11. Uluslararası İşçi Filmleri

11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali

perdelerini “Barbarlığa Karşı Umut Öyküleri” diyerek açıyor.
Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 2006 yılında bir grup gönüllünün çabasıyla
başladı. Elbette ki esinlendiği bir yer vardı. İlk olarak 1994 yılında ABD’nin
San Francisco kentinde düzenlenmiş olan ve her yıl 5 Temmuz’da, 1934 yı-
lında yaşanan “Kanlı Perşembe” olarak bilinen olayın yıldönümünde başlayan
ve 1 ay süren bir işçi kültür ve film festivali Laborfest ve Laborfest’in
kurucusu ve emektarı Steve Zeltzer, bir yandan esin kaynağı, diğer yandan
da festivalin en önemli destekçilerinden oldu. Biz festival sürecine giriştiğimizde,
İşçi filmleri festivalleri 1994’ten bu yana çeşitli kuruluşların katılımı
ve işbirliğiyle Japonya Osaka’da, Arjantin Buenos Aires’te, Bolivya El Alto’da
ve Kore Seul’de farklı tarihlerde, farklı biçimlerde düzenlenmişti, bunlardan
bazıları hala sürerken, bazıları ise zaman içerisinde çeşitli nedenlerle sona
ermişti. Tüm bu festivallerin film kaynağını önemli ölçüde dünyanın değişik
ülkelerinde, işçi sınıfı mücadelesine destek olmak amacıyla kurmaca ve belgesel
film yapımı gerçekleştiren organizasyonlar oluşturuyordu. İşte böyle
bir uluslararası birikim ve sendikaların, odaların, kitle örgütlerinin deste-
ğiyle, bu yıl Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 11. Kez düzenleniyor.
2006 yılında festivalde gösterilen filmleri tanıtmak için çıkartılan kitapta festivalin
amaçlarına dair aşağıya alıntıladığım maddeler aslında festivalin ilk
günden itibaren konumlanma noktasını da, yüzünü nereye döndüğünü de
göstermektedir:

•Tüm dünyadan işçi sınıfının yaşamını ve mücadelesini anlatmak,

•İşçi sınıfı mücadelesine dair film veya belgesel yapan kişi ve grupların deneyimlerini
paylaşmak ve ortaklaştırmak,

•İşçilerin, işsizlerin, öğrencilerin, köylülerin ve kadınların mücadelesini ve
tüm dünyadan halkların isyanını gösteren çalışmaları yaygınlaştırmak
Bu konumlanma noktası, işçi sınıfının içinde yaşadığı ve çalıştığı koşulların
yarattığı bir dizi ayırt edici deneyim ve ayırt edici bakış açısıdır. Festival kendisine
işçi sınıfının yaşamının niteliğinden kaynaklı olarak yerleşebilme ihtimali
bulunan, ancak her zaman açık seçik ortaya çıkmayabilen konumlanma
noktasını esas alsa da, diğer eleştirel konumlanma noktalarını görmezden
gelmez. Bu nedenle de, ne var olanla yetinmek, ne de ideal olanı beklemek
yanılgılarına düşmeden, festival eleştirel bir biçimde içinde yer aldığı koşulları
değerlendirmeye, bu koşullardaki değişimleri kavramaya ve ileride ne tür değişimler yaşanabileceğini sorgulamaya çalışır. Festivalin temalarının
her yıl değişmesi, 2006’da “Neo-liberalizme karşı direniş öyküleri”, 2007′de
“Yoksulluk Direniş Umut: Anlattığın Senin Hikayendir”, 2008′de “Emeği
Gören Kamera Sokağa Çıkan Sinema”, 2009′da “Biz Başka Dünya İsteriz”,
2010′da “Güvencesizliğe Seyirci Kalma”, 2011′de “Toprağımız Havamız Suyumuz
İçin Doğal Olarak Direniş”, 2012′de “Hepimiz Şüpheliyiz: Özgürlük
Emek İster”, 2013′de “Sınırda Yaşamak”, 2014′de “Her yer Festival Her Yer
Direniş” ve 2015’de “İşimiz Gücümüz Yaşamak” diye seslenmesi tam da bu
nedenledir. Yani işçi sınıfının yaşamını ve mücadelesini, toplumsal olanı oluş-
turan tüm diğer unsurlardan ayırarak değil, tam tersine toplumsal olan tüm
diğer unsurlarla ilişkisi içerisinde yeniden göstermek temel amaçtır. Bu nedenle
de işçileri bir birey olarak sahip oldukları diğer nitelikleri de göz ardı
etmeden anlatan, hatta doğrudan o diğer nitelikleri ile anlatan, o nitelikler
dolayımı ile deneyimlediklerini perdeye taşıyan filmler festival programında
kendisine yer bulur. Bunun da yanında diğer farklı gruplara ve sınıflara mensup
insanların yaşadığı koşulları da ele almayı önemser.
Festivalin yüzünü döndüğü yer, işçi sınıfıdır. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali,
giderek ticarileşen, yarışmalarla rekabeti meşrulaştırıp, kapitalist kültür endüstrisine
neye yatırım yapması gerektiğine dair önbilgi sağlayan film festivalleri
bütününün bir parçası değil –ki bu noktada farkını yarışmasız
olmasıyla ve gösterimlerini ücretsiz olarak gerçekleştirmesiyle açığa çıkartmaya
çalışır– gündelik yaşamları kolonize eden medyanın alternatifini, alternatif
bir iletişim ortamını yaratmaya çalışan deneyimler ve tartışmalar
olarak alternatif medyanın bir parçasıdır.
Gündelik gerçekliğin, başka insanların deneyimleriyle gözler önüne serilmesini
ve sorgulanmasını sağlayan bir filmler göstermekle festival, sadece kendisini
mekanın ve gündelik yaşamın kolonizasyonuna karşı bir direniş pratiği
olarak örgütlemez, aynı zamanda bu kolonizasyonun daha simgesel biçimlerine
karşı bir direnişin toplumsal örgütlenişinin zeminini kurmaya çalışır.
Başka bir deyişle katılımcılarının/izleyicilerinin “toplumsal bütünlüğün özerk
düzeyler ve uygulamalar biçiminde şeyleşmiş bölünmesini aşmaya çalışan
bir bilinç olarak sınıf bilinci kazanmasına katkı sunar.
Festival, sinemayı geçmişle diyalektik bir ilişki içerisinde, evrenselin içinde
özel olanı, özel olan içinde de evrenseli bulmaya çalışan, izleyici ile diyalog
kuran, toplumun birçok yanını eleştirel olarak sorgulayan, ancak bu sorgulamanın
sonucunda sorunlara somut çözümler önermektense, bu çözümlere
ulaşılabilmesi için gereken argümanları ve kanıtları sağlayan ve sorunu
çözmeyi gerçek dünyada yaşayan izleyicilere bırakan, türsel ve anlatısal açıdan yaratıcı ve yenilikçi olan, “açık” ve “diyalektik” filmi temel alır. Ancak
bu filmleri temel alırken, Birinci, İkinci ya da Üçüncü Sinema filmi ayrımı
yapmak yerine, aynı filmde bu üç sinemayla ilişkili fikirlerin, temaların ve
stratejilerin var olabileceğine inanır. Yani festival bu anlamıyla her üç sinemanın
ürünlerine de açıktır. Buradaki temel koşul, toplumsal bütünlüğü, çatışan
sınıfların ve onların örgütlerinin bir temsili olarak ortaya çıkartmış
olmasıdır.
Öte yandan Festival öncelikle filmlerin üretim sürecini ve üretim sürecinin
bir parçası olarak kolektif emeği önceler. Bu nedenle her yıl, setlerde çalışan
tüm sinema emekçilerini hatırlamayı, hatırlatmayı ve başından beri o emek-
çilerin daha iyi iş ve yaşam koşulları için verdikleri mücadeleyi desteklemeyi
ve bu mücadelenin örgütleri dayanışmayı sürdürür.
İkinci olarak gelişen ve giderek yaygınlaşan teknolojik araçların herkesin
kendi filmini yapabilmesini olanaklı hale getirdiği gerçeğinden hareketle,
amatör yapımlara, hiyerarşik olmayan üretim süreçlerinden çıkmış ürünlere
her zaman kapılarını açar. Kapılarını açmakla kalmaz, özendirir, düzenlediği
atölyelerle yaygınlaştırmaya çalışır.

