EDEBİ ESERE YANSIYAN TARİHİN POPÜLER KÜLTÜRE ETKİSİ: MOSKOF CARİYE HÜRREM ÖRNEĞİ

Dr. Sibel Çelikel
Dr. Sibel Çelikel

 

EDEBİ ESERE YANSIYAN TARİHİN POPÜLER KÜLTÜRE ETKİSİ: MOSKOF CARİYE HÜRREM ÖRNEĞİ

 

The Effect Of History Reflected İn Literary Works On Popular Culture: The Example Of “Moscow Concubine Hürrem”

 

                                       Sibel ÇELİKEL

                                     (Doktor/MEB)

                        Türk Dili, drsibelcelikel@outlook.com

                                 Sevcan MUTLU BERKER

                                         (Doktor/ AHBV)

                   Yeni Çağ Tarihi, sevcanmtl6@gmail.com

 

                                                   ÖZ

Popüler kültür belirli bir dönemde bir toplumun geneli tarafından kabul gören ve ilgi odağı olan sanatsal ve kültürel eserlerin tümü olarak tanımlanabilir.  Popüler kültürü oluşturan en büyük unsurlardan bir tanesi “en çok satan” olarak tabir edilen edebî eserlerdir. Bir diğer unsur ise televizyon dizileri ve filmleridir. Kimi zaman bu ikisi bir araya gelir ve konusunu tarihten alan bir edebî eserden uyarlanan diziler veya filmler yayınlanır. Bu sanatsal ürünler halka estetik zevk vermenin yanı sıra birtakım tarihsel gerçeklerin toplum tarafından bilinir olması gibi ikincil bir görev üstlenir. Buna bir örnek olarak “Muhteşem Yüzyıl” adlı dizinin yayınlanmasıyla onuncu Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman ve onun nikâhlı eşi Hürrem Haseki Sultan arasındaki aşka olan ilgiyle birlikte döneme olan merak da artmıştır. Birçok insan, büyük Osmanlı hükümdarı Kanunî’nin kendi oğlu Şehzade Mustafa’yı katlettirmesini ilk kez bu televizyon dizisi sayesinde duymuş ve hatta yüzyıllar sonra sonu hazin olan Şehzade Mustafa için dualar edip yas tutmuşlardır. Bu çalışmada Demet Altınyeleklioğlu’nun “Moskof Cariye Hürrem” adlı eserinin popüler kültür üzerindeki etkisi incelenmiştir. Kitabın basıldığı dönemde söz konusu eserin popüler kültürde nasıl bir yankı bulduğu araştırılarak ortaya konulmuştur. Araştırma sırasında popüler kültür araçlarının en yaygın olanı olarak kabul edilebilecek sosyal medya platformları taranmıştır. Tüm bu değerlendirmeler sonucunda söz konusu eserin popüler kültür üzerindeki etkisi ve birtakım tarihsel gerçeklerin toplum tarafından bilinmesi üzerindeki katkısı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Popüler Kültür, Kurgusal Metinler, Tarihsel Gerçeklik, Edebi Eser, Osmanlı Tarihi

                                                                             ABSTRACT

Popular culture can be defined as all of the artistic and cultural works that are accepted by the general public in a certain period and are the center of attention. One of the biggest elements that make up popular culture is the literary works that are called “best selling”. Another element is television series and movies. Sometimes these two come together and serials or films are broadcast based on a literary work that takes its subject from history. As an example, with the publication of the TV series “The Magnificent Century”, interest in the period increased with the interest in the love between the tenth Ottoman Sultan Suleiman the Magnificent and his married wife Hürrem Haseki Sultan. Many people heard for the first time that the great Ottoman ruler Suleiman the Magnificent had his own son Prince Mustafa murdered, thanks to this television series, and even prayed and mourned for Prince Mustafa, whose end was sad after centuries. In this study, the effect of Demet Altınyeleklioğlu’s “Moscow Concubine Hürrem” on popular culture was examined. At the time the book was published, it was researched how the work in question had an echo in popular culture. During the research, social media platforms, which can be considered the most common popular culture tools, were scanned. As a result of all these evaluations, the effect of the work in question on popular culture and its contribution to the awareness of some historical facts by the society were tried to be revealed.

Key Words: Popular Culture, Fictional Texts, Historical Reality, Literary Work, Ottoman History

Giriş:

Popüler kültür, halk kültürü anlamına gelmektedir. Akademik anlamda ilk defa ABD’deki üniversitelerde ele alınmış olan popüler kültür zamanla ekonomi, spor, sanat, siyaset, moda, medya, resim, müzik, edebiyat, oyun, eğlence vb. birçok konuyla ilişkilendirilmiştir. Böylece daha geniş bir bakış açısıyla incelenmektedir. Bu bağlamda halk kültürü anlamına gelen popüler kültürün, günümüzde pek çok farklı unsuru da içinde bulundurduğu ifade edilebilir. Bu sayede de günlük yaşayışımız içinde etkilerini hissettirmektedir.

