İşkencesiz bir Türkiye ve dünya hedefine ulaşmak amacıyla, çalışmalar yürüten Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV); Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) bünyesinde başlatılan çalışmalar sonucunda 1990 yılında İHD Genel Merkezi’nin tüzel kişiliği ve değişik mesleklerden 32 insan hakları savunucusu aydın tarafından Ankara’da kurulmuştur.
Halen Genel Merkezi Ankara’da olan TİHV’in İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da Temsilcilikleri, Cizre’de de 2015 yılı içinde çalışmalarına henüz başlayan bir Tedavi Referans Merkezi bulunmaktadır.
Temel amacı başta işkence olmak üzere insan hakları ihlallerini önlemek, işkence gören kişilere tedavi ve rehabiltasyon hizmeti sunmak ve hak ihlallerini izleyip raporlaştırmak olan TİHV:
• Kuruluşundan bu yana işkence gören 16.000 den fazla kişiye tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunmuştur.
• Her yıl yayımladığı ‘Tedavi Merkezleri Raporları’yla Türkiye’de işkencenin yaygınlığı, boyut ve sonuçları bakımından nitel ve nicel değerlendirmesini yapmaktadır.
• İşkencenin gerek tanı ve tedavisine, gerekse tespit ve kanıtlanmasına yönelik olarak bilimsel araştırmaların yanı sıra ülke içinde ve dışında eğitim çalışmaları, konferanslar, sempozyumlar gerçekleştirmektedir.
• İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezaların etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için çok önemli bir Birleşmiş Milletler belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’nün oluşturulmasında etkin rol oynamıştır.
• Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini düzenli olarak izleyip iki dilde (Türkçe ve İngilizce) günlük ve yıllık insan hakları raporları yayınlamaktadır.
• İşkence görenler için hukuk destek çalışmaları yürütmektedir.
• Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine başvuran 10.000’den fazla işkence gören kişiye ait 6.000’i aşkın fotoğraf ve röntgen filminin, dokuz uzman tarafından taranarak derlenmesi sonucu ‘İşkence Atlası’ hazırlamıştır.
• Başta işkence olmak üzere insan hakları ihlallerine karşı toplumsal duyarlılığı arttırmak amacıyla sergiler düzenlemiş, belgesel filmler yapmıştır.
TİHV’in çalışmaları hakkında daha ayrıntılı bilgiyi www.tihv.org.tr adresinden edinebilirsiniz.
Neden Belgesel Film Günleri?
Bu yıl 08 – 11 Aralık 2016 tarihleri arasında 7.’sini gerçekleştireceğimiz “İnsan Hakları Belgesel Film Günleri” fikri, yedi yıl önce TİHV’ in 20. Kuruluş Yılı kutlama etkinliklerini planlarken ortaya çıktı. İnsan hakları savunuculuğu ile belgesel sinemacılık birbiriyle oldukça yakından ilişkili iki alan. Her ikisi de bakışını/dikkatini gerçekliğe yöneltmekte ve olmakta olanın yalın ve doğrudan aktarımını yapmakta. Kesişim noktaları ise toplumsal gerçeklik. Maalesef ülkemizde her iki alanda da gerçekleştirilen çalışma ve üretimlere yeterince ilgi ve saygı gösterilememekte. Bu nedenle de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen ve 10-17 Aralık tarihleri arasında kutlanan İnsan Hakları Haftası vesilesiyle belgesel film günleri yaparak hem toplumsal hayatımızın sorunlu alanlarına dikkat çekmek hem de sanatçının emek ve üretimini izleyiciyle buluşturmak bizlere anlamlı ve çekici göründü. Önceki beş yılda gerçekleştirdiğimiz belgesel film günlerine gösterilen yoğun ilgi de bu anlamlı faaliyeti devam ettirmek yönünde bizim için teşvik edici oldu.
Her Yıl Bir Sorun/İhlal
Yedinci yılında artık “gelenekselleştiğini ve kurumsallaştığını” düşündüğümüz belgesel film günlerinde yine Türkiye’de ve dünyada insan hakları açısından yaşanan çok farklı sorunlara yönelik olarak izleyenlerde bir farkındalık ve duyarlılık oluşmasını amaçlıyoruz. Bu sorunlardan yıl boyunca öne çıkan biri ya da bazıları ise Belgesel Film Günleri’nin ana temasını oluşturuyor.
Önceki yıllarda Belgesel Film Günleri’nin temasını oluşturan farklı hak ihlalleri elbette önem ve ağırlıklarını hala korumaya devam ediyor. Belgesel Film Günleri’ni devam ettirebildiğimiz sürece de bu konulara değinen yeni belgesel filmleri izleyici ile buluşturmak önceliğimiz olacak.
Bu yıl özellikle ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerine baktığımızda tek bir hak ihlalinden yola çıkarak bir tema belirlemenin mümkün olmadığını görüyoruz.
