46. ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI 2015

Proje Rehberi, TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması’na katılacak öğrencilere yardımcı olmak için hazırlanmıştır. Proje çalışması yapan öğrencilerin başvuruda bulunmadan önce bu rehberi baştan sona dikkatle okumaları kendileri için çok yararlı olacaktır.

Ülkemiz genelinde düzenlenen böyle bir yarışmaya katılacakların, çalışmalarının her aşamasında benzer şekilde davranmaları ve konulan ilkelere uymaları herşeyden önce kendilerine kolaylık sağlayacak ve çalışmalarının en iyi şekilde değerlendirilmesini mümkün kılacaktır.

Bu yarışmanın temel amaçlarından biri genç beyinleri düşünmeye, gözlem yapmaya, merak etmeye, merak ettiklerini araştırmaya teşvik etmektir. Bu bağlamda, projelerin değerlendirilmesinde göz önüne alınacak en önemli kıstas, projeye kaynak olan fikrin proje sahibi öğrenci/öğrencilerden çıkmış olmasıdır. Bu fikir basit; fakat çok ilginç ve pratik bir çözüme yönelik olabilir. Öğrencilerin kendi ürettikleri fikri uygulama aşamasında üniversitelerden ya da araştırma kurumlarından destek almaları doğaldır. Ancak, bu destek, bilgi alma ya da laboratuvarlardaki cihaz veya çeşitli araçların kullanımıyla sınırlı kalmalıdır. Öğrencilerin bir üniversitede yürütülmekte olan bir araştırmaya katılıp burada yaptığı çalışmaları proje olarak sunması bu yarışmanın ruhuna ve var oluş nedenine aykırıdır.

Proje konusu seçimi, işlenişi ve sunumu konularında yararlı olabileceği düşüncesiyle genel bilgiler rehbere eklenmiştir. Öğrenciler, proje raporlarını ve özetlerini hazırlarken yol gösterici uyarılara mutlaka uymalıdır.
PROJE REHBERİ

Bu rehber TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’na
katılacak öğrencilere yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Proje çalışması yapan
öğrencilerin başvuruda bulunmadan önce bu rehberi baştan sona dikkatle okumaları
kendileri için çok yararlı olacaktır.

Ülkemiz genelinde düzenlenen böyle bir yarışmaya katılacakların, çalışmalarının
her aşamasında benzer şekilde davranmaları ve konulan ilkelere uymaları, her
şeyden önce ken dilerine kolaylık sağlayacak ve çalışmalarının en iyi şekilde
değerlendirilmesini mümkün kılacaktır.

Bu yarışmanın temel amaçlarından biri, genç beyinleri düşünmeye, gözlem
yapmaya, merak etmeye, merak ettiklerini araştırmaya teşvik etmektir. Bu bağlamda,
projelerin değerlendirilmesinde göz önüne alınacak en önemli kıstas, projeye kaynak
olan fikrin proje sahibi öğrenci/öğrencilerden çıkmış olmasıdır. Bu fikir basit; fakat
çok ilginç ve pratik bir çözüme yönelik olabilir. Öğrencilerin kendi ürettikleri fikri
uygulama aşamasında üniversitelerden ya da araştırma kurumlarından destek
almaları doğaldır; ancak, bu destek, bilgi alma ya da laboratuvarlardaki cihaz veya
çeşitli araçların kullanımıyla sınırlı kalmalıdır. Öğrencilerin bir üniversitede
yürütülmekte olan bir araştırmaya katılıp burada yaptığı çalışmaları proje olarak
sunması bu yarışmanın ruhuna ve var oluş nedenine aykırıdır.

Proje konusu seçimi, işlenişi ve sunumu konularında yararlı olabileceği
düşüncesiyle genel bilgiler rehbere eklenmiştir. Öğrenciler, proje raporlarını ve
özetlerini hazırlarken yol gösterici uyarılara mutlaka uymalıdır.

Bu rehberin hazırlanmasında emeği geçenlere en içten teşekkürlerimizi sunar,
yarışmaya katılacak öğrencilere ve onlara yardımcı olacak değerli öğretmen ve
öğretim üyelerine proje rehberinin yararlı olacağını umar, ülkemizin geleceği olan
gençlerimize çalışmalarında başarılar dileriz.

TÜBİTAK
Bilim İnsanı Destekleme
Daire Başkanlığı

ÖNEMLİ UYARILAR

Proje sergisi için gerekli bilgisayar ve diğer donanım, proje sahipleri tarafından getirilecektir.
Proje ön değerlendirmesinde jüri üyeleri;
– Sorunu tanımlamadaki ve soruna yaklaşımdaki orjinallik ile yaratıcılık,
– Proje planının hazırlanışı
– Sorun ile projede uygulanan materyal ve yöntemlerin uygunluğu,
– Sorun tasarımında ve incelenmesindeki beceri, dikkat ve özen,
– Sorunun tanımlanmasından çözümüne kadar çalışmanın sürdürülmüş olması,
– Sonuçların irdelenmesindeki sebep-neden ilişkisi ve açıklık,
– Raporun yazım kalitesi,
– Yardım alınan kurum, kuruluşların ve kaynakların referans verilmesi,
gibi hususlara önem vermektedir.

Projede özgünlük ve ilgili öğrenci/ler tarafından yapılmış olması çok önemlidir. Bu kriterlere uymadığı
anlaşılan projeler değerlendirmeye alınmayacaktır.

Halk sağlığı ve güvenliği için risk teşkil ettiği/edeceği düşünülen projeler değerlendirme dışında
tutulacaktır.

Özellikle radyoaktif maddeler, tehlikeli deney setleri, toksik ve kanserojen vb. maddeler ihtiva eden
projeler değerlendirme dışında tutulacaktır (sergiye çağrılmayacaktır).

Yarışmacılar mülakatı yapan jüri üyelerine projeyi gerçekleştirirken kullandıkları malzeme ve bilgi
kaynaklarını açıklamak, kendilerini destekleyen ve yönlendiren kişileri/kurumları belirtmekle
yükümlüdürler.

Jürinin kanaatine göre aşağıdaki şartlardan biri veya birkaçını içeren projeler değerlendirme dışında
tutulacaktır.

– Konunun uzmanlarından gereğinden fazla yardım alınması,
– Herkesin ulaşamayacağı kaynaklardan öncelikli ve özellikli olarak yararlanılması,
– Başkalarının çalışmalarından onları kaynak göstermeden yararlanılması.

Hayvan deneyi içeren projeler yapmayı planlayan öğrenciler deneylerinde öncelikle, omurgalı
hayvanlar kullanmak yerine, olası tüm diğer alternatifleri gözden geçirmelidir. Önerilen bazı alternatifler
aşağıda verilmiştir.

a) Omurgasız hayvanlar (örneğin protozoaplanaria, böcekler),
b) Zebra balığı ve kurbağa.
c) Bitkiler, mantarlar ve mayalar,
d) Hücre ve doku kültürleri,
e) Mikroorganizmalar,
f) Matematik ya da bilgisayar modelleri.

Yine de omurgalı hayvanlar içeren deneyler yapılacaksa aşağıdaki kurallara uyulması zorunludur.
1. Hayvanların öldürülmesini, vücudunda herhangi bir kesi yapılmasını, herhangi bir uzvunun ya
da dokusunun vücuttan ayrılmasını (kan alma dâhil) gerektiren,
2. Hayvanlara ağız ya da enjeksiyon yoluyla herhangi bir radyoaktif, toksik ya da etkisi kesin
olarak bilinmeyen (örneğin çeşitli bitki özütleri) tehlikeli ve yabancı maddelerin verildiği,
3. Hayvanların aç veya susuz bırakıldığı, hayvanların acı ve eziyet çekmesine neden olan, onlara
rahatsızlık veren ve sağlığını tehdit eden deneyleri içeremez.
Bu kapsamdaki projeler kesinlikle kabul edilmeyecektir.

Bunların dışında, gözleme dayalı (örneğin hayvanın doğal yaşama ortamında gerçekleşen ve
hayvana müdahale edilmeyen davranış deneyleri) ya da hayvanın çeşitli fiziksel özeliklerinin (örneğin
yaş, boy, ağırlık, renk, metabolik hız, vb.) ölçülmesini ya da atıklarının analizini içeren deneyler kabul
edilebilir. Bu deneylerde kullanılacak hayvanlar;

Fare: Mus musculus, Sıçan: Rattus norvegicus, Tavşan : Oryctolagus cuniculus,
Kobay: Cavia porcellus, Golden: Mesocricetus auratus, Köpek: Canis familiaris,
Kedi: Felis catus, Bıldırcın: Coturnix caturnix,

düzenli, sağlık ve hijyen koşullarına uygun üretim-bakım yapan merkez ya da laboratuvarlardan
sağlanmalı ve bu durum mutlaka belgelenmelidir. Hastalık (özellikle insana bulaşan) taşıdığı bilinen ya
da böyle olduğundan şüphe edilen hayvanlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Hayvan deneyi içeren
projelerin yukarıdaki koşullara uygunluğu konusunda karar yetkisi bilimsel jüriye aittir.

İnsan deneyleri içeren projeler yapmayı planlayan öğrenciler aşağıdaki kurallara uymak
zorundadır:
1. İnsanlardan kan almayı ya da herhangi bir madde vermeyi gerektiren deneyler ile önceden
alınmış ve depolanmış insan kanıyla yapılan deneyler içeren projeler yapılmamalıdır.
2. İnsan içeren deneyler aşağıdakilerle sınırlıdır:
a) Birey ya da grup davranışlarını ölçmeye yönelik deneyler (denekleri rahatsız edici ya da
onlara zarar verici koşullar altında olmayan),
b) Doğal duyusal uyarılara (ışık ya da ses gibi) verilen tepkilerin ölçülmesi,
c) Saç teli ya da damak/yanak içi epitel döküntüsü örnekleriyle yapılan DNA analizi deneyleri.
3. Yukarıda anılan deneylerin kabul edilebilmesi için denek olarak kullanılacak kişi/kişilerin deney
hakkında önceden ve anlaşılır biçimde bilgilendirilmesi, denek olmayı kabul ettiğine dair yazılı onayı
(çocuk denekler için bu onay ebeveynlerinden alınmalıdır) ile çalışma için destek alınan kurumun etik
kurulunun yazılı izni gereklidir.
4. İnsanları içeren araştırmalarda bireylerin özel hayatına müdahale edilmemesi, herhangi bir
şekilde fiziksel veya ruhsal zarar görmemelerine ve kişilik haklarına dikkat edilmelidir.
5. Bilgi talep edilen bireylerin bu bilgileri verip vermemeleri tamamen kendi kararları olmalıdır.
Bireyler bunun için zorlanamazlar.
6. Araştırma amacıyla toplanan özel nitelikteki bilgilerin sadece araştırma için kullanılması ve
hiçbir şekilde başkalarıyla paylaşılmaması gerekmektedir.
7. Araştırmalarını bir laboratuvarda gerçekleştirecek olanlar laboratuvar güvenlik kuralları
hakkında bilgilenmelidir.

Jüri kararı kesindir.

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA
Bilimsel araştırmaların amacı; yaşadığımız dünya hatta evren hakkında sorduğumuz sorulara cevap
bulmaktır. Burada en önemli şeylerden biri hiç şüphesiz soru sormaktır. Soru sormak için ise gözlem
yapmak gerekir. Yapılan gözlemler, bir problemin tespitini ya da bir olgunun neden-sonuç ilişkisinin
sorgulanmasını sağlar. Dikkatimizi çeken şeyler de bizim bilimsel gözlem (deney ve ölçümler)
yapmamıza ve bunun sonucunda bilimsel açıklamalar (hipotez, teori, kanun ve model) üretmemize yol
açabilir.

Bilimsel gözlemler, soruların tanımlanabilmesi ve/veya/açıklanabilmesi için toplanan verilerden
anlam çıkarabilmenizi sağlar. Örneğin, her seferinde sulamayı unuttuğunuz çiçeklerin solduğunu
gördüğünüzde; “sulanmayan çiçeklerin solabileceği” şeklinde bir açıklama yapabilirsiniz. Deneyin
amacı incelenen bir olayla ilgili veriler elde etmektir. Bu amaçla yapılabilecek en basit işlem gözlem
yapmaktır. Deney sonunda soruların cevabını oluştururken, bir taraftan veri toplar diğer taraftan da
veriler arasında olası ilişkiler kurarak kanıtlar/deliller bulabiliriz. Örneğin, çiçeklerin kaç gün
sulanmadığında solduğunu merak ederseniz; bunun cevabını bulabilmek için farklı sürelerde susuz
bırakılan çiçekleri karşılaştırabilirsiniz. Tabi ki, laboratuvarda yapılan deneyler dışında da gözlemler
yaparız. Örneğin, karasineklerin kanat uzunluğunu merak ediyorsak kanatları ölçeriz. Böylece
karasineklerin kanatlarının uzunluğu hakkında bilgi toplamış oluruz. Ölçümler, uzunluk, kütle, hacim,
sıcaklık ve zaman gibi sayısal değerler (nicel değerler) verir. Bu değerler bize sorumuzun cevabını
açıklamada kanıt oluşturabilir.

Bilimsel düşünceler/açıklamalar, bilimsel gözlemlerden elde ettiğimiz bulguları bir arada düşünüp
aralarında anlamlı bir ilişki kurarak (ilişkisiz olduğunu da iddia edebiliriz) ürettiğimiz
düşüncelerdir/açıklamalardır. Bu fikirler, bize sorduğumuz sorulara aradığımız cevapları vermede
yardımcı olur. Teori, birçok gözlemin bir arada değerlendirilmesi sonunda yapılan açıklamaların arka
planıdır. Yani kısaca yapılan açıklamaların sebebidir. Örneğin, Schleiden ve Schwann kendilerinden
yaklaşık iki yüzyıl önce Robert Hooke ve Leeuwenhoek gibi bilim insanlarının hücre ile ilgili gözlemlerini
tümevarım yöntemiyle bir genelleme yaparak Hücre Teorisi’nin (bütün canlılar hücrelerden oluşmuştur)
temelini atmışlardır. Teoriler yeni gözlemlerle desteklenebilir ya da desteklenmeyebilir. Teoriler
desteklenmediğinde ise kısmen ya da tamamen değiştirilirler. Zannedildiği gibi (kavram yanılgısı)
teoriler yeteri kadar kanıtla desteklendiğinde kanunlara dönüşmezler. Üç yüz yıl sonra bile
çürütülen/zayıflatılan teoriler vardır. Kanun ise, belirli koşullar altında gerçekleşen doğa olaylarının
açıklanması ve bundan hareketle yapılan genellemelerdir. Örneğin, ‘Kütlenin Korunumu Yasası’
(Kimyasal reaksiyona giren maddelerin toplam kütlesi, reaksiyon sonucunda oluşan ürünlerin toplam
kütlesine eşittir). Tıpkı teoriler gibi kanunlar da gözlem ve denemeler ile test edilmeye devam edilirler.
Kanunlar genellenmiş bir açıklama olduklarından bugün, yarın veya daha sonraki bir zamanda
genellemeye aykırı bir durumun ortaya çıkma ihtimali her zaman bulunmaktadır. Bilimsel modeller,
sorularımızı cevaplarken yaptığımız açıklamaları ve çıkarımları destekleyen basit aynı zamanda somut
tasarımlardır. Animasyonlar, simülasyonlar, matematik denklemleri, çizimler, üç boyutlu maketler
modellere örnek olarak verilebilir. En iyi bilinen modellere “DNA Modeli”, “Atom Modeli” ve “Hücre Zarı
Modelini” verebiliriz. Modeller, yeni bilgiler ve bilimsel düşünceler ortaya çıktıkça değişebilir.
Bilimsel araştırmalarda aşağıdaki işlemler yapılsa da, bunlar her zaman belirli bir sırada
uygulanmaz. Örneğin bilimsel araştırma bir soruyla başlasa da, araştırma sürecinin ilerleyen
zamanlarında da soru sorulmaya devam edilebilir.

· Soru sormak,
· Araştırma yapmak ve hipotez kurmak,
· Hipotezi test etmek (gözlem ve deney tasarlamak),
· Analiz yapmak ve sonuç çıkarmak,
· Sonuçları tartışmak,
· Yeni sorular sorarak yeni araştırmalar planlamak

BİLİMSEL SORU SORMA

Bilimsel araştırmalar her zaman bir soru ile başlar. Örneğin, yapraklar neden sararır? Karın altından
çiçeklerini çıkartan bir kardelen görüp onunla ilgili bilgi toplarken okuduğunuz bilgiler sizin bir soru
sormanıza neden olabilir. Köpekleri çok seven biri olarak onları kenelerden uzak tutmanın yollarını
arayacak sorular sorabilirsiniz. Burada önemli olan sorunuzun mümkün olduğu kadar basit, açık ve
sınırlı olmasıdır. Örneğin, kardelenin soğanlı bir bitki olduğunu, soğanlı bitkilerin süs bitkisi olarak
kullanıldığını, soğanlarında alkoloidler içerdiğini, alkoloidlerin de ilaç yapımında kullanıldığını,
soğanlarının doğadan toplanmasının yasak olduğunu, bir soğanın 3-5 yılda çiçek açabilecek boyuta
ulaştığını öğrendiniz. Dolayısıyla ekonomik yönden değerli ve önemli bir bitki olduğunu düşündünüz.
Sorunuz; kardeleni nasıl çoğaltırım? ise çoğaltma yöntemlerini; kardeleni in vitro koşullarda nasıl
çoğaltabilirim? ise soğanlarda in vitro üretim tekniklerini; kardelenin in vitro üretiminde büyüme
düzenleyicilerinin etkisi nedir? ise başka bir konuyu araştırırsınız. Sonunda kardelenin soğan
yapraklarından in vitro koşullarda hızlı çoğaltımı için BAP ve NAA büyüme düzenleyicilerinin etkisi ne
olur? şeklinde sorunun kapsamı daraltılabilir. Yani sorular araştırmaya yön verir. Aynı konuyla ilgili farklı
birçok soru sorulabilir. Bu soruların cevabı sürecinde de çok farklı araştırmalar yapılarak farklı bilgilere
ulaşılabilir. Burada sorunuzu, dolayısıyla araştırmanızı ne kadar sınırlandırırsanız bilgi, zaman, para ve
işgücü bakımından o kadar üstesinden gelebilirsiniz. Her araştırma soru sorma ile başlıyor olsa da
soruların kalitesi son derece önemlidir. Test edilebilir yani araştırılabilir ya da araştırmaya değer soru
sormak önemlidir.

ARAŞTIRMA YAPMAK VE HİPOTEZ KURMAK

İlgilendiğiniz konu ile ilgili detaylı bir araştırma yapmalısınız. Bunun için öğretmeninizden size
rehberlik etmesini isteyebilirsiniz. Araştırma konunuz hakkında daha önce neler yapılmış, sizin yapmayı
düşündüğünüz deneyler yapılmış mı? Sonuçları ne olmuş? Bunları öğrendiğinizde özgün bir deney
planlayabilirsiniz. Daha önce yapılan araştırmalarla sizin planladığınız araştırmanın benzer ve farklı
yanlarını bilmeniz araştırmanızın özgünlüğünü ortaya koymanızda yardımcı olur.
Sorunuzun tahmini cevabını hipotez cümlesi haline getirmelisiniz. Fakat hipotez bir tahmin değildir.
Tahmin veriye dayalı olmayan açıklama iken, hipotez az ya da çok veriye dayalı açıklamadır. Bir
konuyla ilgili kurulan güçlü hipotezlerin en önemli özelliği çok sayıda veriden çıkarılmış olmasıdır.
Hipotezlerin en önemli özelliği test edilebilir olmasıdır. Her deneyin açık (yazılı) veya saklı (zihinde) bir
hipotezi vardır. Hipotezler gözlem ve deneylerle denenirler. İki tip hipotez cümlesi kurabiliriz. Örneğin,
‘BAP ve NAA büyüme düzenleyicilerinin birlikte kullanılması kardelenin soğan yapraklarında in vitro hızlı
çoğaltımı arttırmamıştır’ hipotezi, sıfır hipotez olarak adlandırılır. Yani sıfır hipotezi uygulamalar
arasında bir fark olmadığını iddia eder. Bu iddiayı ortaya atabilmek için daha önceki bazı veriler veya
deneyimler kullanılabilir. Aksi bir durum ortaya konmadığı sürece hipotez geçerli olarak kabul edilir. Bir
de sıfır hipotezin tersini söyleyen hipotez vardır buna da alternatif hipotez denir. Örneğin, ‘BAP ve
NAA büyüme düzenleyicilerinin birlikte kullanılması kardelenin soğan yapraklarında in vitro hızlı
çoğaltımı arttırmıştır.

Hipotezi Test Etmek (gözlem ve deney tasarlamak)
Tasarladığınız deney ya da gözlem yalnızca hipotezinize cevap verecek şekilde planlanmalıdır.
Öncelikle deneyde kullanılacak değişkenlerin belirlenmesi gerekir. Bir deneyde değiştirebildiğimiz ya da
kontrol altında tutabildiğimiz faktörlere değişken denir. Örneğin, kardelen bitkisi ile yapılan deneyde;
değişkenler bitki büyüme düzenleyicilerin (BAP ve NAA) birlikte, farklı dozlarda kullanılmalarıdır. Yani
deneyin sonucunu etkileyen uygulamalar değişkenleri oluşturur.

Bilimsel araştırmalarda üç tip değişken vardır;

1- Bağımsız değişken; bilimsel bir çalışmada deneyin sonucuna etki edebilen yani sebep olan
değişkendir. Örneğin, sıcaklığın çözünürlüğe etkisi araştırılıyorsa, sıcaklık burada bağımsız değişkendir.
Farklı sıcaklıklar denenir.

2- Bağımlı değişken; bilimsel bir çalışmada bağımsız değişkenden etkilenen yani sebep olan
değişkendir. Örneğin, sıcaklıktan etkilenerek değişen çözünürlük miktarı. Sıcaklık arttıkça çözünürlük
artar. Bağımlı değişken burada çözünürlüktür.

3- Kontrol değişken (kontrol grubu); araştırma sırasında kontrol edebildiğimiz sabit tutulan faktör.
Bir deneyi planlarken kontrol grubunun oluşturulması zorunluluktur. Değişkenlerin deneyin sonucunu
etkileyip etkilemediği ve nasıl etkilediği ancak kontrol grubu ile karşılaştırılarak yapılabilir.

Deneylerden elde edilen verilerin hata payını azaltmak için tekrarlar yapılır. Bir deneyde alınan bir
ölçüm en az üç kez tekrarlanır ve ortalaması alınır. Böylece, elde edilen verideki hata payı en aza
indirgenir ve bu yolla verilerin güvenilirliği sağlanır.

Analiz Yapmak ve Sonuç Çıkarmak
Deney ve gözlem sonunda elde ettiğiniz tüm bilgiler veri olarak adlandırılır. Örneğin ölçüm aldığınız
tüm boy uzunlukları (ortalama: 2,3 cm), saydığınız sürgünler (ortalama: 5 adet), gözlem sonuçları (renk
değişimi, gaz çıkışı vb.) elde ettiğiniz verilerdir.
Verilerin düzenli bir şekilde tablolarda gösterilmesi, grafik haline getirilmesi, fotoğraflanması onları
aralarında ve kontrole göre karşılaştırmaya ve anlamlandırmaya yardımcı olur. Böylece bu verilerden bir
sonuç çıkarılabilir. Sunum sırasında aynı verilere ait hem tablo hem grafik verilmez, bunlardan hangisi
sonucu en iyi ifade ediyorsa o tercih edilir.

Elde edilen matematiksel verilerden sonuç çıkarabilmek için veriler istatistiksel işlemlerden geçirilir.
Örneğin, rakamların ortalaması, yüzdesi, frekansı alınır. Hatta ortalamaların karşılaştırıldığı istatistiksel
analizler (t-testi, X2 testi, varyans analizi, Duncan testi gibi) yapılır. Bunun için matematik
öğretmeninizden size rehberlik etmesini isteyebilirsiniz. Tüm bunların amacı verileri anlamlandırırken
hata payını en aza indirmektir. Böylece araştırmanın sonucuna olan güvenilirlik artar.

Gözlemlerden elde edilen kanıtlara dayalı yapılan açıklamalar araştırmanın sonucudur. Örneğin,
‘Kardelen bitkisinin soğan yapraklarından in vitro hızlı çoğaltımı için 4 mg/l BAP ve 0,5 mg/l NAA
büyüme düzenleyicilerinin birlikte kullanıldığı durumda en fazla sürgün sayısı (5 adet) elde edilmiştir’
cümlesi araştırmanın sonuç cümlesidir. Elbette bunun yanında başka yan sonuçlara da ulaşılmış
olabilir. Örneğin, büyüme düzenleyicilerinin tek başına kullanıldığındaki olumsuz etkileri ya da birinin
azalıp diğerinin arttığı konsantrasyonlardaki değişimler de araştırmanın sonuçlarındandır.