Popüler kültür, halka ait olan anlamına gelmekteyse de günümüzde bu kavramın “birçok kişi tarafından sevilen veya seçilen” anlamında kullanıldığı ifade edilmektedir. Bu anlamıyla popüler kavramı yönetici etkinliklerin (örnek olarak müziklerin, televizyon programlarının, seçimlerin, parlamenter demokrasinin, temsil sisteminin ve tercihlere dayanan kararların) kabul damgası olmuştur. Popüler kültürün “en çok tercih edilen” bağlamında ele alınması ile karşımıza en yaygın ve yanlış olan popüler kültür tanımı olan “Popüler kültür, modern toplumda devam eden halkın kültürüdür.” tabiri çıkmaktadır.  Nasıl ki fabrikada çalışan işçinin “bizim fabrika” diye ifade ettiği yer onun değil, fakat onun varoluş biçiminin belirlendiği yer ise, popüler kültür ürünlerini satın alıp kullandığı ve “benim” dediği için, popüler kültür o sınıfa ait olamaz. Halk diye adlandırılan serbest kölenin yaşam tarzı onun belirlediği, şekillendirdiği ve değiştirdiği bir yaşam tarzı değildir. Bu yaşam tarzı onunla vardır, onunla yaratılandır, ancak onun özgür iradesini ifade etmediği için de popüler kültür halkın kültürü olmadığı söylenebilir (Erdoğan, 2004:3-4).

Bazıları popüler kavramından yola çıkarak popüler kültürü, “halk” kavramıyla ilişkilendirirler ve bu kişilere göre popüler kültür, halk ya da halkın dışında ya da üstünde yer alanlar tarafından halk için üretilen her şeydir (Alemdar ve Erdoğan, 1994:110). Başka bir tanıma göre ise popüler kültür yöneten sınıfların, kültürel değerleri ve gelenekleri, egemen ideolojileri doğrultusunda yeni formüller şeklinde yansıtarak yarattıkları, bağımlı bireylere sundukları kültür olup, gündelik yaşamın kültürüdür. Dar anlamı ile emeğin gündelik olarak yeniden üretilmesinin bir girdisi olarak eğlenceyi içerirken; geniş anlamı ile belirli bir yaşam tarzının ideolojik olarak yeniden üretilmesinin ön şartlarını sağlamaktadır (Oktay, 2002:17).

Popüler kültür üzerindeki en etkili unsurlardan biri de kitaplardır. Her ne kadar televizyon ve sinema kadar bireylere doğrudan etki edemiyorsa da “çok satan” diye tabir edilen bazı popüler yazarların popüler kültür üzerindeki etkisi yadsınamaz. Son yıllarda çok okunan romanların uyarlanmasıyla ekrana gelen dizilerin sayısının artması da bunu göstermektedir. Bununla beraber doğrudan kitaptan uyarlanmasa da tarihsel gerçeklerden yola çıktığı bilinen Tarih uzmanı olan danışmanların yol gösterdiği diziler de oldukça dikkat çekmektedir. Bu konuda akla ilk gelen örnek “Muhteşem Yüzyıl” adlı televizyon dizisidir. Dizinin izlenme oranlarının yüksek olması, dizideki gelişmelerin sosyal medyaya yansımaları popüler kültür üzerindeki etkisini kanıtlar niteliktedir. Bu dizinin halka etkisini gösteren çarpıcı bir diğer örnek ise Şehzade Mustafa’nın katledildiğini bu diziden öğrenen halkın olayın üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen Şehzade Mustafa adına dua okutup lokma döktürmesi haberleridir. Bu örnekler bize tarihin yeniden yorumlanarak gerek bir edebi eser gerekse bir televizyon dizisi veya sinema filmi olarak karşımıza çıktığı anda birey ve toplum üzerindeki etkisinin ne derece yüksek olabileceğinin göstergesidir. Bu çalışma ekranda gösterilen ürünlerden çok edebi eserlere odaklanmıştır. Çünkü edebi eser bireyin herhangi bir ortamda kendiliğinden karşısına çıkmaz, kitapsever bir okur onu okumayı kendi seçer. Bu bağlamda nitelikli bir okurun seçtiği, okuduğu hayal ve düşünce dünyasına dâhil ettiği eserler araştırmacıların ilgi ve dikkatini hak etmektedir.

Tarihi gerçekler kurgulanarak meydana getirilen ve halk tarafından bilinen, beğenilerek okunan eserlere birkaç örnek vermek gerekirse: Ahmet Ümit’in “Elveda Güzel Vatanım”, Orhan Pamuk’un “Veba Geceleri” ve “Benim Adım Kırmızı”,  Rıfat Ilgaz’ın “Karartma Geceleri”, Kemal Tahir’in  “Esir Şehrin İnsanları”, İskender Pala’nın “Şah Sultan” ve “Efsane”, Ayşe Kulin’in “Veda”, Halide Edip Adıvar’ın “Sinekli Bakkal”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Kiralık Konak” ve “Yaban”, Turgut Özakman’ın “Diriliş” ve “Şu Çılgın Türkler”, İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” ilk akla gelenlerdir. Bu eserlerin çok okunduğu satış oranlarından ve baskı sayısının niceliğinden anlaşılmaktadır.

Birçok kıymetli edebi eser içinde Demet Altınyeleklioğlu’nun “Moskof Cariye Hürrem: Osmanoğlu’nun Tacına ve Tahtına Ortak Olmaya Geldi” adını taşıyan, Artemis Yayınları arasından çıkan 2010 yılındaki 11. basımı incelenmek amacıyla seçilmiştir. Bunun sebebi öncelikle ele aldığı dönemin Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi olmasıdır. Bu dönem Osmanlı Tarihi içinde halk ve Tarih araştırmacıları tarafından her zaman en çok ilgi duyulan dönemlerden biri olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman döneminin tarihsel gerçeklerine yer verilmesinin yanı sıra eserde haremin iç dinamikleri de ele alınmaktadır. Bu da okurların ilgi ve merakını daha da artırmaktadır.

