Ana SayfaBlogCEPLERİMİZDEKİ KARA DELİKLER

CEPLERİMİZDEKİ KARA DELİKLER

Fen bilimleri dersinde yer alan kara deliklerle ilgili kısım, öğrencilerin dikkatini fazlaca çeken ve soruların sıklıkla sorulduğu bölümlerin başında gelir. Öğrencilere kara deliklerle ilgili az şey bildiğimizi ve kara deliğin, olay ufkuna (çekim alanına) giren maddesel cisimleri ve hatta ışığı bile yuttuğunu anlattığımda öğrencilerin hayret ve merak karışımı duygularını yüz ifadelerinden okumak mümkün olmaktadır.  Durum böyle olunca konu bitiminden sonra öğrencilerimin kara deliklerle ilgili düşüncelerini merak eder ve kara deliklerle ilgili düşüncelerini belirtmelerini/yazmalarını isterim. Kreatif düşünme yetileri ile geniş hayal dünyasına sahip öğrencilerimden her defasında bu konuyla ilgili sıra dışı fikir ve hayal ürünüyle karşılaşırım. Öğrencilerimin bu özgün ve sıra dışı yorumlarının benim açımdan kazanımı ise daralmış hayal ufkumun genişlemesine katkıda bulunmasıdır. Bir defasında öğrencilerimden biri kara deliklerle ilgili düşüncesini “Bence kara delikler başka bir evrene/uzaya açılan kapılardır” şeklinde ifade etmiş ve öğrencimin kreatif düşünme ürünü olan bu yorumu şaşkınlık ile tebessüm hissiyatlarını aynı anda yaşamamı sağlamıştı. Çünkü bu yorum, kara deliklerle ilgili bir teorinin söyledikleriyle benzerlik gösteriyordu. Bu teori evrendeki kara deliklerin solucan delikleriyle adlandırılan kanallarla irtibatlı olduğunu ve başka evrenlere açıldığını söylüyordu1. Hayli zaman geçmesine rağmen kara deliklerle ilgili bölümü anlattığımda öğrencimin bu düşüncesi zihnimde canlanıverir. Nitekim şuan bu yazıyı yazmamda da bu cümlenin etkili olduğunu belirtmek isterim.

Dönemin başında kara deliklerle ilgili anlatımdan sonra öğrencilerimden gelen bir soru üzerine bize en yakın kara deliğin ne kadar uzakta olduğunu merak edip telefondan araştırırken o esnada kara deliklerin başka bir âleme (evrene) açılan kapı fikri, zihnimde her zamankinden farklı bir bakış açısıyla kara delik metaforu (cep telefonu- kara delik benzetimi) şeklinde canlandı. Zihnimde canlanan bu kara delik metaforu, kara delikleri aslında ışık yılı uzakta aramaya gerek olmadığını günümüzde herkesin kara deliğe kendi cep mesafesi uzaklığında olduğunu fısıldadığını hissetim. Bu benzetim fısıltısını irdeleyip, analiz edince cep telefonunun, (akıllı telefonların) ana işlevi dışından çok farklı bir işlevselliği üstlenerek metafordaki rolüyle (kara delik) uyumlu olduğunu gördüm. Çünkü son yıllarda (10-15 yıl) ceplerimizdeki bu kara ekranlı aygıtlar ve bu aygıtların kara deliğin olay ufkunu andıran cazibeli ve cezp edici sosyal medya ufku, bizi çoktan içine çekerek hissen, zihnen başka bir âlemde yaşamamızı mümkün kıldı veya bizler öyle zannediyoruz. Bu sihirli kara aygıt bizler için reel âlemden bambaşka bir âlemin geçiş kapısı vazifesini üstlendi. Neo’nun matrix serüveni gibi. Vaktimizin büyük bir çoğunluğunu keşfettiğimiz bu yeni suni âlemde geçirince reel âlem de sadece biyolojik ihtiyaçlarımızın karşılandığı bir ihtiyaç ofisi görevini görmekten ibaret kaldı. Böylelikle bu sihirli aygıtın sanal âlemi, insan türünü diğer tüm canlı varlıklardan ayıran bilincine, hissiyatına ve hayal dünyasına çoktan yaşam alanı olmayı başardı.

İnsanlar görünürde bu suni/sanal âlemde mutlu görünüyor fakat reel âlemde kalan biyolojisinin bu âlemler arası geçişe adapte olamadığını yapılan çalışmalarda göstermektedir. Çünkü birbiriyle bütünsellik halinde olan insan biyolojisiyle psikolojisi reel âlemde yaşamını sürdürülebilecek şekilde tasarlanmıştır. Bireyin biyolojik varlığı (reel âlem) ile psikolojik varlığının (sanal âlem ) ayrık âlemlerde bulunma durumu, biyolojisinde hem mutluluk hormonunu hem de stres hormonlarını birlikte salgılatarak, beynin ödül-ceza mekanizmasında huysuzluklara/huzursuzluklara neden olmaktadır. Olup biten tüm bu değişimler, biyopsikososyal olan bireyin psikolojisinde doğal olarak stres, karmaşık hissiyatlar ve ruh halleri olarak kendini yansıtırken sosyal ilişkilerinde ise kopukluklar, iletişim sorunları, yalnızlık ve asosyallik gibi uyumsal olmayan davranışlar şeklinde kendini yansıtmaktadır.1

Peki, bizlere bu kadar yakın bir kara deliğin cezbedici ve o kadar da huysuzluk ve huzursuzluk oluşturan çelişkili âlemine girmemeyi başarabilmek mümkün olabilecek mi? Bence mümkün.

Çünkü canlı türlerinin doğasında, yaşamını zorlaştıran veya herhangi bir tehlikeyle karşılaştığı durumlarda oluşan korku, telaş, stres, acı gibi görünürde nahoş olan hissiyatları, canlılara bir tehlikenin varlığını bildiren ve mevcut tehlikeden uzaklaşmaları için onları uyaran birer uyarıcı olarak tasarlanmıştır.2  Böylelikle canlı, bu uyarıcı hissiyatların oluşmasına neden olan durumu, ortamı ve şartları minimize ederek yaşamsal serüvenini daha az dirençle sürdürülebilmeyi sağlamış olur. Canlılarda var edilen bu biyolojik mekanizma, insan türü özelinde düşünüldüğünde daha kapsamlı bir şekilde kendini göstermektedir.

Sanal âlemin cezbedici varlığıyla kendi tabii âleminden uzaklaşan bireylerde oluşan stres, yalnızlık, içine kapanma gibi ruh halleri veya bireyin psikolojik durumu aslında biyolojik mekanizmamızın uyarıcı/ kurtarıcı mesajlarıdır. Bizleri kara aygıtın cezbedici ufkundan kaptırmaktan alıkoyan bu uyaranları dikkate almalı ve bu uyaranları eşik şiddetinden daha düşük seviyelere çekerek bir an önce gerçek ve tabii âlemimize dönüş için hazırlıklara başlamalıyız. Çünkü hakiki mutluluğun sanal mutluluğa baskın gelmesi ancak insanın, tabii âleminde var olmasıyla mümkün olmaktadır.

Düşünceleriyle hayal dünyamın genişlemesine ve dolayısıyla bu yazıyı kaleme almamda ilham kaynağım olan öğrencilerime teşekkürler…

 

 

Hüseyin YANARDAĞ

1 , https://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_delik

2 ,M. Twenge ,J.(2018).İ-Nesli. İstanbul: Kaknüs Yayınları