Beyin gelişimimiz kendi elimizde mi ?
Bir beynin gelişmişliğinin boyutuyla bir ilgisi olduğunu düşünürsek yanılıyoruz demektir. Peki beynimizin gelişmiş olup olmadığını nasıl anlarız?
Bunun en önemli noktası beynimizdeki sinaptik bağlantıların çokluğudur. Başlangıçta eşit olan genetik olarak bir zekamızın olduğunu biliyoruz ama bu gelişim çevresel yollarla da gelişebilir. Çeşitli deneyim ve öğrenme durumlarında nöral ağların genişlediği gözlenmiştir. Tek hücreli halimizden yaşlanana kadar bir gelişim söz konusudur.
0-3 ve 7-10 kritik yaşları
Anne karnından itibaren başlayan gelişim annenin yaşadığı stres , beslenme şekliyle doğrudan ilgili olduğu ortaya konmuştur. Yapılan bir araştırmada olumlu ve olumsuz uyarıcı ortamalarda tutulan hamile annelerden; zengin olumlu ortamda tutulanların bebeklerinde sinaps sayısında artış gözlenirken , ışık stresi uygulandığında yavruların daha sonrasında ön frontal korteks nöron sayısında azalma görüntülenmiştir.
Bebek dünyaya geldikten sonra aileyle olan iletişimi esas olarak karşımıza çıkıyor. Bebeğin anne ve babanın kokusunu tanıması oksitosin üretimini harekete geçiriyor. Bu hormon bebeklerdeki gelişmeye de sebep olduğu için bazı gelişmiş ülkelerde 2 yıl aileyle bebek arasındaki etkileşimi artırabilmek için izin verilmektedir. 0-3 arasında oyun oynanması bu yaşlardaki bebekler için en önemli gelişim kaynağıdır çünkü kendi kurduğu senaryoları beyninin farklı bölümlerini kullanarak çözümler üretirken beyni normalin çok daha üstü bir enerji tüketmeye başlıyor. Bir diğer 0-3 yaş için önemli nokta ise karşı cinsle kısıtlanmadan iletişime geçmesidir. İleriki dönemlerde çocukların iletişimi cinsiyetçi bir rol almaması için karma ortamlarda bulunması sağlanmalıdır.
Çocuk okula başladıktan sonra okuma yazmayı, problem çözmeyi öğrenmesi ve sosyal ağlarının genişlemesiyle beyin gelişiminin ikinci etabına geçiliyor. Eğitim alanında çocuğa verilen bilgiler ezberci sisteme dayanırsa nöral ağlarda bir gelişme olmuyor çünkü çocuk düşünmeye değil hatırlamaya yöneliyor. Beynimiz yeni durumlar karşısında düşünmeyle, çözüm üretmeyle birlikte nöral ağ oluşturuyor ama bunu rutin haline dönüştürürsek yeni sinaps oluşumu gözlenmiyor. Peki nöral ağların genişlemesini başka neler etkiliyor?
Artık belirli bir yaşa gelen çocuğumuzun yeni beceriler kazanması gerekiyor. Bu beceriler yeni bir dil öğrenme ve müzikle oluşturulabilir. Aslında bütün bu birleşimleri bir dil başlığı altında toplayabiliriz; matematik bir dildir diyebiliriz çünkü evrenseldir ve bilen bir yabancıyla da anlaşılabilir, müzik de aynı şekilde notaları okumak ve birleştirmek , farklı bir dilin yapısını , birleşimi öğrenmek vb. Ayrıca eğilimi olduğu konularda üzerine uğraştığında bilme hazzı ortaya çıkıyor. Bu öğrenme deneyimi beyinde ödül mekanizmasını da etkinleştiriyor. Hayatının uzun bir kısmını bir denklemi çözmeye adayan bilim insanlarını örnek alalım ; çözme yolundaki haz dopamin salgısını harekete geçiriyor. Soru çözüldüğünde bir amaca ulaşma ve boşluğa düşme ortaya çıkıyor, bu işlemi tekrarlama isteği uyandırıyor çünkü soruyu çözme anı değil o süreç insanı mutlu ediyor. Rutini ele alırsak yine soru çözme üzerinden örnek verelim ; aynı bilim insanı aynı soruyu , cevabını bildiği soruyu çözerse bu ona haz vermeyeceği gibi çözme sürecinde yeni sinaps oluşmayacaktır. Rutine dönüşmüş zihinsel aktivitlerimiz farklı sorunlar karşısında afallamayla karşı karşıya kalabilir. Bu tür durumlardan uzak olmak için çoklu düşünme sistemlerinin çocukluktan itibaren gelişmesi gerekmektedir. 10 yaşından itibaren beyin gelişiminin çoğunluğu sabitlenmiş hale geliyor ama bu hiçbir şey yapmayacağımız anlamına gelmiyor. Her yaşta rutinden uzak düşünmeye sevk eden eylemlerimiz bize beyin egzersizi sağlıyor ve zinde kalmamıza yardımcı oluyor.