Harem, kelime anlamı olarak “herkesin girmesine müsaade edilmeyen yer” (Devellioğlu 2012: 378) demektir. Buradan da anlaşıldığı üzere harem hakkında çok az şey bilinmektedir ve bu bilinenlerin çoğu da rivayet niteliğindedir.  Bu durum da onu gizemli kılmaktadır. Bundan dolayı bu konu yabancı yazarların dahi oldukça ilgisini çekmiş ve kendi hayal güçlerini de katarak bu konuda romanlar kaleme almışlardır. Buna örnek olarak İnkılâp Yayınevi’nden (Solmaz Kâmuran’ın Türkçe çevirisiyle) çıkmış olan Colin Falconer’in “Bir Hürrem Masalı: Cehennem Kedisi ve Kanarya”) ile Ann Chamberlin’in “Safiye Sultan” adlı üç ciltlik romanları gösterilebilir.

Colin Falconer romanında, tarihi karakterler (Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, İbrahim Paşa, vb.) ile kurgu karakterleri (Julia Gonzaga, Ludovici ve Abbas, vb.) bir araya getirerek romanı içerik açısından zenginleştirmiştir. Roman, 1990 yılında Topkapı Saray’ından aktarılan kısa bir bölümle başlamaktadır ve son söz olarak da yine aynı tarihte İstanbul’da Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın mezarı başından okuyucuya bir sesleniş ile tamamlanmaktadır. Böylece yazar geçmiş ve günümüz arasında bir bağ da kurmuştur.

Romanda adı daha ilk sayfalardan itibaren “Hürrem” olarak geçen, Sultan Süleyman’ın “Küçük Roksalan” diye de hitap ettiği, Harem’e zorla getirilen bir kız çocuğu, Sultan Süleyman’ın gözde cariyesi ve en sonunda da eşi olmuştur. Romanda Hürrem, Osmanlı’dan yaşadıkları için intikam alma planları yapan, çok zeki, diğer cariyelerden farklı, asi, hırslı, türlü oyunları ile sultanı etkileyen biri olarak tasvir edilmektedir. Sultan Süleyman’a ve çocuklarına gerçek bir sevgisinin olmadığı da romanda ifade edilmektedir. Hatta vücudunu koruyabilmek için hiçbir çocuğunu emzirmeyen bir karakter olarak yansıtılmıştır. Tek gerçek duygusu, beslediği kini ve alacağı intikamdır. Zamanla bu yolda yaptıkları da ele alınmaktadır.

Romanda tarihi kronoloji de takip edilebilmektedir. 1522 Rodos kuşatması ile başlayan hikâye Şehzade Bayezid’in abisi Şehzade Selim ile mücadelesi sonucunda yenilerek İran Şahı Tahmasp’a sığınması ve padişahın gözünde bir hain olarak katlettirilmesi ile tamamlanmaktadır (1561). İstanbul ve Saray merkezli bu olayların yanında, ayrı bölümlerle de aynı süreçte yaşanan Julia, Abbas ve Ludovici’nin başrolde olduğu Venedik’te başlayan ama bir şekilde İstanbul’da devam eden hikâyesi de roman boyunca okuyanı merak ettirmektedir. Bu bölümlerde yazarın bir yabancı gözüyle Harem’e bakışı da kaleme alınmıştır. Yazar bu bölümleri kaleme alırken, Harem hayatını hayal gücüyle birleştirerek anlatmış ve haremdeki cinsel ilişkileri, arzuları da renkli bir şekilde aktarmayı ihmal etmemiştir.

Hem yerli hem yabancı tarihi temel alan pek çok eser arasından uygun bir örnek seçilip incelendi. İncelenen eserde Colin Falconer’in bu romanına kıyasla Hürrem Sultan duyguları öne çıkabilen bir karakter olarak tasvir edilmiştir. Bu iki roman analizi sonucunda iki farklı Hürrem Sultan karakteri ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri duygularından neredeyse tamamen arınmış, gerçek sevgi göstermeyi bilmeyen, amacı uğruna sevmediği birinin eşi olan ve her hareketi planlı bir Hürrem Sultan’dır; diğer Hürrem karakteri ise güç ve iktidarı sevdiği kadar eşini ve çocuklarını da seven, sahiplenen koruyan gerekeni vicdanına rağmen yapmayı bilen, gözü kara ve yine çok planlı bir kadındır. Çocukluğundan itibaren yaşadığı ağır olaylar sonucunda kaderin zorunlu kıldığı koşullarda zekâsını, güzelliğini, gençliğini ve sabrını kullanan bir kadının cihan padişahının aşkına sahip olarak kazandıkları ve karşılığında bedel olarak ödedikleri ise iki roman kurgusundan kalan gerçekler olarak ifade edilebilir. Gerisi çoktan tarihin derin karanlıklarına gömülmüş durumdadır. Yeni kanıtlar bulunamadığı sürece…

İnceleme:

İncelediğimiz Demet Altınyeleklioğlu’nun “Moskof Cariye Hürrem Osmanoğlu’nun Tacına ve Tahtına Ortak Olmaya Geldi” adlı eseri, yazarın beyanına göre otuz dokuz baskı yapmış, sayısız ülkede yabancı baskısı yapılmıştır. Ayrıca yine yazarın beyanına göre yayımlandığı yıl en çok satanlar listesinde yer almış ve roman bugüne kadar okurlarından on binlerce yorum almıştır.

