Kısa bir süre önce bir veli, change.org’da bir kampanya başlattı. Kampanyanın amacı, ilkokulda tamamen el yazısı uygulamasını kaldırmak.
Veliler ve öğretmenler bunun henüz parmak kasları gelişmemiş küçük çocukları için çok zorlayıcı ve yorucu olduğunu belirtiyorlar. Çocukların okuldan soğuduğunu söylüyorlar. Öğretmenler de aynı şeyi söylüyor. Veliler de. Çocuklar da.
Farklı görüşü savunanlar da elbette vardır, ama genel olarak bir şikayet söz konusu.
Tamamen el yazısı uygulaması bence de kalkmalı.
Nedenini açıklamak için, el yazısı uygulamasını savunan görüşlerin üzerinden tek tek geçeyim:
“El yazısı, güzel ve okunaklı yazı yazmayı öğretir.”
İlkokula yeni başlayan bir çocuk için temel endişe, yazısının güzelliği değil, okuma yazmayı ve okulu sevmesi olmalı.
Ben ilkokula başladığımda 7 yaşımdaydım. Güzel yazı diye ayrıca bir ders vardı. Onun dışındaki derslerde, normal düz yazı harflerini öğrendik.
Bugün ilkokula başlama yaşı çok daha küçük. Çocuklar neredeyse emziği atıp okula başlıyor! Parmakları minicik. El yazısı ise karmaşık ve zor.
Dolayısıyla “güzel el yazısı yazdırmak” şekilci bir yaklaşım. Çok güzel yazısı olan ama yazmaktan nefret eden çocuklar yetiştirmenin bir anlamı var mı?
Ayrıca bu amaca ne kadar ulaşılabiliyor? Çocuk ilkokul 5. sınıfına kadar el yazısı ile yazmayı öğreniyor. Sonra birdenbire düz yazıya geçmesi isteniyor. Neden? Sistem böyle olduğu için. O güne dek çocuğun düz yazı yazma yetisi gelişmediğinden, kargacık burgacık bir yazı stili ortaya çıkabiliyor. Yine hedeflenen amaca ulaşılamamış oluyor.
Üstelik bugün etrafa baktığımızda el yazısını nerede görüyoruz? Artık çoğunlukla okuma ve yazma dijital ortamda yapılıyor. Bu oran giderek daha da artacak. Dijital ortamda yazılar düz yazı formatında. Çocuğun klavyede gördüğü harfler de öyle. Kitap harfleri yine düz yazı.
O zaman çocuk ben neden el yazısı öğreniyorum demez mi? Bununla birlikte, bu farklılıktan ötürü, çocuğun okuma hızı da yavaşlayabilir.
“El yazısı karakter kazandırır”
Bu argümanı da yetersiz buluyorum. Düz yazı yazan herkesin yazısı da tornadan çıkmış değildir ki; yine kendine has bir karakteri vardır. 10 kişiye normal harfle yazı yazdırın, onu da birbirinden ayrı olacaktır.
Ayrıca, çocuğa karakter kazandırmak el yazısına kaldıysa, vay halimize!
Çocukların bir karakteri, bir kimliği olmasını istiyorsak, önce onlara birer birey gibi yaklaşmayı öğrenmemiz lazım.
Çocuğun birey olarak var oluşuna saygı duymadıkça, el yazısından medet ummak çok anlamlı ve samimi gelmiyor.
“El yazısı düz yazıya göre daha hızlı yazmayı sağlar. Çocuk yazma ödevini daha hızlı yapar.”
Teori böyle, ama pratikte böyle olmadığını görüyoruz. Birçok veli ve öğretmen, pratikte bunun tam tersinin geçerli olduğunu söylüyor. Bu teoriler çoğunlukla dijital çağ öncesine ait olduğu için böyle bir fark olabilir.
Artık çocuklar neredeyse klavye kullanma becerileriyle doğuyorlar. Yeni tabiriyle onlar dijital yerli, biz ise dijital göçmenleriz. Bırakın el yazısını, normal yazı bile onlar için zor. El yazısı arkaik kalıyor!
Burada konu harici bir parantez açmak istiyorum. El yazısı tartışmasının dışında, “kalem mi klavye mi” gibi bir yan tartışma var. Bunu yanlış buluyorum. Çocuklar kalem tutmayı da öğrenmeli, klavye kullanmayı da öğrenmeli.
Çocukların el becerilerini geliştirmek son derece önemli, hatta dijital çağda çok daha önemli. Yazı yazmak, hamurla oynamak, çamurla oynamak, el işi yapmak, örgü örmek… Bunlar bugün dünyanın bilgisayar devlerinin çocuklarını gönderdiği okullarda klavye kullanmaktan daha öncelikli beceriler. Hatta akıllı tahta yerine tebeşir kullanıyorlar.