Üçüncü olarak ise sinemanın film dağıtım tekellerinin insafına bırakılmış olduğunun,
yönetmenlerin film yaparken “Acaba izleyiciye ulaşır mı? kaygısı
taşıdığının bilinciyle tüm Türkiye’yi sinema salonuna çevirerek, emekten
yana sinemayı dağıtımcılara, büyük salon zincirlerine mecbur bırakmayan;
izleyici ile filmleri buluşturacak bir seçenek sunmayı amaçlar. Bu seçenek,
başlangıçta Ankara, İstanbul ve İzmir’de, 2012’den bu yana ise bu iller yanında
Diyarbakır’da da eşzamanlı olarak başlayarak ve yıl boyunca giderek
artan sayıda Anadolu kentini dolaşarak binlerce izleyiciye ulaşmayı içerir.

11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali bu yıl perdelerini
“Barbarlığa Karşı Umut Öyküleri” diyerek açıyor.
Umudumuz daim olsun!

Neden Karagöz ve Şarlo?
Çünkü onlar:
İkisi de ‘toprakta karınca, suda balık, havada kuştur’.
Nazım’dan.
İkisi de hakikattir, hayal perdesinden.
İkisi de küçük ‘büyük’ adamlardır ervah-ı ezelden.
İkisi de koparmıştır ipini, feleğin ellerinden.
İkisi de gönül işçisidir, ekmeğini ‘taştan’ çıkaran.
İkisi de bitmeyen bir Cumartesi’dir, güneşli günlerden.
İkisi de has tembellerdir, aylaklık mektebinden.
İkisi de özgür ruhludur, gelecek filan takmayan.
İkisi de çomaktır düzenin tekerine, eyvallahları yoktur
otoriteye.
İkisi de gerçekçidir, imkânsızı isteyen.
İkisi de hayalgücüdür, gerçeğin çölünden.
İkisi de kaybedecek şeyi olmayan, patlak bir ayakkabı, eski
bir ceketten.
İkisi de umuttur, sol memenin altındaki cevahirden.
İkisi de karaşındır, ‘gözü kara’ iki sürmeli.
İkisi de uzanamadığı ciğere demez ‘mundar’. Çıkar alır o
yerden.
İkisi de çalar göle maya, “tutar mı ola” demeden.
İkisi de şarabi eşkiyadır, Robin Hood, Dadaloğlu, Bedrettin
meşrebinden.
İkisi de Karagöz’dür Şarlo iken; Şarlo’dur Karagöz iken.

Aydan Çelik

http://www.iff.org.tr/

Editör
Türkiye Eğitim Kampüsü - İlkokul ortaokul lise üniversite eğitim etkinlikleri duyuruları.