Modern bilimin insanoğlunu düşürdüğü yanılgılardan biri, bize çok şey bildiğimizi düşündürmesi. Aslında görece doğru tabii. Babalarımızın ve
dedelerimizin nesillerine göre evren hakkında çok şey biliyoruz, ama bilmediklerimiz de o kadar çok ki. Örneğin evrenin başlangıcı yani 13 milyar yıl öncesi hakkında çok hassas ölçümlerle doğrulanan kuramlar oluşturabiliyoruz. Öte yandan yaşadığımız bu topraklar üzerinde bizden sadece 12.000 yıl önce yaşayan atalarımızın kimler olduğunu bilmediğimiz gibi, tarım toplumu olmayan ve yerleşik hayata geçtiğine dair bir kanıt bulunmayan bir topluluğun nasıl olup da anıtsal mabetler inşa ettiğine hâlâ akıl erdiremiyoruz. Yirmi yıldır yürütülmekte olan Göbekli Tepe kazılarında elde edilen bulgular bilim dünyasında geçerli kimi paradigmaları sarsıyor. Göbekli Tepe dünyada pek çok dergide kapak konusu oldu. Uzun zamandır bizim de üzerinde çalıştığımız bu konuyu en son New Scientist dergisi “Gerçek Şafak” başlığıyla kapağa taşıdı. Biz de bu sayımızda Emine Sonnur Özcan’ın
hazırladığı poster ve yazı ile Göbekli Tepe’deki son bulguları sizlerle paylaşıyoruz.
Bilmediklerimiz demişken, daha sadece %5’ini keşfedebildiğimizi Dünya denizlerinin hiç ulaşamadığımız bölgelerine, sorumsuzca denize boşaltılan atıkların ulaştığını İbrahim Özay Semerci’nin yazısından öğreniyoruz. Bu kadar bilinmeyenden söz ettikten sonra, bilinmeyenlerin ardındaki bilim insanlarından bahsetmemek olmaz. Deney ve gözlem bilim insanlarının gerçeğe ulaşmasındaki en büyük yardımcılardır. Fakat bazı deneyler, bazen çok tehlikeli oldukları için bazen de etik sebeplerle deneklere uygulanamaz. İşte böyle durumlarla karşılaşan bilim insanlarından bazıları deneylerikendi üzerinde uygulamayı seçmiş. Onların hikâyesini Özlem Ak İkinci’nin kaleminden okuyabilirsiniz.
Dondurmayı yaz mevsiminin ferahlatıcı ve serinletici gıdası olarak biliriz, ki gerçekten de öyledir. Zeynep Bilgici’nin yazısından öğreniyoruz ki dondurma niyetine yediğimiz hazır dondurmaların bir kısmı dondurma değilmiş, sütlü buz adıyla üretilip satılıyormuş. Gerçek dondurmanın kimyasını ve içinde bulunması gerekenleri Zeynep’in yazısından öğrenebilirsiniz. Sosyal ağlar son birkaç yıldır dünyayı ummadığımız kadar etkiledi. Genelde ücretsiz görünen bu ağlara aslında ne bedel ödediğimiz, son zamanlarda tartışmalara konu oluyor. Börteçin Ege bu ayki yazısında bu tartışmaları konu alıyor. Urartu Özgür Şafak Şeker hayatımıza yavaş yavaş girmeye başlayan nanomalzemelerin farklı bir kolundan bahsediyor.
Bakteri biyofilmlerin yaşayan malzemeler olarak önümüze gelebileceği günlerin haberini veriyor.
Bilim ve Teknik’i okurken en az bizim hazırlarken aldığımız kadar keyif almanız dileğiyle..