İlk olarak, genel anlamda romanın konusunu ele almak gerekirse, roman, 1558 yılında Hürrem Sultan’ın bir emrini iletmek üzere yola çıkan casuslarına pusu kurulmasına rağmen emrin gereken yere ulaşması ve Hürrem Sultan’ın adamlarının bu emri yerine getirmek için harekete geçmesiyle başlamaktadır. Ardından 1514 yılına yapılan geri dönüşle sekiz yaşındaki Aleksandra Anastasia Lisowska’nın barbarlar tarafından köyünden kaçırılarak dağlara götürülmesi anlatılmaktadır. Burada bu barbarların başındaki Taçam Noyan adında bir Tatar tarafından korunan Aleksandra’nın önce Kırım Sarayı’na, oradan da Osmanlı Sarayı’na uzanan, bu sayede onun Hürrem Sultan’a dönüşmesini sağlayan kaderi kaleme alınmıştır.

Osmanlı Sarayı’nda önce Sultan Süleyman’ın annesi Hafza Sultan’ın dikkatini çekerek gözüne giren Aleksandra, Saray’da Harem bölümündeki ismiyle “Ruslana” ya da “Roksalon”, zekâsı, gözleri ve kişiliği ile padişahı da büyülemeyi başarmıştır. “Hürrem” adı Sultan Süleyman tarafından kendisine verilir. Sultan’la olan yakın ilişkisi sonucunda Sultan Süleyman’ın eski gözdesi Gülbahar Haseki, Hürrem’i kıskanarak onu dövmeye kalkınca en büyük hatasını yapmış olarak yansıtılmıştır. Bu olayda Gülbahar Haseki’ye hiç direnmeyen Hürrem, padişahın yanındaki yerini sağlamlaştırırken Gülbahar ve oğlu Şehzade Mustafa ise şehzadenin sancağa çıkma görevi ileri sürülerek Saruhan (bugünkü adı ile Manisa) sancağına bir çeşit sürgüne yollanmıştır.

Sultan Süleyman’ın gözdesi olan Hürrem, ona Mehmet, Selim, Bayezid ve Cihangir adında dört şehzade ve Mihrimah adında bir kız evlat vererek kendi gücünü arttırmıştır. Ayrıca zaman içinde devlet politikasını ve dışarıdaki dünyayı –arka plandan ve sadece Harem’den de olsa- nasıl yöneteceğini öğrenmiştir.

Hürrem Sultan özellikle Müslüman olmayı kabul edip Sultan Süleyman’ın nikâhlı eşi unvanını aldıktan sonra gücüne güç katmıştır. Bu noktada, Hürrem Sultan’ın etrafında, kendisini destekleyenlerin dışında, onun amaçlarına hizmet edecek doğru kişileri toplamayı bilmesi de etkili olmuştur (kızını evlendirip önce damat sonra veziriazam yaptığı Rüstem Paşa gibi). En büyük düşmanları olarak ise, Gülbahar Haseki ve oğlu en büyük Şehzade Mustafa ile Veziriazam İbrahim Paşa’yı görmektedir. Zaman içinde onlardan kurtulmayı da bilmiştir.

Bu kadar nüfuz kazanan ve her gün gücüne güç katan Hürrem Sultan, yaşadıklarının ve yaptıklarının bedelini de hayatı boyunca ödemiştir. Buna en çarpıcı örnek iki şehzadesini toprağa vermesidir. Romanda Şehzade Mehmet’in genç yaşta çiçek hastalığından vefat etmesi, Hürrem Sultan’a’ göre Gülbahar Haseki tarafından öldürülmesi onun ilk evlat acısı olmuştur. Genç yaşta hayatını kaybeden bu şehzade için Mimar Sinan’a Şehzade Camii yaptırılmıştır. Şehzade Mustafa’nın katlini öğrenen Şehzade Cihangir’in, çok sevdiği abisinin ölümüne dayanamayarak vefat etmesi de Hürrem Sultan’ın ikinci evlat acısı olmuştur. Yazar, Hürrem Sultan’ın Şehzade Mustafa’nın katledilmesine de sevinemediği ve vicdanının huzur bulmadığı bir ruhsal çözümlemeye yer vermiştir.

Eseri dil ve anlatım olarak inceleyecek olursak eserde dönemin dil özelliklerine hemen hemen hiç yer verilmemiştir. Osmanlıca sözcüklere yer vermek dilin akıcılığını bozabileceğinden yazarın bu tercihi çok okunmak adına mantıklı sayılabilir. Sadece bir bölümde Kanuni Sultan Süleyman’ın kendinden bahsederken birinci çoğul kişi kullanarak “biz” diye bahsetmesi ve tek başına yapmakta olduğu eylemleri de birinci çoğul şahısla çekimleyerek aktarması eserdeki Hürrem karakterine ilk başlarda komik gelmektedir. Bu anlamda yazarın bir dil duyarlılığına sahip olduğu düşünülebilir. Hürrem iktidarda söz sahibi olduktan sonra o da kendisinden bahsederken birinci çoğul şahıs kullanmaya alışır. Bu anlamda Hürrem karakterinin geçirmiş olduğu dönüşüm dilsel açıdan okuyucuya sunulmuştur. Genel olarak eserin sade ve akıcı bir dile sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bu da eserin çok okunmasını sağlamıştır.

