Çocuklar için hareket ve beslenme ilişkisi

blog yazarı
Gülşen AKINCI

Bildiğiniz üzere son birkaç yıldır insanların hareketliliğe ve sağlıklı yaşama ilgisi oldukça yoğunlaştı. Öyle ki her lokasyonda bolca spor salonları, yoga merkezleri, yaşam koçları ve birçok çeşidini görüyoruz. Birkaç sene öncesine kadar her alanda çalışan veya çalışmayan bireylerin her türlü vasıtayı kullanarak minimum yürümeyle ulaşım sağlamaları hatta bunun yaparken popülerleşmesi oldukça yaygındı. Asansörü olan ev, yürüyen merdiveni olan şehirler, arabası olan bireyler her zaman daha üst tabaka unsurlarıdır. Ancak son zamanlarda tam tersinin ne kadar popüler olduğuna şahit oluyoruz. Merdiven kullanmayan ya da otobüse binse bile birkaç durak önce inen belki popülerleşen belki bilinçlenen toplumlar olduk. Öyle ya da böyle artık her akıllı telefonda adım sayarlar , kalori hesaplayan aplikasyonlar, egzersiz videoları ve milyonlarca daha imkan var.


Kendi hayatını yönetebilen yetişkin bireyler bilinçlenme konusunda şanslılar. Çünkü bu yolu bizzat seçiyorlar. Peki ya çocukların bilinçlenmesi kimin sorumluluğunda?


Tatlı hazır mamalar, besin değeri hiç olmayan hazır meyve suyu ,yatmadan önce çikolatalı sütler vererek beslenen çocukların sorumluluğu kime ait?
Elinde acı biber tutan ve zevkle yiyen çocuk gördük mü? Ya da suratını ekşitmeden severek limon yiyen bebekleri?
Görmedik…
Ama her an çikolatası, şekerlemesi, hazır sütü veya meyve suyu hazır olan bebekler “normal” olarak gördük, görüyoruz. Çocukları ve bebekleri şeker bağımlısı yaparak büyütüyoruz. Bu damak zevkini biz oluşturuyoruz. Çocuk çikolata sever düşüncesiyle büyütülen çocukların sıradanlaşması ama acı biber yiyen çocukların video paylaşım sitelerinde ilginç bulunarak defalarca izlenmesini nasıl normalleştirdik?


Bir yere kadar beslenmeyi de durdurduk diyelim. Çocuğun hareket etmesine olanak sağlamayan maalesef şehirleşmiş apartmanlar ve dört duvar içinde büyütülmesini durduramıyoruz maalesef. Çocuğun doğada düşünmeden soluklanmasını, terlemesini, üşütmesini sağlayacak ortam bulunmuyor artık. Parklara hijyenden dolayı ya da kötü havadan dolayı götürülemeyen çocukların yani gün boyu hiç gün ışığı görmeden sadece beslediğimiz ve gün geçirmesini sağladığımız çocukların gün sonunda enerjisini atmak için tabletlerde hareketli oyunlar oynamasını da durdurmamız gerekiyor.


İşte burada tıpkı biz yetişkinler gibi çocukların enerjilerini doğru kullanmaları ve ev içinde geçirilen hayatlarda boğulmamalarını sağlamamız gerekiyor. Bunun için çocuk yogası ve hareketli yaşamı desteklemeliyiz. Bunun en iyi yolu bir yetişkinin çocuğu yaşatarak bilinçlendirmesi gerekir.


Hareketli yaşama sahip çocukların her alanda gelişimleri diğer çocuklara göre gözle görülür şekilde iyi durumda. Parkı, topu, koşmayı seven çocuğun mental ve ruhsal gelişimi kapalı ortamda verilen eğitimlerden çok daha hızlı gelişiyor. Ama hareket etmek derken iş biraz değişebiliyor. Çocuğun günlük aldığı enerjinin %75’ini günlük hareketlerden, büyüme hormonlarından, zihinsel döngülerden yakımı sağlanır. Ancak bilinçli olarak yapılan hareket eğitimleri çocuk açısından çok daha fazlasını sağlar.

Bilinçli hareket eğitimleri kurallı hareketliliği de içerebilir. Çocuk egzersizleri ve yogası diğer birçok hareket alanlarından daha etkili. Bunun açıklaması ise az zamanda birçok alanda bilinçli hareketlilik sağlanması demektir.

Günümüzde çocuklara sağlanan yatırımlar geleceğin en iyi yatırımıdır. Maddi ve manevi olarak çocuğu HER yönden geliştirmek gerekir. Üşüyüp hasta olması kadar hareketsiz yaşamını da engellemeniz gerekir.

Bu yüzden hareket eğitiminin önemi konusunda ebeveynler ve eğitimciler daha fazla ilgi sahibi olmalıdır. Unutmayın çocuğun her şeyden yeteri kadar yemesi ve yeteri kadar hareket etmesi gerekmektedir.