2015 Temmuzunda savaş politikalarına yeniden dönülmesiyle birlikte çözüm sürecinin yol açmış olduğu insan hakları açısından göreceli sükûnet yerini kaos ve ağır hak ihlallerine bıraktı. Bu atmosfer, 2016 yılı boyunca da tüm yoğunlu ile varlığını korudu. Kürt il ve ilçelerinde ilan edilen hukuksal dayanaktan yoksun, parlamento ve yargı denetiminden tamamen uzak sokağa çıkma yasakları yıl boyunca devam etti. Yasaklar sırasında orantısız ve keyfi bir biçimde ölümcül güç kullanılarak savaş hali yaygınlaştırıldı ve sivilleştirildi. Günlerce süren çatışma ve bombardımanlar, yakıp yıkmalar sonucu yaşam alanları, tarihsel ve kültürel miras niteliğindeki binalar/eserler tahrip oldu. Yaşam alanlarının fiziki tahribinin yanı sıra elektrik ve su kesintileri, gıda ambargoları, sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi vb nedenlerle yüz binlerce kişi yerinden yurdundan edildi. Boşaltılan kentlerin uygulamaya sokulan dönüşüm projeleriyle sosyo-demografik yapısı değiştirilmeye, tarihi ve kültürel dokusu yok edilmeye çalışıldı.
Ülke içinde olan bitene paralel olarak hemen burnumuzun dibinde komşumuz Suriye’de yaklaşık 5 yıldır yaşanmakta olan savaşın etkileri de daha yakıcı biçimde hissedilir oldu. Kitlesel göç hareketleri ve mültecilik sorunları yeni boyutlar kazandı. Son bir buçuk yıldır art arda patlayan canlı bombalar ülkenin adeta “Ortadoğulaşma/Pakistanlaşma” sına yol açtı. Yine yıl boyunca kadın, trans ve iş cinayetleri tüm hızıyla devam etti.
İnsan hakları açısından sıralanan bu ağır sorunlar yetmezmiş gibi 15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen OHAL uygulaması sonucu kitlesel gözaltı, tutuklama ve ihraçlar yaşandı. Akademik özgürlükler yok edildi, gazete ve tv’ler kapatıldı, gazeteciler, yazarlar, belediye başkanları, parti genel başkanları ve milletvekilleri tutuklandı. Bütün bunlar insan hakları mücadelesinin kazanımlarını onlarca yıl geriye götürdü.
Böylesi olağan üstü koşullarda belki de belli bir hak ihlalini değil de, bizatihi insan haklarını savunmayı tema olarak belirlemek daha doğru olacak.
7. İnsan Hakları Belgesel Film Günleri’nde bu yıl ülkelerindeki savaştan kaçan mültecileri, evlatlarını yitirmiş anaları, kirli ve gürültülü bir trafik karmaşasının oluştuğu şehirlerdeki hayatı, İran’da muta nikâhını, zorunlu askerliği, geçmişle yüzleşme ve hafıza çalışmalarını, ‘insan yiyen dağ’ olarak bilinen Bolivya gümüş madenlerini, termik santrallere karşı yürütülen mücadeleyi, Suriye Savaşını, Soma maden faciasının ardından yürütülen hak ve adalet arayışını, kadınların özgürleşme mücadelesini, 10 Ekim Ankara katliamını, Ermeni soykırımını, barış isteyen ve ‘çocuklar ölmesin’ diyenleri anlatan ülke içinden ve dışından seçme belgesel filmleri izleyeceğiz.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da gösterilen filmlerden bazılarının yönetmenleri aramızda olacak: Yönetmenler Onur Bakır, Çiğdem Mazlum, Sertaç Yıldız, Mustafa Ünlü ve Onur Öncü gösterimler sonrasında filmlerine dair izleyicilerle söyleşi yapacaklar.
TİHV olarak, dört gün boyunca İzmir’li dostlarımız, insan hakları savunucuları ve tüm sinemaseverler ile bu etkinlikte birlikte olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyacağız.
Bu etkinliğin organizasyonunu birlikte gerçekleştirdiğimiz, filmlerin seçimi ve gösteriminde büyük emeği geçen Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Çalışmaları Topluluğu’na ve gösterimler için bize salonlarını açan, maddi ve manevi her türlü olanağı sunan Fransız Kültür Merkezi’ne çok teşekkür ediyoruz.
Başlık
LE TEMPS PERDU / YİTİK ZAMAN
O’NSUZ / WITHOUT HIM
BIKES VS CARS
IM BAZAR DER GESCHLECHTER
HAZIR OL! / ATTENTION!
KOLONİ / COLONY
THE DEVIL’S MINER / MADENCİ ŞEYTANI
KARA ATLAS / DARK ATLAS
THE LOOK OF SILENCE / SESSİZLİĞİN BAKIŞI
GÖNDEREN: İLHAN SAMİ ÇOMAK