Eserdeki karakterleri analiz edecek olursak eserde ön plana çıkan tabi ki romanın başkarakteri Hürrem’dir. Hürrem, küçük yaşta kaçırılmış, dağlarda hayatta kalmayı öğrenmiş, yetenekleri ve zekâsıyla tüm zorlukların üstesinden gelmekle kalmamış eserde geçen ifadeyle “cihana hükmeden” bir padişahın kalbini kazanmayı başarmış, bu yolla iktidara ortak olmuş bir kadındır. Küçük yaşta yaşamış oldukları onu güçlü biri yapmakla kalmamış aynı zamanda tehlikeli biri de yapmıştır. Eserdeki Hürrem karakteri Padişah Süleyman’ı istediği davranışa yönlendirebilmek için kimi zaman yalanlar söyler, rol yapar, olmadığı biri gibi davranır hatta türlü entrikalar ve oyunlar kurmaktan kaçınmaz. Genç yaşına rağmen duygu ve düşüncelerini saklamakta ustalaşmıştır. Eserde haremin iç dinamiklerine haremdeki kıskançlık ve rekabete de tanık olunur. Hürrem, iç konuşmalarında bu güç şartların dağlarda hayatta kalmaktan daha zor olduğunu belirtir. Buradaki mücadele de hayatta kalma mücadelesidir aslında. Hürrem kurduğu oyunlarla kimi zaman ölüme bile neden olur ancak bunu yapmazsa kendisi ve çocuklarının hayatlarının tehlikede olduğuna inanmaktadır. Hürrem’in tarihimizde bu kadar çok bilinen bir sultan olmasının etkisi elbette ki bu ve benzeri eserlerdir. Bu eserlerdeki Hürrem’in kişiliği her ne kadar kurgu olsa da tarihsel bir kişilik olan Hürrem’in yaşadıkları göz önüne alınınca eserdeki karakterin epey gerçekçi olduğunu söylemek mümkündür.

Bu konudaki okur yorumlarına değinecek olursak “kitapyurdu.com”, “1000Kitap” ve “ekşisözlük” adlı internet sitelerindeki yorumlar incelenmiş ve en son 07.10.2023 tarihinde yapılan araştırmaya göre roman hakkında hem olumlu hem de olumsuz pek çok yorum olduğu görülmüştür. Bu yorumlara örnek olarak, “kitapyurdu.com” sitesinde romanla ilgili yapılan üç yüz otuz altı yorumdan eser hakkında olumlu bir bakış açısına sahip olanlar eserin popüler kültür üzerindeki etkisini kanıtlar niteliktedir.

Örneğin “ozzz_misir” adlı kullanıcı, yorumunda eseri etkileyici bulduğunu dile getirmiştir:

“Çok etkileyici bir kitap. Evet, Hürrem çok dalavereler çevirmiş. Birçok insanın da katline sebep olmuş bir kadın ama ya Hürrem ve çocukları yaşayacaktı ya da diğerleri… Tahta oturabilmek için babasını, kardeşlerini öldürtmüş padişahlar varken Hürrem’in yaptıklarının çok da yanlış olmadığını gördüm ben bu kitapta. Çok kalın ama o kadar akıcı ki elinizden bırakamıyorsunuz; yine de okumanız biraz uzun sürebilir çünkü bazı yerleri dönüp tekrar okumak isteyebilirsiniz.”

Bazı yorumlarda okurlar eserin dilinin akıcı olmasını ve kolay okunmasını vurgulamıştır:

“Deniz Sentunalı” adlı kullanıcı:

“Çok beğendiğim bir kitap oldu. İki günde bitti.”

“yaslibuyucu” adlı kullanıcı:

“Kitabı alınca kitabın kalınlığı gözümü korkuttu. Ama okumaya başlayınca kitap sayfaları sanki azaldı ve farkında olmadan da bitti. Okunmasını öneririm.” demiştir.

“AYSUN_BOZBAY” adlı kullanıcı, yorumunda kitabı okurken belli bir duygu durumuna geçilmesine değinmiştir:

“Hürrem Sultan’ın gizemli güzelliği ve aklı birleşince, Kanuni’ye yapacak fazla bir şey kalmamış. Saray entrikaları için de kendini yetiştirip tahta kadar giden yolda hiçbir engel tanımadan, kendi yaşadığı zorluklar ile kişiliğini daha da güçlendiren Hürrem Sultan’ın yaşadıklarına hem üzülecek hem de kızacaksınız.”

Yaprak Bilmen” adlı kullanıcı yorumunda eserin “gerçekçi” olduğuna değinilmiştir:

“Bugüne kadar okuduğum en gerçekçi ve doğru bilgileri barındıran Hürrem Sultan kitabı. İlk başta sayfa adedine bakınca bitmeyecek gibi geliyor ama yazarın o kadar güzel bir anlatımı var ki en fazla iki üç günde bitiriveriyorsunuz. Daha bu kitabı okurken hemen “Cariyenin Kızı Mihrimah” kitabının siparişini verdim. Şimdi ona başladım eminim o da aynı hızda bitecektir. Herkese tavsiye ederim.”

“kitapyurdu.com” sitesinde romanın altına yapılan üç yüz otuz altı yorumdan eser hakkında nispeten olumsuz bir bakış açısına sahip olanlardan bazılarında okuyucunun eserden beklentisi konusunda bilinçli olmadığı görülmektedir.

