Çocuklar farklı özellikleriyle birbirinden ayrılır. Kimi çocuklar çevreleriyle iyi iletişim kurar, etrafındaki diğer çocuklarla arkadaşlıklar edinir.
İletişimin sözel veya sözsüz mesajlarını değerlendirmede güçlük, göz temasından kaçınma, arkadaş edinmede veya arkadaşlığı sürdürmede güçlükler, tekdüze, monoton, anlam ve bağlam dışı konuşma, tekrarlayan hareket ve jestler, yüz ifadesinde, vücut duruşu ve tavırlarda uygunsuz hallerin yanı sıra fantastik hayal dünyası, matematik, fizik, biyoloji gibi bilim konularına aşırı eğilim, normal veya üstün zekalı olma bu belirtilerin hepsi 200 kişide bir görülen Asperger Sendromuna ait belirtilerdir.
Asperger sendromu (AS) toplumsal ilişkilerde bozukluk ve empati yokluğu ile karakterize gelişimsel bir bozukluktur. Sendromun adı Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger ’den gelmektedir. Asperger, 1944 yılında, tedavi için gelen sözel olmayan iletişim becerileri eksik, yaşıtlarıyla empati kuramayan ve fiziksel olarak sakar olan çocukları tanımlamıştır. Bu hastalığın erkeklerde görülme olasılığı 8 kat daha fazladır. Özellikle konuşma kabiliyetinde ve zeka seviyesinde anormallik görülmediği için 10 yaşlarından sonra tanı koymak kolaylaşmaktadır.
Asperger sendromu yaş ilerledikçe daha belirginleşir. Çünkü sosyal iletişimde ciddi handikaplar ortaya çıkmaktadır. Asperger Sendromlu çocuklar sosyal etkileşimin karmaşık kurallarını anlamada yeteneksizlik gösterirler. Saf görünürler. Çok fazla benmerkezcidirler. Fiziksel temastan hoşlanmayabilirler. Şakaları anlamazlar. Ses tonları doğal değildir. Bu çocuklar çevreye duyarsızdır. Sorulara her zaman uygun yanıt vermezler, uygun olmayan bakışları ve beden dilleri vardır. Hassas ve zarif değillerdir. Sosyal ipuçlarını yanlış değerlendirirler. Duruma uygun olmayan mimik ve jestlere sahiptirler. Konuşmaları gelişmiştir ancak iletişimleri zayıftır. Konuşma stilleri kimi zaman fazlasıyla yetişkin gibidir ve “küçük profesör” diye nitelendirilebilirler.
Psikososyal hastalıkların ilk sıralarında yer alan Asperger Sendromu, Hans Aspergerin hasta aile üyelerini araştırmaları sonucu kalıtsallığın sendroma bir etkisi olduğunu göstermektedir. Henüz bu hastalık için özel bir gen tanımlanmamıştır. Genetik bağlantısına kanıt AS’in aile içinde ortaya çıkma tanısında ve aile bireylerinde gözlemlenen AS’in semptomlarına benzer ama daha sınırlı biçimde ortaya çıkan sosyal etkileşimde, dil ve okuma becerisinde hafif zorluklardır.Doğum sonra birçok çevresel faktörün etkisi olabileceği varsayılmış ama bunlar bilimsel araştırmalarla kanıtlanamamıştır.
Bu hastalık çoğu zaman otizm ile aynı hastalık olarak görülür. Otizmden farklı olarak Aspergerli çocuklar bebeklik yıllarında sağlıklı gelişirler. Oysa otistik çocuklar çok daha erken belirti verirler, çevreleriyle iletişimleri yoktur, konuşma gecikmesi vardır. Aspergerli çocuklarda konuşma gecikmesi yoktur. Ama hareketlerini kontrol etmekte zorluk çekerler, sakarlık belirgindir. Fiziksel görüntüleri normaldir ama tuhaf mimik ve jestleri vardır.
Asperger sendromlu çocukların çoğunda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, bipolar bozukluk, obsesif-kompülsif bozukluk, sosyal anksiyete bozukluğu ve depresyon gibi rahatsızlıklar da görülebilir. Bu durumların ilaç ve diğer terapilerle tedavi edilmesi gereklidir.
Hastalığın tedavi programı çocukların gelişimine paralel olarak verimli bir şekilde sürekli olarak ayarlanması gerekebilir. Çocukların güçlü yönlerinden faydalanıp, onların evde ve okulda ilgi alanlarına doğru yönlendirme yapılmalıdır. Aktivite odaklı gruplar ve danışmanlık da yararlı olabilir. Ebeveynlerin Asperger sendromu olan çocuklarına yardımcı olabilmeleri için ilk önce Asperger hakkında uzmanlardan doğru ve kapsamlı bilgi almaları ve kendilerini bu konuda eğitmeleri gereklidir.
Asperger sendromu hayat boyu sürer, fakat belirtiler zaman içerisinde düzelme eğilimindedir. Yetişkinler kendi güçlü ve zayıf yönlerini anlamayı öğrenebilirler ve sosyal becerilerini geliştirebilirler. Kendilerine uygun iş bulabilirler ve yönlendirildikleri takdirde çalışabilirler. Ama insanlarla yüz yüze diyalog kurmayacakları, organizasyon, yaratıcılık ve el becerisi gerektirmeyen, zaman baskısı olmayan, korunmalı, rutin, tek düze işlerde çalışabilirler. En büyük sorun işe kabul edilirken yaşanır. Sorulara düzgün yanıtlar veremedikleri için mülakat gerektiren işlerde başarılı olamayabilirler.
İnsanların Asperger sendromuyla ilgili bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi için sağlık kuruluşları ve derneklerin aracılığıyla seminerler verilmektedir. Yüzlerce kitap, makale ve websitesi AS’i tanımlamaktadır. Hastalıkla ilgili çeşitli animasyonlar yapılmıştır. Bunlardan biride hastalığı mizahi bir dille anlatan “Mary and Max” isimli animasyondur. Animasyonda Asperger hastası Amerikalı bir adamla hiç arkadaşı olmayan Avustralyalı bir kızın mektup arkadaşı olması anlatılmaktadır. Sendrom aynı zamanda bir çok filminde konusu olmuştur. Bu filmlerden biride 2010 senesinde vizyona giren Hint filmi My Name İs Khandır. Filmin başrol oyuncusu Shah Rukh Khan, iletişim kurma zorluğu yaşayan, üstün zeka ve yeteneklere sahip Asperger Sendromlu bir hasta rolündedir.
Hareketleri ve konuşmalarıyla diğer insanlardan farklı gibi görünen Asperger Sendromlu hastaların en önemli sorunu sosyalliktir. Toplum içerisinde ne kadar iletişim kurmaya çalışsalarda başarı oranları oldukça düşüktür. Çocukluk yada yetişkinlik çağında hasta olan kişileri toplumdan soyutlamak yerine onları topluma kazandırmalı, onlardaki farklı yetenekleri keşfederek hayatlarını kolaylaştırmalıyız. Unutmayın ki sizde o iki yüz hasta kişiden biri olabilirdiniz…
Kaynak:Kapsul Plus Sayı 21