Bilim Doğudan Doğar

Blog yazarı
Uzm. Psk. Dan. Nihan Diker Özarslan

Merhaba,
İlk yazım için psikoloji biliminin mini bir tarihçesinden başlamayı ve arka odalarında küçük bir gezinti yapmayı uygun buldum.

En başa dönecek olursak, diyebiliriz ki modern psikolojinin ayak sesleri zihnin dinamik ve değişebilir bir yapı olduğunu ortaya koyan Leibnitz ile başlamıştır. Günümüzün modern dünyasında ve modern psikoloji biliminde de insan zihninin bu dinamizmi ve değişebilir yapısı temele alınmaya devam edilmektedir. Ancak psikolojiyi felsefeden ayıran ve insan zihninin deneysel yöntemlerle incelenmesi noktasına getiren, bu devrimle de “yeni psikolojinin babası” olmayı hak eden isim Wundt’tur.

Psikolojinin ülkemize gelişi ise 1915’te Georg Anschutz’un darülfünunda psikoloji kürsüsünü kurması ile olmuş ve çocuk psikolojisi kitaplarının yazılması, Binet – Simon zeka testinin Türkçeye çevrilmesi ile yerini sağlamlaştırmıştır (Kılıç, 2015).

Bu teorik kısımları hızlıca geçip aklımdaki esas konuya gelmek istiyorum. Osmanlı döneminde psikoloji… Psikoloji üzerine yazılmış yazılarda genelde rastlamamış olmamıza rağmen Osmanlı döneminde psikoloji umulanın aksine çağdaşlarının oldukça ilerisindedir ve psikolojik tedavi yöntemleri çığır açacak türdendir dersek sanıyorum abartmış olmayız.

Günümüzde melankoli (depresyon) diye adlandırdığımız depresif ve karamsar ruh hali Osmanlı döneminde mal-i hülya ismiyle bilinmekteydi. Yine şizofreni de ateh-i kablel-miad ismiyle bilinen ve tedavi edilen psikolojik rahatsızlıklar arasındaydı. Buradan da anlıyoruz ki Osmanlı döneminde DSM kriterleri olmaksızın psikolojik rahatsızlıklara tanı konulabiliyormuş. Peki bu dönemde şu an psikolojiye yön vermekte olan Avrupa ve Amerika ne yapıyordu dersiniz? Şaşırtıcı olabilir ancak bu dönem Avrupası 19. Yüzyıla kadar sürecek olan derin bir cehalet içindeydi ve akıl hastaları, şizofrenlere şeytan tarafından ele geçirilmiş kişiler gözüyle bakmakta, onlara işkenceler etmekte ve öldürmekteydi. Osmanlı ise bunlara herhangi bir ceza veya işkence uygulamadığı gibi özel olarak akıl hastaneleri (Bimarhaneler) açmakta ve tedavileri için ciddi çaba sarf etmekteydi.

Osmanlı döneminde açılan bu Bimarhanelerde kullanılan en önemli yöntem müzik ile terapi idi. Bunun dışında su sesi ve güzel kokular da tedavi yöntemi olarak kullanılmış ancak en belirgin ve etkili yöntem müzik ile terapi olmuştur. Bir başka ilginç bilgi ise bu yöntemin günümüz modern psikolojisinde hala kullanılan işlevsel bir yöntem olmasıdır. Osmanlı hekimlerine göre bazı musiki makamları bazı ruhi bunalımlara iyi gelmekteydi. Bunların bazıları;

Buselik: düşünce yoğunluğu azaltıcı
Hüseyni: ferahlık verici
Neva: sakinleştirici
Isfahan: zihin açıklığı verici gibi (Karahan, 2006).

İlk yazımı vakit ayırıp beni okuma nezaketi gösteren siz sevgili dostlarıma sakinleştirip içinizi ferahlatması dileği ile neva makamı bir eser paylaşarak sonlandırmak istiyorum. “bir deli gönlün var bir kırık sazın”. Deneyip atalarımız psikoloji alanında da gerçekten mahirler miymiş görmeyi sizlere bırakıyorum. Bir dahaki konuda görüşmek dileği ile…

Mutlu kalın.

Psk. Dan. Nihan DİKER ÖZARSLAN

5 YORUMLAR