Örneğin:

“kenanyildirim215” adlı kullanıcı yorumu:

“Hürrem Sultan’ın hikâyesine ilgi duyanlara hitap eder. Edebi bir eser beklentisi içine girmeyin.” şeklindedir.

Burada okuyucu eserin bir kurgu olduğunu bilmekte midir? Biliyor ise eserin “edebî bir eser” kategorisinde olmadığını neden belirtme gereği duymuştur?

Bir başka örnekte:

“putkaradze” adlı kullanıcı:

“Yazarın bu ve diğer kitaplarını da okudum güzel bir kitap ancak çoğu yerde gereksiz uzatmalar yapılmış ve en önemlisi tarihimiz ve sultanlarımız ile ilgili bir şeyler öğrenmek isterseniz bu kitaplar öğretici değil bilginiz olsun. Yavuz Bahadıroğlu ve İlber Ortaylı okuyun derim.” şeklinde yorum yapmış. Bu yorumda okuyucu eserden didaktik olmasını beklemektedir ancak söz konusu eser bir kurgudur. Tarihî karakterleri konu alsa da bilimsel bir metin değildir.

“DUYGUHAMSİ” adlı kullanıcının yorumunda

“Roman olduğu için süslemek, abartmak gereği var, farkındayım yine de gerçekten yaşamış ve bir dönem tarihimize damgasını vurmuş insanların bazı sayfalarda fazlasıyla gerçek dışı yansıtıldığını düşünüyorum. Özellikle tarihî romanlarda cinsellik konusu ketum işlenmeli.”  denmiştir. Bu yorumda eserden “gerçekçi” olması beklenmektedir.

Bir diğer yorumda ise site kullanıcısı, eseri okumak isteyenleri eserin kurgu olduğunu unutmamaları gerektiği noktasında uyarmıştır.

“büşrakrdmn”adlı kullanıcı:

“Bence bazı şeyler çok abartılmış. Resmen burada Hürrem’in Kanuni’yi aldattığı ve Sarı Selim’in Sultan’dan olmadığı ima ediliyor. Tamam, bu bir roman ama yine de tarihi konularda bir kitap yazılıyorsa o kadar da zan altında bırakılmamalı insanlar diye düşünüyorum. Hele söz konusu dünyaya hükmetmiş bir Osmanlı Sultanıysa… Bu tür olumsuzlukların yanında akıcı bir dille yazılmış ve okuyucuya merak aşılayan bir yapıt olmuş. Okunmaya değer bir kitap… Tavsiye ederim ama roman olup kurgu olduğu unutulmamak kaydıyla okunmalı.” demiştir.

vkrky adlı kullanıcı, eserde Hürrem karakteri için kullanılmış olan sıfatlara dikkat çekmiş ve yazarın dil kullanımdan yola çıkarak eserde karaktere karşı duygusal bir bakış açısı olduğunu öngörmüştür.

“Kitap sürükleyici ama fazlaca kurgulanmış. Yazarın hayal gücü ya da hayalleriyle dolu diyebilirim. Ayrıca verdiği onca zarara ve ikiyüzlülüğüne rağmen Hürrem; “körpecik, yavrucak, zavallıcık” diye genelde masumlaştırılmış gibi. Çevirdiği entrikalar kan dondurucu. Gerçekten de tarihin gidişatını değiştirmiş. Şehzade Mustafa’ya atılan iftiranın çok benzerini kendi oğlunun yaşamasını da görmeden ölmeseymiş dedim içimden.”

Ayrıca bu yorumda “fazlaca kurgulanmış” ifadesinden anlaşıldığı üzere okurların tarihi konu alan eserlerde gerçeklere yer verilmesi yönünde bir beklentisi olduğu anlaşılmaktadır.

“1000Kitap” adlı internet sitesindeki verilere bakılarak bu romanın 400 kişinin oyu ile 10 üzerinden ortalama 7.7 puan, 1880 okuma, 307 beğeni ve 8 gösterim istatistiği aldığı ifade edilebilir.  Bu sitedeki olumlu ya da olumsuz okuyucu yorumlarına birkaç örnek de şöyle sıralanabilir:

“Semih özgün cankurt” adlı kullanıcı, yorumunda:

“… Ve tarihin akışını değiştiren, akıllara zarar bir komplo. Hâlâ sırrını çözmeye çalışıyoruz. Hürrem, bir melek miydi? Yoksa şeytan mı? Okunmasını tavsiye edebileceğim.” diyerek esere olan beğenisini ifade etmiştir.

“İlker” adlı kullanıcı

“Entrikalarla Dolu Bir Serüven.

Herkese Merhabalar,

Muhteşem Yüzyıl zamanı eş zamanlar çıkmaya başlayan “Sultanlar Serisi”ni her çıktığında almış ancak okuma listeme almamıştım. Diziyi de 75. Bölüm sonrası izlemediğim için geçen gün diziye devam etmeye karar verince içimden bu kitapları okuma isteği geldi ve gidip “Moskof Cariye Hürrem” kitabını alarak başladım. Dört günde hızlıca okuyarak bitirdim.

Kitabın hikâyesinden bahsedecek değilim zira “Hürrem Sultan” veya “Muhteşem Yüzyıl” dizisini bilmeyen yoktur. Yazarımız bilinen bilgiler ile Hürrem’in bilinmeyen geçmişini kendi kafasında canlandırdığı Hürrem portresi ile harmanlayarak bu kurguyu ortaya çıkarmış.

