ÇOCUKLARDAN DERS ALABİLMEK

Hayata bir çocuğun penceresinden bakıp gülümseyebilmek ne kadar zor iştir bilirim. Yıllardır bunun çabası içinde olmama rağmen ne kadar yetersiz kaldığımı bir kez daha anladım. 2011 yılı Nisan ayında Trabzon’dan İstanbul’a gerçekleştirdiğimiz gönül köprüsü gezimizin bitişinde çocuklar kadar evrensel değerlere sahip bireyler miyiz diye çok sordum kedi kendime. Yıllarını insanlığa adamış biz eğitimcilerin aslında öğrencilerin gözüyle hayata bakışlarının ivedilikle sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Hiç zaman kaybetmeden bilgisayar diliyle bizlerin formatlanması gerekiyor. Ve bunu kendimizin yapması kaçınılmaz bir gerçek olarak duruyor önümüzde. İnsanoğlunun kendi yetersizliklerini kabullenmeyişi bu günün meselesi değil elbet. Ancak ilmin ve fennin çocukları olarak 21.yüzyıla namzet olmuş bizlerin bu gerçeğin farkında olması gerekiyor.

 

Niçin çocuklarımızın penceresinden hayata bakılması gerektiğini İstanbul gezisi esnasında bir kez daha kendi kendime itiraf ettim. Yüreği henüz kirlenmemiş güzel evlatların birbirlerine karşı samimi tavır ve davranışlarını çıplak gözle görmeniz mümkün. Hiç tanımadığı herhangi bir ilçenin öğrencisi ile kısacık zaman dilimi içinde müthiş dostluklar oluşturabilen yüreklerin ayakta alkışlanması gerekmez mi? Hatta daha ötesinde İstanbul gibi metropol bir şehrin öğrencileriyle kaynaşmada hiç sıkıntı çekmeyen bu yürekler bizlere ezber bozan dersler vermiyor mu? İçinde enaniyetten uzak yürekleri barındıran bu güzel vatan evlatları ayakta alkışlanmayı hak etmiyor mu? Her nereye gözünü diktiyse iki çift orijinal bakışın ardından sıralı dizin güzellikler düşüveriyor yılanı deliğinden çıkaran dillerine. Küçücük bedenlerine kocaman sevgileri ilmek ilmek nakış nakış işleyen bu evlatlar bizim. Kin gütmeden, gıpta etmeden, gönül kırmadan baki dostluklara imza atan bu ay yüzlü çocuklar bizim. Her bir köşesi cennet kadar kutsal bu topraklar üzerinde yetişen tüm renkleriyle hayatımızı süsleyen çiçek tomurcukları bizim.Erdemi,üstün ahlakı ve insana saygıyı kendine şiar edinmiş bu kır çiçekleri bizim.Onların gözüyle toz pembe bir hayata bakmak,pozitif düşüncelerine ortak olmak ve onlarla bir hayatı paylaşmak bu sebeplerle boynumuzun borcu olsa gerek.Geleceklerini şekillendirme çabamızı hiç yitirmeden sürekli yürüyecekleri yollara ışık tutarak misyonumuzu tamamlamalıyız.Yaşayacakları çağa göre yetiştirilmesi gereken evlatlarımız gerçeğini asla unutmamalıyız.Karşınızdaki muhataplarınız sizin söylemlerinize değil,eylemlerinize bakar.Yürüdüğünüz yollar önemlidir, bilesiniz.

 

Yeryüzünde insanın insana kulluğunu hakim kılmaya çalışan zihniyeti şiddetle reddeden bizlerin, bireyin özgürlüğünün toplumsal özgürlüklere dönüştürülmesi için koşar adım hedefe yol alması gerekmektedir. Dik başlılık değil,dik duruşların timsali olmalıyız büyükler olarak bizler.Kaldı ki yeni nesil bizim kuracağımız köprüler üzerinden geçecektir yarının aydınlıklarına.Karanlıklara gömüldüğümüz yerlerden bir an önce çıkmalı, deve kuşu zihniyetine son vermeliyiz.Bu ülkenin büyük adamları bu gün itibariyle bizlerden vizyoner lider olma vasfını, yönetici kalıplarıyla sınırlandırsa da yeni neslin daha güzel bir coğrafyada yaşaması için yılmadan,yıkılmadan mücadelemize devam etmeliyiz.Gazi Mustafa Kemal için Çanakkale’de söylenen “doğru yerde,doğru zamanda, doğru adamdı” cümlesine ne kadar yakın olduğumuzu asla unutmamalıyız.

İrfan ERTAV

Eğitimci Yazar