Çocuğunuz Ergenliğe Girerken…

Blog yazarı
Uzm. Psk. Dan. Nihan Diker Özarslan

Merhaba sevgili anne babalar;

Dizinizin dibinden ayrılmayan, bir dediğinizi iki etmeyen, oyunlar oynayan, sessiz sakin çocuğunuz son zamanlarda sizle inatlaşmaya, dış görünüşüne haddinden fazla zaman harcamaya, belki de sesini yükseltip kapıları çarpmaya mı başladı?

Çalıştığım kurumlarda, çocuğunda bu gibi değişiklikler görmeye başlayan anne babaların ciddi bir endişe yaşadığını gözlemleme fırsatım oldu. Özellikle ilkokul çağında bu belirtiler baş göstermişse aile çocuğun erken ergenliğe girdiği endişesiyle telaşa kapılıyor. Günümüzde değişen yaşam koşullarının etkisiyle 9-13 yaş arası ergenlik belirtilerinin başlaması erken ergenlik sayılmıyor. Dolayısıyla “çocuğum erken ergenliğe girdi” telaşıyla bize başvuran anne babalarla olan görüşmelerimize büyük oranda bunun günümüzde erken ergenlik sayılmadığını söyleyerek başlıyoruz.

Bu yaşlar arasında çocuğunuz başta bahsettiğim değişiklikleri göstermeye başlamış, bunun dışında fiziksel bazı değişimler de göstermiş olabilir. Beklentimiz, ilk başta psikososyal değişimlerin gerçekleşmesidir. Bunlar; başlıca fiziksel görünümünü eskisine oranla çok daha fazla önemseme, akranlarla olan ilişkinin ön plana çıkması, aile ile ilişkinin gerilimli ve çatışmalı bir hale dönüşmesi gibi belirtilerdir. Bunu izleyen birkaç yıllık süreçte önce ikincil sonra birincil cinsiyet özellikleri dediğimiz fiziksel değişimler ortaya çıkmaya başlar. İkincil cinsiyet özellikleri kızlarda göğüslerin belirginleşmeye başlaması, vücut hatlarının yuvarlaklaşması, tüylenme, sivilcelenme; erkeklerde sesin kalınlaşması, sakal/bıyıkların çıkmaya başlaması, tüylenme, sivilcelenme gibi doğrudan üremeyle ilgili olmayan değişimlerdir. Bu değişimleri kızlarda ilk regl, erkeklerde üreme organlarının gelişimi ve ilk ejakülasyon gibi birincil cinsiyet özelliklerindeki değişimler izler.

Peki bu dönemde bizi endişelendiren nedir? Ergenlik dönemini psikolojide “fırtına ve stres” dönemi olarak adlandırırız. Anne babaları endişelendiren de en başta çocuğun bu gergin ve inatçı tavırlarıdır. Oysa adlandırmadan da anlayacağınız üzere bu sizin çocuğunuza özgü bir değişim olmayıp tüm ergenler için geçerlidir ve tıpkı çocuğunuzun bebeklik döneminde ağlaması, ilk çocukluk döneminde oyun oynaması gibi içinde bulunduğu gelişim döneminin sıradan bir özelliğidir.

“Ergenliğe girmekte olan çocukla iletişimimiz nasıl olmalı?” ise akıllardaki en önemli sorulardandır ve bu sorunun cevabını arıyorsanız doğru yolda ilerliyorsunuz demektir. Öncelikle belirttiğim gibi telaşlanacak bir durum olmadığını ön kabuluyle hareket etmelisiniz. Çocuğunuzun onun için oldukça zor bir dönemden geçtiğinin farkında olmalısınız. Çocuğunuz bu dönemde hem kendindeki fiziksel değişimleri anlamlandırmaya, hem de kimliğini oluşturma çalışıyor. Bu durumun onda stres ve gerginliğe sebep olması oldukça normal.

Bu dönemde gerilimi ve iletişim sorunlarını minimuma indirmek için iletişim kurarken sen dili yerine ben dili kullanmak da çok önemli. Ben dili ve sen dilini küçük bir örnekle şöyle açıklayabiliriz; sen dili yargılayıcı ve etiketleyici bir dil olup “… yapıp duruyorsun, sinir bozucusun” şeklindedir, buna alternatif ben dili ise “… yapman kendimi kötü hissetmeme sebep oluyor” şeklinde, yargılamayan etiketlemeyen bir dildir. Ben dilinde odak noktası karşımızdakinin davranışının ‘bizde oluşturduğu etki/duygu’dur.

Ergenlik dönemiyle ilgili bilinmesi gereken bir diğer önemli kavram “ergen benmerkezciliği”dir. Ergenlik çağındaki çocukların her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini, en doğrusunu kendilerinin yaptığını düşünmesine ergen benmerkezciliği diyoruz. “Sen karışma, o dediğin senin zamanında kaldı” gibi cümlelerin ergenlerden sık sık duyulma sebebi de işte bu oluyor. Bu durumu aşmakta ise “arkadaş olmak” bilinenin aksine doğru bir yol değil ancak onların jargonunu öğrenip kullanarak daha samimi bir iletişim kurabilir; dans, tiyatro, sinema, spor gibi ortak katılım sağlayabileceğiniz ilgi alanları bulabilirsiniz.

Peki bu dönemde neler yapmamalısınız?

  • Eleştirici yargılayıcı konuşmalardan kaçının. Dinleyin ve ne anlatmak istediğini anlamaya çalışın.
  • Ne olursa olsun kesinlikle hakaret etmeyin, küçümsemeyin.
  • Duygu ve düşüncelerini içinde olduğu dönem dolayısıyla abartılı olsalar bile “saçma” olarak değerlendirmeyin.
  • Hiçbir şekilde agresif bir tavır takınmayın.

Her ne kadar zor ve sıkıntılı bir dönem gibi görünse de tüm bu faktörleri dikkate aldığınızda hem çocuğunuzun çok daha sağlıklı bir ergenlik dönemi geçirmesine ve doğru bir kimlik geliştirmesine destek olabilir, hem de bu dönemi kendiniz için bir stres unsuru olmaktan çıkarabilirsiniz.

Sağlıkla ve mutlulukla kalın 🙂

 

Uzm. Psk. Dan. Nihan Diker Özarslan