Çıkarım, elde edilen veriler ve geçmiş deneyimler, sahip olunan bilgi düzeyi hatta yaşanılan toplum
değerleri (kültür), hayal gücü gibi pek çok faktörün birlikte etkilediği araştırmacının sonuçları
yorumlamasıdır. İşte burada önemli bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Aynı deneyi yapan bilim
insanları aynı sonuçlara ulaştıkları halde farklı çıkarımlar yapabilirler. Farklı gözlem ve deneyleri yapan
bilim insanları da aynı çıkarımları yapabilir. Çünkü, aynı sonuca ulaşmak için birden fazla bilimsel
yöntem vardır. Bu nedenle araştırmaların sonuçları bilim dünyasının tartışmasına açılır.

SONUÇLARI TARTIŞMAK
Gözlemler ve deneylerden elde edilen sonuçların başka araştırıcıların benzer araştırmalarda elde
ettikleri sonuçlarla karşılaştırılması önemlidir. Sonuçlarınız başka araştırmacıların sonuçları ile uyumlu
ise araştırmanıza destek sağlamış olursunuz. Aynı zamanda, birbirini destekleyen araştırmalar daha
genel sonuçlara ulaşılmasını sağlayabilir. Tersi durumda yani araştırma sonuçlarınız başka araştırma
sonuçlarından farklılık gösteriyorsa bunun nedenleri konusunda yeni tahminlerde bulunup, bu konuda
yeni araştırmaların yapılma gerekliliğini vurgulayabilirsiniz. İkinci bir ihtimal ise araştırmanın herhangi bir
yerinde hata yapılmış olmasıdır ki, böyle durumlarda araştırma planı ve uygulama yeniden gözden
geçirilmelidir.

YENİ SORULAR SORARAK YENİ ARAŞTIRMALAR PLANLAMAK

Her araştırmanın sonunda araştırmacı yeni sorular sorar. Örneğin; Kardelen bitkisinin soğanının iç
yaprakları ile dış yaprakları arasında in vitro hızlı çoğaltımda bir fark olur mu?
Kardelen bitkisinin soğan yapraklarından in vitro da hızlı çoğaltım için başka hangi büyüme
düzenleyicileri etkili olur?

Kardelen bitkisinin yaprak sapı in vitro da hızlı çoğaltım için daha uygun olabilir mi?

Yeni sorular yeni araştırmaların planlanmasını sağlar. Araştırmacı araştırmasının sonunda bu yeni
fikirleri öneri olarak sunar.

PROJE ÖZETİ NASIL YAZILIR?
Proje yapan her öğrenci araştırma özeti yazmalıdır. Özet kısa ve anlaşılır olmalıdır. Özetin tamamı
250 kelimeyi aşmamalıdır. Özeti okuyan, proje hakkında doğru bir fikre sahip olabilmelidir. Projenin
ayrıntılarından, yorumlardan ve kaynaklardan özette bahsedilmez.
Örnek bir özet aşağıda verilen unsurları içermelidir:

a) Deneyin amacı:
1. Proje konusunun araştırılma sebebini açıklayan bir giriş metni,
2. Çalışılan hipotez veya problemin ifadesi,

b) Kullanılan yöntem ve işlemler:
1. Araştırmanın nasıl yapıldığı hakkında genel bir açıklama ve önemli noktaların özeti,
2. Özet, kullanılan malzemeler hakkında bilgi içermez, ancak işlemleri çok büyük ölçüde
etkiliyorsa veya araştırma için geliştirilmesi gerekiyorsa bahsedilebilir.

c) Gözlemler/Veriler/Bulgular:
1. Bu bölüm sonuca doğrudan etkisi olan ve deney veya gözlem sonucu elde edilen anahtar
bulguları içermelidir.
2. Özette bulgular hakkında ayrıntı, grafik ve tablolar verilmemelidir.

d) Sonuçlar:
1) Araştırmanın sonuçlarından kısaca bahsedilmelidir.
2) Son paragraf araştırmanın uzantısı olan uygulamaları ve işlemleri içermelidir.
Başvuru için sisteme yüklenecek özette ara başlık (deneyin amacı, kullanılan yöntemler ve
işlemler, Gözlem / Veriler / Bulgular, Sonuçlar) yazılmayacaktır.

ÖRNEK PROJE ÖZETİ
Vitis rotundifolia Meyvelerinin Kabuk ve Çekirdeklerinin UV-C’ye Karşı Koruyucu Etkilerinin
Araştırılması

UV-C ışınlarının oldukça zararlı etkileri bulunmaktadır. UV ışınlarından korunmak amacıyla üzüm
kabuğu ve çekirdek özütlerinin mikroorganizmalar ile muamele edilerek koruyucu etkilerinin
araştırılması amaçlanmıştır. Bu süreç sonucunda mikroorganizmaların üzüm kabuğu ve çekirdeği
özütleri sayesinde UV’ ye karşı korunum sağlanırsa, ayrıca kozmetik alanında da farklı bir alternatif
alanı oluşturacaktır.

Mikroorganizmalar üzerine etki eden UV ışınlarının zararlı etkilerinin önüne geçmek amacıyla
yapılan çalışmada; çalışma süresince Candida parapsilosis mikroorganizması kullanılmıştır. Candida
parapsilosis mikroorganizması nutrient ve malt yeast sıvı besiyerlerine 2000g alınarak ekim yapıldı ve
üzüm kabuğu ve çekirdek özütlerinden 1mg/1000g ve 0,5mg/1000g olmak üzere iki konsantrasyon
kullanılarak besiyeri üzerine eklenmiştir. Candida parapsilosis test mikroorganizması 28 0C’ de bir gün
inkübasyona bırakılmıştır. Besiyerlerine ekim yapıldıktan sonra 30’ ar dakika arayla 12 saat boyunca
spektrofotometrik ölçümler alınarak standart büyüme eğrileri oluşturulmuştur.
Çalışma sonucunda, ölçülen spektrofotometrik ölçümler parabolik olarak artmış ve Candida
parapsilosis mikroorganizmasının UV-C ışınlarına karşı koruyucu özelliği üzüm çekirdek özütünün
sağladığı belirlenmiştir. Hem 10 dakikalık hem de 20 dakikalık UV ışınlarına maruz bırakılarak her iki
deney grubunda da korunum sağlanmıştır.

Yapılan çalışmada üzüm çekirdeği özütünün UV – C ışınlarına karşı koruyucu özelliğinin olduğu
tespit edilmiştir. Üzüm kabuğu özütü bulunan popülasyonlarda kontrol grubuyla benzer değerler
göstermiş olup bu yüzden asıl koruyucu özelliğin üzüm çekirdeğinde olduğu tespit dilmiştir. Ayrıca üzüm
çekirdeği popülasyon üzerinde üremeyi hızlandırıcı etkisinin olduğu belirlenmiştir.
Başvuru için sisteme yüklenecek özette ara başlık (deneyin amacı, kullanılan yöntemler ve
işlemler, Gözlem / Veriler / Bulgular, Sonuçlar) yazılmayacaktır.

BİLİMSEL ARAŞTIRMA PLANI NASIL YAZILIR?

Bilimsel araştırma, gözlemlenen bir olay veya düşünülen bir konu hakkında soru sormayla başlar. Bu
konuda yapılan çalışmaların araştırılması (literatür taraması) ile devam eder; bilimsel olarak nitelenen
bir yöntem ile elde edilen bir cevapla son bulur. Bu süreç başından sonuna kadar önceden
planlanmalıdır. Planlama bir anlamda amaca ulaşmak için yapılacakların belirlenmesi ve sıralanmasıdır.

Bilimsel araştırma planı aşağıda verilen unsurlardan oluşur:
• Araştırma Konusu: Araştırılacak olan konu bütün unsurları ile birlikte ayrıntılı olarak
tanımlanır. Araştırma konusunun sınırları, cevabı aranan soruyu içerecek şekilde doğru olarak
tanımlanmalıdır. Araştırma konusu genel olmamalı cevabı aranan soru ile sınırlı olmalıdır.
• Hipotez geliştirilmesi veya mühendislik hedefinin belirlenmesi: Hipotez bir anlamda
sorulan soruya verilen bir cevap veya kestirimdir. Hipotezin bilimsel olabilmesi için doğruluğu veya
yanlışlığı yapılacak araştırmayla sınanabilir olmalıdır. Eğer araştırma mühendislik içeriyorsa ulaşılması
istenen hedefler kesin olarak belirlenmelidir.
• Kullanılacak yöntem ve süreçlerin tanımı

1) Süreçler: Veri toplanmasında yapılacak işlemler veya veri elde etmek için tasarımlanan
deney düzeneği tanıtılmalıdır.
2) Veri analizi: Araştırma sorusuna cevap teşkil edecek veya hipotezi doğrulayacak olan gözlem
veya deney sonucu elde edilen verinin analiz edilmesinde kullanılan süreçler ve istatistiksel yöntemler
açıklanmalıdır.
3) Kaynaklar: Literatür taraması neticesinde elde edilen ve araştırmada kullanılan bilgilerin
kaynaklarına yapılan atıflardan oluşmalıdır.

Örnek Proje Planı

1. Amaç ve Kapsam: Tarihî koruma bilincinin oluşturulamaması, zamanın ve doğanın olumsuz
etkilerinden dolayı kaybolmakta olan kültür mirasımız Silifke tarihî evleri üzerine bir araştırma
yapılacaktır. Tarihî evlerin mimari özellikleri ele alınıp bu evlerdeki kültürel zenginlik ortaya
çıkarılacaktır. Mimari yapının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması, temel amacımızdır.

2. Yöntem ve Gereçler: Literatür taraması kapsamında konu ile alakalı kitaplar, makaleler, tezler
taranacaktır. Ardından bilgi toplamak amacıyla Silifke Müze Müdürlüğüne, İlçe Kültür Müdürlüğüne,
Mimarlar Odasına ve Silifke Belediyesine gidilecektir. Mimarlar Odasından bu tarihî evlerin bulunduğu
köy ve mahalle adları alınıp, muhtarlarla ve yöre halkıyla görüşülüp saha keşif gezileri yapılarak bu
evler tespit edilip mimari özellikleri hakkında bilgi edinilecektir.

3. Kaynaklar: Proje çalışması kapsamında İzzet, Arslan, (1988), Silifke Tarihi, Adana , Doğan, Demirci,
(2011),Isparta Evleri, Isparta, Silifke Belediyesi 30.Sokak üç yapı Restorasyonu ve cephe
Sağlıklaştırma projeleri Rölove, Restütisyon, Restorasyon Raporu,(2012) ,Ankara, Ahmet, Uçar,
(2009),Temettuat Defterlerine Göre 19.y.y ‘da Silifke, İstanbul ,Candan Ülkü, , (Kasım 2005-Nisan 2006
),’’Silifke’de Panayot’un Evleri,Arkitekt Dergisi, sayı ;500 Candan ,Ülkü, (Kasım 2005-Nisan 2006 ),Bazı
Örnekleriyle Silifke Evlerinde Ahşap Tavanlar, Silifke Müzesi Konferansları, Ayhan, Yalçın, (Kasım
2001)‘ ’ Temettuat Defterine göre Silifke , yararlanacağımız kaynaklardır.

PROJE RAPORU NASIL YAZILMALIDIR?

Gözlemlerin ve ölçüm sonuçlarının yazılarak kaydedilmesi ve bunların korunması bilimsel
çalışmaların önemli bir kısmını oluşturur. Bilimsel çalışmaların bir başka önemli kısmı ise yapılan
çalışmaların ve elde edilen sonuçların yayınlanmasıdır. Yalnızca bu yolla elde edilen bilgiler başkalarına
iletilebilir ve gelecek için korunup saklanabilir.

Yaptığınız proje çalışmasının en önemli aşamalarından birini onunla ilgili olarak yazacağınız proje
raporu oluşturur. Proje raporunda gereksiz uzatmalar ve tekrarlar olmamalıdır. Raporunuzun
olabildiğince kısa ve öz olması gerekir. Çalışmalarınız ile ilgili ne fazla ne de eksik bir şey yazmamaya
gayret ediniz ve gerek yazım gerekse içerik olarak raporunuzun hazırlanmasına çok özen gösteriniz.
Yaptığınız çalışmanın raporunuz aracılığı ile değerlendirileceğini her zaman aklınızda bulundurunuz.

Proje raporunuz bilimsel bir çalışmanın ürünüdür. Bu rapor bir problemi ortaya koyarak, problemin
çözümü için gerekli ve geçerli verilerin neler olduğunu ileri sürüp tartışabilir veya problemi ortaya
koyduktan sonra onun çözümü için izlenen yolu ve elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile ulaşılan
sonuçları ortaya çıkartabilir. Rapor başka araştırmacıların ulaştıkları sonuçlar ile ilgili fikirleri de
içerebilir. Proje raporu başkaları tarafından ulaşılan sonuçların geçerliliğini, çelişkilerini ve
başarısızlıklarını ortaya koyup yapılması gereken yeni çalışmaları önerebilir.

Proje raporunuzu mutlaka aşağıdaki sıraya göre yazınız. Bu sıralamaya, proje raporlarının standart
olması için kesinlikle uyunuz. Bu standart yazım, proje çalışmanızın sağlıklı olarak değerlendirilmesinde
ve gerektiğinde raporunuzun özetlenerek veya olduğu gibi kitap haline getirilmesinde hem size hem de
raporunuzu okuyanlara büyük kolaylıklar sağlayacaktır.

Proje raporunuzu şu sırada yazınız:
Proje Adı: Projenize tek bir cümle şeklinde; kısa ve öz olarak; okuyana proje çalışması hakkında
fikir verecek bir ad veriniz.

Projenin Amacı: Bu kısımda proje çalışması ile neyi amaçladığınızı bir veya birkaç cümle ile
açıklayınız. Uygun ise amaçlarınızı maddeler halinde sıralayınız.

Giriş: Burada proje çalışmanızın konusu ile ilgili başkalarının yaptığı çalışmalardan söz ediniz. Sizin
çalışmanızın öteki benzer çalışmalardan ayrılan yönlerini belirtiniz. Benzer çalışmalardan nasıl
yararlandığınızı ve sizin çalışmanızın neleri hedeflediğini açıklayınız.

Yöntem: Bu kısımda çalışmanızda izlediğiniz yolu, gözlemlerinizi ve çalışmanızın kapsamını
yazınız. Deneysel çalışmalarda deney düzeneği, verilerin nasıl toplandığı açıkça anlatılmalıdır. Deney
düzeneğindeki önemli ölçüm cihazlarının (ne olduğu, ölçüm aralığı, duyarlılığı vb.) kimyasal ve biyolojik
malzemenin temel özellikleri belirtilmelidir. Örneğin bir voltmetre kullanılıyorsa bunun ölçme aralığı 2-
220 V, 3,5 basamak göstergeli, iç impedansı 10 Mohm olan bir voltmetre olarak belirtilmesi, ya da optik
özellikleri incelenen bir cam levhanın 25 mmx10 mmx1 mm boyutlarında, görünür bölgedeki ışığı
geçiren bir cam plaka şeklinde tanımlanması uygun olacaktır. Deneylerin nerede, kimler tarafından
yapıldığı, ne kadar sürdüğü ve kaç kez hangi koşullar altında tekrarlandığı gibi bilgilerin açık ve öz
olarak verilmesi gerekir. kullandığınız analiz ve hesaplamalar bu bölümde verilmelidir.

Sonuçlar ve Tartışma: Proje raporunuzun en önemli kısmı bu bölümdür. Proje çalışmanız ile elde
ettiğiniz sonuçları bu kısımda yazınız. Bu sonuçlar sayısal değerler, bazı matematiksel eşitlikler veya
sözlü ifadeler olabilir. Uygunsa sayısal sonuçlarınızı çizelge ya da grafik şeklinde veriniz, Geçerlilik
sınırlarını belirterek sonuçlarınızı tartışınız. Sonuçlarınızı olumsuz olarak etkileyen nedenler varsa
açıklayınız. Bu kısmı yazmadan önce mutlaka çalışmanızın amacını tekrar gözden geçirerek amacınıza
ne kadar ulaştığınızı belirtiniz. Konuyla ilgili önerilerinizi bu kısımda yazarak konuya ilgi duyup benzer
çalışmalar yapacak olanlara yol gösteriniz.

Kaynaklar: Bu kısımda proje çalışmanız ile ilgili olarak başvurduğunuz yazılı kaynakları, eğer rapor
içerisinde numara vererek atıfta bulunduysanız numara sırasına göre, yazar soyadına göre atıfta
bulunduysanız alfabetik sıraya uygun olarak, yazar adına göre dizerek veriniz. Bir kaynağı mutlaka
aşağıdaki örneklere uygun olarak yazınız.
Bir tez veya bir kitap kaynak olarak gösterildiğinde tezin veya kitabın adının alttaki örnekte görüldüğü
gibi altı çizilmelidir.
Böke H. (1987), Ankara’daki Hava Kirliliğinin Travertenleri Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi,
ODTÜ, Ankara.
Bir makale kaynak olarak gösterildiğinde makalenin çıktığı derginin adının altı örnekte görüldüğü gibi
çizilmelidir.
Stuiver M. (1982), A high-precision calibration of the AD radiocarbon timescale, Radiocarbon 24,
sayfa 1-26.

Proje özeti, planı ve raporunuza adınız, okulunuz gibi kişisel bilgilerinizi
yazmayınız.

PROJE SERGİSİ İÇİN BAZI YARARLI HATIRLATMALAR

Sergiye katılacak her öğrenciye projelerini sergilemek için gerekli alan sağlanacaktır.
Serginin ana amacı yarışmacı öğrencilerin çalışmalarını sergiyi gezenlere anlatmasını
sağlamaktır.
Proje çalışmanız ile ilgili fotoğraf, şekil, grafik ve yazıları sergiyi gezenlerin kolayca görüp izleyeceği
şekilde ve büyüklükte pano üzerine yerleştirin. Yanınızda yapışkan bant, kalın yazan renkli kalemler ve
boş kağıtlar bulundurun. Sergi sırasında pano üzerine bazı eklemeler yapmayı isteyebilirsiniz. Panoyu
düzenlerken her türlü özeni gösterin. Genel görünüşün sergiyi gezenler üzerinde etkili olacağını
unutmayın.
Proje çalışmanızda kullandığınız düzeneği, alet ve cihazlarla yaptığınız uygulama modelini masa
üzerinde sergileyiniz. Çalışan bir model üzerinde araştırmanızı görmek sergiyi gezenleri çok olumlu
olarak etkileyecektir.

PROJE SEÇİMİ, İŞLENİŞİ VE SUNUMU İLE İLGİLİ ÖZET BİLGİLER

Değerli genç araştırmacılar, proje çalışması için sizi ilgilendiren ve motive eden bir konu seçin (konu
orijinal, yeni ve en önemlisi size ait bir fikir olmalıdır).

Biraz merak, araştırma, uzmanlardan bilgi, kritik düşünce, yaratıcılık ve azim ekleyin.
Her zaman kazanamayabilir veya sonuç alamayabilirsiniz. Tabii ki hayal kırıklığı ve başarısızlık riski
de vardır. Eğer bu başarısızlığa neyin neden olmuş olabileceği sorusunu sorup buna yanıt ararsanız
bazen istediğiniz sonuca da ulaşabilirsiniz.

Burada önemli olan kazanmak değil, yeni ve çözülmemiş bir soruna el atmış ve onun çözümü için
önerilerde bulunmuş olmanızdır.

Unutmayınız ki kimi zaman çok umut veren bir proje başarısızlıkla sonuçlanabileceği gibi, bazen de
hiçbir sonuca ulaşmayacağı veya gerçekçi olmadığı düşünülen bir proje hiç öngörülmemiş olan başarılı
sonuçlara varabilir.

Projeyi yapmaya başlarken:
►► Konuyu seçin;
►► Konuyu inceleyin, araştırın;
►► Kendi araştıracağınız konuya karar verin;
►► Bir zaman çizelgesi hazırlayın;
►► Deneyleri planlayın;
►► Yardımcı öğretmeniniz ve danışmanınızla konuşun, tartışın ve fikirlerini alın;
►► Deneyleri yapın projeyi tamamlayın;
►► Sonuçları inceleyin ve tartışın.

Proje raporunun yazılımında dikkate alınması gerekenler:
►► Konu başlığı,
►► Amaç,
►► Giriş,
►► Yöntem,
►► Sonuç ve tartışma,

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI İLE İLGİLİ JÜRİ
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ

Jüriler, ‘Ön değerlendirme (Proje planı ve rapor değerlendirme) sırasında aşağıda belirtilen
kriterlere uygun olarak (Bilgisayar ve Matematik projelerinde alana uygun bazı değişiklikler mevcuttur)
değerlendirmelerini gerçekleştirmekte ve 1-5 ölçeği kullanılarak puanlama yapmaktadırlar. Bu ölçekte 1-
yetersiz, 2-iyi değil, 3-orta, 4-iyi, 5-çok iyiye karşılık gelmektedir. Aynı alandaki projeler aldıkları puana
göre sistem tarafından otomatik olarak sıralanmaktadır. O alana ayrılan kontenjan kadar proje aldığı
puan dikkate alınarak bölge sergisine çağrılmaktadır. Bu nedenle projenizi tamamlamadan önce
aşağıdaki kriterleri dikkate alarak tekrar gözden geçiriniz. Kopya olduğu belirlenen projeler
değerlendirmeye alınmadan yarışma dışı bırakılmaktadır.

Jüriler, ‘Sergi Değerlendirmesi sırasında aşağıda belirtilen kriterlere uygun olarak
değerlendirmelerini gerçekleştirmektedirler. Özgünlük ve yaratıcılık ile kullanılan bilimsel yöntem her
alan için en yüksek puanlanan kriterleri oluşturmaktadır. Değerlendirme 100 puan üzerinden
yapılmaktadır. Her jüri üyesi değerlendirmeyi ayrı yapmakta ve ortalama puan elde edilmektedir. Bu
nedenle projenizi tamamlamadan önce aşağıdaki kriterleri dikkate alarak tekrar gözden geçiriniz. Tüm
değerlendirmelerde jüri kararı kesindir.

ÖZGÜNLÜK VE YARATICILIK :

a) Proje, çözüme kavuşturulmak istenilen konuda yaratıcılık ve özgünlük taşıyor mu?
b) Yaklaşım, çözüme yönelik mi?
c) Verinin analizi ve yorumu özgün mü?
d) Malzeme nasıl kullanılmış?

BİLİMSEL YÖNTEM :
Veri toplamada kullanılan örneklem (gözlem-ölçme-deneme)
1. Problem açık ve kesin olarak belirtilmiş mi?
2. Problem, bilimsel kurallar çerçevesinde sistematik bir anlam içermekte mi?
3. Çözüme ulaşmak için yöntemsel bir plan var mı?
4. Değişiklikler açıkça belirlenmiş ve tanımlanmış mı?
5. Eğer proje takip gerektiriyorsa, öğrenci/öğrenciler bu gerekliliğin farkında mı ve bu takibi doğru
bir şekilde yapmışlar mı?
6. Sonucu destekleyecek yeterli veri var mı?

TUTARLILIK VE KATKI:
Proje sahibi öğrenci/öğrenciler, projenin geliştirilmesi sürecinde neden-sonuç ilişkisi kurarak projeye
7. katkıda bulunmuşlar mı ve amaç-sonuç arasında tutarlılık var mı?
8.
9. Yapılan araştırmaya bağlı bir proje gerçekleştirilebilmiş mi?
10. Projenin tamamlanması sürecinde gerçekleşen amaç ile ilk niyet arasında uyum var mı?
11. Sonuçlar, deneysel olarak ispatlanmış mı?

ÖZÜMSEME VE HÂKİMİYET :
* Proje sahibi öğrenci/öğrencilerin, sunum ile ilgili değerlendirme kriterleri
1. Proje, açıkça tartışılmış, amaç-prosedür ve sonuçları yeterli düzeyde açıklanmış mı? Bu
noktada projenin temel amacından sapan ezberlenmiş sözler olup olmadığına dikkat edilmelidir.
2. Projenin önemli noktaları sistematik bir şekilde sunuldu mu?
3. Veri ne anlaşılırlıkta sunuldu?
4. Sonuçlar ne anlaşılırlıkta sunuldu?
5. Sunum ne açıklıkta yapıldı? Sunum sırasında herhangi bir hileye başvuruldu mu?
6. Projenin hazırlanışında diğer kişi ve kurumlardan (rehber öğretmen, laboratuar, üniversite ..vb)
ne ölçüde yardım alınmıştır?

UYGULANABİLİRLİK :
* Literatüre yeni bir yöntem, metod kazandırıyor mu? / Gerçek hayatta kullanılabilir bir sonuç
ortaya
* koyuyor mu?

KAYNAK TARAMASI :
* Projenin amacına yönelik literatür taraması
1. Proje sahibi öğrenci/öğrenciler, yaptıkları araştırma ile ilgili bilimsel literatüre hakim mi?
2. Öğrenci/öğrenciler, kaynakları Proje Raporu içinde kullanmışlar mı?
3. Öğrenci/öğrenciler, kaynakları proje ile ilişkilendirmişler mi?

