle birlikte ergenlerde artan oranda fizyolojik değişiklikler gözlenir. Ergen,artan bilişsel kapasitesini yaşam deneyimleri ile bütünleştirmek durumundadır. Ayrıca ergenler, annelerinden ve babalarından giderek bağımsızlaşarak özerklik gereksinimlerine yanıt aramaktadırlar. Benzer ya da farklı cinsiyetten kişilerle etkileşime geçerek ve uygun sosyal rolleri öğrenerek ilişkilerini yapılandırmaktadırlar.(Eryılmaz.A,2009)
Akademik gereklilikleri yerine getirmekte, bir işi seçmekte ya da planlamaktadırlar.Yetişkin rollerine ilişkin birtakım değerleri de içselleştirmek durumundadırlar. Yaşanan bu gelişim süreçlerine uyum sağlamak için ergenin, başa çıkma mekanizmalarını kullanmaya gereksinimi vardır.Ergenin bu döneme uyum sağlama çabası ve bunun sonucunda başarılı olması,bu dönemdeki stresin en aza indirgenmesinin sebebidir.
Özetle; ergenlik döneminde ergen, biyo-psiko-sosyal gelişimine devam ederken“kimlik yapılandırması” süreci ile de karşı karşıyadır. Ergenin yaşadığı kimlik krizi, ergenin stres kaynaklarını tanımasına, başa çıkma kaynaklarınıkullanmasına, ne tür toplumsal desteklerin olduğunu fark etmesine ve kendinidüzenlemesine yardımcı olur.(Eryılmaz.A,2009)
BULGULAR
Araştırmamızın evren ve örneklemini 30 kişiden oluşan bir öğrenci grubu oluşturmaktadır.Bu çalışma ile ergenlik dönemindeki öğrencilerin vize ve final notlarının yaşadıkları stres ile olan ilişkisi incelenmek istenmiştir.
Anketimize katılan öğrencilerin Cinsiyetlerine,mesleklerine ve okudukları bölümlere göre dağılımları verilmiştir.
Öğrencilerin vize ve final sınavlarından aldıkları not ortalamaları konusundaki frekans analizi Tablo II de yer almaktadır.
Öğrencilerin tamamı notlarının ve çalışma düzeylerinin arttıkça stres seviyelerinin de arttıklarını belirtmişlerdir.Bu soruya evet olarak yanıt veren öğrencilerin 16’sı ise kendilerini sosyal hayatlarında da stresli hissetmektedir.
Crosstables analizi ile yapılan çalışmada Finallerden yüksek not alan öğrencilerin kendilerini genel olarak daha çalışkan hissettikleri görülmüştür.
Crosstables analizi ile yapılan çalışmada vize sınavlarında 60 ve üzeri alan öğrencilerin ağırlıkla kendilerini çalışkan olarak tanımladıkları saptanmıştır.
Kendilerini çalışkan olarak tanımlayan öğrencilerin tamamı ise Notlarınız arttıkça stresiniz artıyor mu?sorusuna 19 kez evet cevabı vererek çoğunluğu oluşturmaktadır.
SONUÇ
Sonuç olarak Ergenlik ve stresin ilişkisini incelediğimiz makalede ve bulgularda ortaya çıkan,Stresin ergenlik döneminin kaçınılmaz bir gerçeği olduğudur.İnsan yaşamının her döneminde ortaya çıkabilen bu durumda ergenlik insanın stresle tanıştığı ilk dönemdir diyebiliriz.Bu dönemde genç ilk kez karşılaştığı bu değişim içerisinde stresle nasıl başa çıkabileceğini çeşitli savunma mekanizmalarıyla tecrübe ederek öğrenir ve olgunlaşma dönemine ilk adımı atar.Kısaca Ergenlik ve stres olgusu bu dönemde birbirinden ayrılamaz,ayrı değerlendirilemez şekilde iç içe geçmiştir.Çalışmamızın ana konusunu oluşturan Öğrencilerin vize ve finallerden aldıkları notların ergenlik dönemindeki stresleri ile ilişkisi konusunda anlamlı sonuçlar elde edilmiştir.Bulgular kısmında edindiğimiz bilgiler neticesinde öğrencilerin vize ve final sınavlarından aldıkları notlar arttıkça stres düzeyleri de artmaktadır.
KAYNAKÇA
Eskil.M, ‘’Eğitim Fakültesi öğrencileri tarafından sınıfta algılanan stres nedenleri ve kişisel nedenlerin strese etkisi’’Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar-2008 C.7 S.24 (337-350)
Kara.D,Koç.H,Öğretim elemanlarının stresle başa çıkma davranışlarının bazı değişkenlere göre belirlenmesi,İşletme Araştırmaları Dergisi,2009,s;35
Yıldırım.İ,Stres ve stresle başa çıkmada gevşeme teknikleri,Hacettepe Üniversitesi Eğitim fakültesi dergisi,Sayı;6,s;175
Koç.M,Gelişim Psikolojisi açısından ergenlik,Sosyal bilimler enstitüsü dergisi,sayı:17,2014/2,s;232.
Dr.S. K.Gül,Dr.İ.D.Güneş,Ergenlik dönemi sorunları ve şiddet,Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal bilimler dergisi,Sayı:11,2009
Avcı.M,Ergenlikte toplumsal uyum sorunları,Atatürk Übiversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,sayı;7,s-39,2006
Aksoy.S,Ergenler ve stres ile başa çıkma,
Eryılmaz.A,Ergenlik döneminde stres ve başa çıkma,Yüzüncü yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi dergisi,Cilt;6,sayı:2,s-20-37,2009