Hürrem’in daha çocukken kaçırılıp, önce Kırım Hanedanı’nda evlatlık olduğu günleri sonra saraya cariye olarak gönderilmesi ve sonrasında ise Sultan Süleyman ile karşılaşıp o bildiğimiz süreçleri okuduğumuz doludizgin bir roman olmuş.

Kitapta takıldığım birkaç husus ise Cihangir Sultan’dan birkaç sayfada bahsedilmiş olması, Mustafa’nın daha çok sahnesinin olmaması… Özellikle son zamanlarda yılların birden atlatılıp, kardeşler arasındaki taht kavgalarının olmamasına kızdım ama devam eden kitaplarında o karakterlerin olduğunu düşünüp orada detaylı okuyacağımı düşününce rahatladım.

Hürrem’in o çocuk masumluğundan sayfalar geçtikçe sıyrılıp, kendi yerini ve şehzadelerini korumak adına girdiği karanlık yolları okurken zaman su gibi aktı geçti… Ama birçok kişinin günahına girdi… Mustafa’nın dizideki idam sahnesi de güzeldi, kitapta aynı yeri okurken gözlerim doldu. Yazık ettiniz gül gibi Şehzadeye.

Sonunda şunu demeden edemiyor insan: ‘Eeee Hürrem Hanım, o kadar yalan, o kadar cinayet, hırs, entrika vs. yaptın da ne oldu. Oğullarından birinin tahta çıktığını göremeden ebedi âleme göç ettin. Dünya kimseye kalmıyor. O kadar oyuna ne gerek vardı?’

Bu kitap tabi ki tarihi bir roman değil, tarihsel gerçekler baz alınarak oluşturulmuş bir kurgu. Okurken tek sayfada bile sıkılmadım. Harem, entrika, aşk, ihanet vs. ne ararsak var.

Araya bir kitap alıp, sonra Sultanlar serisine devam edeceğim…

Demet Hanım’ın kalemi ve tasvirleri de çok iyiydi. Puanım: 9.”

yorumunu yaparak eserle diziyi karşılaştırmış, diziden etkilenip kitabı okumaya karar verdiğini belirtmiştir. Bu yorumdan edebî eserlerin ekranda gösterilenlerle etkileşim halinde olduğunu, birinin diğerinin alıcı kitlesini çoğalttığını düşünmek mümkündür.

“okuyan.öğretmen” adlı kullanıcı

“Yazık ettiniz Hürrem’e deyip deyip duruyorum hem dizilerde hem de böylesi kitaplar gördükçe. Tarihi gerçeklik kısmı bir muamma, neticede Harem bölgesi, mahrem. Ancak bir Sultan eşinin ucuz, sürekli entrika peşinde, hep oyunbaz davranışlar içerisinde, tabiri caizse şeytanın dişisi gibi anlatılması yürek burkan bir vaziyetti benim için. Sevmedim, sevemedim. Yazarın anlatımı akıcı, konu, entrikalar sürükleyici evet bir yanım çok üzüldü bu tarihî şahsiyetlerin gerçekliğinden uzaklığına…”    demiş ve o da eserden bahsederken aynı konuyu işleyen tarihsel dizilerden bahsetme gereği hissetmiştir.

“Kurizama” adlı kullanıcı

“Kitaba bir beklenti içerisinde başlamadım ve kitap bittiğinde ne bir tatmin ne de tatminsizlik yaşadım. Kitabı okumadan önce onun bir kurgu olduğunu ve gerçek olmadığını hatırlayın. Mesela bazıları karakter aynı olsa da çoğu farklıydı. Diziden farklıydı ama yine de benzerlikler vardı. Kitabın konusunu az biraz biliyorsunuzdur. Bu bir az spoilera kaçabilir o yüzden bundan sonrasını okumayabilirsiniz. (…) Kitabı okumak isteyenlere keyifli zaman diliyorum.”  Şeklinde yapmış olduğu yorumda daha önceki yorumlarda karşımıza çıktığı gibi televizyon dizisiyle eseri karşılaştırmış ve eserin kurgu olduğu konusunda okuyucuları uyarma gereği hissetmiştir.

“Nurdan Ernur” adlı kullanıcı

“Tarihimizle ilgili yazılanlara bütün dünyaya ulaşma ihtimali nedeniyle çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bazı bölümlerde kurgu o kadar ileri gitmiş ki… Saraydakiler cinselliğe çok aç oldukları ve kadınların kadınlarla erkeklerin erkeklerle birlikte olduğunun kurgulanması ve bunu taze beyinlerin okuyarak sapkınlığa iteceği düşüncesi beni dehşete düşürdü. ‘Pes!’ dedim.  Hele Semiha diye bir karakter var. Paşa eşi ama lezbiyen ve kör kütük Hürrem’e âşık. Yorumlara bakarak almıştım kitabı. İyi ki okumuşum ama… Neden mi? Çünkü çocuklarıma asla okutmayacağım inşallah. Bu konuda yazarların daha dikkatli olması ve bu kadar uçlarda olmamaları gerekiyor.