SONUÇ VE AÇIKLIK :
* Proje, sonuçlandırılmış ve verilere bağlı olarak açık bir şekilde izah edilmiş mi?

TÜBİTAK değerlendirme kriterleri üzerinde değişiklik yapabilir.

BİLGİSAYAR
BİLGİSAYAR PROJELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Proje konusu seçimi:

Bir bilgisayar projesinde üç temel unsur yer almaktadır:

1- Özgün değer: Her proje seçiminde olduğu gibi, bilgisayar projesi seçilirken de projenin
konusunun özgün olmasına dikkat edilmelidir. Özgünlükten kasıt, sunulan yöntem ya daha önce hiç
çözülmemiş bir problemi çözmeli ya da daha önce çözülmüş probleme daha farklı ve daha iyi bir çözüm
üretmelidir. Bilgisayar projelerinde aşağıdaki alanlara giren konulardan seçebilirsiniz.

· Algoritmalar ve Veri Yapıları,
· Programlama Dilleri,
· Bilgisayar Mimarisi,
· Nümerik ve Sembolik Hesaplama,
· İşletim Sistemleri,
· Bilgi Yönetimi,
· Bilgisayar Grafiği,
· Görüntü İşleme,
· Akıllı Sistemler,
· Bilgisayar Ağları

Örneğin, salt yazılım araçlarının kullanımına dayalı projeler özgün sayılmazlar. Buna en iyi örnek
web sayfası oluşturulmasıdır. Konu ne kadar özgün, tasarım ne kadar estetik ve kullanışlı olsa da
herhangi bir web sayfası tasarımı değerli bir proje olmayacaktır. Ancak, belirli bir amaca yönelik, java
applet oluşturulması, değerli olabilecektir. Elbette, buradaki değerin ölçütü, o appletin yazımında
kullanılan Algoritma ve Veri Yapısı bağlamındaki özgünlüktür.

2- Yapılabilirlik: Proje konusu, proje ekibi tarafından gerçekleştirilebilir düzeyde olmalıdır.
Proje ekibinin tamamlayamayacağı büyüklükte veya şu anki teknoloji ile gerçekleşemeyecek bir
projenin çıktıları elde edilemeyeceği için böyle proje konusu sadece ilgi uyandırabilir. Fakat
değerlendirmede tamamlanmamış bir proje muhtemelen olumsuz sonuç alacaktır.

3- Yaygın etki ve Kullanılabilirlik: Seçilen proje konusunun mutlaka kullanıcılarının olması
veya bilimsel olarak bir probleme mevcutlardan daha iyi bir çözüm getirmesi beklenir. Fakat özgün
değeri olmayan projeler, kullanılabilirliği çok iyi olsa da ilgi uyandırmayacaktır.
Projenin gerçeklenmesi

• Projeyle ilgili derinlemesine bir ön araştırma yapılmalıdır. Günümüzde bilimsel etkinlikte
bulunmanın ön koşulu önceki çalışmaları enine boyuna bilmektir. Bunun için kütüphaneler ve uzman
kişiler iyi birer kaynak iseler de, ne yazık ki, erişebilirlikleri azdır. İnternet bu gereksinimin en iyi
giderilebileceği ortamdır. Arama motorları, bu amaç için kullanılabilir. Bilgisayar biliminin çeşitli
konularındaki ders notları internette de bulunabilmektedir. Bunlar başlangıç için çok uygundur.

• Kullanılacak bilgisayar bilimsel yöntem(ler)i, programlama ortamının gerçeklerini (işlemci hızı ve
yeteneği, bellek sığası, problemin doğasından gelen zaman kısıtları) göz önünde bulundurarak
irdelenmelidir.

• Program kütüphanelerinin kullanımı dışında başkalarına ait kod kullanılmamalıdır. Başkalarına
ait kod kullanmak, etik ihlale girer.

• Uygulama dili olarak problemi çözmekte kullanabilecek en uygun dil seçilmelidir.

• Proje alt bölümlere ayrılmalıdır. Programı yazmaya başlamadan önce detaylı bir tasarım
yapılmalıdır. Çoğunluk amatör yazılımcı tasarım evresi ile kodlama (programı bilgisayarda yazma)
evresini birleştirir, karıştırır. Bu ise tasarımın sağlıksız gelişmesine ve geri dönülmesi zor hatalara yol
açar. Veri yapısının teknik ayrıntıları, hangi amaçla hangi fonksiyonların yazılacağı, ekran görünümleri
hep tasarım aşamasında saptanması gereken hususlardır.

• Yazılan fonksiyonlar aşama aşama test edilmelidir. Alt birimlerinin çok sağlıklı çalıştığı
belirlenmemiş programlardaki bozuklukların nedenini saptamak, saman yığınında iğne aramaya benzer.
Program hep aynı verilerle sınanmamalı, farklı giriş değerleriyle de test edilmelidir.Proje sunumu ve
rapor
Projenin en önemli ürünü, şüphesiz yazılımın kendisidir. Ancak, bu projelerin bilimsel çalışmalara bir
adım oluşturması beklenmektedir. Bilimsel etkinliklerde en önemli usullerden birisi de tarafsız bakış
açısı ile yönlenmemiş bir irdelemenin yapılmasıdır. Bu irdeleme,

• Benzer çalışmaların ne olduğunu,
• Sizin çalışmanızın farklılığını,
• Çalışmanızın sınırlarını (neleri yapıp neleri yapamayacağını),
• Üstün ve zayıf yanlarını
ortaya koyar. Bu bağlamdaki bir kıyaslamanın bilimsel yöntem ve ölçütlerle yapılması gereklidir. Bu
da çoğunlukla istatistiksel yöntemler kullanarak proje ürününün performansını göstermekle yapılır.
Kıyaslanacak bir çalışmanın elde olmaması durumunda bile performansın çeşitli girdi alternatifleri için
nitel ve nicel boyutlarda kağıda dökülmesi beklenir. Bir proje raporunda, proje önerisinde belirtilmiş ana
başlıkların nasıl gerçekleşmiş olduğu açıklanır.

Proje raporunda:
– Amaç,
– Mevcut durum,
– Yöntem,
– Gerçekleme bilgisi (örneğin hangi yazılım araçlarının kullanıldığı, nasıl bir veri yapısı
tasarlandığı gibi),
– Sonuç ve tartışma
– Kaynakça ana başlıklarının olması beklenir.
Değerlendirme jürisine projenin sözlü olarak sunulma aşamasında, projenin:

• Amacı,
• Kullanılan bilimsel yöntem,
• Programın performansı
Özetlenmelidir. İsteğe bağlı olarak yaklaşık 10 yansıdan oluşan bir sunumun yanında projenin
demosu jüri önünde mutlaka yapılmalıdır. Projeleri izlemeye gelen misafirler için ise bir poster, projenin
animasyon gösterimi veya demosunun yapılması faydalı olacaktır.

ÖRNEK BİLGİSAYAR PROJESİ RAPORU

Projenin Adı
Görüntü İşleme Teknikleri Kullanarak Otomatik Şerit Bulma

Projenin Amacı
Bu yazılım projesi, hareket halindeki aracın önüne takılı kameradan alınan görüntülerin işlenerek,
otomatik olarak şerit çizgilerini bulan bir sistemin geliştirilmesini amaçlamaktadır.

Giriş
Ülkemizde trafik kazalarında yaşamlarını yitirenlerin ve sakat kalanların sayısı her geçen yıl
artmaktadır (1). Trafik kazalarının en önemli nedenlerinden biri şerit ihlalleridir (1). Günümüzde sürüş
emniyeti için şerit ihlalinin önüne geçebilmek adına ve sürücüsüz araç tasarımlarında otomatik şerit
takip sistemleri geliştirilmektedir(2). Şerit ihlallerini algılamak için çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Bazı
araçlarda aracın altına takılan renk algılayıcı sensörler sayesinde şerit ihlalleri algılanırken, bazı
araçlarda araca takılan kamera görüntülerinden şeritler bulunmaktadır. Bu çalışmada, mevcutlardan
farklı olarak aracın önüne takılan kameradan alınan görüntüler sayısal görüntü işleme teknikleriyle
işlenerek aracın takip edeceği şeriti görüntü üzerinde işaretleyen bir sistemin geliştirilmesi
amaçlanmıştır.

Yöntem

1- Algoritma:
Kameradan alınan görüntülerden şerit çizgilerinin bulunması için aşağıdaki algoritma adımları
gerçeklenmiştir:

1. Kamera görüntüsünü al ve yazılıma girdi olarak ver (Şekil 1-a).
2. Görüntüyü yatay parçalara böl (Şekil 1-b).
3. Canny kenar bulma algoritması (3) kullanarak, kenar bölgeleri bul (Şekil 1-c).
4. Şerit olamayacak küçüklükteki parçaları yok et (Şekil 1-d).
5. Şerit olabilecek düz çizgileri bulmak için, Hough transform yöntemini (3) kullan (Şekil 1-e).
6. Açı bilgilerine göre, şerit olabilecek çizgileri seç.
7. Her görüntü parçasınının yatay çizgisi ile şerit çizgilerinin kesişimini kontrol noktası olarak seç
(Şekil 1-f).
8. Şerit çizgilerini B-Spline yöntemi 4) kullanarak çizdir (Şekil 1-g).

2- Gerçekleme:
Yukarıda adımları sıralanan algoritma, C ve C++ dilleri kullanarak oluşturulan OpenCV bilgisayarla
görme kütüphanesi (5) kullanılarak gerçeklenmiştir.

Sonuçlar ve Tartışma
Programın testi için 100 adet birer dakikalık video görüntüleri 7.1 megapiksellik kamera kullanılarak
değişik yol güzergahlarından alınarak yapılmıştır. Program yaklaşık olarak saniyede 4 görüntü
işleyebilmektedir. Şeritleri doğru bulma başarısı %80 olarak görülmüştür. Başarıyı
etkileyen olumsuz faktörler, şerit çizgilerinin düzensiz olması, gölgelendirme etkileri ve değişik hava
koşulları nedeniyle görüntülerin istenen kalitede olmaması olarak saptanmıştır.

Kaynaklar
[1] Türkiye İstatistik Kurumu (2012). Trafik Kaza İstatistikleri (Karayolu), sayfa 98-99.
[2] Prautzsch H, Boehm W, Paluszny M. ( 2010) Bézier and B-Spline Techniques, sayfa
110-17.
[3] Gonzalez RC, Woods RE, (2007) Digital Image Processing. sayfa 29-37
[4] Cheng;HYB, Jeng S; Tseng PT; Fan KC. (2006) Lane Detection With Moving Vehicles in the
Traffic
Scenes. Intelligent Transportation Systems, IEEE Transactions.7(4),.sayfa 571,582,
[5] http://opencv.org/ erişim tarihi: 20 Mayıs 2012

BİYOLOJİ

BİYOLOJİ PROJELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

Biyoloji alanında yapılacak araştırmalarda laboratuvar kullanılacaksa, laboratuvar güvenlik kurallarını
(internetten temin edebilirsiniz) öğretmeninizle birlikte gözden geçiriniz. Böylece çalışma sırasında
kendinizi ve çevrenizi riske atacak şeyleri bilir, güvenli bir şekilde araştırmanızı yapabilirsiniz.
Biyoloji projelerinde canlılarla çalışıldığından öncelikle onlarla ilgili kısıtların ve risklerin bilinmesi
gerekir. Örneğin, hayvan deneylerinde, kullanımına izin verilen ve üretici firma tarafından temin edilen
deney hayvanları ile çalışılması zorunluluktur. Hayvan deneyleri yapacak genç araştırmacılar da tıpkı
bilim insanları gibi illerinde bulunan üniversitelerin etik kurullarına ya da Hayvan Deneyleri Yerel Etik
Kurulu’na (HADYEK) başvurularını yapmalıdır.

Çalışmada bitkiler ile çalışılacak ve doğadan bitki toplanacak ise; toplanacak bitkinin bilhassa
ülkemize endemik olan türler olması durumunda bu türün yayılışı, koruma statüsü, yeryüzü popülasyon
durumu ve çalışma için gerekli materyal miktarı göz önünde bulundurulmalıdır. Uluslararası IUCN (The

International Union for Conservation of Nature) kriterlerine göre CR (Critically Endangered: Kritik Olarak
Tehlikede) veya EN (Endangered: Tehlikede) risk grubundaki türlerle çalışılacağı zaman daha dikkatli
olunmalıdır. Bu bitki gruplarında illerimizde bulunan etik kurullara başvurulması gerektiği gibi, ülkemizde
doğadan bitki toplanması hususu iki kurumun bilgisi dâhilinde yapılmalıdır. Bunlardan ilki, Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, diğeri ise Orman ve Su

İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’dür. Bu iki kurumun ilinizde veya
bölgenizde bulunan ilgili birimlerine de başvurulabilir. Ayrıca, çalışacağınız bitkinin bilimsel tür teşhisinin
mutlaka ilgili uzmanı tarafından yapılması gerekmektedir. Sizin için papatya olan bir tür uzmanı
tarafından teşhis edildiğinde çok başka bir cinse ait bir bitki türü olabilir. Bunun için üniversitelerden
yardım alabilirsiniz.

Mikrobiyoloji deneyleri yapacak olan genç araştırıcıların patojen mikroorganizmalar ile çalışması
yasaktır. Ancak, patojen olmayan mikroorganizmaların da belirli koşullarda patojen olabilecekleri
unutulmamalıdır. Besi yerindeki mikroorganizmaların kapakları kapalı tutulmalı ve işi biten kültürler steril
edilerek atılmalıdır.

Laboratuvarda kullandığınız kimyasalların Malzeme Güvenlik Bilgi Formlarına (MSDS) bakarak
kontrol ediniz. Moleküler biyoloji ve genetik çalışmalarında DNA ve RNA içeren jel atıklarını laboratuvar
sorumlusuna teslim ediniz.

Deneylerinizde kullanacağınız deneklerin sayısını mutlaka literatürden okuyarak ya da üniversitelerin
istatistik bölümünden destek alarak tespit ediniz. Az sayıda örnekle yapılan çalışmalardan elde edilen
bulguların yorumlanması hem araştırıcı için sıkıntılı olur hem de üretilen bilginin güvenilirlik ve geçerliği
üzerinde şüpheler olur.

ÖRNEK BİYOLOJİ RAPORU

Projenin Adı

Kolza (Brassica napus L. ssp. Oleifera) Çeşitlerine Gen Aktarımında Farklı Onkogenik
Agrobacterium tumefaciens Hatlarının Etkisi

Projenin Amacı

Dünya bitkisel yağ üretiminde soya ve çiğitten sonra üçüncü sırada yer alan kolzanın (Brassica
napus L. ssp. Oleifera) yaygın olarak ekimi yapılan çeşitlerine gen aktarımında C58 ve A281 onkogenik
Agrobacterium tumefaciens hatlarının etkisinin belirlenmesidir.

Giriş

İnsan beslenmesinde temel enerji kaynağı olan yağların bir kısmı hayvansal bir kısmı da bitkisel
yağlardan karşılanır. Bitkisel yağlar, zeytinyağı dışında kalan yağlı tohumlu bitkilerden elde edilir.
Ülkemiz her yıl bir milyon ton ham yağ ithal etmektedir (Taşkaya ve Uçum, 2012). Bu yağ açığının
kapanması ayçiçeği ve pamuk üretiminin yanında alternatif yağ bitkilerinin de üretime girmesi ile
mümkündür. Alternatif yağ bitkilerinden biri olan kolzanın ülkemizde ekim alanı 32,7 bin hektar ve
üretimi 113 bin tondur (Anğın ve Vurarak, 2012). Kolza bitkisinin ıslahında hastalıklara ve herbisitlere
dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi, erkek kısır hatların elde edilmesi, kapsülleri çatlamayan çeşitlerin elde
edilmesi gibi hedefler bulunmaktadır. Bunun için klasik ıslah yöntemlerinin yanında biyoteknolojik
yöntemlerin kullanımı bazı avantajlar sağlamaktadır. Bu hedeflere ulaşmada genetik mühendisliği
tekniklerinden en çok kullanılanı A. tumefaciens aracılığıyla bitkilere gen aktarımı tekniğidir. Bitki
türlerinin A. tumefaciens enfeksiyonlarına karşı gösterdikleri dayanıklılık oldukça farklılık
göstermektedir. Ayrıca, bu dayanıklılığın derecesi eksplant tipine (kullanılan bitki parçası) göre de
değişmektedir (Delzer, Somers ve Orf, 1990; Özcan, 1995). Bu nedenle gen aktarım çalışmalarına
başlanmadan önce eksplantların A. tumefaciens infeksiyonlarına duyarlılıklarının belirlenmesi çok
önemlidir. Tümör oluşturma yeteneğine sahip yabani A. tumefaciens hatları kullanarak bu duyarlılık
belirlenebilmektedir (Charest, Lyer ve Brian, 1989; Turgut, 1993; Yılmazlar, 1999). Bu çalışmada farklı
kolza çeşitlerinin hipokotil ve kotiledon eksplantları A. tumefaciens A281 ve C58 yabani hatları ile
inoküle edilerek, inokülasyondan üç hafta sonra tümör oluşumu ile ilgili etkisinin belirlenmesi
amaçlanmıştır.

Yöntem

Bitki ve Bakteri Materyalleri
Araştırmada bitki materyali olarak on kolza çeşidi (yazlık; Spok, Star, Helious, Kosa, kışlık; Tarok,
Honk, Darmor, Bienvenü, Qinta, Cobra) ve bakteri materyali olarak da, onkogenik A 281 pTi Bo 542
(Hood, Fraley ve Chilton, 1986) ve C58 pTi C58 (Depicker ve ark., 1982) A. tumefaciens hatları
kullanılmıştır. Denemeler üç tekrarlıolarak kurulmuştur. Her tekrarda (petride) on adet eksplant
kullanılmıştır.

Tohumların Yüzey Sterilizasyonu ve Steril Fide Eldesi
Çalışmanın tüm aşaması steril koşullar altında (steril kabinde, steril malzeme ile) yapılmıştır. Kolza
tohumlarının %20’lik ticari çamaşır suyunda 20 dakika manyetik karıştırıcıda çevrilmesi
işlemi ile yüzey sterilizasyonu yapılmıştır. Daha sonra, 3 defa 5’er dakika steril saf su ile durulama
işlemi yapılmıştır. Bu şekilde steril edilen tohumlar MSO içeren steril cam kavanozlarda oda
sıcaklığında çimlendirilmiştir. Çalışmada 5-6 günlük fidelerden 2-3 mm petiol (yaprak sapı) içeren
kotiledon eksplantı ve 5 mm uzunluğunda hipokotil eksplantı kullanılmıştır.
Bakteri Kültürlerinin Büyütülmesi ve Onkogenik Agrobacterium tumefaciens Hatlarıyla Kolzaya Gen
Aktarımı
Bakteri hatları NB (Nutrient Broth) ortamında bir gece büyütülmüştür. İn vitro çimlendirilen
tohumlardan elde edilen fidelerden hipokotil ve kotiledon eksplantları 1/50 oranında seyreltilmiş bakteri
kültürlerinde 30 dakika inoküle (bulaştırma) edilmiştir. İnoküle edilen eksplantlar ko- kültivasyon için iki
gün süreyle MS0 ortamında kültüre alınmıştır. Daha sonra eksplantlar 500 mg/l agumentin ilave edilen
MS0 ortamına aktarılmıştır. Yaklaşık üç hafta sonra tümör oluşturan eksplant sayısı ve eksplant başına
tümör sayısı incelenmiştir.

Tümör oluşturan eksplant yüzdesi; her petrideki eksplantlardan tümör oluşturanlar ‘adet’ olarak
sayılmış ve % değere çevrilmiştir.

Eksplant başına tümör sayısı; eksplantlarda oluşan tümörler adet olarak sayılmış ve tekrar başına
ortalamalar bulunmuştur.

Sonuçlar ve Tartışma
Denemeye alınan çeşitlerin A. tumefaciens C58 ve A281 hatlarına duyarlılıkları tümör oluşturan
eksplant yüzdesi ve eksplant başına tümör sayısı Çizelge 1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Farklı kolza çeşitlerinde C58 ve A281 hatlarının hipokotil ve kotiledon eksplantlarında
tümör oluşturan eksplant yüzdesine etkisi

Çizelge 1 incelendiğinde, hipokotil eksplantının C58 hattı ile inokülasyonu sonucu elde edilen tümör
oluşturan eksplant yüzdesi incelendiğinde, en yüksek değer % 60 ile Tarok çeşidinden, kotiledon
eksplantı kullanıldığında yine en yüksek değer %73,33 ile Tarok çeşidinden elde edilmiştir. Hipokotil
eksplantının A281 hattı ile inokülasyonu sonucunda elde edilen en yüksek 34
tümör oluşturma yüzdesi ise % 63,33 ile Star çeşidinden elde edilirken, kotiledon eksplantında %
73,33 ile Cobra çeşidinden elde edilmiştir. Çizelge 1’de görüldüğü gibi çeşit, bakteri hattı ve eksplant
tipine göre tümör oluşturma kapasitesi farklılık göstermektedir.

Çizelge 2. Farklı kolza çeşitlerinin hipokotil ve kotiledon eksplantlarının C58 ve A281 hatları ile
inokülasyonu sonucunda oluşan tümör sayısı

Çizelge 2’de görüldüğü gibi kotiledon eksplantının eksplant başına tümör sayısı 1,16 adet ile
hipokotil eksplantından daha fazla sayıda olmuştur. Şekil 1’de ise İnokülasyondan 3 hafta sonra Tarok
çeşidinin hipokotil (solda) ve kotiledon (sağda) eksplantları üzerinde C58 A. tumefacı’ens hattı
tarafından tümör oluşumu görüntüleri verilmiştir.

Farklı bitki türlerinde onkogenik bakteri hatlarıyla yapılan gen aktarım çalışmalarında tümör
oluşumunun bitki türüne, çeşidine, kullanılan eksplanta ve bakteri hattına göre önemli değişiklikler
gösterdiği birçok araştırıcı tarafından belirtilmiştir. Örneğin Özcan (1995) bezelye bitkisinde A281
hattının C58 hattından daha virülent olduğunu ve çeşitlere göre 44-90 arasında tümör elde edildiğini
bildirmiştir. Delzer ve ark., (1990), soyanın A. tumefacı’ens duyarlılığının belirlenmesinde kullanılan
bakteri hatları ile bitki çeşitleri arasında sıkı bir bağlantı olduğunu tespit etmişlerdir. Yılmazlar (1999),
korunga, çayır ve iskenderiye üçgülü bitkilerinde A281 hattının A136 NC’den daha virülent olduğunu
tespit etmiştir. Kolza ve kırmızı hardal bitkilerinde de A. tumefacı’ens hatlarından nopalin tipi suşların
octopin tipi suşlara göre daha etkili olduğu belirtilmiştir (Charest ve ark., 1988). Kolzada kotiledon
eksplantı C58, T37, A281, ACH5, A6, A136 NC yabani hatları ile inoküle edildiğinde yalnızca C58
hattının yüksek oranda (%20) tümör oluşturduğunu bildirmiştir (Turgut, 1993). Bu araştırmada da C58
ve A 281 hatları farklı çeşitlerde ve eksplantlarda farklı sonuçlar göstermiştir. Turgut (1993) kolzanın
Eksplantlar Eksplant Başına Tümör Sayısı (Adet) Hipokotil 1.00 Kotiledon 1,1635
Cobra ve Topaz çeşitlerinin kotiledon eksplantı ile yaptığı çalışmada C58 bakteri hattının en virülent hat
olduğunu belirlemiş olup, bu araştırmadan elde edilen sonuç da araştırmacının sonuçlarına benzerlik
göstermiştir. Ayrıca Turgut’un (1993) araştırmasında tümör oluşum oranı %20 olarak bildirilirken, bu
araştırmada C58 ve A281 hatları ile Tarok çeşidinin kotiledon eksplantında %73,33 oranında tümör
oluşumu gözlenmiştir.

Bu çalışmada, en çok ekimi yapılan kolza çeşitlerinin C58 ve A281 onkogenik A. tumefaciens
hatlarına duyarlılığı tespit edilmeye çalışılmıştır. İleriki çalışmalarda farklı eksplant tipleri ve farklı bakteri
hatları denenebilir. Bu araştırmadan elde edilen veriler daha sonra yapılacak kolzaya gen aktarım
çalışmalarının başarısına katkı sağlayacaktır.

