ÇOCUĞUN MERAKINI NASIL CANLI TUTARSINIZ?

Blog Yazarı
Bahar Eriş

ABD’de yapılan bir araştırmada okul öncesi yaşta çocukların önüne bir oyuncak koyuyorlar:
Kutu şeklinde oyuncağın yanlarda iki kolu var. Bu kollardan birini çekince kutudan bir ördek fırlıyor. Diğerini çekince de bir kukla fırlıyor.

Çocuklar iki gruba ayrılıyor.
Birinci gruptakilere bir kolu çekince ördeğin, diğer kolu çekince kuklanın fırladığı gösteriliyor.
Sonra odaya ikinci bir grup çocuk alınıyor: Araştırmacılar, her iki kolu da aynı anda çekiyor. Kukla ve ördek kutudan fırlıyor fırlamasına, ama çocuklar hangi kolun hangisini fırlattığını bilmiyor.
Sonra iki grup çocuğu oyuncaklarla oynamaları için odada kendi başlarına bırakıyorlar.
Siz ya da çocuğunuz hangi durumda daha çok oynamak isterdiniz?
Oyuncakla nasıl oynanacağı size öğretildiğinde mi? Yoksa hangi kolun hangi işlevi yerine getirdiğini bilmediğinizde mi?

Araştırmanın sonucu şöyle: Birinci gruptaki çocuklar, oyuncakla daha kısa süre oynuyor. Nasıl çalıştığını öğrendikleri için, daha fazla kurcalamak ilgilerini çekmiyor.
İkinci gruptakiler daha uzun süreyle oynuyor. Çünkü karşılarında bir bilinmeyen var: Hangi kol hangi işlevi yerine getiriyor, bunu bilmiyorlar. Kendileri oynayıp bir süre sonra keşfediyorlar.
Araştırmalar, çocukların oyun oynarken aslında bir nevi deney yaptıklarını ve bu şekilde dünyanın işleyişini keşfettiklerini ortaya koyuyor.

Yaratıcılığı Öldürmeyin
Ayrıca, bilgiyi tepsiden sunmak, çocuğun keşfetmesine olanak tanımamak, yaratıcı düşünceyi de engelliyor.

Başka bir araştırmada 4 yaşındaki çocuklara yine bir oyuncak verilmiş. Araştırmacı çocuklara oyuncağın nasıl çalışacağını göstermiş: Kolu çekme, ampulü sıkma gibi bir dizi hareketi doğru sırayla yapınca, müzik çalıyormuş.

Ama araştırmacı başka bir grup çocuğa da “bu oyuncak nasıl çalışır ben de bilmiyorum” demiş. Hem daha uzun hem daha kısa yollar denemiş. Sonra çocuklardan oyuncağı çalıştırmasını istemiş.
Çocuk mantığı nasıl çalışıyor?

Sadece uzun yöntemi gören çocuklar yeni bir yöntem denemeye çalışmamış. Hem uzun hem kısa yöntemleri görenler, uzun yöntemleri doğrudan atlamışlar. Kısa yöntemi kullanarak oyuncağı çalıştırmışlar.
Çocukların mantığı şu : Öğretmen daha kısa yöntemlerin işe yaradığını bilseydi, gösterirdi.
Göstermediğine göre, daha kısa yöntem yok.

Her iki durumda da çocuklar yeni bir yöntem denemeye yeltenmemiş.

Filmin Sonunu Kendinize Saklayın

Bütün bunlardan çıkan sonuç şu: Çocuklara keşif ve merak duygusunu yaşatacak ortamlar sunmak, ilgilerini daha uzun süre ayakta tutuyor. Daha etkin öğrenme sağlıyor. Ayrıca daha yaratıcı yollar bulmalarına olanak tanıyor.

Hiç düşündünüz mü? Çocuklar genellikle oyuncakların kendisinden çok kutularıyla oynar: Çünkü kutu, çocuğun istediği her şey olabilir. Hayal gücünü harekete geçirir. Bugün çoğu oyuncak hayal gücüne yer bırakmıyor.

Empati kurmak için şöyle düşünebilirsiniz: Sonunu bilmediğiniz bir film izlemek mi daha güzel, sonunu baştan bildiğiniz filmi izlemek mi?

Hikayenin sonu belliyken kitap okumak ne kadar eğlenceli?
Hayat bilinmezlerle dolu olmasa yaşamak bu kadar güzel olur muydu?
Çocuklara bilgileri hazır vererek, öğrenmeyi sıkıcı hale getirmeyelim.
Bırakalım merak etsinler, keşfetsinler, hayal kursunlar, öğrenmeyi sevsinler.

Dr. Bahar Eriş