Bu kurgu düşünsenize gerçek karakterler üzerinden yürütülen bir kurgu. Yazarımız Hürrem’e Sultan Süleyman’ı aldattırıp Şehzade Selim’i de bir başkasının çocuğu yaptı. Bunu söyleyen tarihçiler varmış sanırım. Çünkü Selim sarışınmış. Tarihi bir roman okuyacaksam bu işin ehli olan İskender Pala gibi yazarlardan şaşmamalı.(mesele Şah ve Sultan)” şeklinde yorum yaparak eser kurgu dahi olsa tarihsel kişilikleri konu aldığı için yazarın sorumluluk alması gerektiğine değinmiştir.

“ekşisözlük” sitesindeki birkaç okuyucu yorumuna örnek ise şunlar seçilmiştir:

“man of honor” adlı kullanıcı

“Kanuni Sultan Süleyman’ın baş hasekisi Ruslana nam-ı diğer Hürrem Sultan’ın hayatını roman şeklinde anlatan bir kitap. Yazar Demet Altınyeleklioğlu. Kitapta Harem kadınları ile Padişah arasındaki cinsel hayat oldukça detaylı olarak verilirken sıra Hürrem’in Kanuni ile olan özel hayatına geldiğinde detay kısmı erotizmin sınırlarını zorluyor.(…)”

“müteveffa” adlı kullanıcı da

“Demet Altınyeleklioğlu tarafından yazılmış, Hürrem Sultan ve o dönemi tarihi verilere dayanarak, Hürrem Sultan’ın hayatındaki boşlukların ise bazı kurgular ile doldurulduğu, cinselliği ve entrikaları ön planda tutan, okunması kolay roman.” diyerek eserde yer alan cinsellik içeren bölümlere dikkat çekmişlerdir.

“ ed edd ve eddy ve ben” adlı okur

“Kurgu ve gerçeğin farkını belli eden sürükleyici ötesi kitap.” demiş ve

“ Sunshine 23” adlı okur da

“Tarihi kurgu kitap sevenler için fena sayılmayacak bir alternatif.” yazarak beğenilerini ifade etmişlerdir.

Sonuç ve Öneriler

Tüm yorumlar göz önünde bulundurularak tarihsel kurgu içinde kaleme alınan bu romanın okuyucusu aracılığıyla popüler kültür üzerindeki etkileri açık bir şekilde görülmektedir. Yüzlerce yorum alan bu roman, pek çok okuyucusunun saatlerce süren okumalar yapması ve bu okuyucuların okuduğuna değer verip yorumlaması sonucunda sosyal medyada ve popüler kültür içerisindeki yerini almıştır. Kişilerin değer yargılarına ve hayata bakış açılarına göre de bu yorumlar olumlu ya da olumsuz eleştiri olarak kendini göstermektedir.

Sonuç olarak, bir tarihçi gözüyle, bu kitabı tarihsel bir kurgu olduğu ilk sayfasından itibaren göz önünde tutularak, tarihi birikim dışında objektif bir biçimde okunması gerektiği ifade edilebilir. Eğer tarihsel bir kurgu olduğu unutulmadan okunursa o döneme bir başka açıdan bakılarak bir kadın yazarın hayal dünyasından Kanuni Sultan Süleyman dönemine bir yolculuk yapılabilir.

Yapılan yorumlardan anlaşıldığı üzere söz konusu sitelerde esere değer veren ve eseri yorumlayan okurların duyarlı oldukları ve üzerinde durdukları belirgin bir konu vardır. Bu konu, eserin kurgu olduğu noktasında diğer okurları uyarmalarıdır. Edebiyat alanında bir eğitimci gözüyle bakılırsa bir sorumluluğumuzun da bu olduğu kanısına varılabilir. Nitelikli okurlar yetiştirmek isteniyorsa edebi eserle yani kurgusal olanla; bilimsel olan tarihî metinleri ayırt etmeyi okullarda öğretmek gerekir. Konusunu tarihten alan edebî eserlerin elbette ki tarihe olan merakı uyandırmak, okuyucuyu daha fazlasını öğrenmeye ve araştırmaya heveslendirmek gibi bir işlevi olduğu yukarıdaki yorumlardan da anlaşılmaktadır. Ancak bu işlevi yerine getiren eserlerden “gerçekçi” olmak gibi bir beklenti olmaması gerektiğini de okura anlatmak gerekir. Sonuç olarak edebiyatla ilgili emek veren tüm eğitimcilerin bilinçli okurlar yetiştirmeleri için türler arasındaki farkı derslerde özellikle vurgulamaları yerinde olacaktır.

 

 

Kaynakça:

Erdoğan. İ. (2004). “Popüler Kültürün Ne Olduğu Üzerine”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, 5(57): 3-4.

Alemdar, K. ve Erdogan, İ. (1994). Popüler Kültür ve İletişim. Ankara: Ümit Yayınları.

Oktay, A. (2002). Popüler Kültürler. İstanbul: İletişim Yayınları.

Devellioğlu, Ferit (2012), “Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lugat”, Ankara: Aydın Kitabevi.

URL-1: “Kitap Yurdu”. https://www.kitapyurdu.com/kitap/moskof-cariye-hurrem/132485.html   (Erişim:07.10.2023)

URL-2: “1000Kitap”. https://1000kitap.com/kitap/moskof-cariye-hurrem–1667/incelemeler (Erişim: 07.10.2023)

URL-3: “ekşisözlük”. https://eksisozluk1923.com/moskof-cariye-hurrem–2186987 (07.10.2023)

Dr. Sibel Celikel
Türkolog/Akademisyen/ Öğretmen/ Yazar/ gezgin bir ozan