Kaynaklar
Anğın, N. ve Vurarak, Y., (2012). Çukurova bölgesine uygun kolza (Brassica napus L.) çeşitlerinin
belirlenmesi. Tarım Bilimleri Araştırma Dergisi, 5(1), 90-92.
Charest, P. J., Holbrook, L. A., Gabard, J., Lyer, V. N., and Miki, B.L., (1988). Agrobacteriummediated
transformation of thin cell layer explants from Brassica napus L., Theor. Appl. Genet. 75: 438-
455.
Charest, P., Lyer, V. and Brian, L. (1989). Virulence of Agrobacterium tumefaciens strains with
Brassica napus and Brassica juncea. Plant Cell Rep., 8:303-306.
Delzer, B., Somers D.A., Orf, J.H. (1990). Agrobacterium tumefaciens susceptibility of 10 soybean
genotypes in maturity groups 00 to II. Crop Sci. 30;320-322.
Depicher, A., Stachel, S., Dhase, P., Zambriski, P., and Goodman, H.M., (1982). Nopaline synthase:
Transcript mapping and DNA sequence, J. Mol. Appl. Genet., 1: 561-573.
Hood, E., Fraley, R., and Chilton, M., (1986). Virulence of Agrobacterium tumefaciens strain A 281
on legumes, Plant Physiol., 83:529-534.
Özcan, S., (1995). Assesment of the susceptibility of different pea (Pisum sativum L.) genotypes to
Agrobacterium tumefaciens, Turkish Journal of Botany, 19:417-422.
Taşkaya Top, B., ve Uçkum, İ., (2012). Türkiye’nin Bitkisel Yağ Açığı. Tarımsal Ekonomi ve Politika
Geliştirme Enstitüsü, 14(2), 1-8.
Turgut, K., (1993). A study of anthergene function in Brassica napus using an antisense RNA
approcach, Doktora Tezi.
Yılmazlar, B., (1999). Korunga, Çayır Üçgülü ve İskenderiye Üçgülünün Agrobacterium
tumefaciens’e Karşı Duyarlılıklarının Belirlenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

FİZİK

Fizik alanında Yapılabilecek Çalışmalara Örnekler

Bilimsel projelerde Fizik alanı son derece geniş ve ilgi çekici bir alandır. Molekül fiziği, yoğun madde
fiziği, yüzey fiziği, malzeme fiziği, okyanus fiziği, atom fiziği, çekirdek fiziği, parçacık fiziği, ışıma fiziği,
kozmoloji, astrofizik, gravitasyon ve kozmoloji fiziğin başlıca alanlarıdır. Bu alanlarda son yıllarda büyük
gelişmeler yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu gelişmelerin takip edilmesi, öğrencilere aktarılması ve bu
alanda proje yapılması son derece önemlidir.

Fizik Alanında Yapılan Çalışmalara Örnekler:
1. Çözülmüş bir problemi farklı tekniklerle çözebilirsiniz (Örneğin harmonik salınım yapan bir
sistemin hareketini açıklamak için yazılan denklemi diferansiyel denklem çözme tekniği, integral alma
tekniği veya cebirsel denklem çözme tekniği gibi tekniklerle çözerek enerji düzeyleri hakkında bilgi
sahibi olabilirsiniz.)
2. Bir problemdeki eksikliği ve yanlışlığı bularak eksikliği veya yanlışlığı giderebilirsiniz
(Elektromanyetik alanlar için Maxwell’in Ampere yasasına bir terim eklemesi gibi)
3. Uzunca bir süredir araştırılan bir konuya canlılık kazandırabilirsiniz. (Sicim kuram gibi.)
4. Günlük yaşamın içinden dikkate alınmayan olgulara çözüm arayabilirsiniz (Musluktan suyun
akışı, okyanus dalgalarının sahile vuruşu gibi)
5. Var olan bir kuramı/ modeli kapsayacak daha genel bir kuram/ model oluşturma çabasında
olabilirsiniz (Göreli Kuantum Kuramı, Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı, Kuantum Alan Kuramı)
6. Yapılan deneylerin, yapıldığı koşulları yeniden yaratarak, farklı nesneleri, farklı teknikleri veya
farklı ilkeleri kullanarak yeniden yapabilirsiniz (Örneğin Girişim Olayının Işık Yerine Elektronlarla
Yapılması ( De Broglie Varsayımını Doğrulayan Davısson ve Germer Deneyi, 1927) Işık- Madde
Etkileşiminde, Thompson Saçılması, Compton Saçılması Fotoelektrik Olayı)
7. Bilgisayar ortamında benzetimsel modeller oluşturabilirsiniz (İnsan yürüyüşünü modellemek,
trafiğin akışını modellemek gibi.)
8. Güncel ve bölgesel sorunlara çözüm arayabilirsiniz (İklimsel sorunlar çevresel sorunlar trafiksel
sorunlar tarımsal sorunlar: Güneş enerjisinden yararlanmak için modeller üretme, her türlü enerji
tüketimini azaltmak için modeller oluşturma, trafik akışını düzenleyen programlar oluşturma)
9. Deney düzenekleri tasarlayabilirsiniz (ışık hızının ölçümü, Planck sabitinin ölçümü, elektrik
yükünün ölçümü gibi.)
10. Güncel gelişmeleri izleyerek bu gelişmeleri katkı sunacak yeni fikirler üretebilirsiniz (Son yılların
popüler alanlarından olan nanoyapıların özellikleri ile ilişkili çalışmaları izleyerek, yada CERN gibi
parçacık araştırmalarının yapıldığı laboratuarlardaki çalışmaları izleyerek bu gibi araştırmalara alternatif
olabilecek küçük çaplı ama önemli fikirler oluşturabilirsiniz.)

ÖRNEK FİZİK PROJE RAPORU
Projenin Adı
LED’ler (Light Emitting Diode) Kullanarak Planck Sabitinin Ölçülmesi
Projenin Amacı
Projenin amacı, Kuantum Mekaniği’nde her denklemde yer alan ve temel bir öneme sahip olan
Planck sabitinin ışık yayan diyotlar kullanılarak çok basit bir devre ile deneysel olarak belirlenmesidir.
Giriş
Max Planck (1858-1947), Kuantum Fiziği’nin öncülerinden olan Alman fizikçidir. 1900’lü yılların
başında Planck, Siyah Cisim Işıması’nın spektral dağılımını açıklamak için enerjinin kuantumlanması
fikrini ortaya attı [1]. Bu fikir modern fiziğin kuantum teorisinin temelidir. Planck, 1918 yılında kuantum
mekaniğin ilk gelişimine katkılarından dolayı Nobel ödülüne layık görülmüştür. Planck, atomların enerji
seviyelerinin ayrık (kesikli) değerlerden oluştuğunu bu enerjinin;
E= nhf (1)
eşitliği ile verildiğini önermiştir. Burada, n kuantum sayısı olarak bilinen tam sayı, f atomların titreşim
frekansı, h Planck sabitidir. Sistemin kuantum sayısı ile gösterilen bir durum değiştirmesi sonucunda
sistem tarafından en küçük ayrık miktarda bir enerji soğurulur yada yayımlanır.
1905 yılında Albert Einstein (1879-1955), fotoelektrik etkisini açıklamak için Planck’ın enerjinin
kuantumlanması prensibini kullandığı bir makale yayımlamıştır. Fotoelektrik olay, ışığa maruz bırakılan
belirli malzemelerden (fotoduyar) elektronların koparılmasını içermektedir [1]. Bu olay birçok açıdan
klasik fizikle açıklanamamaktadır. Einstein o makalesinde elektronların elektromanyetik enerjinin bir
kuantumunu yani fotonunu soğurduğunu ve bu kuantumun enerjisinin;
E=hf=hc/l (2)
eşitliği ile verildiğini varsaymıştır. Burada, c ışık hızı, f ışığın frekansı, l ise dalga boyudur.
Elektronlar çekirdek etrafında belirli yörüngelerde dönerken belirli bir enerjileri vardır. Bu enerji
elektronların bağlanma enerjileridir. Elektronlara bağlanma enerjisinden daha büyük bir enerji verirsek
çekirdekten koparlar. Fotonun metal yüzeye düşürülerek elektron sökülmesi olayına fotoelektrik denir.
Bu olay ilk defa Einstein tarafından gerçekleştirilmiştir. Einstein bu çalışmasıyla Nobel Ödülü almıştır.
Niels Bohr (1885-1962) hidrojen atomu için yaptığı çalışmalarda Plack’ın fikirlerini kullanmıştır.
Bunun yanında Planck sabitinin ilk deneysel ölçümünü Robert Millikan 1916 yılında yapmıştır [2].
Planck sabitinin bulunmasında birçok yöntem vardır. Çalışmamızda bu sabitin deneysel ölçümü için,
ışık yayan diyotların (LED) Akım-Gerilim karakteristiklerinden faydalanılacaktır. LED optik ve kızılötesi
frekanslarda elektromanyetik ışıma yapabilen bir yarıiletken devre elemanıdır. Bu cihaz p-tipi ve n-tipi
yarıiletkenlerin p-n eklemi olacak şekilde meydana gelmesinden oluşur. Genellikle bu yarıiletkenler
GaAs, GaP, SiC vb. dir. LED’ler ileri besleme durumunda minimum

eşik değerin üzerindeki dışarıdan uygulanan potansiyel farklarında ışık yayarlar. Bu voltajın
uygulanmasıyla elektriksel potansiyel enerjideki bu kazanç elektronların n-tipi yarıiletkenden aradaki
bariyeri geçerek p-tipi yarıiletkene doğru akışına zorlayacaktır. Bu eşik voltajı V0 ile gösterilir ve bu
voltaja gelindiğinde akımın artık eklem boyunca aktığını ve ışık üretildiğini söyleyebiliriz. Işığın salınımı
elektronların p-tipi bölgeye veya boşlukların n-tipi bölgeye girmesinden sonra oluşur [3].

Bu elektronlar boşluklar tarafından çevrelenmiş azınlık miktardaki elektronlardır. Bunlar çok çabuk
kendilerine bir boşluk bulup birleşirler. Enerjetik olarak uyarılmış durumda (CB) bulunan elektron taban
durumuna (VB) geçiş yapar. Elektron üst enerjili durumdan alt enerjili duruma geçiş yaparken foton
(ışık) salar. Bundan dolayı Diyot’lar ışık yayan olarak isimlendirilir. Yukarıda bahsedilen eşik değeri,
Akım ve ışık çıkışı diyot boyunca uygulanan voltajla birlikte eksponansiyel (üstel) olarak artar. Enerji
kuantumu veya foton bir enerjiye sahiptir. Foton enerjisi ve V0 voltajı arasında aşağıdaki gibi bir
bağlantı vardır.

e V0 = E g = hf = hc/l (3)

Burada Eg yasak enerji aralığının büyüklüğü, V0 eşik voltaj değeri, f ve l ise sırasıyla yayımlanan
fotonun frekans ve dalga boyu, c ışığın hızı, e elektronun yükü ve h ise Planck sabitidir.

Deneysel Yöntem
Şekil 2’deki devre yardımıyla farklı renklerdeki LED’ler kullanılarak maksimum dalga- boyu ve eşik
voltaj değerleri Çizelge 1’deki gibi bulunur. Bir LED için Akım-Gerilim karakteristiği Şekil 3’de verilmiştir.
Her bir LED için yayımlanan optiksel ışınımın spektral analizi kafesli spektrofotometre kırınımı ile daha
hassas gerçekleştirilebilir.

Denklem 3 ve Çizelge 1’den faydalanılarak V0-1/l grafiği Şekil 4’te verilmiştir. Bu grafiğin eğimi bize
hc/e değerini verir. Buradan biz ışığın hızı ve elektronun yükünü yerine yazdığımızda h Planck sabitini
6,40 10-34 J.s olarak buluruz.

Şekil 4: Gerilimin dalga boyunun tersine göre grafiği. Bu grafik yardımıyla Planck sabiti elde edilir.

Sonuçlar ve Tartışma

Sonuçta deneysel olarak Plank sabiti h= 6,40 10-34 J.s olarak bulunmuştur. Bu sabitin gerçek değeri
6,626 10-34 J.s olduğu ve % 3,4 lük bir fark ile yaklaşım olduğu düşünüldüğünde bu sonucun basit bir
düzenekle yapıldığı da dikkate alınırsa kabul edilebilir olduğu düşünülmüştür. Deney düzeneklerindeki
ölçüm hataları ve hassasiyetler göz önüne alındığında deneysel ölçümlerin ne denli önemli olduğu
anlaşılabilir. Ayrıca alınan sonuçlardan elde edilen grafiğin eğimi ve kesim noktaları gibi değerlerin
bulunması durumunda da hatalar yapılabilir bütün bu hataların minimize olması durumunda yapılan
deneyin sonucu en güvenilir olmaktadır. Yapılan bu deneyde; hem dalga boyu hem de eşik voltaj değeri
ölçümleri son derece hassasiyet gerektiren ölçümlerdir. Bu ölçümlerin hassas yapılmaması sonucu
etkilemektedir. Bunun yanında deney yapılan ortamın ölçümleri etkilemeyecek durumda olmasına
dikkat edilmesi gerekmektedir. Bütün bu olumsuzlukların giderilmesi durumunda beklenen sonuca en
yakın değerler bulunabileceği aşikârdır. Sonuç olarak, LED gibi basit ve ucuz her yerde kolaylıkla
bulunabilen bir yarıiletken devre elemanı ile Kuantum mekaniğinin en temel sabitlerinden biri olan
Planck sabitini (h) basit bir düzenekle bulmuş olduk. Deney sonuçları hata sınırları içinde teorik değerle
uyumludur. Aynı yöntemle elektronun yükü de hesaplanabilir.

Kaynaklar
[1] Karaoğlu, B., Kuantum Mekaniğine Giriş, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2008.
[2] http://en.wikipedia.org/wiki/Robert_Andrews_Millikan, Erişim Tarihi: 17.07.2014.
[3] Kittel, C., Katı Hal Fiziğine Giriş, Çeviri: Önengüt, G. ve Önengüt, D., Palme Yayıncılık, Ankara,
2014.
[4] http://education.mrsec.wisc.edu/SlideShow/slides/pn_junction/pn_junction_solar.html, Erişim Tarihi:
17.07.2014.
[5] Size, S. M., Physics of Semiconductor Devices. John Wiley & Sons, New York, 1969.

KİMYA

Kimya, atom, element ve bileşiklerin yapılarını, özelliklerini, fiziksel ve kimyasal dönüşümlerini konu
alan, belirtilen dönüşümler esnasında meydana gelen enerji ve entropi değişimlerini inceleyerek
yorumlayan bir bilim dalıdır. Hayatımızın her noktasında var olan kimya eski çağlardan beri insanların
çevresinde olup bitenleri anlamalarına ve karşılaştıkları problemlere çözümler bulmalarına yardımcı
olmuştur. İnsanların yaşam standartlarını arttırmada, hayatı daha anlaşılabilir bir hale getirmede,
geçmiş ve günümüz arasındaki köprüleri kurabilmemizde bu bilim dalı büyük bir öneme sahiptir. Her
gün daha fazla endüstrileşen ve böylece daha fazla kirlenen dünyamızda olası çevre ve sağlık
problemlerin tespitinde bize kılavuzluk edecek, çözümünde bize yardımcı olacak kimya, bilimin tüm
dalları ile çok yakından ilgilidir. Çevre problemlerinin çözümünde, hastalıkların önlenmesi ve
tedavisinde, yiyecek ve içeceklerimizin kalite kontrolünde, yeni teknoloji ve malzeme üretiminde kimya
hep aktif rol oynamakta, diğer bilim dalları ile koordineli çalışmaktadır. Kimya esas itibarı ile geçmişimizi
aydınlatmada ve geleceğimize ışık tutmada kilit bir rol üstlenmiş “merkez bilim” olarak ta tanımlanabilir.
Buzullarda yapılan deneyler ile yüzbinlerce yıl önce atmosferde bulunan bileşenlerin neler olduğunun
tespiti yapılabildiği gibi gelecekte bizleri ne tür tehlikelerin beklediği de günümüzde yapılan kontrollü
deneylerle ortaya konulabilmektedir.

Kimya alanındaki araştırma konuları insanın düşünme yeteneği ve yaratıcılığı ile doğrudan ilişkilidir.
Yapılan bir bilimsel araştırma, merak ile başlar, bir olay, konu veya problem hakkında gözlem yapıp
soru sorma ile devam eder. Belirlenen konu ile yapılmış ve/veya yapılmakta olan araştırmaların
kapsamlı literatür taraması ile tespiti çalışmanın bir sonraki basamağını oluşturur. Belirlenen alanda
kullanılacak uygun yöntemin tespiti, bu yöntem kullanılarak kontrollü deneyler yardımı ile verilerin elde
edilmesi ve yorumlanması ile bu araştırma sonuçlandırılır. Belirlenen araştırma konusu ile ilgili
yapılacak tüm kontrollü deneyler ve faaliyetlerin önceden planlanması ve bu plan dâhilinde projenin
yürütülmesi hedefe ulaşmamızda işimizi kolaylaştırmaktadır.

Kimya alanında yapılabilecek çalışmalara örnekler

Fizik gibi kimya alanı da oldukça geniş bir çalışma alanına sahiptir. Analitik kimya, fizikokimya,
organik kimya, anorganik kimya, Biyokimya, kimyanın proje üretilebilecek alt alanlarının başlıcalarıdır.
Eser elementlerin sağlıklı yaşamla ilişkilerinin öğrenilmesinin ardından bu elementlerin topraklara,
yemlere ve gübrelere eklenmesi sonucu ürün verimlerinin artırılabilmesi konusundaki çalışmalar

· İçme sularındaki metallerin varlığına ilişkin yapılan çalışmalar
· Betonların dayanıklılığını arttırmaya yönelik çalışmalar
· Korozyon probleminin önlenmesine yönelik çalışmalar
· Yakıt pilleri ile enerji sorununa çözüm üretme
· Atık suların arıtılması
· Reaksiyon kinetiği çalışmaları
· Kullanılmış malzemelerin yeniden üretimiyle ülke ekonomisine katkı sağlanması
· Yeni madde sentezi
· Yeni ilaç sentezi gibi konularda projeler hazırlanabilir.

ÖRNEK KİMYA PROJE RAPORU
Projenin Adı
Maya örneklerinde bulunan tiyollerin Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografi-Orbitrap Kütle
Spektrometresi ile düşük limitlerde tayinleri
Projenin Amacı
Bu projenin amacı biyolojik sistemlerde bulunan farklı tiyollerin düşük seviyelerde tayinleri için
Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografi-Orbitrap Kütle Spektrometresi (YBSK-OKS) sistemi kullanılarak
analitik bir tayin ve türleme yöntemi geliştirmektir.
Giriş
Tiyoller insan metabolizmasında birçok önemli göreve sahip olduklarından biyolojik matrikslerde
düşük limitlerde tayinleri önem taşımaktadır (Kusmierek ve Bald, 2008). Homosistein (HCys), sistein
(Cys), selenosistein (SeCys), sisteinil glisin (Cys-Gly), glutatyon (GSH) tiyollerinin yanı sıra
selenometiyonin (SeMet) türü de vücut bakımından önemi göz önünde bulundurularak bu çalışmada
analit grubuna ilave edilmiştir. Bu tiyollerden HCys, metiyoninin doğal yollarla metillenmesi sonucu
oluşan bir tiyol aminoasittir. Yaş, cinsiyet ve hastalık durumu gibi birçok faktör insan plazmasındaki
HCys seviyesini etkiler (Miner ve ark., 1997). Plazmada HCys seviyesinde meydana gelen bir artış
kardiyovasküler hastalıklarında aralarında olduğu birçok hastalık için bir belirteç olabilir (Bramanti ve
ark., 2005). Cys türü de vücutta hayati öneme sahip bir tiyoldür. Metiyonin ile birlikte protein sentezinde
Cys nin görev aldığı bilinmektedir (Amarnath ve ark., 2003). SeCys, glutatyon peroksidaz ve glisin
redüktaz gibi birçok enzimin yapısında bulunur ve bu enzimlerin aktifliklerini etkiler. SeCys ile Cys nin
kimyasal yapıları SeCys nin yapısında bulunan selenyum atomu haricinde aynıdır (Zinoni ve ark, 1986).
Cys-Gly, sisteinden sonra plazmada en yüksek derişimde bulunan tiyoldür ve metabolizmada birçok
elzem göreve sahiptir (Bramanti ve ark., 2005). GSH, antioksidan yapıda vücutta birçok hayati göreve
sahip olan bir tiyoldür. Doku ve vücut sıvılarında oksitlenmiş ve indirgenmiş formlarda bulunabilir. Vücut
sıvılarında düşük seviyelerde GSH tayini hastalıkların tespiti bakımından büyük önem taşımaktadır
(Kusmierek ve Bald, 2008).

İnsan sağlığı açısından bu denli öneme sahip tiyollerin farklı matrikslerde tayinleri ile ilgili literatürde
birçok çalışma bulunmasına rağmen proteine bağlı olmayan tiyollerin toplam miktarını tespit etmek
üzere tiyollerin dithiothreitol (DTT) ile indirgenip, indirgenen türlerin P-hydroxymercuribenzoate
türevlendirilmesi sonrası YBSK-OKS sisteminde eşzamanlı tayinleri ile ilgili literatürde herhangi bir
çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma kapsamında geliştirilecek yöntem birçok farklı matrikse
uygulanabilecek ve tiyollerin çok düşük seviyelerde tayini yapılarak literatürde belirtilen alandaki boşluk
kapatılabilecektir.

Yöntem
Tiyollerin toplam miktarlarının tayininde oksitlenmiş tiyollerin yapılarında bulunan disülfit bağlarının
koparılarak indirgenmeleri gerekmektedir. İndirgenme işlemlerinde literatürde yer bulan farklı
kimyasalların kullanıldığı birçok yöntem bulunmaktadır (Pelletier ve Lucy, 2004). Bu çalışmamızda DTT
indirgen madde olarak kullanılmıştır. DTT/tiyol oranı, indirgenme ortamı ve indirgenme süresi optimize
edilerek en optimum indirgenme şartları belirlenmiştir.
İndirgenmiş tiyollerin hem kararlılığını artırmak hem de tayin limitlerini düşürmek için farklı
türevlendirme ajanları literatürde kullanılmaktadır. p-hidroksimerküribenzoat (PHMB) bu amaçla sıklıkla
kullanılır ve bu kimyasalın -SH/-SeH grubu ile spesifik olarak reaksiyona girme yeteneği çok yüksektir.
PHMB ın türevlendirme ajanı olarak sıklıkla kullanılmasına a)-SH grubu ile 90 saniyeden az bir
zamanda reaksiyona girmesi ve b) tiyol-PHMB kompleksinin oda sıcaklığında 12 saatten -20 °C de ise
3 aydan fazla karalılığını koruması sayılabilir (Bramanti ve ark., 2004). -SH ve -SeH grubu içeren tiyoller
ile PHMB arasında asidik ve bazik ortamda meydana gelen reaksiyonlar aşağıda görülmektedir
(Bramanti ve ark., 2006).

1. RSH + HO-Hg-C6H4-COOH ^ RS-Hg-C6H4-COOH + H2O (Asidik)
2. RS- +HO-Hg-C6H4-COO- ^ RS-Hg-C6H4-COO-+OH- (Bazik)

Türevlendirme verimini arttırmak amacı ile verimi etkileyen sistemin tüm parametreleri bu çalışmada
optimize edilmiştir. PHMB/Tiyol oranı, derivatizasyon ortamı, derivatizasyon süresi optimize edilen
parametrelerdir.

İndirgenme ve türevlendirme işlemlerinden sonra tiyollerin birbirlerinden ayrılması ve ayrılan türlerin
düşük limitlerde tayin edilmeleri gerekmektedir. Ayırma işleminde literatürde en çok kapiler elektroforez
(KE) (Hogan ve Yeung, 1992), gaz kromatografisi (GK) (Zhao ve Xia, 2004) ve yüksek basınçlı sıvı
kromatografi (YBSK) (Mukherjee ve Karnes, 1996) cihazları kullanılmaktadır. Bu çalışmada Agilent
1100 model YBSK cihazı, Zorbax, SB-C8 (100 x 2.1 mm x 3.5 g,m) analitik kolonu ile birlikte
kullanılmıştır. Türleri ayırmada kullanılan YBSK şartları Tablo 1’ de görülmektedir.

Tayin aşaması bu çalışmanın son basamağını oluşturmaktadır. Floresans (Neuschwander- Tetri ve
Roll,1989) ve elektrosprey kütle spektrometri (Krupp ve ark., 2008) cihazları tiyollerin tayininde
literatürde en çok kullanılan cihazlar arasında yer almaktadır. Bu çalışmada Thermo marka
(ThermoFisher Scientific, Inc., Bremmen,Germany) Orbitrap Kütle Spektrometresi (OKS) cihazı tiyollerin
tayininde kullanılmış, düşük limitlerde tayin edilmeleri için OKS sisteminin tüm parametreleri optimize
edilmiştir.