Yazı yazmak, beyinde sinaptik bağlantılar kurulmasını sağlıyor, yani zekayı geliştiriyor. Çocuğun motor becerilerinin ve zihinsel becerilerinin gelişiminde kritik rol oynuyor. O yüzden tekrar vurgulamak istiyorum, tamamen dijitale geçmek çocuğun beyin ölümünün gerçekleşmesi demektir.
“Harfleri bitişik yazmak, bir süreklilik sağlar. El hareketinin akıcılığı ve sürekliliği, düşünce sürekliliğini de sağlar.”
Öğrenci el yazısıyla yazarken, kağıt üzerinde tek bir noktadan başlayıp devam ediyor. Düz yazıda ise dokuz farklı noktadan başlıyor. Dolayısıyla el yazısıyla yazarken, tabir caizse öğrenci sürekli dur kalk yapmıyor.
Buraya kadar tamam. Bunu yaparken düşüncenin akıcılığı sağlanıyor da olabilir.
Ama o sırada akan düşünce nedir? “Acaba f harfinin kuyruğunu doğru yapabildim mi?” “g harfim düzgün oluyor mu?” “Parmaklarım çok acıyor!” “Okul ne kadar sıkıcı bir yermiş, ev daha güzeldi” “Bir an önce klavyeme kavuşsam!”… Çocukların düşüncelerinin akması güzel, ama önce ortada kayda değer bir düşünce olmalı.
Ayrıca, amaç düşünce sürekliliğiyse, o zaman 5. sınıfta el yazısı niye kalkıyor? Çocuk o yaştan sonra düşünmesin mi isteniyor?
Biz önce eğitim sistemimiz düşünmeyi ne kadar teşvik ediyor ona odaklanalım. Güzel el yazısı sonraki bir endişemiz olsun.
Amaç sabır öğretmek mi?
El yazısının amacı çocuklara sabır ve sebat öğretmektir diye bir argüman duymadım, ama bana mantıklı gelen tek argüman bu olurdu! Belki Milli Eğitim, Budist keşişlerin öğrencilerine yaptığı gibi, çocukların sabır becerileri gelişsin diye böyle ızdırap verici bir yöntem uyguluyor olabilir mi?!
Eğitim sistemimizde ya sabır dedirtecek pek çok uygulama olduğu için, çocuklara bir de el yazısıyla eziyet etmenin bir gereği yok.
Sonuç olarak…
İlkokulda tamamen el yazısı uygulaması kaldırılmalıdır.
İlk yıllarda en önemli nokta, çocuğa okulu sevdirebilmektir. Bu tarz bir uygulama ile çocuklar okul fikrinden iyice uzaklaşıyor.
Tamamen el yazısı uygulaması olmadan da çocuklara el yazısı öğretilebilir. Güzel yazı dersi diye ayrıca bir ders olabilir ya da resim dersi bünyesinde olabilir. Diğer bir deyişle, doz azaltımı yapılabilir.
En önemlisi, çocuk yazı yazmaya çalışırken kendini baskı altında hissetmemelidir. Öğretmeni, “f’nin kuyruğu olmuş, a’nın yuvarlağı olmamış”a odaklanmamalıdır. Bunun yerine öğretmen çocuğun gösterdiği çabaya odaklanabilir. Bir şeyi başlangıcından sonuna kadar tamamlamış olmasına övgüde bulunabilir. Bu çocuğun özgüvenini arttırır, hem de çabayı yüceltir. Kısacası öğretmenin olumlu yaklaşımıyla el yazısı estetiği, sebatı ve çabayı öğreten bir derse dönüşebilir.
Ayrıca amaç öğrenciye karakter kazandırmaksa, düşünmesini sağlamaksa ve yazıyı sevdirmekse, o zaman yaratıcı yazı dersi diye bir ders de eklenebilir. Örneğin öğrenciler yaratıcı fontlar geliştirebilirler. Bugün bilgisayarda sayısız font var. Hepsi birbirinden farklı, hepsinin bir hikayesi, bir karakteri var. Adı üzerinde “yazı karakteri” diyoruz. Çocuklar da karakterlerini yansıtan fontlar üzerinde çalışabilirler. Hikayelerini anlatırlar, resimlerini çizerler, hayal güçlerini ortaya koyarlar, düşünürler, yaratırlar, birbirlerine anlatırlar. Bu bir fikir, yaratıcı başka birçok fikir ortaya atılabilir.
Bugünkü uygulamada, “f’nin kuyruğu”nda oyalanırken, asıl treni kaçırıyoruz.