Sonuçlar ve Tartışma

Maya örneğinin yapısında bulunan proteine bağlı olmayan tiyollerin toplam miktar tayinlerinde -S-Syapısını
indirgemek için kullanılan DTT miktarının optimizasyonunda DTT/Tiyol oranları 1.0, 2.5, 6.25, 12.5, 17.5, 25, 37.5, 50, 100 olarak denenmiştir. Optimum DTT/Tiyol oranının 12.5 olduğu tespit
edilmiştir. En uygun indirgenme şartlarının tespitinde ise oda şartlarında bekletme, sonikasyon cihazı ve
mekanik çalkalayıcı denenmiştir. Oda şartlarında herhangi bir müdahale gerektirmeden indirgenme
yapıldığında verimin en yüksek olduğu tespit edilmiştir. İndirgenme süresi optimizasyonunda, 5.0, 15,
30, 60 ve 120 dakika boyunca oksitlenmiş tiyoller indirgenmeye tabii tutulmuştur. Optimum indirgenme
süresinin 60 dakika olduğu tespit edilmiştir.

ndirgenme parametrelerinin optimizasyonundan sonra en uygun türevlendirme şartları belirlenmeye
çalışılmıştır. Türevlendirici/Tiyol oranı optimizasyonunda PHMB/Tiyol oranı 1.0, 2.0, 5.0, 10, 15, 20 ve
30 olarak denenmiş ve optimum oranın 15 olduğu elde edilen sinyallerden hareketle bulunmuştur.
İndirgenme ortamı optimizasyonunda olduğu gibi oda şartlarında bekletme, sonikasyon cihazı ve
mekanik çalkalayıcı en uygun türevlendirme ortamının tespiti amacı ile denenmiş ve oda şartlarında
herhangi bir dış etki olmaksızın bekletilerek elde edilen türevlendirme veriminin en yüksek olduğu tespit
edilmiştir. En optimum türevlendirme süresinin tespiti amacı ile analitler 5.0, 15, 30 ve 60 dakika
boyunca PHMB ile türevlendirilmiş, optimum sürenin 15 dakika olduğu tespit edilmiştir.

İndirgenme ve türevlendirme şartlarının optimizasyonundan sonra sistein, homosistein, selenosistein
ve yükseltgenmiş glutatyon türlerinin indirgenme verimleri tespit edilmiştir. İndirgenme
verimlerinin tayininde 5.0 ^M oksitlenmiş tiyoller optimum şartlarda indirgenip türevlendi- rilerek YBSKOKS
sisteminde tayin edilmiştir. Sinyal alanlarının karşılaştırılarak indirgenme veriminin tespitinde
kullanılmak üzere 10.0 ¡rM serbest tiyoller türevlendirilerek YBSK-OKS sistemine gönderilmiştir. Türlere
ait tespit edilen indirgenme verimleri Tablo 2’de görülmektedir.

Tablo 2’de görüldüğü gibi türlerin indirgenme verimleri kantitatif tayin yapmaya yetecek miktarda
büyük bulunmuştur.

Tiyollerin indirgenmesi, indirgenen türlerin türevlendirilmesi, türevlendirilen tiyollerin birbirlerinden
ayrılması (YBSK) ve ayrılan türlerin tayinleri (OKS) ile ilgili tüm parametrelerin optimi- zasyonundan
sonra her bir analit için sistem performans değerleri tespit edilmiştir. Gözlenebilme limiti (LOD) ve tayin
limiti (LOQ) hesaplamalarında kör (blank) numunesi 9 defa optimum şartlar altında analiz edilmiş ve
aşağıdaki formüller yardımı ile LOD ve LOQ değerleri tespit edilmiştir.

LOD= 3xStandart Sapma/Eğim
LOQ= 10xStandart Sapma/Eğim

Tiyoller için tespit edilen LOD ve LOQ değerleri Tablo 3’de görülmektedir.

Tablo 3. Sistem performans değerleri

Sistem performans değerlerinin optimum şartlarda tespitinden sonra gerçek numunelerde tiyollerin
toplam miktar tayinine geçilmiştir. Üç farklı marka maya numunesi marketlerden alınarak yapılarında
bulunan proteine bağlı olmayan tiyollerin toplam miktarları tayin edilmiştir. Tiyollerin maya matriksinden
ekstraksiyonunda H2O ve farklı oranlarda CH3OH denenmiştir. H2O ve CH3OH ile yapılan ekstraksiyon
çalışmalarında türler için ekstraksiyon verimlerinde bir fark tespit edilmemiştir. Yapılan optimizasyon çalışmaları sonrasında ekstraksiyon işleminin su kullanılarak sonikasyon prob cihazında 5.0 dakika
süreyle yapılmasına karar verilmiştir. Analit geri kazanma deneyleri yapılarak ekstraksiyon verimleri
tespit edilmeye çalışılmış ve tüm türler için optimum şartlarda ekstraksiyon verimlerinin %100 e yakın
olduğu tespit edilmiştir.

Marka A dan optimum şartlarda elde edilen ekstraktin indirgenme ve türevlendirme işlemlerinden
sonra YBSK-OKS sistemine enjeksiyonu ile elde edilen kromatogram Şekil 1’de görülmektedir.

YBSK-OKS kromatogramında görüldüğü gibi Cys ve GSH türlerine ait sinyaller simetrik ve
kuyruksuzdur. Diğer türlere ait analitik sinyaller tespit edilememiştir. Üç farklı maya numunesinde
bulunan tiyol türlerinin ve SeMet’nin YBSK-OKS sistemi yardımı ile tespit edilen derişimleri Tablo 4’de
görülmektedir.

Tablo 4. Tiyoller ve SeMet türlerinin tespit edilen derişimleri.

Tablo 5’de görüldüğü gibi tüm maya markaları için derişimi en yüksek bulunan tür GSH dir.
Markaların tümünde CysGly, SeCys, HCys ve SeMet tespit edilememiştir. Geliştirilen bu yöntem
tiyollerin tayin edilebileceği diğer biyolojik örneklere de uygulanabilme özelliğine sahiptir.

DTT ile indirgenip, PHMB ile türevlendirme sonrasında tiyollerin YBSK-OKS sisteminde fmol
seviyelerinde tayinlerinin yapıldığı bu çalışma belirtilen alanda literatürde öncü bir çalışma olma
niteliğindedir.

Kaynaklar
1. Amarnath, K., Amarnath, V., Amarnath, K., Valentine, H.L., Valentine, W.M., Talanta (2003)
1229-1238
2. Bakirdere, S., (2009) Speciation studies using HPLC-ICP-MS and HPLC-ES-MS, PhD Thesis
METU, Ankara, Turkey.
3. Bakirdere, S., Bramanti, E., D’Ulivo, A., Ataman O.Y., Mester, Z., Analytica Chimica Acta 680
(2010) 41-47.
.Bramantia, E., Lomonte, C., Galli, A., Onor, M., Zamboni, R., Raspi, G., D’Ulivo, A., (2004) Journal
of Chromatography A 1054 285-291.
4. Bramanti, E., Vecoli, C., Neglia, D., Pellegrini, M.P., Raspi, G., Barsacchi, R (2005)., Clinical
Chemistry 51 1007-1013.
5. Bramanti, E., D’Ulivo, L., Lomonte, C., Onor, M., Zamboni, R., Raspi, G., D’Ulivo, A., (2006)
Analytica Chimica Acta 579 38-46.
6. Hogan, B.L., Yeung, E.S., (1992) Analytical Chemistry 64 2841-2845.
7. Kusmierek, K., Bald, E., (2008) Food Chemistry 106 340-344.
8. Krupp, E.M., Milne, B.F., Mestrot, A., Meharg, A.A., Feldmann, J., (2008) Analytical and
Bioanalytical Chemistry 390 1753-1764.
9. Miner, S.E.S., Evrovski, J., Cole, D.E.C., (1997) Clinical Biochemistry 30 189-201.
10. Mukherjee, P.S., Karnes, H.T., Analytical Chemistry 68 (1996) 327-332.
11. Neuschwander-Tetri, B.A., Roll, F.J., (1989) Analytical Biochemistry 179 236-241.
12. Pelletier, S., Lucy, C.A., (2004) Analyst 129 710-713.
13. Zhao, H., Xia, D., (2004) Petroleum Science and Technology 22 1641-1653.
14. Zinoni, F., Birkmann , A., Stadtman, T.C., Böck, A., (1986)Proceedings of the National
Academy of Sciences of the United States of America 83 4650-4654.

MATEMATİK

MATEMATİK PROJELERİNDE DİKKATE ALINMASI GEREKEN HUSUSLAR

Matematik alanında yapılacak bir proje çalışmasında, aşağıdaki üç nokta açısından, herhangi bir
matematik araştırmasında bulunması gereken tüm özelliklerin bulunması gerekir: (1) Varılan sonuçların
ilginç olması ve araştırılan alana katkıda bulunması. (2) Sonuca ulaşmada kullanılan yöntem ve atılan
adımların doğruluğu. (3) Sunuşun, okuyucunun çalışmayı rahatlıkla izlemesini mümkün kılacak açıklıkta
ve bilimsel yazım kurallarına uygun biçimde yapılması.

Ortaöğretim düzeyinde yapılacak bir proje çalışmasının, herhangi bir matematik araştırmasından
temel farkı kuşkusuz yapılan çalışmanın katkısının niteliğine ilişkin olacaktır. Tüm bilimsel çalışmalarda
özgünlük en önemli ölçütlerden biridir. Oysa matematik gibi çok yoğun ve kapsamlı bir birikim temeline
sahip bir alanda, özgün araştırma cephesine ulaşmak ciddi ve uzun süreli bir çabayı gerektirir. Bu
nedenle burada ele aldığımız proje çalışmalarındaki özgünlük ölçütü matematiğe ciddi bir katkı niteliği
taşıyan yeni bir sonucun elde edilmesi anlamında değ I ldir. Bilinen bir sonucun farklı bir alana
uygulanması; bilinen bir teoremin daha basit ya da farklı yönlerine ış ı k tutacak bir biçimde yeni bir
kanıtının verilmesi; belli bir konuda elde edilmiş sonuçların, aralarında ilişkilere farklı bir açıdan vurgu
yapan yeni bir yaklaşı mla derlenmesi, özgün proje konuları olabilir.

Bir araştırmanın sonuçlarının matematiğe yaptığı katkının niteliğinin, kuşkusuz göreli ve öznel bir
yönü vardır. Bilimsel dergilerde yayımlanan matematik makalelerinde her yıl 150200 bin civarında yeni
teoremin kanıtlandığı hesap edilmektedir. Bu teoremlerin gerek çözüm getirdikleri problemler, gerekse
yol açtıkları yeni ve ilginç problem demetleri açısından taşıdıkları ağırlık ve önem farklılık
göstermektedir. Bu önem derecesini belirlemek üzere kesin ve niceliksel bir ölçüt getirmek mümkün
olmasa da, bir problemin matematiksel içeriğinin zenginliği konusunda matematikçiler arasında
genellikle bir görüş birliğinin oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu görüş birliklerinin, matematikçilerinin nesiller
boyunca üstünde odaklaşmaya devam ettikleri en ünlü örnekleri, 1976 yılında çözülen Dört Renk
Problemi ile yakın zamanda ispatı tamamlanmış olan Fermat Teoremi; ya da hala “açık problem”
niteliğini sürdüren Goldbach Kestirimi’dir.

Buradaki ölçüt, problemin kendisinin ilginçliğ ı nin yanı sıra getirilen çözümün başka hangi
problemlerin çözümüne basamak oluşturabileceğ ı ; daha önce elde edilmiş sonuç ya da yöntemleri
genelleştirmesi ya da kendisinin genelleş tirilebilirliğ ı ; yol açtığ ı yeni problemler ve araştırma süreçleri
olarak ifade edilebilir.

Matematik projelerinin hazırlanabileceği bazı konu başlıkları:

1. Asal sayılar ve özellikleri, kriptoloji, bölünebilme, modüler aritmetik,
2. Geometri, trigonometri, doğru, üçgen, dörtgen, çember ve aralarındaki geometrik
bağıntılar, düzlem ve uzay geometrisi, altın oran, fraktallar,
3. Eşitsizlikler,
4. Olasılık teorisi ve kombinatorik, saymanın temel prensibi, çizge kuramı, pascal üçgeni,
5. Matematiksel modelleme ve matematiğin gerçek yaşamdaki uygulamaları, değişim oranları,
matematiksel tıp, matematiksel biyoloji, finans matematiği.

ÖRNEK MATEMATİK PROJE RAPORU

Projenin adı:
İkinci dereceden polinom fonksiyonlarının tersinin bulunmasında yeni bir yöntem.

Projenin amacı:
İkinci dereceden herhangi bir polinom fonksiyonun birebir ve örten olduğu bir aralıkta tersinin
bulunmasını daha kısa ve genel formül ile göstermektir.

Giriş:
İkinci dereceden polinom fonksiyonlarının tersi tam kare yöntemi ile hesaplanmaktadır [1].
Ancak bazı polinom fonksiyonlarının tam kareye benzetilmesi işleminde güçlük yaşanmaktadır. Biz bu
çalışmamızda ikinci dereceden bir polinom fonksiyonun tersinin elde edilmesine parabolün tepe noktası
yardımıyla genelleştirerek formülize edeceğiz. Böylece bu formül yardımı ile klasik yani bilinen
çözümden daha kolay bir yöntem elde etmiş olacağız. Ayrıca formülümüzün genel hali verilerek özel
durumları da incelenmiştir.

Yaptığımız literatür taramasında [2,3,4,5] bizim yöntemimize rastlanmadığı görülmüştür.

Kullanılan Yöntem:
Aşağıda verilen teoreminin ispatı, doğrudan ispat yöntemi kullanılarak kanıtlanmıştır.

Kaynaklar: 1. Akarkuyu S. (2014)9. Sınıf Matematik Öğretmeninin Kitabı, Edit Yayınları, 2014.
2. Artun C (2013), 9. Sınıf Matematik Kareküp Yayınları,.
3. Asma N, Bıyık H (2013), 9. Sınıf Matematik Konu Anlatımlı, Esen Yayınları
4. Küçük G(2012) , Matematik Fasükülleri, Gür Yayınları,
5. Şahin M (2013), Okula Yardımcı Ders Kitabı Matematik 9, Palmiye Yayınları

COĞRAFYA

Coğrafya ayrı yerlerdeki tüm fiziksel ve beşeri olguların etkileşiminin, yerler arasındaki karşılıklı
etkilenmenin hangi kalıpları yarattığının ve mekânı nasıl organize ettiğinin incelenmesidir. İnsanın
yaşama alanı olarak yeryüzünün anlaşılması ve yeryüzünü şekillendiren bir varlık olarak da insanın
etkilerinin ortaya konulması coğrafyanın temel amacını meydana getirmektedir. Bu açıdan ele
alındığında coğrafya bir mekân bilimi olarak tanımlanmaktadır. Coğrafi çalışmalarda meydana gelen
olayların nedenlerinin açıklanması büyük önem taşımaktadır.

Coğrafyanın konularını meydana getiren yeryüzü ve onun üzerinde yaşayan insan ile faaliyetleri
farklı birçok bilimin de konusunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte coğrafya, konuların ele alınış biçimi
ile kullandığı yöntemler açısından diğer bilim alanlarından ayrılmaktadır (Jeoloji dünyanın oluşumunu,
tektonizmayı, bunların meydana geliş mekanizmasını açıklarken, jeomorfoloji yüzey şekillerinin
oluşumunda etkili olan etmen ve süreçleri araştırır. Bunu yaparken jeolojinin temin ettiği bilgileri kullanır
ve yorumlar. Aynı şekilde demografi nüfusun özelliklerinin araştırmakla beraber, nüfus coğrafyasında bu
özelliklerin nedenleri ve mekânsal etkileri değerlendirilmektedir).

Bütün bu özellikler nedeniyle coğrafya, fiziki coğrafya ve beşeri coğrafya olmak üzere iki ana
inceleme alanına sahiptir. Yer şekillerinin oluşumunda etkili olan etmen ve süreçler, iklimler, hidrografik
özellikler, toprak oluşum süreci ve belli toprak gruplarının dağılışları ile biyocoğrafya özelliklerinin ve
nedenlerinin ortaya konulması, başka bir ifadeyle doğal çevrenin nasıl bir yaşama alanı oluşturduğu,
fiziki coğrafyanın konusudur. İnsanın dünyadaki faaliyetleri ise genel anlamı ile beşeri coğrafyanın
konusu içinde yer almaktadır. Bunlar arasında nüfusun gelişimi, yaş, cins, ırk, dil vb özellikleri ile
dağılışı; yerleşme şekilleri ve özellikleri, insanın yaşamını sürdürmek için gerçekleştirdiği ekonomik
faaliyetler başlıca çalışma konularını oluşturur. Bu iki genel inceleme alanı dışında, dünyanın evrendeki
yerini, şeklini ve özelliklerini tanımaya yarayan ve sonuçlarını değerlendiren matematik coğrafya;
yerkürenin doğru olarak kâğıda aktarılıp dağılışların uygun şekilde gösterilmesine öğreten kartoğrafya;
jeopolitik özelliklerin ve sonuçlarının anlaşılmasına katkıda bulunan siyasi coğrafya; dünya tarihinde
değişim yaratan olayların meydana gelişinde etkili olan etmen ve süreçlerin anlaşılmasını sağlayan
tarihi coğrafya alanı gibi farklı çalışma konuları da bulunmaktadır. Bütün coğrafya çalışmalarının temel
özelliği sonuçlarının uygulanabilir olmasıdır.

Coğrafî çalışmalar iki yaklaşımla ele alınır. Bunlardan ilkinde farklı ölçeklerde de olsa (ülke, kıta,
dünya gibi) bir konu, diğer konular ile ilişkileri ölçüsünde değerlendirilerek dağılışları ve özellikleri
belirlenir. Bu yaklaşıma sistematik yaklaşım denilmektedir. İkinci yaklaşımda ise bir ünitede (yöre,
bölüm, kıta, ülke gibi) yer alan tüm unsurlar birbirleri ve farklı bölgelerle ilişkileri göz önüne alınarak
incelenir, dağılış özellikleri ve nedenleri araştırılır. Bu yaklaşıma ise bölgesel yaklaşım denilmektedir.
Konusu coğrafya olan bir projenin gerek ele aldığı olay, gerekse onu ele alış biçimi diğer bilim
alanlarından farklıdır. Dolayısıyla coğrafî çalışmalarda kullanılan yöntem, çalışmanın özelliğine göre
değişim gösterebilmektedir. Bazen bu çalışmalarda laboratuar çalışmaları ve deney sonuçları ön plana
çıkarken, bazı çalışmalarda anket, mülakat ve gözlem gibi teknikler.

önem kazanmakta ve çalışmada bu verilerin değerlendirildiği istatistik programlarına ihtiyaç
duyulmaktadır. Yapılacak her türlü projede, projeyi oluşturan kuramsal ve kavramsal çerçevenin çok iyi
ortaya konulması (proje sınırlarının, amacının ve yönteminin belirlenmesi) ve oldukça cazip olan komşu
bilimlerin alanlarına taşılmaması önem taşımaktadır. Son yıllarda coğrafî bilgi sistemleri, ele alınan
konuların mekânsal dağılışının ortaya konulmasında en büyük yardımcıdır. Bu konuda var olan paket
programlar, çoğu verinin daha az emek harcanarak görsel hale getirilmesine katkıda bulunmaktadır.
Ancak, bu programlar kullanılarak yapılan çalışmaların bir kısmı bulgu ve sonuçların görsel ifadesinden
daha ileri gitmemektedir. Bu tür programların, kendi özelliklerinden de faydalanılarak coğrafî analizlerin
yapımı, değerlendirilmesi ve sonuçlarının gösterilmesi için kullanılması yerinde olacaktır.

Coğrafyada tasviri anlatım çok uzun süreden beri yerini sayısal verilerin elde edilmesi ve
yorumlanmasına bırakmıştır. Bu nedenle gerek fiziki coğrafya, gerekse beşeri coğrafya çalışmalarında
sayısal olarak ifade edilebilecek verilere gereksinim duyulmaktadır. Bu verilerin işlenmesi için bir
tablolama programı (Microsoft Excel, Openoffice.org Calc vb) kullanabileceğiniz gibi, SPSS gibi istatistik
programlarından veya ArcGIS, MapInfo, GRASS gibi coğrafî bilgi sistemi paket programlarından
faydalanabilirsiniz. Özellikle programların sürümleri arasında, “program tarafından yapılabilecekler
açısından” farklılıklar vardır. Bunun için bu programlarla ilgili bilgiyi eksiksiz ve doğru olarak vermeniz
projenizin güvenirliliğini arttıracaktır. Ancak, kullanacağınız programlarda çalışmayı sizin yapmanız,
programın nasıl çalıştığını bilmeniz veya herhangi bir yardım aldıysanız bunu belirtmeniz mutlak
gerekmektedir.

Örnek Proje Konuları

Coğrafya projeleri belli bir alan içinde bir veya birkaç coğrafî unsurun ağırlıklı olarak ele alındığı,
sorunların belirlendiği ve çözülmesi için yapılması gerekenlerin tartışıldığı projelerdir. Yapılacak proje ile
belli bir sorunun çözümü için yeni bir yöntem veya yaklaşım kullanılabileceği gibi bilinen bir yöntem yeni
bir sahaya da uygulanabilir. Projenizde bilinen bir yöntemi yeni bir sahaya uygulasanız dahi alternatif
yöntemleri denemekten kaçınmayınız. Bu projenizin orijinalliğini arttıracağı gibi bilimsel düşünceye bir
katkı da sağlayabilir. Yapılacak projede teorik olarak veya uygulamada belli bir sorunun çözümüne
katkıda bulunmak hedeflenmelidir.

Yeryüzünün herhangi bir bölgesinin (Dağ, ova, vadi, plato, havza, yerleşim yeri vb) fiziki, beşeri ve
ekonomik unsurlarının coğrafya ilkelerine bağlı kalınarak araştırılması,

Belli bir bölgede veya yerleşim yerinde deprem, kütle hareketleri, erozyon, heyelan, sel vb. doğal
olayların ortaya çıkış nedenleri, yerleşmeler üzerideki etkileri, çevreye verdiği zararlar ve
alınabilecek muhtemel önlemler,

Belli bir il örneğinde organize sanayi bölgesinin yer seçiminde hakim rüzgâr yönünün önemi ve
sonuçları,

Doğal hayatı olumsuz etkileyen insan faaliyetleri ve sonuçları,

Kıyı kullanım biçiminin yaşam üzerindeki etkisi ve neden olduğu sorunlar,

Sultan sazlığında yaban hayatının sürdürülebilirliği açısından yağış miktarındaki değişimin
incelenmesi,

Belli bir bölgede veya yerleşim yerinde bitki örtüsünün çeşitliliğinin korunmasına yerel halkın
katkısının sağlanması,

Belli bir bölgede ekoturizm faaliyetlerinin yerel kalkınma üzerine etkisi,

Konya Bölümünde obruk oluşumlarının sıklaşmasının şeker pancarı tarımı ile ilişkisi,

Belli bir tarım bölgesinde bilinçsiz sulamadan kaynaklanan sorunların giderilmesi konusunun
değerlendirilmesi,

Belli bir yerleşme yeri örneğinde termal su kaynaklarının neden olduğu çevre sorunları ve alınması
gereken önlemler,

Belirlenecek bir il örneğinde termal su kaynaklarının tarım amaçlı kullanımı,

Belli bir coğrafyada aşırı sulamanın taban suyu seviyesinin düşmesine etkisi,

Belli bir yerleşim yeri örneğinde kültürel değerlerin turizm faaliyetlerinde alternatif olanak olarak
değerlendirilmesi.

ÖRNEK COĞRAFYA PROJE RAPORU

Projenin Adı

17 Ağustos 1999 Depreminin İzmit Yerleşmesinde Nüfusun Cins ve Yaş Bileşiminde Neden Olduğu

Değişimler ve Sonuçları

Amaç

Deprem bir alanda fiziki değişikliklere yol açması nedeniyle fiziki bir olay olarak değerlendirilir.
Büyüklüğü ve verdiği hasar, alt yapı tesislerinin etkilenmesi, afet sonrası acil yardım ve kurtarma
çalışmaları ilk bakışta akla gelen temel sorunlardır. Ancak depremin aynı zamanda yaşayan insanlar ve
faaliyetleri üzerinde de etkileri vardır. Bu etkiler insanların psikolojik durum ve davranışlarını
etkilemekten, sosyal ilişkilerinde farklılaşmaya kadar giden farklı konu ve boyutlarda olabilir. Belli
büyüklüğün üzerinde ve can kayıplarının fazla olduğu depremlerin bir diğer önemli özelliği ise meydana
geldiği alandaki nüfusun cins ve yaş bileşiminde de yaşanan değişimdir. Bu değişimi yaratan sadece
deprem anında yaşanan can kayıpları değildir. Bu konuda daha sonra yaşanan göçler de etkili
olmaktadır. Bu projenin amacı 1999 depremi sonrasında İzmit yerleşmesinde nüfusun yaş ve cinsiyet
yapısında ortaya çıkan değişimin ve sonuçlarının ortaya konulmasıdır.

Giriş
Deprem insanların hayatını çok kısa bir zaman diliminde büyük ölçüde etkileyen bir olaydır. Kısa
sürede meydana gelmesine karşılık sonuçları bakımından çok daha uzun sürede etkili olduğu açık
olarak görülmektedir (Akkayan.,2001) . Bu nedenle deprem sonrasında yapılacak çalışmalar sadece
enkazın kaldırılması ve kayıpların belirlenmesine yönelik gerçekleşmez. Deprem sonrasında insanların
yaşadıkları psikolojik travma en az deprem esnasında yaşanan fiziki yıkım kadar etkili olmaktadır.
Özellikle çok sayıda can kaybının yaşandığı büyük depremlerin sonrasında ortaya çıkan bir diğer durum
da nüfusun yaş ve cinsiyet yapısında meydana gelen değişimdir (Nurlu ve ark., 2009). Deprem
sonrasında gerek kadın/erkek nüfus oranlarının gerekse bu nüfusun yaş yapısının ortaya konulması
geleceğe ilişkin planlamalarda nelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, nelerin öncelik
kazandığını belirtmede bir yöntem olarak değerlendirilebilir.
Bu planlamaya katkıda bulunmak amacıyla bu çalışmada 1999 depremi sonrasında İzmit
yerleşmesinde nüfusun yaş ve cinsiyet yapısında ortaya çıkan değişimin ve sonuçlarının ortaya
konulması amaçlanmıştır.

Materyal ve Yöntem
Çalışma, Kocaeli ilinin il merkezi olan İzmit yerleşmesi ile sınırlandırılmıştır. Mahalle ölçeği, en küçük
birim olarak kabul edilmiş, nüfus sayımları ve sağlık ocaklarında yer alan yaş grubuna göre hazırlanmış
tablolar kullanılmıştır. Çalışmada deprem sonrasındaki nüfusun değişimi için sağlık ocaklarından temin
edilen verilerden faydalanılırken, nüfus projeksiyonu ile gelecek 10, 25 ve 50 yıllık dönemde nüfus
yapısında yaşanacak değişimler öngörülmeye çalışılmıştır.
Çalışmanın temel veri kaynaklarını nüfus sayımları ile sağlık ocakları tarafından hazırlanan nüfus
yaş ve cinsiyet özelliklerini gösterir tablolar oluşturmuştur. Bu amaçla deprem öncesi nüfusun yaş ve
cinsiyet bileşiminin belirlenmesi için 1990, deprem sonrasındaki nüfus için ise 2000 yılına ait genel
nüfus sayımı verileri kullanılmıştır. Nüfus verilerinin değerlendirilmesinde, nüfus piramitlerinin çiziminde
ve geleceğe yönelik nüfus tahminlerinde Microsoft Excel 2007 programından faydalanılmıştır. Nüfus
projeksiyonları için Türkiye İstatistik Kurumu’nun da nüfus projeksiyonlarını hazırladığı P = PQ-ern
formülü kullanılmıştır. İzmit yerleşmesinin mahalleleri de gösteren sayısal haritası Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi’nden temin edilmiş, NetCAD programı ile hazırlanan harita uygun yama kullanılarak ArcMap
9.3 programına aktarılmıştır. Tüm haritaların çiziminde bu programdan faydalanılmış, görsel katkıyı
sağlamak üzere çizilen haritalar Google Earth Pro 4.2 programı vasıtasıyla temin edilen koordinatlandırılmış uydu görüntüleri ile birleştirilmiştir.

Bulgular

İzmit’in nüfus gelişimi incelendiğinde 1927 yılında 15 bin dolayında nüfusa sahip olduğu, 1950’de
nüfusun 30 bini aştığı görülmektedir (Tablo 1). 1965 sayımından sonra nüfusu 100 binin üzerine çıkan
İzmit’te 1990 yılında 256.882 kişi yaşıyordu. Oysa 2000 yılında yapılan nüfus sayımında nüfus 195.699
kişi olarak belirlenmiştir. Adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin verilerine göre ise 2007 yılında İzmit’te
250 bine yakın nüfus yaşamaktaydı. Nüfusun sayısal gelişimi gerek Kocaeli’nde gerekse merkez ilçede
benzer seyir izlemiştir.

Sayım dönemlerindeki nüfus artışı göz önüne alındığında nüfusun 1940-1945 dönemi haricinde sürekli
artmasına karşılık, 1990-2000 döneminde binde 27.2 oranında azaldığı görülmektedir (Tablo 2). Bu
ölçekte bir azalış Merkez ilçe ve Kocaeli il nüfusuna yansımaz. İzmit, deprem merkezinde yer almanın
etkisiyle çevredeki birçok yerleşmeden daha fazla nüfus kaybına uğramıştır. Depremin yaralarını
sarmaya yönelik çalışmaların sağladığı ivmenin yanında yeni iş imkânlarının olması/olabileceği umudu
İzmit ve çevresinde 2000-2007 devresinde hızlı bir nüfus artışının gerçekleşmesine neden olmuştur.

Çizilen nüfus piramitleri, nüfusun yaş yapısındaki değişimi ana hatlarıyla göstermektedir (Şekil 1).
1990’da en fazla nüfusa sahip yaş grubu 10-14 yaş grubu iken 2000 yılında 20-25 yaş grubunun en
kalabalık yaş grubu olması sonucuna yol açmıştır. Buna göre 2007 yılında da en kalabalık yaş
grubunun 30-35 yaş grubu olması beklenir. Bu beklentilerin gerçekleşmesine karşılık, 1990 yılında 5-9
yaş grubu, 2000 yılında 15-19 yaş grubu ikinci fazla nüfusa sahip yaş grubunu meydana getiriyordu.
Oysa 2007 yılında 25-29 yaş grubunun altındaki tüm grupların sayıca birbirine yakın değerlere sahip
olması, nüfus artışının hız kazandığını göstermektedir. Nüfusun cinsiyet ve yaş yapısında görülen
özellikler benzer şekilde İzmit’in nüfus piramidine de yansımaktadır.

Sonuç ve Tartışma

İzmit Körfezi ve çevresinin jeomorfolojik özellikleri ile sismik aktivitesi konuları çeşitli çalışmalarda
detaylı olarak ele alınmıştır (Hoşgören, 1995; Yüksel, 1995). Aynı şekilde 17 Ağustos 1999 depreminin
oluş mekanizması üzerinde birçok çalışmalar bulunmaktadır (Nurlu, Cerit ve Sezen, 1999; İTÜ, 1999).
Bunun dışında Türkiye’deki depremler ve oluş sıklıklarının belirlenmesi ile ilgili çeşitli çalışmalar da
vardır. Özmen ve arkadaşlarının hazırladığı “Coğrafi Bilgi Sistemi ile Deprem Bölgelerinin İncelenmesi”
isimli çalışmada Türkiye’nin deprem bölgesi haritasına göre yerleşmelerin deprem riskleri
değerlendirilmiştir (Özmen, Nurlu ve Güler, 1997). Deprem sonrasında yapılan çalışmalardan bir diğeri
ise yardımların dağıtımı ve halkın memnuniyetini ölçmeye yönelik olarak gerçekleştirilmiş çalışmadır
(Akkayan, Kırımlı ve Polat, 2001).

Yapılan çalışmalar deprem sonrasında can kayıplarından kaynaklanan nüfus azalışının dışında
nüfus yapısında bir dizi değişikliğin ortaya çıktığını göstermektedir. Özellikle deprem sonrasında zarar
gören meskenlerde yaşayanların, zarar görmeyen veya daha az zarar gören akrabalarının yanında
yaşamaya devam etmesi, hane büyüklüğünde önemli değişikliklerin olmasına yol açtığı gibi belli yerlerin
nüfus yaş ve cinsiyet yapısında da değişime neden olmaktadır.

Deprem sonrasında İzmit’in nüfusunda da azalış ortaya çıkmıştır. Bu azalış Kocaeli ilinin genelinde
ve Kocaeli’nin Merkez ilçesinde görülmemiştir. Depremin hayat üzerindeki olumsuz etkilerinin
unutulmaya başlanması, diğer yerlerde olduğu gibi İzmit’te de nüfus artışının hız kazanmasına neden
olmuştur. İzmit şehrinin daha kolay bir yaşam imkânı sunması, diğer yerlere nazaran İzmit’in daha hızlı
nüfuslanmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda Kocaeli ili ile Kocaeli Merkez ilçesinde binde 25-26
dolayında gerçekleşen yıllık nüfus artış hızı İzmit’te binde 35’e yaklaşmaktadır.
Nüfusun yaş ve cinsiyet yapısındaki değişim, eğitim, sağlık gibi alt yapıyı ilgilendiren uzun vadeli
planlarda yeni verilerin esas alınmasını gerektirmektedir. Bu projeden elde edilen çıktılar, başka
çalışmalara da veri kaynağı olma özelliğine sahiptir. Örnek olarak bu projede, nüfus projeksiyonlarından
elde edilen verilere göre ilköğretim sonrasında eğitime devam edebilecek tahmini nüfus ortaya
konulmuştur. İlköğretim okullarına bitiren nüfusun okula devamı ile ilgili sayısal veriler
değerlendirilmemiştir. Bu göz önünde bulundurularak eğitim için kaynakların planlanmasına ilişkin
çalışmalar yapılabilir.

Kaynakça

AKKAYAN, Taylan, KIRIMLI, Yüksel ve POLAT, Tülin (2001) Deprem Yardımlarından
Yararlananların Değerlendirme Raporu, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayını.
AVCI, Sedat (2005) “Faults, earthquakes and cities: A case study for Turkey”, Two Papers About
Urbanization in Turkey: 39-76, Istanbul: Çantay.
DİE (1991) 1990 Genel Nüfus Sayımı Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri (41-Kocaeli), Ankara:
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü yayını.
DİE (2003) 2000 Genel Nüfus Sayımı Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri (41-Kocaeli), Ankara:
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü yayını.
ESRI (2008) ArcMap 9.3, Redland: ESRI Inc.
HOŞGÖREN, M. Yıldız (1995) “İzmit körfezi havzası’nın jeomorfolojisi”, İzmit Körfezi Kuvaterner
İstifi, (Ed. Engin Meriç): 343-348, İstanbul: Kocaeli Valiliği Çevre Koruma Vakfı.
Google Earth (2007) Google Earth Pro 4.2, Mountain View: Google Inc.
İTÜ (1999) 17 Ağustos Kocaeli Depremi Ön Değerlendirme Raporu, <http://www.belgenet. com/deprem/depremitu.html>, erişim tarihi 26.10.2009.
NURLU, Murat, CERİT,Orhan ve SEZEN, Fikret (1999) 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999
Düzce Depremleri Tektonik İncelemesi, <http://www.deprem.gov.tr/lab_htm/rapor/ DEPREM-web.htm>,
erişim tarihi 26.10.2009.
ÖZMEN, Bülent (2000) 17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi Depreminin Hasar Durumu (Rakamsal
Verilerle), Ankara: Türkiye Deprem Vakfı yayını.
ÖZMEN, Bülent, NURLU, Murat ve GÜLER, Hüseyin (1997) Coğrafi Bilgi Sistemi ile Deprem
Bölgelerinin İncelenmesi, Ankara: Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü yayını.
TUİK (2009a) 2000 Genel Nüfus Sayımı Sosyal ve Demografik Nitelikler <http://tuikapp. tuik.gov.tr/nufusapp/idari.zul>, tarihi 26.10.2009.
TUİK (2009b) 2007 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Nüfus Sayımı Sonuçları
<http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul>, son erişim 26.10.2009.
YÜKSEL, Fethi Ahmet (1995) “İzmit körfezi ve yakın çevresinin sismik aktivitesi”, İzmit Körfezi
Kuvaterner İstifi, (Ed. Engin Meriç): 259-267, İstanbul: Kocaeli Valiliği Çevre Koruma Vakfı.

SOSYOLOJİ

Sosyoloji, toplumları bilimsel ve sistematik olarak inceleyen bir sosyal bilim dalıdır.
Sosyolojinin araştırma konusu, toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylardır. Toplumun
yapısı, değişimi, işleyişi, toplumsal gruplar, kurumlar, vb sosyolojinin ilgi alanı içine girer. Toplumun
yapısını keşfetme; toplumdaki grupları bir arada tutan veya onları birbirinden ayıran, uzaklaştıran
güçlerin neler olduğunu ortaya koyma; toplumsal yaşamı değiştiren ve dönüştüren koşulları belirleme;
insanlar arası ilişki ve etkileşimlerin yapısı ve işleyişi ile ilgili kural ve ilkeleri ortaya koyma; sosyal
davranışı toplumsal bağlam içerisinde açıklama ve sosyal sorunları anlama ve çözüm önerileri
geliştirme sosyolojinin en temel amaçları arasında yer alır.

Toplum ve toplumla ilgili bütün olgular ve olaylar (evlenme, boşanma, göç, kentleşme, suç, spor vb.)
sosyolojinin araştırma konusunu oluşturur.

İçinde yaşadığımız toplumun ekonomik yapısı, aile düzeni, kültürü, yönetim biçimi, nüfusu, ahlak
anlayışı, sosyal davranışlarımızı şekillendirir. Örneğin; arkadaş seçimimiz, mesleğimiz, boş zamanları
değerlendirme biçimimiz gibi eylemlerimiz toplumsal koşullardan etkilenir.
İnsan davranışları üzerinde toplumsal koşulların etkili olması sosyal davranışın çözümlenmesinde,
toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve süreçlerin bilinmesini önemli bir hale getirmiştir. Bu
çerçevede sosyoloji daha özel olarak sosyal davranışı açıklamayı amaçlar. Sosyal davranış, toplumsal
bir bağlamda anlam kazanan, diğer insanların davranışları ile karşılıklı etkileşimi olan insan eylemleri
olarak tanımlanabilir. Örneğin; bir fabrikada çalışan işçilerin veya bir okulda ders anlatan öğretmenlerin
davranışları sosyal davranışlardır.

Örnek Proje Konuları

• Yerel gelenekler, adetler, töreler ve bunların yöre insanları üzerindeki etkileri,
• Sözlü tarih (kişilerle mesela gazilerle derinlemesine mülakat yapılarak bir
tarihsel kesitin kişiler perspektifinden yansıtılması),
• Göçolgusu, şehirleşme, gecekondulaşma ve sorunları,
• Kuşaklar arası ilişkiler ve sorunlar,
• Aile yapısı, aile ilişkileri, ilişkilerdeki değişim, aile içi şiddet, vb.,
• Küreselleşmenin çevrenizdeki ticaret, iş kolları ve meslekler üzerindeki
etkileri,
• Sosyal şiddet ve çeşitli sosyal sistemlere (aile, okul) etkileri,
• Risk altındaki çocuklar ve topluma kazandırılmaları,
• Her türlü eşitsizlikler (gelir, eğitim vs.) ve bölgelerarası farklılıklar,
• Sosyal değişme ve değişen ve kaybolan yaşam tarzları,
• Toplumla bütünleşemeyen ve dışarıda bırakılan toplum kesimleri ve sorunları,
• Sosyal anlamda Avrupa Birliğine hazır olma durumumuz ve bu bağlamda
karşılaşılan sorunlar.

SOSYOLOJİ PROJELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Sosyoloji projeleri sosyal olgu, süreç ve kurumları teorik veya pratik bir sorunu esas alarak
incelemeyi amaçlayan projelerdir. Projelerde önemli olan teorik veya pratik bir sorunun tanımlanmasıdır.
Bu konuda literatürden faydalanılabilir. Dikkatimizi çeken ve toplumda sıkıntı yaratan bir sosyal
sorun da proje konusu olabilir. Yapılması gereken önce sorunu tanımlamak ve sınırlarını iyice çizmektir.

ÖRNEK SOSYOLOJİ PROJE RAPORU

Projenin Adı
Ankara’ya göç etmiş İspirliler arasındaki hemşehrilik bağının ekonomik ilişkilerine etkisi.

Projenin Amacı
Hemşehrilik, bir sosyal gruplaşma etmenidir. Özellikle modernlik öncesi toplumlarda önemli bir
sosyal dayanışma ve organizasyon temeli olduğu kadar, sosyal, siyasi, kültürel ve iktisadi sonuçlarda
doğuran bir olgudur.

Bu araştırmada, bu iki birbiriyle ilişkili sürecin, yani hemşehrilik ve iç göç olgularının iktisadi
faaliyetlere nasıl bir etkide bulunduğunun incelenmesi amaçlanmıştır.

Giriş
Hemşehrilik, “aynı şehirden gelmek” anlamına gelen bir kelimedir. Sosyoloji literatüründe, özellikle
sosyal değişme, göç ve kentleşme bağlamında incelenmiş bir sosyal olgudur (1).
Hemşehrilik, kökenin bulunduğu şehirden başka bir şehre göç edilmesiyle beraber, göç edilen kentin
sosyal, kültürel ve iktisadi dokusuna da etki etmektedir (1).
Ülkemizde, 1950’lerde çok partili demokratik sisteme geçiş, kalkınma çabalarının ve kamu
yatırımlarının artmasıyla yoğunlaşan iç göç ile birlikte, büyük şehirlerde aynı yöreden gelenlerin aynı
mahalle ve semtlere yerleşmesi, benzeri işkolları ve ticaret alanlarında faaliyet göstermeleri ile
hemşehrilik olgusu öne çıkmıştır (2).

Sosyal çevremize baktığımızda, hatta kendi ailemizi incelediğimizde, hemşehrilik ilişkilerinin önemli
bir sosyal dayanışma, aidiyet, kültür muhafazası gibi bir takım işlevleri yerine getirdiğini görebiliriz.
Bu çalışmada Ankara’da yerleşik ispirliler arasındaki hemşehrilik bağının, onların iktisadi
dayanışmasına ve iş ilişkileri geliştirmesine nasıl yansıdığı incelenmiştir.

Yöntem
Ankara’da İspirlilerin kurduğu derneklerle temas edilerek, İspirlilerin yoğun olarak yaşadıkları bir yer
olan Keçiören Mecidiye mahallesi araştırma evreni olarak seçilmiştir.
Derneklerden alınan adresler ile mahalle muhtarından alınan adresler birleştirilip, tekerrürler
ayıklandıktan sonra, araştırma evreninin 314 haneden oluştuğu tespit edilmiştir.
Bu evrenden tesadüfi örnekleme yöntemiyle 60 haneden oluşan bir örneklem belirlenmiştir.
Proje kapsamında örneklerden elde edilecek bilgi ve verileri toplamak üzere 22 sorudan oluşan bir
anket geliştirilmiştir. İlgili örnekleme bu anket uygulanmıştır. Anket hane halkı reisine, o bulunamadığı
takdirde de eşine uygulanmıştır. Ankete cevap verme oranı % 90 olarak gerçekleşmiştir.
Anketin sonuçları bir istatistik analiz programı (SPSS) kullanılarak değerlendirilmiştir.

Sonuçlar ve Tartışma

Elde edilen verilerden çeşitli bağıntılar kurularak şu sonuçlara varılmıştır:
Deneklerin hemşehrisi olmayan işadamları ve esnaf ile olan mevcut ilişkileri, hemşehrileri olanlara
kıyasla daha azdır.
Deneklerin hemşehrilik ilişkileri ortak iktisadi faaliyetlerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Deneklerin % 48.2’si serbest meslek sahibidir. Bu meslek alanlarında inşaat müteahhitliği ve fırıncılık
en önde gelmektedir.
Serbest meslek sahibi İspirlilerin %87.8’i işlerini kurarken hemşehrilerinden maddi ve manevi destek
gördüğünü belirtmiştir.
Deneklerin % 42.6’sı memur ve işçi olarak çalışmaktadır. Bunların önemli bir çoğunluğu (% 71) işe
girmelerinde hemşehrilerinin (milletvekili, bürokrat, iş adamı vb.) yardımcı ve etkili olduklarını
belirtmişlerdir.
Deneklerin işsiz olanları ise yine hemşehrilerinden maddi ve manevi destek görmektedir.
Sonuç olarak hemşehrilik ve iç göç olgularının Ankara’ya göç etmiş İspirliler arasında ekonomik
ilişkilerde de belirleyici rol oynadığı ve ekonomik dayanışmayı da beraberinde getirdiği gözlenmiştir.
Kaynaklar
Ayata, A. (1994), “Geleneksel ve Modern Dayanışma”, Dünyada ve Türkiye’de Güncel Sosyolojik
Gelişmeler. Ankara: Sosyoloji Derneği Yayınları. Sayfa 30-37
Bayhan, V. (1996) “Türkiye’de İç Göçler ve Anomik Kentleşme”, Toplum ve Göç II. Ulusal Sosyoloji
Kongresi. 20-22 Kasım, Mersin.
Bayraktar, Ulaş (2001) ‘Hemşehri dernekleri ve demokratik gelişim’, İstanbul’daki Anadolu.
Bott, E. (2004) “Aile içi Roller ve Toplum Ağı” içinde çev. İhsan Sezai, Öncü Sosyologların
Kaleminden Sosyoloji, Ankara: Tekağaç.
Gökçe, Birsen (1994) “Toplumsal Değişim Sürecinde Gecekondu Ailesi”, Aile Kurultayı. 16-18 Kasım
1994, Birinci Kitap, Ankara: Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı.
Köse, Ahmet Cengizhan (1996) Yöresel Dayanışma Örgütlerinin Kentlileşme Sürecindeki Rolü-
Konya İli Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi.
Tekşen, Adnan (2003) Kentleşme Sürecinde Bir Tampon Mekanizma Olarak Hemşehrilik:
Ankara’daki Malatyalılar Örneği, Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT).

PSİKOLOJİ

PSİKOLOJİ PROJELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

İnsan davranışı veya zihinsel süreçlerini anlamaya yönelik akademik ve uygulamalı bir bilim dalıdır.
Psikolojinin araştırma konuları arasında yaşlanmanın hafıza üzerindeki etkisi, aile ortamında görülen
ilginin okul başarısı ile ilişkisi ya da televizyon karşısında harcanan zamanın çocuğun davranışları
üzerindeki etkisi verilebilir. Ancak bu soruları sorarken bilimsel yol izlemek esastır. Örneğin, televizyon
karşısında harcanan zamanın çocuğun davranışları üzerindeki etkisi incelemek için ilk yapılması
gereken araştırmacının merakı doğrultusunda sorulabilecek soruyu daha belirgin hale getirmektir.
Araştırmacı televizyon karşısında harcanan zamanın küçük çocukların dil gelişimlerine etkilerini merak
ediyor olabilir ya da şiddet içeren programların çocuklarının saldırgan davranışları üzerindeki etkileri
çalışılabilir. Bu noktada detaylı bir kaynak taraması yaparak daha önce yapılan benzer çalışmaları
incelemek, araştırmacının seçtiği konuya hâkimiyetini artıracak, var olan bilgilerini zenginleştirecek ve
özgün bir araştırma önerisi geliştirmesine olanak sağlayacaktır.

Araştırmacının bir sonraki adımı daha önce yapılan çalışmaları da göz önüne alarak hipotezini
oluşturmaktır. Hipotezler, farklı değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerini ortaya koyar ve bilimsel yöntemler
kullanılarak desteklenirler veya çürütülebilirler. Seçtiğimiz örnek üzerinden devam edecek olursak
merak ettiğimiz konu şiddet içeren programların erkek çocuklarının saldırgan davranışları üzerindeki
etkileri olsun. Araştırmacı şöyle bir hipotez ortaya atabilir: Öğle kuşağında şiddet içeren çizgi film
izleyen çocuklar, aynı süre ile şiddet içermeyen çizgi film izleyen çocuklara kıyasla daha fazla saldırgan
davranışlar sergilerler. Ya da araştırma hipotezi şöyle olabilir: Şiddet içeren çizgi film izleyen erkek
çocukları, aynı filmi izleyen kız çocuklarına kıyasla daha fazla saldırgan davranış sergilerler.
Araştırmacının bundan sonraki amacı ortaya attığı hipotezi test etmektir.

Araştırmacı değişkenleri arasında sebep-sonuç ilişkisi arıyorsa deneysel yöntemler kullanarak diğer
faktörlerin etkisini kontrol etmek zorundadır. Yine aynı örnek üzerinden gidecek olursak, deneysel
yöntemler kullanarak şiddet içeren çizgi film izlemenin erkek çocuklarının saldırgan davranışları
sergilemelerine sebep olup olmadığını test etmek isteyen araştırmacı, benzer yaş ve özelliklere (annebaba
eğitimi benzer olan, aşırı davranış bozukluğu olmayan) sahip erkek çocuklarını rastgele (kur’a
çekerek gruplara ayırma gibi) iki gruba ayırır. Oluşturulan bu gruplardan birine şiddet içeren çizgi film
izletilirken diğerine şiddet içermeyen çizgi film aynı süre ile izletilir ve film bittikten sonra oyun
bahçesinde bu çocukların arkadaşlarına karşı davranışlarını gözlemlenir. Eğer gruplar arasında daha
önceden tarifi yapılan ve ölçüm maddeleri belirlenen saldırgan davranışlar açısından anlamlı bir fark
varsa hipotez desteklenmiş yoksa çürütülmüş olur.

Bir diğer yöntem olarak, araştırmacı sebep sonuç ilişkisi gözetmeksizin iki değişken arasındaki
ilişkiyi araştırıyorsa deneysel olmayan yöntemler kullanarak bilimsel veri toplayabilir. Anket uygulaması,
gözlem, röportaj deneysel olmayan bilimsel veri toplama yöntemlerine örnek verilebilir. Buradaki
örneğimiz okul başarısı ile depresyon arasındaki ilişki olsun. Diyelim ki araştırma bulguları okul başarısı
düşük olan çocukların depresyon puanlarının yüksek olduğunu gösterdi. Buna dayanarak araştırmacı okul başarısı arttıkça depresyon azalır diyebilir, ancak okuldaki başarısızlık depresyonu artırıyor ya da okuldaki başarı depresyonu azaltıyor diyemez.
İster deneysel yöntemler kullanıyor olsun ister deneysel olmayan yöntemler, araştırmacının dikkat
etmesi gereken bir diğer husus da değişkenlerini herkesin aynı şeyi anlayacağı şekilde somut ve açık
bir şekilde tanımlamasıdır. İlk örnekte olduğu gibi şiddet içeren çizgi film ve saldırgan davranışlar tanımı
kişiden kişiye değişebilir. O nedenle araştırmacı ne olursa çizgi film şiddet içermiş sayılır ya da çocuk
hangi davranışları sergilerse saldırgan davranışlar olarak adlandırılır net bir şekilde ortaya koyması
gerekir. İkinci örnekte ise okul başarısı sınıf ortalaması ile ölçülebilir ya da dersine giren öğretmenlere
anket uygulaması yaparak öğrencilerin başarıları sorulabilir. Depresyonu ölçmek için de psikoloji
literatüründe geçerliliği olan ölçeklerden biri kullanılabilir ya da araştırmacı kendi kriterlerini belirleyerek
depresyon belirtilerinin hepsini kapsayan bir ölçek hazırlayabilir. Ancak, yeni bir ölçek hazırlanması
durumunda bu ölçeğin geçerlik-güvenirlik çalışmalarının da yapılması gerekir.

Anlaşılacağı üzere araştırma raporunu hazırlarken araştırmacının bilimsel olarak test edilebilir olan
hipotezini net bir şekilde ortaya koyması, herkesin aynı şeyi anlamasını sağlayacak şekilde
değişkenlerini somut olarak tanımlaması ve hangi bilimsel yöntemi kullanarak değişkenlerini test
edeceğini belirtmesi çok önemlidir. Önemli olan bir başka husus da araştırmanın kimlerle (örneklem)
yapılacağının belirtilmesidir çünkü araştırma bulguları ile sadece o örneklemin temsil edildiği
popülasyona genelleme yapılabilir. Örneğin çalışma ilkokula giden bir grup öğrenci ile yapılıyorsa
sonuçlar ilkokul öğrencileri için geçerlidir ama diğer yaş grupları için geçerli değildir. Araştırmacı dilerse
farklı yaş gruplarını da karşılaştırabilir. Örneğin anne-baba anlaşmazlığının ilkokul çocuklarının okuldaki
başarısına etkisi ile ortaokula giden çocukların okuldaki başarısına etkisi karşılaştırılabilir. Böylece
araştırmacı hem anne-baba anlaşmazlığı ile okul başarısı arasındaki ilişkiyi hem de kaçıncı sınıfa
gittiğinin bu ilişkideki rolünü araştırmış olur.

ÖRNEK PSİKOLOJİ KONULARI

• Akademik başarının üniversite öğrencilerinin mutluluk düzeylerine etkisinin araştırılması
• Genç yetişkinlerde depresyon ve işsizlik arasındaki ilişkinin incelenmesi
• Lise öğrencilerinin geri dönüşüme yönelik tutumlarının araştırılması
• Kaygı bozukluğu yaşayan ve yaşamayan ergenlerin uyku düzenlerinin incelenmesi
• Yaşlı ve genç katılımcıların hafıza oyunu performanslarının karşılaştırılması
• Tıp okuyan öğrencilerin organ bağışı ile ilgili inançlarının araştırılması
• Emniyet kemeri takma davranışı ile ilişkili olan kişilik özelliklerinin belirlenmesi

ÖRNEK PSİKOLOJİ PROJE RAPORU

Projenin Adı
İdeal Güzel Kadın İmajının Görselleştirilmesinin Kadınların Duygu Durumları ve Bedensel
Memnuniyetleri Üzerindeki Etkileri

Amaç
Çalışmanın amacı ideal güzel kadın görsel imajına maruz kalmanın duygu durumu, bedensel
memnuniyet ve yeme bozuklukları ile ilişkisini incelemektir. Çalışmanın amacı doğrultusunda
oluşturulan hipotezler şöyledir.

1. İdeal güzel kadın görsel imajına maruz kalan kadınlar insan imajı içermeyen görsel imajlara
maruz kalan kadınlara kıyasla daha çok depresif duygu durumu ve bedensel memnuniyetsizlik yaşarlar.
2. İdeal güzel kadın görsel imajına maruz kalan kadınlardan yeme bozukluğu belirtileri olanlar
olmayanlara kıyasla daha fazla öfke ve bedensel memnuniyetsizlik dile getirirler.

Giriş

İnsanlar ideal güzellik tanımlamalarını yaparken toplumun koyduğu standartlardan çok etkilenirler.
Son yıllarda, kadınların gerçek kiloları ile ideal kilo algıları arasındaki uçurum arttıkça kadınların
bedenlerinden memnuniyetsizliklerinin de arttığı görülmektedir (Timka, Striegel, Silberstein ve Rodin,
1987). Görsel medyada sürekli vurgulanan manken beden ölçülerine maruz kalan kadınlar fiziksel
görünüşlerinden (Richins, 1991) ve kilolarından (Irving, 1990) hoşnut değillerdir. Özellikle yeme
bozukluğu olan kadınlar, görsel medyada sunulan ideal güzel kadın imajına maruz kaldıkça fiziksel
görüntülerini olduğundan daha olumsuz algılarlar (Waller, Hamilton ve Shaw, 1992). Bedensel
hoşnutsuzluk ile olumsuz duygu durumu arasında pozitif bir ilişkiden söz etmek mümkündür. Yani,
kişinin bedensel memnuniyetsizliği arttıkça, olumsuz duygu durumu artar ya da olumsuz duygu durumu
arttıkça bedensel memnuniyetsizliği de artar.

Yöntem

Örneklem: Çalışmaya 118 kız üniversite öğrencisi katılmıştır. Katılımcılar deneysel ve kontrol olmak
üzere iki gruba ayrılmıştır. Deneysel grupta yer alan katılımcıların yaş ortalaması 21 (standart sapma =
3.51) ve kilo ortalaması 57.61 kg’dır (standart sapma = 10.29). Kontrol grubundaki katılımcıların yaş
ortalaması 19.4 (standart sapma = 1.05) ve kilo ortalaması 54.43 kg’dir (standart sapma = 6.50).
Yapılan istatistiksel analizler bu iki grup arasında yaş ve kilo bakımından anlamlı bir fark olmadığını
göstermiştir. Katılımcıları yönlendirmemek adına araştırmanın gerçek amacı araştırma süresince gizli
tutulmuş ancak çalışma sonuçlandıktan sonra araştırmanın gerçek amacı katılımcılara açıklanmıştır.
İşlem: Öncelikle araştırmaya katılan 118 kız öğrencinin olumsuz duygu durumu, bedensel
hoşnutsuzluk ve yeme bozuklukları derecelerini belirlemek için tüm bu özelliklerin ölçüldüğü anket
uygulaması yapılmıştır. Bir hafta sonra deney grubundaki kız öğrencilere çok bilinen altı magazin
dergisinden alınan toplam 20 kadın modelin fotoğrafları tüm vücutlarını içerecek şekilde art arda gösterilmiştir. Kontrol grubunda yer alan kız öğrencilere ise insan bedeni içermeyen toplam
20 adet fotoğraf gösterilmiştir. Hemen sonrasında ise her iki gruptaki kız öğrencilere olumsuz duygu
durumu ve bedensel memnuniyetsizlik anketleri yeniden verilmiştir.
Ölçme Araçları: Yeme bozukluğunu ölçmek için Garner, Olmsted ve Polivy (1983) nin geliştirdiği 64
maddelik ölçek, olumsuz duygu durumunu ölçmek için McNair, Lorr ve Droppleman (1971) tarafından
geliştirilen 6 maddelik ölçek, bedensel memnuniyet için ise Berscheid, Walster ve Bohrnstedt (1973)’ün
geliştirdiği 24 maddelik ölçek kullanılmıştır.

Veri Analizi:

Kontrol ve deneysel grupta yer alan kız öğrencilerin, fotoğraflar gösterilmeden önce ve fotoğraflar
gösterildikten sonra olumsuz duygu durumu ve bedensel hoşnutsuzluk ölçeklerinden aldıkları puanlar
karşılaştırılarak iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığı istatistik analiz
programı olan SPSS kullanılarak hesaplanmıştır.

Sonuçlar
Sekil 1 ve 2’de gösterildiği gibi deney grubunda yer alan kız öğrencilerin ideal güzel kadın
fotoğrafları gösterildikten sonra aldıkları olumsuz duygu durumu ve bedensel memnuniyetsizlik puanları,
fotoğraflar gösterilmeden önce aldıkları olumsuz duygu durumu ve bedensel memnuniyetsizlik
puanlarından istatistiksel açıdan anlamlı olarak yüksektir. Buna karşı, kontrol grubunda yer alan kız
öğrencilerin insan bedeni içermeyen fotoğraflar gösterildikten sonra aldıkları olumsuz duygu durumu ve
bedensel memnuniyetsizlik puanları ile fotoğraflar gösterilmeden önce aldıkları olumsuz duygu durumu
ve bedensel memnuniyetsizlik puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur. Buna ek
olarak, yeme bozukluğu ölçeğinden düşük puan alan kız öğrencilere kıyasla, yüksek puan alan kız
öğrencilerin ideal güzel kadın fotoğraflarına baktıktan sonra olumsuz duygu durumu ve bedensel
hoşnutsuzluk ölçeklerinden aldıkları puanların yükseldiği gözlenmiştir.

Tartışma

Bu çalışma gösteriyor ki görsel medyada sunulan ideal güzel kadın imajı, kadınların duygu
durumlarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu kişilerin ideal güzel kadın imajına maruz
bırakıldıklarında daha öfkeli ve depresif bir ruh haline girdiği görülmüştür. Aynı zamanda bu kişilerin
bedensel hoşnutsuzluklarının da arttığı gözlenmiştir. Buna ek olarak, bu çalışma yeme bozukluğu olan
kadınların diğerlerine kıyasla görsel medyada sunulan ideal güzel kadın imajından daha fazla
etkilendiklerine ve dolayısıyla hem olumsuz duygu durumlarının hem de bedensel
memnuniyetsizliklerinin arttığına işaret etmektedir.

Kaynaklar
Berscheid, E., Walster, E.ve Bohrnstedt, G. (1973). Beden İmajı: Mutlu Amerikan Bedeni.
Psychology Today, 7, 119-131.
Garner, D. M., Olmsted, M. P. ve Polivy, J. (1983). Çok yönlü yeme bozukluğu ölçeğinin
geliştirilmesi. International Journal of Eating Disorders, 2, 15-31.
Irving, L. M. (1990). Ayna imajlar: yeme bozukluğu olan kadınlarda standart güzellik algısının kişinin
öz güveni ve bedensel doyumuna etkisi. Jounal of Social and Clinical Psychology, 9, 230242.
Mcnair, D. M., Lorr, M. ve Droppleman, L. F. (1971). Duygu Durumu el kılavuzu. San Diego:
Eğitimsel ve Endüstriel Test Servisi
Richins, M. L. (1991). Toplumsal karşılaştırma ve sunulan ideal imaj. Journal of consumer research,
18, 71-83.
Timko, C., Striegel,-Moore, R., Silberstein, L. ve Rodin, J. (1987). Kadınlık / erkeklik ve kadınlarda
yeme bozukluğu: Birbirleri ile ilişkisi nedir? International Journal of Eating Disorder, 6, 701-712.
Waller, G., Hamilton, K. ve Shaw, J. (1992). Yeme bozukluğu olan kişilerde beden algısına
medyanın etkisi. British Review of Bulimia and Anorexia Nervosa, 6, 81-87.
* Orijinal kaynak örnek alınarak hazırlanmıştır (Pinhas, L., Toner, B. B., Ali, A., Garfinkel, P. E.,
and Stuckless, N. (1999). The Effects of the Ideal of Female Beauty on Mood and Body Satisfaction.
International Journal of Eating Disorder, 25(2), 223-226).

TARİH

Tarih, uzak veya yakın geçmişte yaşamış toplumların ve onların hayatlarını etkileyip yön veren
kişilerin, oynadıkları önemli rolleri, yaşantıları boyunca sebep oldukları olayları, yarattıkları maddî
manevî kültürü, toplumlar arası ilişkileri sebep-sonuç bağlantısı içerisinde inceleyen, analiz edip
yorumlayan bir sosyal bilim dalıdır. Tarih bu inceleme, analiz ve yorum işini kendine özgü metotlar
aracılığıyla, sosyoloji, iktisat, antropoloji, felsefe, arkeoloji vb. diğer sosyal bilim dallarının ortaya
koyduğu verileri de kullanarak yapar. Böylece toplumları, kişileri, aralarındaki ilişkileri anlamaya ve
anlatmaya çalışır. Bu sebeple tarih, yalnızca geçmişi anlamaya değil, ama geçmişin anlaşılmasından
yola çıkarak geleceğe dair perspektifler ortaya koymaya da yarar. Bu yüzden tarihi yalnızca geçmişin
bilimi olarak değerlendirmek yanıltıcı ve yanlıştır. Tarih, bazılarınca yanlış olarak, bu boyutlarıyla değil,
yalnızca geçmişteki olayların ve kişilerin kuru bir betimlemesinden ve kronolojik sıralanmasından
ibaret, geçmişin geçmişte kalan ve bugünle bir bağlantısı bulunmayan “ölü bilgisi” olarak algılanır.

Geçmişte yaşamış toplumların faaliyetleri, aralarındaki ilişkileri ve kültürleri, çok çeşitli oldukları için
tarihin de diğer bilim dalları gibi farklı ve değişik uzmanlık alanları vardır.

Bunlardan bazıları
1-Siyasal Tarih
2- Askeri Tarih
3- İktisat Tarihi
4- Hukuk Tarihi
5- İdare Tarihi
6- Sosyal Tarih
7- Dinler Tarihi
8- Kültür Tarihi
9- Düşünce ve Zihniyet Tarihi
10- Kurumlar Tarihi
11- Uluslararası İlişkiler (Diplomasi)
vb. şeklinde sıralanabilir.

Günümüzde bunlara, yakın geçmişte meydana gelmiş bir olayın, henüz yaşamakta olan canlı
şahitleriyle yüz yüze görüşmelerde onların anlattıklarına dayanan birde “Sözlü Tarih” katılmıştır.
Bunların her biri de kendi içlerinde alt uzmanlık alanlarını içlerine alırlar. Dönemlerine göre İlkçağ
Tarihi, Ortaçağ Tarihi; coğrafi konumlara göre Avrupa Tarihi, Afrika Tarihi veya ülkelere göre Fransa
Tarihi, Türkiye Tarihi, İngiltere Tarihi ABD Tarihi, Çin Tarihi; devletlere göre Roma İmparatorluğu
Tarihi, Uygur Devleti Tarihi, Bizans Tarihi, Osmanlı Tarihi vb.
İçinde yaşadığımız şimdiki zaman, hatta henüz yaşamadığımız gelecek zaman, sandığımızdan çok
daha fazla geçmişin etkisine ve yönlendirmesine bağımlıdır. Ülkeler kendi çıkarlarını geçmişten gelen
haklarına dayanarak savunurlar. Bu sebeple tarihi yalnızca geçmişi aydınlatmağa değil, aynı zamanda
geleceği de aydınlatmaya çalışan bir bilimsel disiplin olarak görmelidir.
İşte bütün bu tarih alanlarında çok çeşitli projeler yapılabilir. Nitekim günümüz modern
tarihçiliğinde, tarih uzmanlık alanlarının çok kompleks hale gelmesi ve genişlemesi sebebiyle,
kompleks, çok boyutlu konular, artık “disiplinler arası” bir anlayışla, projelere dayalı olarak çalışılmakta
ve yayımları yapılmaktadır.

Örnek Proje Konuları
• XIII. yüzyılda Anadolu Selçukluları’nda şehirleşme,
• Türkler’in Anadolu’yu fethi ve yerleşmeler (Kırsal ve kentsel kesimde nüfus ve iskan),
• Ortaçağ Türkiye’sinde Türk-Bizans sınırında toplumsal yapı ve yaşam,
• Erken Osmanlı toplumunda sosyal tabakalar,
• İlkçağlardan günümüze Anadolu’da kentsel yerleşim süreci (tek bir kent örneğinde),
• İlkçağlardan bugüne Anadolu’da kırsal yerleşim süreci (tek bir köy örneğinde),
• Osmanlı çağında Anadolu ticaret yolları,
• Osmanlı çağında Rumeli ve Anadolu askerî sefer yolları,
• Tanzimat dönemi yenileşme çabalarının Osmanlı taşrasına yansımaları (tek bir il örneğinde),
• Osmanlı taşrasında ayanlar (tek bir ayan ailesi örneğinde),
• Osmanlı yenileşmesinin mimari alandaki yansımaları,
• Yenileşme döneminde çeviri edebiyatı ve Türk edebiyatına etkileri,
• Osmanlı yenileşme döneminde bilimsel faaliyetler,
• Yakın geçmişle ilgili sözlü tarih araştırmaları.

TARİH PROJELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Tarih projeleri, yukarıda belirtilen tarih alanlarından birinde, teorik veya pratik bir sorunu
aydınlatmaya yönelik projelerdir. Bu sebeple tarih projeleri, temelde geçmişte meydana gelmiş
olaylarla veya kişilerle, yahut siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamla ilgili oldukları için ister
istemez dönemlerinin arşiv belgelerine, kronik veya vakayiname denilen tarih kitaplarına, dönemden
kalma çeşitli mahiyette başka kitaplara ve yerine göre bugün ayakta kalmış tarihsel yapılara, bunların
kitabe (epigrafi) denilen yazıtlarına, mezar yazıtlarına ve hatta o döneme ait sikke denilen paralara
(meskukat, numizmatik) dayanmak durumundadırlar. Tarihçinin kullanacağı temel materyaller
genellikle bunlardır. Eğer modern zamanlar tarihi söz konusuysa, bunlara, gazeteleri, dergileri, ses ve
görüntü kasetlerini de eklemelidir. Bunlar olmadan tarih yazılamaz.

ÖRNEK TARİH PROJESİ RAPORU

Projenin Adı

Bir İç Anadolu Kasabasının Doğuş ve Gelişim Tarihi: Çapanoğulları ve Yozgat

Projenin Amacı
Anadolu şehir ve kasabalarının büyük bir çoğunluğu Bizans, Selçuklu ve kısmen de Osmanlı
döneminden kalmadır. Osmanlı döneminde 18. yüzyılda bu kasabalara yepyeni iki tanesi daha
eklenmiştir: Nevşehir ve Yozgat. Nevşehir Lale Devri’nin ünlü sadrazamı Damat İbrahim Paşa ile
beraber gelişmiş ve bir şehir halini almıştır. Yozgat ise, Bozoklu Türkmen aşiretinin Yozkat koluna
mensup bir ayan ailesinin kurup kışlak olarak kullandığı 10-15 haneli küçük bir köyden gelişerek şehir
olmuştur. Proje bu ilginç dönüşümün nasıl bir tarihsel sürecin ürünü olduğunu, bu sürecin
açıklanmasını) hedeflemektedir.

Giriş
Osmanlı İmparatorluğu 18. yüzyılda, iç ve dış şartlar ve gelişmelerin etkisiyle siyaset, yönetim ve
ekonomik yapısı başta olmak üzere, çok önemli bir değişim süreci içine girmiştir. Bu değişimin
etkilediği Osmanlı siyasal otoritesi yavaş yavaş taşradaki nüfuzunu, ayan denilen hanedanlarla (bir
takım nüfuzlu büyük yerel aileler) paylaşmak zorunda kalmıştır. Bu hanedanlar, bulundukları yerlerde
başlangıçta devletin vergisini tahsil etmekle görevli voyvoda veya mütesellim denilen görevlilerdi.
Fakat devlet adına vergi tahsildarlığı gibi önemli bir konumda olmaları, onları zamanla idari ve
ekonomik güç haline getirmiş ve halk üzerinde belirli bir otorite sağlamalarına, dolayısıyla halkla devlet
merkezi arasında aracı konumuna yükselmelerine yol açmıştır. Bu da onları devlet nezdinde hatırı
sayılır hale getirmiştir. İşte Çapanoğulları da, bu sürecin bir parçası olarak, mütesellimlik ve
voyvodalıktan elde ettikleri nüfuz sayesinde bir ayan ailesi durumuna gelmişler, yaşadıkları Yozkat
köyünü (sonradan Yozgat denilmeğe başlamıştır) kendilerine merkez yaparak faaliyetlerini buradan
yürütmüşlerdir. 18. yüzyıldan itibaren nüfuz ve hakimiyet alanları genişleyince, bu köyü bir şehir
yapmak için harekete geçip hakimiyetleri altındaki Kayseri, Tokat, Sivas ve Antep gibi şehirlerden
Müslüman, Ermeni ve Rum, tüccar, esnaf ve sanatkar şehirli halkı getirip yerleştirmişlerdir. Bu halk
konaklar, dükkanlar, çarşılar, çeşmeler, camiler inşa etmişlerdir. Çapanoğulları da burada bir de saray
yaptırmışlar, şehirde vakıflar kurarak önemli kamu binaları ve hayır eserleri inşa ettirmişlerdir. Böylece
Yozgat’ı zamanın modern bir Osmanlı şehri haline getirmişlerdir.

Yöntem
Önce Osmanlı İmparatorluğu’nda ayanlardan, bu arada Çapanoğulları ve Yozgat’tan bahseden
yazılı kaynaklar tespit edilerek taranmış ve ilgili veriler ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında Osmanlı
döneminde yazılmış 18. yüzyıl kronikleri, Yozgat ve çevresinden geçen yabancı gezginlerin günlükleri
birincil bilgi kaynaklarını oluşturmuştur. Yozgat ve çevresinde gerek Çapanoğulları, gerekse yerli
ailelerin yaptırdıkları mimari yapılar, cami ve mescit mezarlıklarındaki mezar taşları, şehir ve
çevresinden yetişen önemli kişilerin yazılı eserleri tek tek incelenerek Yozgat’ın tarihsel geçmişine dair
bilgiler çıkarılmıştır. Osmanlı döneminden kalma mezar taşlarındaki yazıtlar okunarak Yozgat’a ilk
yerleşen ailelerin kimlikleri ve aile bilgileri, mesleki dağılımları, ölüm sebepleri tespit edilmiş, aile
şecereleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu ailelerden günümüzde soyları devam edenlerle
tek tek temasa geçilmiş olup, aileleri ve Yozgat’ın geçmişi hakkında aile içi bilgiler elde edilmiş ve
kaynaklarla karşılaştırılıp kontrolleri sağlanmıştır.

Sonuçlar ve Tartışma
• Bütün bu çalışmalar, Çapanoğlu ailesinin bir konar göçer Türkmen ailesi olduğu, bu ailenin,
Yozkat adındaki bir Türkmen aşiretinin mensubu olarak 17. yüzyıl sonlarına doğru, aynı adı verdikleri
köyü kurup buraya yerleştikleri anlaşılmaktadır.
• Ailenin ilk kurucusunun Çapar Ömer Ağa olduğu, Çapan kelimesinin bu kelimeden türediği
anlaşılmıştır. Zaman içerisinde giderek büyüyen ailenin, güçlenerek çevrede sözünü geçirir hale
geldiği, böylece Osmanlı devleti nezdinde adım duyurarak vergi mütesellimliğini elde ettiği, bu görevi
kullanarak daha da güçlenip yerel bir otorite olduğu görülmüştür.
• Çapanoğulları kurdukları köyü, kazandıkları nüfuz ve otoriteye paralel olarak giderek
büyütmüşler, bazı ayrıcalıklar vaat ederek diğer vilayetlerden göçürdükleri tüccar, esnaf ve sanatkar
ailelerini yerleştirerek onlar aracılığıyla mamur hale getirmişler ve bölgede işler bir ekonomik sistem
yaratmışlardır.
• Şehrin gelişmesine ilk büyük katkıları yapanların, Çapar Ömer Ağa’nın oğulları Süleyman
Bey, Ahmet Paşa ve onun oğlu Mustafa Bey olduğu anlaşılmaktadır. Şehir özellikle bu üçünün
zamanındaki ekonomik ve bayındırlık faaliyetleriyle ilk gelişmesini sağlamıştır.
• Çapanoğulları tarafından şehre iskan edilen Türk, Ermeni ve Rum tüccar, esnaf ve
sanatkarların oluşturdukları zengin ekonomik hayatın, kurulan pazar ve panayırların özellikle şehrin
sosyal ve ekonomik gelişme ve büyümesinde başat bir rol oynadığı görülmektedir.
• Başta şehir merkezinde bizzat kendilerinin kurdukları vakıflar aracılığıyla inşa ettirdikleri
büyük cami ve çevresindeki dükkanlar başta olmak üzere, yaptırdıkları diğer eserler bu gelişmenin bir
sonucudur. Ayrıca halen, bazıları değişime uğramış olsa da, yapıları mevcut diğer cami, mescit,
çeşme köprü medrese, tekke ve benzeri eserlerin de, Yozgat’a yerleşen ve zenginleşen diğer büyük
ailelerin yaptırdığı benzeri mimari eserlerin ve büyük konakların da bu küçük, ama şirin Orta Anadolu
şehrinin bir şehir haline gelmesine önemli katkıda bulunduğu meydana çıkmaktadır.

Kaynaklar
Acun, Hakkı (2005), Bozok Sancağı (Yozgat İli)’nda Türk Mimarisi, Ankara.
Acun, Hakkı (2005), Tüm Yönleri İle Çapanoğulları ve Eserleri, Ankara.
Duygu, Süleyman (1953), Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları, İstanbul.
Ergin. A. Sakir (1994), Vakıflar ve Yozgat’ta Tarihi Vakıf Camileri, Ankara.
Koç, Yunus (1989), XVI. Yüzyılda Bir Osmanlı Sancağının Nüfus ve İskan Yapısı, Ankara.
Mert. Özcan (1980), XV7//. Ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları, Ankara.
Ocak, A. Yaşar (1973). “Milli Mücadele’de Çapanoğlu İsyanı”. Türk Kültürü Araştırmaları, sayı. VI IX,,
Ankara 1974, ss. 83-149.
Özkaya, Yücel (1977), Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık, Ankara.
Sakin, Orhan, (2004), Bozok Sancağı ve Yozgat, Ankara.
Sümer, Faruk (1974), “Bozok tarihine dair araştırmalar”, Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Anma Kitabı.
Ankara.
Uzunçarşılı, İsmail H. (1974), “Çapanoğulları”, Belleten, Ankara, c. XXXVIII, ss. 215-263

Türk Dili ve Edebiyatı

Türk dili ve edebiyatı Türk dilinin yapısı, gelişimi, diğer dillerle bağlantısı, dilin insan ve toplum
hayatındaki yeri, eski Türk edebiyatı, yeni Türk edebiyatı ve halk edebiyatını anlamaya ve incelemeye
yönelik bir bilim dalıdır. Türk dili ve Edebiyatı alanında araştırma yapmak için ilk olarak neyin
araştırılacağına karar verilmesi gerekir. Yani hipotez oluşturulur. Hipotez bilimsel araştırmanın
gerekçesidir. Daha sonra bu hipotez uygun veri toplama yöntemleriyle test edilmelidir. Hipotez test
edildikten sonra analiz ve yorumlama yapılır ve bir sonuca ulaşılır. Araştırmanın her aşamasında
teknik bilgi, beceri, disiplinli çalışma, sağduyu, yaratıcılık, tutarlılık ve tarafsızlık gerekmektedir.
Araştırma TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri yarışması kriterlerine uygun olarak
amaç, giriş, yöntem, sonuç ve tartışma ve kaynaklar bölümünü içermelidir (Rehberin proje raporu nasıl
yazılmalıdır? bölümüne bakınız). Seçilen konuyla ilgili kitaplar, yayınlanmış ya da yayınlanmamış
raporlar, istatistikler, mektuplar, çeşitli sanat eserleri içinde yer alan bilgiler, sürekli ve süreksiz kayıtlar
belgesel kayıt kaynakları oluşturur.

Türk Dili ve Edebiyatı Alanında Proje Konuları

Dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi
Dilin kültür taşıyıcı rolü
Dilin kültür alanının oluşumundaki rolü
Edebi metinlerin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi
Şiirin sosyal ve kültürel yaşama etkisi
Anlatmaya bağlı (masal, destan, hikaye, roman) ve göstermeye bağlı (tiyatro) edebi metinlerin sosyal
ve kültürel yaşama etkisi
Edebiyat tarihi
Uygarlık tarihiyle edebiyat tarihi arasındaki ilişkiler
Türk edebiyatı dönemleri
Türk edebiyatı dönemlerinin ayırıcı özellikleri
Farklı Türk Edebiyatı dönemlerinin birbirleriyle ilişkisi
Edebi metinlerin yazıldığı sosyal dönemler ve özellikleri
Farklı edebiyat dönemi şair ve yazarları
Farklı edebiyat dönemlerine ait işlenen temaların yoğunluğu
Şair ve yazarların beslendiği kültür kaynakları
Halk kültürü araştırmaları
gibi konular araştırma konusu olabilir.

ÖRNEK TÜRK DİLİ VE EDEBİATI PROJESİ RAPORU

Proje Adı
İkinci yeni akımının Türk şiiri üzerine etkisi

Projenin Amacı
Bu çalışmada Cumhuriyet döneminin şiir hareketlerinden biri olan ikinci yeni akımının Türk şiiri
üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Giriş
İkinci yeni 1950’li yıllarda Garip şiirine ve Toplumcu Gerçekçi Kuşağı’na tepki olarak başlayıp,
1960’lı yılların ortalarına kadar devam eden bir şiir akımıdır (1). İkinci Yeni, ortak bir hareket olmayıp,
şairlerin benzer çizgide şiirler yazmasıyla ortaya çıkmış bir anlayıştır. Yaklaşık 10 yıllık bir süreçte etkili
olan bu şiirde başı çeken isimler; Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece
Ayhan, İlhan Berk ve Ülkü Tamer’dir. İkinci Yeni şiirlerinin ilk örnekleri 1951-1959 yılları arasında
Pazar Postası gazetesinde yayınlanmıştır. Garip akımının ardından Oktay Rifat (Horozcu) ve Melih
Cevdet Anday da İkinci Yeni’nin parçası olmuşlardır (2). Bu akım kimileri tarafından modern Türk
şiirinin önemli bir atılımı olarak kabul edilirken, kimileri tarafından da Türk edebiyatına olumsuz etkileri
olan bir akım olarak görülmüştür (3).

Cumhuriyet dönemiyle birlikte kültür ve sanat hayatı canlanmış ve bunun yansımaları edebiyat
alanında da görülmüştür. Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler, Garipçiler, Hisarcılar gibi topluluklar bu
dönemde ortaya çıkmıştır (3). Bu çalışmada bu dönem şairlerinin eserlerinden örnekler inceleyerek
ikinci yeni şiir akımının Türk şiiri üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem
Bu çalışmada veri toplamak için kaynak taraması kullanılmıştır. Konu ile ilgili eserler ve bu eserlerin
bulunduğu kütüphaneler belirlenmiştir. İkinci yeni akımı ve sanatçılarına ait bilgiler kaynak taraması ile
edinilmiştir. Edinilen bilgiler çözümlenerek ikinci yeni akımının Türk şiirine etkisi irdelenmiştir.

Sonuç ve Tartışma
İkinci Yeni şairleri, soyut anlatıma yönelerek, anlaşılmaktan çok hissedilmeyi istemişlerdir.
Gerçeküstücülük etkileri görülen İkinci Yeni şairleri, şiiri anlamlı olmaktan çıkararak değişik imge ve
çağrışımlardan yararlanmışlardır. Şiirde hayal gücü ve duyguya ağırlık vererek, dilde alışılmış
kalıpların dışına çıkmışlardır. Şiirlerinde, bireyin yalnızlığı, çevreye uyumsuzluğu, sıkıntıları gibi
temaları soyut bir dille anlatmışlardır. Bu aşırı soyut anlatım beraberinde eleştirileri ve
anlaşılamamaktan ileri gelen tartışmaları da getirmiştir. İkinci Yeni şairleri, şiirde öykücü anlatım
yolunu terk ederek, konuşma dilinden uzak, özgün ve kapalı anlatım yolunu seçmişlerdir. Şiiri,
toplumsal sorunlara çözüm bulma amacı olarak görmüşlerdir. Ancak İkinci Yenicilere göre kesinlikle
şiir, toplumu eğitme amacı gütmemelidir. Şiirde ölçü kullanmayarak, ahengi anlatım zenginliğiyle
sağlamışlardır (4).

İkinci yeni şiirleri incelendiğinde anlatımdaki soyutluk ve özgünlük ve Türkçe anlayışları hemen dikkati
çekmektedir:

Mayıs mıdır artık Ekim mi olur
Törenden arta kalan çiçekleri (Cemal Süreya)
Hiç unutmam bir gün geç vakit
Tam benim geçtiğim zamana rastlamıştı
Büyüme saati bir ormanın
Şöyle iyice dinlesem sanırım artık
Bütün ormanları büyürken duyarım (Turgut Uyar)

Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum
En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak
Çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı
Güneş bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda
Bu kaç kapılı konyak (Edip Cansever)
İkinci Yeniye yönelik eleştiriler ise daha çok anlam üzerine yoğunlaşmış ve hakkında kapalı
şiir, soyut şiir ya da anlamsız şiir değerlendirmeleri yapılmıştır. Bu şiiri anlayabilmek için ve şiir dilini
çözebilmek için kültürlü ve donanımlı bir okur olunması gerektiği bildirilmiştir (5).
Sonuç olarak İkinci Yeni şiirinin biçim, içerik ve dil açısından Türkçenin yapısını zorlasa da ve dildeki
deformasyon okuyucuyu rahatsız etse de bunun zihni, hayal gücünü ve belleği zorlayarak 1960
sonrası Türk şiirine biçimsel açılım ve zenginlik sağladığı düşünülmüştür.

Kaynaklar
1. http://www.edebi.net/index.php/tr/edebiyat/edebi-akimlar/558-edebiyatımıda-ikinnci-yeni-akım,
2. Geçgel Hulusi (2002), İkinci yeni şiirinin çevresinde Ece Ayhan, doktora tezi
3. Temizyürek M, (2001), İkinci Yeninin şiirimize getirdiği açılımlar, Ana Dili, sayı 2, Ocak, Şubat,
Mart
4. http://www.milliyetsanat.com/haberler/sanat-terimi/ikinci-yeni/268
5. Geçgel, Hulusi (2004) “Modern Türk Şiirinde İkinci Yeni,” İzedebiyat

46. ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI 2015

Ortaöğretime devam etmekte olan öğrencileri temel ve sosyal bilim alanlarında çalışmalar yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve bilimsel gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla TÜBİTAK-Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığınca Bilgisayar,Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik, Coğrafya, Psikoloji, Sosyoloji, Tarih ve Türk Dili ve Edebiyatı alanlarında

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI düzenlenmektedir.

BAŞVURU KOŞULLARI
· Yarışmaya, Türkiye ve K.K.T.C.’de öğrenim gören tüm ortaöğretim öğrencileri katılabilir.
· Yarışmaya her öğrenci yalnızca bir proje ile katılabilir ve her proje en çok iki öğrenci tarafından hazırlanır.
· Bir projede sadece bir danışman görev alabilir ve danışman istediği sayıda projeye danışmanlık yapabilir. Projede danışman olması
zorunlu değildir.
· Yarışmaya gönderilecek projelerin 2015 yılı “Proje Yarışmaları Kitapçığı”nda bulunan “Proje Rehberi”ne(*) göre hazırlanması gerekir.
· Aynı ya da başka isimlerle ve/veya aynı ya da benzer içerikle (konuyla) herhangi bir proje yarışmasına, bu yarışmanın son başvuru
tarihinden önce katılmış veya başvurmuş olan projeler, bu yarışmaya katılamaz. Son başvuru tarihinden önce aynı projeyle bu veya
başka bir yarışmaya katıldığı ya da başvurduğu belirlenen projeler, hangi aşamada olursa olsun yarışmadan eleneceklerdir.
· 2015 yılı “Enerji Verimliliği” proje yarışmasına katılanlar, aynı projeyle bu yarışmaya da katılırlar ise her iki yarışmadan da diskalifiye
edilirler.
Bu koşullara uymayan projeler kesinlikle yarışmaya kabul edilmeyecektir.

BAŞVURU İŞLEMİ
Proje başvuruları https://e-bideb.tubitak.gov.tr adresinden 06 – 27 Ocak 2015 tarihleri arasında öğrenci tarafından online olarak
yapılacaktır. İki öğrenci tarafından hazırlanan projelerde bir öğrenci sisteme giriş yapacak ve diğer öğrenci ile danışman bilgilerini de
sisteme girecektir. Öğrenci/ler son altı ay içinde çekilmiş vesikalık fotoğraflarını sisteme yükleyeceklerdir. Online başvuruda Proje Planı,
Proje Özeti (özet 250 kelimeyi geçmemelidir) ve Proje Raporu PDF formatında sisteme yüklenecektir. Proje özet, plan ve raporunuzun
üzerine kişisel bilgilerinizi yazmayınız. Online başvuru yapıldıktan sonra sistemden alınacak proje başvuru çıktısı öğrenci/ler, danışman ve
okul müdürlüğü tarafından imzalanacaktır. Başvuru formu 30 Ocak 2015 tarihine kadar Bölge Koordinatörlüğü adresine gönderilecek veya
elden teslim edilecektir (proje başvuruları TÜBİTAK’a gönderilmeyecektir).
İllerin hangi bölgeye bağlı olduğu ve başvuruların yapılacağı Bölge Koordinatörlerinin adres bilgileri aşağıda belirtilmiştir.

BAŞVURULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
12 Bölge Merkezi ilde bir öğretim üyesi TÜBİTAK tarafından yarışmadan sorumlu Bölge Koordinatörü olarak görevlendirilmiştir. Bölge
merkezi iller: Ankara, Erzurum, Eskişehir, İstanbul Asya, İstanbul Avrupa, İzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Mersin, Samsun ve Van olarak
belirlenmiştir.
· Proje Rehberine uygun olarak hazırlanmış olduğu belirlenen projeler önce, 12 ayrı bölgede ve her dal için oluşturulacak jürilerce,
“Proje Raporu” üzerinden değerlendirilecektir.
· Jüri gerek görürse, proje başvuru alanını değiştirebilir.
· Ön değerlendirme sonucunda sergilenmesi uygun görülen projeler Bölge Merkezlerinde yapılacak sergiye davet edilecektir.
· Sergiye davet edilen projeleri hazırlayan öğrenciler sergi esnasında jüriler tarafından mülakata alınacaktır. Mülakatta bilgisayar ve
projeksiyon cihazı Bölge Koordinatörü tarafından sağlanacaktır. Sergide kullanılması öngörülen teknik donanım yarışmacılar tarafından
temin edilmelidir.
· Projelerin değerlendirilmesinde, Özgünlük ve Yaratıcılık, Kullanılan Bilimsel Yöntem, Tutarlılık ve Katkı, Yararlılık (Ekonomik,
Sosyal, …), Uygulanabilirlik ve Kullanışlılık, Kaynak Taraması, Özümseme ve Hâkimiyet, Sonuç ve Açıklık gibi kıstaslar göz önüne
alınacaktır.
· Bölge merkezinde yapılacak yarışmalar sonunda Bölge Finalistleri belirlenecektir. Ödül alan öğrenciler ve danışmanlarına Başarı
Belgesi ve para ödülü verilecektir.
· 12 bölgede Finalist olarak belirlenen projeler Final Yarışması için Mayıs ayında Ankara’ya davet edilecektir. Ankara’da düzenlenecek
yarışma sergisinde projeler jürilerce tekrar değerlendirilecek ve değerlendirme sonucunda her dalda derece alan öğrenciye ve
danışman öğretmenine para ödülü ve başarı belgesi verilecektir. Sergilenen projelerin değerlendirilmesi sonucunda uygun bulunursa
bir proje sahibine/sahiplerine Yılın Genç Araştırmacısı Ödülü verilecektir.
· Takım halinde yarışmaya katılan öğrencilerin bölge ve final sergilerine davet edilmeleri durumunda, sunum ve sergide her iki
öğrencinin de bulunması zorunludur, aksi halde her iki öğrencide yarışmadan elenecektir.
· Düzenlenecek sergilerin yeri ve tarihleri daha sonra açıklanacaktır. Sergilerin yapılacağı illerin dışından gelecek öğrenciler ile okul
müdürlüğünce görevlendirilecek olan her proje için bir öğretmenin konaklama ve geliş-dönüş (otobüs, tren) yol giderleri TÜBİTAK
tarafından ödenecektir.
· Final Yarışmasında dereceye giren adaylar YGS’ye girdikleri yıl, bir kereye mahsus olmak üzere derece aldıkları alanla ilgili bir bölümü
seçmeleri durumunda yarışmada aldıkları derece ile orantılı ek katsayı uygulamasından yararlanacaklardır. (Bkz. 2015 YGS Kılavuzu)
Dereceye giren öğrenciler YGS’ye girecekleri yıl YGS kılavuzunda belirtilen tarih ve şekilde TÜBİTAK’a ek katsayı başvurusunda
bulunacaklardır.
· Uluslararası proje yarışmalarına TÜBİTAK tarafından gönderilecek projeler Final yarışmasına katılan tüm projeler arasından, farklı bir
jüri tarafından belirlenecektir.
Projelerin, öğrencilerin özgün düşüncelerinden kaynaklanmış, kendileri tarafından şekillendirilmiş, danışarak ama kendi bilgi ve becerileri
ile tamamlanmış olması beklenmektedir. Kendisine ait olmayan, sonuçlandırılmış ya da devam etmekte olan başka bir çalışmanın proje
olarak sunulduğu, projede başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanıldığı tespit
edilen projeler hangi aşamada olursa olsun elenecektir. Ayrıca proje sahibi öğrenciler ve danışmanlar bundan sonraki hiçbir TÜBİTAK
etkinliğine katılamayacak, TÜBİTAK desteklerinden yararlanamayacak ve bu durum MEB’e bildirilecektir. Söz edilen kurallara uyulmadığı
yarışma sonrasında belirlenmesi durumunda yukarıda sayılan yaptırımlar uygulanacaktır.
Yarışma ile ilgili yazılı belgeler öğrenci, danışman ve okul müdürlüklerine TÜBİTAK tarafından e-posta olarak gönderilebilir. Yarışma
süresince sisteme gireceğiniz e-posta adresinizi takip etmeniz beklenmektedir.
Ticari bir değeri olduğu düşünülen projeler için sergilenmeden önce patent başvurusunda bulunulması önerilir. Bunun için gerekli bilgi
www.turkpatent.gov.tr adresinden edinilebilir.
BAŞVURU TARİHİ: Online başvurular 06 Ocak 2015 tarihinde başlayacak ve 27 Ocak 2015 tarihinde, saat 17.30’da sona erecektir.
Islak imzalı online başvuru formları 30 Ocak 2015 tarihinde saat 17:00’e kadar Bölge Koordinatörlüğü adresinde olmalıdır.
Eksik veya yanlış bilgi ile yapılan başvurular ve başvuru sisteminde online başvuru yapıldıktan sonra onayı kaldırılmış projeler
değerlendirmeye alınmayacaktır.
Başvurunuzun bilimsel değerlendirmesi yukarıda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde, alanında uzman jüri üyeleri tarafından objektif
bir şekilde yapılmaktadır. TÜBİTAK tarafından yaptırılacak değerlendirme içerik ve sonucuna yargı yolu dışında itiraz kabul
edilmemektedir.
(*)Proje rehberine www.projeyarismasi.org, online başvuru formuna https://e-bideb.tubitak.gov.tr adresinden ulaşılabilir.
Bu programla ilgili tüm uygulamalar, TÜBİTAK Bilim Kurulunca onaylanmış GENEL UYGULAMA ESASLARI’NA dayanarak hazırlanmış
YÜRÜTME KURAL ve İLKELER esas alınarak yapılır.

BÖLGE MERKEZLERİ VE BÖLGE KOORDİNATÖRLÜKLERİ ADRESLERİ
BÖLGE MERKEZİ:
ANKARA
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
ANKARA, BARTIN, BOLU, ÇANKIRI,
ÇORUM, KARABÜK, KIRIKKALE,
ZONGULDAK
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Doç. Dr. Abuzer ÖZSUNAR
Adres; Gazi Üniversitesi Mühendislik
Mimarlık Fakültesi Makina
Mühendisliği Bölümü 06570
ANKARA
Tel: 0 312 582 34 10
e-posta: ozsunar@gazi.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
ERZURUM
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
ARDAHAN, ARTVİN, BAYBURT,
ERZİNCAN, ERZURUM,
GÜMÜŞHANE, IĞDIR, KARS, RİZE,
TRABZON,
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Şükrü BEYDEMİR
Adres; Atatürk Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Kimya Bölümü
25240 ERZURUM

Tel: 0 442 231 43 88
e-posta: beydemir@atauni.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
ESKİŞEHİR
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
AFYON, BALIKESİR, BİLECİK, BURSA,
ÇANAKKALE,
ESKİŞEHİR, KÜTAHYA, YALOVA
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Doç. Dr. Eyüp ARTVİNLİ
Adres; Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi,
İlköğretim Bölümü
Meşelik Kampüsü, 26480 ESKİŞEHİR
Tel: 0 222-239 37 50 / 1643
e-posta: eartvinli@gmail.com
BÖLGE MERKEZİ:
İSTANBUL ASYA
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
DÜZCE, İSTANBUL ASYA YAKASI,
KOCAELİ, SAKARYA,
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Salim ORAK
Adres; İstanbul Ticaret Üniversitesi,
Fen Edebiyat Fakültesi Matematik
Bölümü
Sütlüce Mahallesi, İmrahor Caddesi,
No: 90,
Beyoğlu 34445, İstanbul
Tel: 0 216 3411257
e-posta: sorak@ticaret.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
İSTANBUL AVRUPA
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
EDİRNE, İSTANBUL AVRUPA YAKASI,
TEKİRDAĞ, KIRKLARELİ,
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. İbrahim ÖZKOL
Adres; İstanbul Teknik Üniversitesi
Uçak Ve Uzay Bilimleri Fakültesi,
Uçak Mühendisliği Bölümü 34469
Maslak İSTANBUL
Tel: 0 212 285 31 11
e-posta: ozkol@itu.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
İZMİR
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
AYDIN, İZMİR, MANİSA,
MUĞLA, UŞAK
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. M. Serdar KORUKOĞLU
Adres; Ege Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği
Bölümü 35100 Bornova İZMİR
Tel: 0 232 311 25 93
e-posta:
serdar.korukoglu@ege.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
KAYSERİ
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
AKSARAY, KAYSERİ, KIRŞEHİR,
NEVŞEHİR, NİĞDE, SİVAS, YOZGAT
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Sebahattin ÜNALAN
Adres; Erciyes Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi
Makine Mühendisliği Bölümü
38039, KAYSERİ
Tel: 0 352- 207 66 66- 32126
e-posta: s-unalan@erciyes.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
KONYA
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
ANTALYA, BURDUR, DENİZLİ,
ISPARTA, KONYA
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Doç. Dr. Abdullah UZUN
Adres; Necmettin Erbakan
Üniversitesi, Havacılık ve Uzay
Bilimleri Fakültesi, Uçak
Mühendisliği Bölümü,
Büyük İhsaniye Mah. Kazım
Karabekir Cad. No: 82 Kat: 5, 42080
Selçuklu KONYA
Tel: 0 332 321 38 48
e-posta: auzun@konya.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
MALATYA
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
ADIYAMAN, BİNGÖL,
DİYARBAKIR, ELAZIĞ, TUNCELİ
MALATYA, MARDİN,ŞANLIURFA
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. İsmail ÖZDEMİR
Adres; ; İnönü Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Kimya Bölümü
MALATYA
Tel: 0 422 341 00 66
e-posta: iozdemir@inonu.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
MERSİN
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
ADANA, G.ANTEP, HATAY,
K.K.T.C, K.MARAŞ, KARAMAN,
KİLİS, MERSİN, OSMANİYE
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Ülkü ÇÖMELEKOĞLU
Adres; Mersin Üniversitesi Tıp
Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı
Çiftlikköy Kampüsü 33343
MERSİN
Tel: 0324-3610001/3023
e-posta:
ulkucomelekoglu@mersin.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
SAMSUN
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
AMASYA, GİRESUN, KASTAMONU,
ORDU, SAMSUN, SİNOP, TOKAT,
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Hasan İÇBUDAK
Adres; Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Kimya Bölümü Kurupelit Kampüsü
55139 Atakum
SAMSUN
Tel: 0 362 312 19 19 / 5179
e-posta: icbudak@omu.edu.tr
BÖLGE MERKEZİ:
VAN
BÖLGE MERKEZİNE BAĞLI İLLER
AĞRI, BATMAN, BİTLİS, HAKKÂRİ,
MUŞ, SİİRT, ŞIRNAK, VAN
BÖLGE KOORDİNATÖRÜ
Prof. Dr. Cemil TUNÇ
Adres; Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Fen Fakültesi Matematik Bölümü
Kampüs 65080
VAN
Tel: 0 432 225 10 24 39/1266
e-posta: cemtunc@yahoo.com
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı
T: 0 312 468 53 00 / 3812 www.tubitak.gov.tr/bideb

Editör
Türkiye Eğitim Kampüsü - İlkokul ortaokul lise üniversite eğitim etkinlikleri duyuruları.